Ortadoğu Basınında Türkiye-Temmuz 2019

3 Temmuz 2019

Rudaw-Irak

Paul Iddon

Suriye hükümeti İdlib’de Türk askerlerini hedef alıyor

Suriye hükümeti ülkenin kuzeybatısında bulunan İdlib’deki düşmanlarına karşı saldırılarını yeniden başlattığından beri Türk mevzilerini en az 7 kez hedef aldı. Türkiye görece az zayiat vermesine rağmen saldırıların açıkça planlı olduğu görülüyor. Eğer ısrarcı olurlarsa, istikrarsızlığın hakim sürdüğü bu bölgede iki taraf arasındaki gerilim tırmanabilir. 27 Haziran’da, topçu atışı ve havan ateşi sonucu Türk ordusunun bölgedeki 12 gözetleme noktasından birinde, bir Türk askeri yaşamını yitirdi ve üç asker yaralandı. Türkiye, Suriye hükümetinin mevzilerini bombalayarak misilleme yaptı. Türkiye ayrıca Suriye’yi, Rusya’nın Ankara’daki askeri ateşesi aracılığıyla mevzilerine yönelik başka herhangi bir saldırı olursa en ağır şekilde cezalandırılacakları konusunda uyardı. 29 Haziran’da rejim güçleri Türk mevzilerine bir kez daha topçu atışı gerçekleştirdi. Fakat bu saldırı herhangi bir zayiata yol açmadı.

Haziran ayının sonlarında gerçekleşen bu olaylar, iki aylık bir sürecin ürünü. Türkiye’nin İdlib’de bulunan 12 gözlem noktası, Ekim 2017 ile Mayıs 2018 tarihleri arasında Rusya’nın desteğiyle oluşturulan Astana Anlaşması çerçevesinde kurulmuştu. Astana’nın görünür hedefi, bir dizi çatışmasızlık bölgesinin kurulmasıyla Suriye’deki savaşı durdurmaktı. İdlib, Suriye hükümetinin ülkenin diğer bölgelerinde hakimiyet kurmasının ardından geride kalan tek bölge. Türkiye, Rusya tarafından geçtiğimiz Eylül ayında, hükümet güçlerinin taarruzunu önlemek için İdlib’in çoğunu kontrol eden Hayat Tahrir al-Şam (HTS) isimli cihatçı grubu zapt etmekle görevlendirildi. HTS o zamandan beri Suriye’nin kuzeybatısındaki kontrolünü komşu Halep ve Humus eyaletlerinden bazı parçalar alarak genişletti. Suriye hükümeti bu anlaşmanın bir parçası değildi ve Türkiye’nin, İdlib’deki, işgal ettiği Kürt bölgesi Afrin’deki ve 2016-2017 Fırat Kalkanı operasyonuyla IŞİD’den aldığı ve hala elinde tuttuğu Halep’in kuzeyini de içeren bölgedeki askeri varlığına karşıydı. Suriye hükümeti, Nisan ayı sonunda tekrar HTS’yi hedef almaya başlayınca, Türkiye Suriye’deki taşeronu Milli Kurtuluş Ordusu’na (NLF) ek silah temin etmeye başladı. NLF’nin daha önce Türkiye’nin Rusya’yla yaptığı anlaşmanın bir parçası olarak, İdlib’de HTS’yi dizginlenmesine yardım etmesi gerekiyordu. Bunun yerine NLF, Ocak ayında bir hafta süren mücadeleden sonra, grubun genişlemesine sebep olacak şekilde, HTS üzerindeki kontrolünü yitirmişti. Türkiye aynı süreçte HTS ile çatışmaktan da kaçındı. Özellikle Ekim 2017’de Türk ordusu İdlib’e gözetleme noktaları kurmak için ilk girdiğinde, Türk birliklerine HTS kuvvetleri eşlik ediyordu. Mayıs ayında NLF, hükümet güçlerini bir önceki ay yeniden ele geçirdikleri Kfar Nabuda kasabasından çıkarmak için HTS ile bir arada hükümet güçlerine karşı aktif olarak savaştı. NLF’nin tamamen Türkiye tarafından oluşturulduğu, silahlandırıldığı ve eğitildiği göz önüne alındığında bunun Şam tarafından HTS’ye doğrudan destek olarak yorumlanması, yorumlanmamış olmasından daha olası. Haziran ayının sonlarındaki çatışmalardan önce hükümet güçleri 29 Nisan’ın yanı sıra 4,12, 31 Mayıs ve 8 Haziran tarihlerinde İdlib’te Türk askerlerini hedef aldı. 4 Mayıs’taki bombardımanlarda iki Türk askeri yaralandı. Türkiye misilleme yapmadı, ancak Suriye hükümetinin saldırıları karşısında mevcut konumlarının hiçbirinden veya Suriye’nin başka bir yerinden çekilmeyeceğini vurguladı. Ayrıca, açıkça ileride gelebilecek saldırılara karşı koyabilmek için hazırlık yaptı ve takviye kuvvetlerle konumunu pekiştirdi. Türkiye Savunma Bakanlığına göre 13 Haziran’da, Suriye’de hükümet güçleri tarafından gerçekleştirilen 35 havan ateşi saldırısında üç Türk askeri “hafif yaralandı”. 18 Haziran’da, Suriye Dışişleri Bakanı Walid El-Moualem Pekin’de gazetecilere verdiği demeçte, Suriye’nin Türkiye ile savaşmak istemediğini, bunun Şam’ın “ilkesel tutumu” olduğunu belirtti. Yine de İdlib’te Türkiye’nin hedeflerini eleştirdi. El-Moualem “Nusra Cephesini mi koruyorlar?” diye sordu, HTS’nin El-Kaide ile ilişkili önceki ismine işaret ederek. Daha sonra Türkiye’nin Çin’in karşı olduğu Doğu Türkistan İslami Hareketi gibi diğer grupları koruyup korumadığına dair zekice bir soru yöneltti.

Şam, Ankara ile bir savaş istemeyebilir, ancak yukarıda belirtilen NLF’nin yanı sıra Şam’ın stratejik bir bölgeyi yeniden ele geçirmesine önemli bir engel teşkil ettiği için Şam, İdlib’te Türk ordusu için yaşamı zorlaştırmaya çalışıyor. İdlib’de son iki aydır Türk kuvvetlerini hedef aldığı yedi olay kasıtlı olarak gerçekleşti.

Oklahoma Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Bölümü Başkanı ve aynı zamanda Suriye uzmanı olan Profesör Joshua Landis, Rudaw’a “Bu karşı gerginliğin kasıtlı olmadığına inanmamak zor,” dedi. Landis “Yüzlerce Suriyeli asker son teknoloji Türk silahları ile donatılan İdlib isyancı milisleri tarafından öldürüldü” şeklinde konuştu ve “Suriye ordusunun cevap vermesi ve gerilimin tırmanması şaşırtıcı değil.” dedi.

5 Temmuz 2019

The Jerusalem Post- İsrail

Seth J. Frantzman

Türkiye, Rusya ve İran’la yapacağı Suriye konulu üçlü zirvenin Ağustos’ta olacağını duyurdu

Türkiye, Ankara, Tahran ve Moskova arasında yapılacak üçlü zirvenin Ağustos’ta olacağını duyurdu. Bu, üç ülkenin 2016 ateşkesinden beri Suriye meselesi üzerine gerçekleştirmekte olduğu çok sayıdaki toplantının en sonuncusu. Toplantı kararı Rusya’nın Suriye’de artan etkisinin ve Türkiye ile yaptığı askeri anlaşmalarla Suriye krizinin tırmanmasını önleme yeteneğinin bir yansıması olarak yorumlanıyor.

Ağustos ayında yapılacak olan toplantı, Cumhurbaşkanlığı Basın Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından duyuruldu ve zirvenin Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu’nun Suriye hükümetiyle karşı karşıya geldiği İdlib’deki tansiyona odaklanması bekleniyor. İdlib’de El-Kaide bağlantılı birçok radikal savaşçı bulunuyor. 30 Haziran’da ABD tarafından gerçekleştirilen hava saldırısı Suriye’nin kuzeyinde El Kaide’yi hedef aldı. Türkiye yıllardır Suriye’de isyancıları destekliyordu fakat 2016’dan beri bölgede artan bir role sahip olmaya başladı. En nihayetinde Afrin’i ele geçirdi ve İdlib’deki gözlem noktalarını kurdu. Suriye’de hükümete bağlı kuvvetler ile Türk kuvvetlerinin yakın zamanda girdiği çatışma, daha büyük bir savaşın olabileceği endişelerine yol açmıştı.

Rusya bunu istemiyor. Rusya, Türkiye’ye S-400 hava savunma sistemini teslim etmeyi ve aynı zamanda Suriye’de Beşar Esad yönetimini güçlü ve kontrolü altında tutmayı istiyor. Türkiye, İran-Rusya zirvesi ve Eylül ayında gerçekleşmesi planlanan Rus, Fransız, Alman yetkililerin katılacağı bir diğer zirve üzerine çalışılıyor gibi görünüyor. Bu durum Ankara’nın Suriye’de ve bölgedeki rolü ve itibarı açısından ezber bozucu olabilir.

İran’da yayın yapan Tasnim haber ajansı, tuhaf biçimde 4 Temmuz Perşembe günü erken saatlerde, toplantının Temmuz ayının son günlerinde gerçekleştirilmek üzere planladığını bildirmişti. Muhtemelen toplantı tarihinin yanlış aktarıldığı bu haberde üçlü zirveyle ilgili son detayların henüz netleşmediği de söyleniyor. Bu İran medyasının gelişmeleri geriden takip ettiğini ve Türkiye’nin gelişmelerde daha merkezi bir rol oynadığını gösteriyor. Suriye Devlet Haber Ajansı ve Rus Tass Haber Ajansı ise yaklaşan toplantıdan bahsetmedi.

Türkiye, Rusya ve İran arasındaki önceki zirveler Şubat 2019’da Soçi’de, Eylül 2018’de Tahran’da, Kasım 2017’de Soçi’de, Nisan 2018’de Türkiye’de ve üç ülkenin dışişleri bakanlarının katılımıyla Nisan 2019’da Kazakistan’da gerçekleşmişti. Geçmişte bu zirvelerle 8 yıllık Suriye İç Savaşı’nın bitirilmesi için bir tür yol haritası oluşturulmuş ve önemli ateşkes müzakereleri gerçekleştirilmişti. Fakat önümüzdeki toplantı hem Türkiye-ABD gerilimi hem de İran ve İsrail arasındaki Suriye üzerinden devam eden gerilim ve ABD-İran gerilimi koşullarında başlayacak. Rusya, Türkiye ve İran bu nedenle Washington’la kötü ilişkilerinde pek çok ortak noktaya sahip. Her ne kadar Suriye konusunda Rusya ve İran bir tarafta, Türkiye karşı tarafta görünse de gelişmeler neticesinde bu ülkeler giderek daha da yakınlaşabilir.

Hepsi ABD’nin Suriye’nin doğusunda üstlendiği role karşı.

7 Temmuz 2019

El-Arabiye-Birleşik Arap Emirlikleri

Türkiye Gazeteciler Sendikası, raporu yabancı basını fişlediği için ağır şekilde eleştirdi

Bir Türkiye Gazeteciler Sendikası, hükümet yanlısı düşünce kuruluşunun hazırladığı rapor hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını, yabancı basın kuruluşlarında çalışan gazetecilerin listelenme biçiminin “fişleme” olduğunu söyledi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ve iktidar partisiyle yakın bağları olan düşünce kuruluşu Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın hazırladığı raporda BBC, Deutsche Welle, Voice of America ve Euronews gibi uluslararası basın kuruluşlarının Türkiye servislerinin yaptığı haberler değerlendiriliyor.

Raporda gazetecilerin isimleri Türk hükümetine karşı bir önyargıları olduğunu iddia etmek için şimdiki ve geçmişteki işleriyle birlikte listelendi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün basın özgürlüğü endeksinde Türkiye 180 ülke içerisinde 157. sırada yer alıyor.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın