Gözden Kaçanlar

Avrupa Yatırım Bankası Türkiye’de Borç Verme Faaliyetlerini Askıya Aldı

24/07/2019

EIB’nin bu kararı, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’yi Kıbrıs adası açıklarında yürüttüğü doğalgaz ve petrol sondaj çalışmalarına karşılık olarak yaptığı sembolik misilleme çerçevesinde alındı.

Reuters’in haberine göre, EIB sözcüsü şunları söyledi: “AB’nin bankası olarak EIB (Avrupa) Komisyonu’nun tavsiyelerini takip edecek ve yılın geri kalanında yeni borç verme faaliyetlerini onay için yönetim kuruluna sunma konusunda kısıtlayıcı bir yaklaşım benimseyecek.”

Tek başına Türkiye’ye en çok kredi veren yabancı kurum olan EIB, geçen üç yıl boyunca her yıl 0.4 milyar euro ile 2.2 milyar euro arasında parasal kaynak sağladı. Banka bu yıl Türkiye’de yeni bir yatırım ise yapmadı.

Yeni kredileri durdurma kararının özel sektör projelerini etkilemesi beklenmiyor. Bankanın yönetim kurulundaki AB maliye bakanlarının onay vermesi halinde yıl sonuna kadar yaklaşık 350 milyon euro özel sektör projelerine sağlanacak.

Sözcü, “Bankanın Türkiye’deki borç verme faaliyetlerinin stratejik yönelimlerinin bu yıl içinde gözden geçirilmesi planlanıyor” dedi.

Melih Gökçek Döneminde 70 Milyon Liralık Yolsuzluk İddiası Yargıda

24/07/2019

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın atadığı üyeler, eski başkan Melih Gökçek döneminde belediye iştiraklerinden Seğmen Su Madencilik Makine Gıda İnşaat A.Ş’de yaklaşık 70 milyon liralık yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.

Sözcü’den Saygı Öztürk’ün yazısına göre, Yavaş’ın atadığı Seğmenler Su A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı Sincan Ağır Ceza Mahkemesi eski başkanı Osman Kaçmaz ve üye Doğan Yılmazkaya, dün ‘denetimde usulsüzlükler’ gerekçesiyle cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu.

Tesisin yeri belli olmadan parası ödenmiş

İddiaya göre Seğmenler Su, Ankara’nın Gölbaşı ilçesi Karaali Mahallesi’nde su tesisleri kurmak istedi. Lukka Su, Selka Mimarlık ve AFM Teknoloji A.Ş’den teklif alan şirket, tesisin kurulacağı yer belli olmadan AFM Teknoloji A.Ş ile 23 Kasım 2015’te anlaşarak şirkete 5 milyon 750 bin lira ödedi.

Ancak AFM Teknoloji A.Ş sözleşmede yazmasına rağmen herhangi bir araç-gereç ya da makine getirmediği gibi, Gölbaşı belediyesine ait tapu tahsis kararı ihaleden sonra, 3 Aralık 2015’te şirketin üzerine geçti.

Sözleşmede ‘Teminat çeki alıncaktır’ denmesine rağmen çek alınmadı. Seğmen Su, iş tamamlanmamasına rağmen 1.5 yıl sonra şirketle sözleşme feshine gitti; ancak herhangi bir icra takibi başlatılmadı.

Mustafa Tuna icra takibi başlattı

Melih Gökçek’in başkanlıktan istifa edip yerine Mustafa Tuna’nın geldiği gün, Tuna şirket hakkında icra takibi başlattı. AFM Teknoloji A.Ş hakkında ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’, ‘nitelikli dolandırıcılık’, ‘özel evrakta sahtecilik’, ‘hizmet nedeniyle görevi ve güveni kötüye kullanma’ suçlarından suç duyurusunda bulunuldu.

Savcılığa haklarında suç duyurusunda bulunanlar: İbrahim Gülerce, Ömer Öksüz, Levent Karaca, Abdülhakim Çiçekli, Kadrican Yoğun, Mehmet Yurtseven, Bekir Yağcı, Koray Dedeoğlu, Ercan İzci, Selim Gürel, Atakan Çoban, Ali Yaman.

Bu suçlamalar karşısında, şüphelilerin tutuklanması, mal varlıklarına tedbiren el konulması, yurtdışına çıkış yasağı getirilmesi de istendi. Suç duyurusunun ekinde yer alan bir belgeye göre, 30 Kasım 2015 tarihinde, Seğmen Su Yönetim Kurulu toplandı. 3 Aralık 2015 tarihinde Gölbaşı Belediye Başkanlığı’nın yapmış olduğu ihalenin, şirketin uhdesinde kaldığına ilişkin karar almadı.

Doğan Yılmazkaya, geçen dönem CHP grup başkanı olarak belediye şirketi ANFA’ya verilen Ankara’nın hafriyat işi için belediyeye yılda 360 bin lira ödendiğini, oysa işin hacminin ayda 250-300 bin lira olduğunu belirtti.


Tiftik Keçisi Bıçak Sırtında, Önlem Alınmazsa Sadece Kartpostallarda Göreceğiz

23/07/2019 Diken.com.tr

Başkentin simgelerinden Ankara keçisinin sayısı hızla azalıyor. Dolayısıyla tekstil sektörü için önemli bir ham madde olan tiftiğin üretiminde de düşüş gözleniyor. Üreticiler, yeterli destek sağlanmazsa Ankara ya da diğer adıyla tiftik keçisinin gelecekte sadece kartpostallarda görülebileceğine dikkat çekiyor.

Ankara keçisinin en çok yetiştiği ilçelerden Ayaş’ta üreticilik yapan Mesut Eroğlu, “1958 yılında 6 milyon hayvandan 3 bin ton tiftik elde ederken, 2019 yılında 85 bin hayvandan 150 ton tiftik zor üretiyoruz” diyerek durumun ciddiyetini anlattı.

Ayaş’ta 2010’da 500 hayvan ile tiftik üretimine başlayan, 2019’da hayvan sayısını 5 bine çıkaran Eroğlu, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) ile çalıştığını belirterek 1500 hayvanının elit proje kapsamına alındığını söyledi.

Tiftik keçisi kaybolmak üzere

Eroğlu, tiftik keçisinin neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: “Türkiye’de toplam Ankara tiftik keçimiz 85- 90 bin civarında. Bunun 31 bini sadece çiftçilerin elinde ıslah ediliyor. Tiftik keçisi bıçak sırtında, devlet desteklemeyi kestiği anda takvimlerde mi görürüz, kartpostallarda mı görürüz, inşallah o günleri görmeyiz.”

En büyük sorun çoban ve mera

Tiftik keçisi üretiminin en önemli sorunlarının çoban ve mera eksikliği olduğunu söyleyen Eroğlu, hayvanları otlatacak yer bulamamaktan yakındı ve “Bize mera yerleri açılsın. Ayaş, Kızılcahamam ve Beypazarı ormanlarında hayvanlarımızı otlatamıyoruz” dedi.

Eroğlu, yasal anlamda hak arayabilecekleri hukuki düzenleme eksikliğine de değinerek şunları söyledi: “Kanunla köyleri mahalle yaptılar. Vatandaşın biri bizi şikayet etse kanununa göre ben mahallede hayvancılık yapıyorum. Çankaya’nın içinde hayvancılık yapmakla Gençali köyünde hayvancılık yapmak aynı kefeye konmuş durumda. Her şeyden korkuyoruz, sakınarak üretim yapmaya çalışıyoruz.”

Türk çoban bulamıyoruz

Çobanların yabancı olduğunu belirterek Türk çoban bulamamaktan da yakınan Eroğlu, “Beni vatandaşın biri şikayet etti ‘Afgan çoban çalıştırıyor’ diye, geldi jandarma 16 bin 300 lira ceza yazdı gitti. Bu suçsa devlet bize çoban bulsun” dedi.

Eroğlu, devletin önlerini açarsa çok büyük paralar kazanabileceklerini belirterek, “Çok kısa zaman içinde bunu herkes yapabilir. Ben yaptıysam tüm üreticilerimiz de yapar ve para da kazanır, devlete de katma değer olarak döner” diyerek kendilerine destek verilmesini istedi.

Bir Alarm Da Beyaz Eşyadan: Yıl Yüzde 15 Daralmayla Kapanır, ÖTV Kalksın

23/07/2019 Diken.com.tr

Ekonomik krizle zorlanan sektörlerden biri de beyaz eşya. Sektörün bu yıl yüzde 15 daralabileceğini söyleyen Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Başkanı Can Dinçer ÖTV’nin kalkması gerektiğini belirtti.

Geçen yıla göre kurlardaki artışa bağlı bir maliyet artışı olduğunu vurgulayan Dinçer, düzenlenen değerlendirme toplantısında şunları kaydetti: “Beyaz eşyada geçen yıla göre dövizden kaynaklı yüzde 45-50 maliyet artışı var, bu oranları iç pazara yansıtamıyoruz, sektör zorlanıyor. Beyaz eşyada 2019 son çeyrekte daralma yüzde 20’ye gidebilir; yılın tamamını yüzde 15 daralma ile bitirebiliriz. Beyaz eşyada ÖTV’nin kalkması lazım, bu konudaki taleplerimizi sürekli iletiyoruz.”

İç satışların yılın ilk yarısında yüzde 9 daraldığını belirten Dinçer, hazirandaki artışın ÖTV bitecek beklentisiyle öne çekilen taleplerden kaynaklandığını söyleyerek şöyle devam etti: “Beyaz eşya altı ana ürün grubunda iç satışlar ocak-haziran’da yüzde 9 daralarak 3.5 milyon adet oldu. Beyaz eşya ihracatı ocak-haziran döneminde yüzde 1 artışla 10.1 milyon adet oldu. Beyaz eşya iç satışları ÖTV’nin sona ereceği beklentisiyle öne çekilen taleple haziranda yüzde 4 arttı.”


Haziranda Tarihi Dipten Dönen Tüketici Güveni Temmuzda Yine Geriledi

23/07/2019

Haziran ayında tarihi dip seviyesinden 57.6’ya yükselen tüketici güven endeksi, temmuzda yüzde 2.0 düşüşle 56.5’e geriledi.

Tüketici güven endeksi mayısta yüzde 13’lük sert düşüşle 55.3 seviyesine kadar gerilemiş, haziranda yüzde 4.3 artışla 57.6’ya yükselmişti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TİK) ve Merkez Bankası işbirliğiyle yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, 0-200 aralığında değer alabiliyor. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu gösteriyor.

TÜİK verilerine göre;

– Hanenin maddi durum beklentisi endeksi yüzde 1.7 düşüşle, Haziran ayındaki 78.3 düzeyinden Temmuz’da 77 düzeyine geriledi.

– Genel ekonomik durum beklentisi endeksi yüzde 0.8 düşüşle Haziran ayındaki 73.9 düzeyinden Temmuz’da 73.4 düzeyine geriledi.

– İşsiz sayısı beklentisi endeksi yüzde 1.3 düşüşle Haziran ayındaki 56.3 düzeyinden, Temmuz’da 55.6 düzeyine geriledi.

– Tasarruf etme ihtimali endeksi yüzde 9.0 düşüşle Haziran ayındaki 22 düzeyinden Temmuz’da 20 düzeyine geriledi.

Tüm Zamanların Rekoru: İstanbul’da Sahte 271 Milyon Dolar Bulundu

22/07/2019 Diken.com.tr

İstanbul’da düzenlenen operasyonda, sahte olduğu belirlenen 271 milyon 150 bin dolar bulundu. Bu, tüm zamanların rekoru.

İstanbul’da Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince bir suç örgütünün piyasaya sürmek üzere yüklü miktarda sahte para bastığı istihbaratı üzerine başlatılan çalışmada, aralarında ‘FETÖ’den ihraç edildiği belirtilen komiser B.Ç’nin de bulunduğu beş kişi gözaltına alındı.

Matbaada yapılan ilk aramada bir şey bulunamadı ancak devam eden detaylı incelemelerde elektrik panosundan girilen gizli bölmede sahte olduğu tespit edilen 271 milyon 150 bin dolar ve sahte para yapımında kullanılan malzeme bulundu.

Yetkililer, sahte para miktarının tüm zamanlarda ele geçirilen en fazla miktar olduğunu ve elde edilen gelirlerin ‘FETÖ’ye aktarılıp aktarılmadığının çok yönlü araştırıldığını aktardı.

Siyasete Alet Edilemezmiş: Tarım Bakanı Sahte Sertifikaları Kabul Etti

22/07/2019 Diken.com.tr

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İspanya’dan alınan 2 bin 939 besilik canlı hayvanın veteriner sertifikasının ‘sahte’ olduğunu doğrulayarak hayvanların karantina altına alındığını belirtti. Bakan konunun ‘siyasete alet edilemeyeceğini’ savundu.

Kurban Bayramı yaklaşırken İspanya’nın salgın hastalık nedeniyle hayvan giriş ve çıkışına yasaklı bir bölgesinden alındığı öne sürülen hayvanların veteriner sertifikasının ‘sahte’ olduğunu CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu Meclis gündemine taşımıştı.

‘Yeraltı Barajları Eylem Planı’ tanıtım toplantısına katılan Pakdemirli, söz konusu hayvanların İspanya’dan yola çıkıp Lübnan’a gitmesinin planlandığını ancak Türkiye’ye getirildiğinin tespit edildiğini söyleyerek, “Bundan sonra hayvanlara el koyduk. Hayvanlar karantina altında, her türlü kan alındı. Hiçbir sıkıntı yok, karantina süresi devam ediyor” dedi.

Pakdemirli karantinada Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün 21 gün süre verdiğini anlattı: “Bu 21 gün süre içerisinde siz karantina tedbirlerini alıyorsunuz ve sağlıklıysa hayvanları Türkiye’ye ithal edip millileştiriyorsunuz, sağlıklı değilse de itlaf ediyorsunuz. Normal şartlarda İspanya’dan alınarak Lübnan için yola çıkmış ama evrakta bir sahtekarlık yapılarak Türkiye’ye sokulmak istenmiş.”

Siyasete alet edilemeyecek bir konu

Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü’nün şüphe üzerine İspanya’dan gıda kontrol sertifikalarını doğrulama yoluna gittiğin söyleyen bakan şöyle devam etti: “Konu tamamen teknik, siyasete alet edilemeyecek bir konudur. Cumhuriyet savcılarına intikal etmiş bir konudur. Yani konu, hem teknik, bakanlığımızca değerlendirilecek, hem de suç tarafı olan, günlük siyasete mal edilmemesi gereken bir konudur.”

Pakdemirli hayvanlara ilişkin millileştirme prosedürünün devam ettiğini, bu kapsamda sertifikalarda değişiklik olduğunun görülmesi üzerine hayvanlara el konulduğunu söyledi.

Otomotivden Demir Çeliğe, Tarımdan Hayvancılığa Birçok Sektör Alarm Veriyor

22/07/2019 Diken.com.tr

Otomotivden demir çeliğe, tarımdan hayvancılığa sektör temsilcileri ve işi insanlarının ‘alarm’ veren açıklamaları ekonomik durgunluğun yoğunlaşarak sürdüğüne işaret ediyor. Sektörler hükümetten ayakta kalabilmek için farklı alanlarda teşvik ve destek bekliyor.

Otomotiv durma noktasında

30 Haziran’da ÖTV teşviklerinin sonlandığı otomotiv sektöründe neredeyse yaprak kıpırdamıyor.

Honda Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Bülent Kılıçer temmuz ayı için pazarın yüzde 80 daralabileceğini öngördü.

Kılıçer ÖTV indirimi beklentisinin satın alma kararlarını ertelediğini belirterek şunları söyledi: “Müşteriler, bu beklentileri görmeden ve ÖTV konusunda net bir açıklama duymadan maalesef satın alma kararını şu an için erteliyorlar. Bir daralma söz konusu pazarda ÖTV teşviğiyle beraber. Bu durum çok da fazla sürdürülebilir bir şey değil. Umarız bu konuda bir adım atılır. Temmuzda toplam pazarın 10-15 bin bandında kalabilir ve bu da yaklaşık yüzde 75-80 arasında bir daralma anlamına geliyor.”

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Yenigün de ÖTV ve KDV indirimlerinin sona ermesiyle satışların ‘adeta durduğunu’ söylemişti.

Demir-çelik dar boğazdan geçiyor

Türkiye’nin dünya genelinde 8’inci büyük üretici olduğu demir-çelik sektöründen de endişe verici sinyaller geliyor.

Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar geçen hafta yaptığı açıklamada‘sektörün bu zorlu süreçte alarm verdiğini’ belirterek şunları söyledi: “Kurlardaki hareketlilik, imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmaları(STA)’nın sektöre zarar vermesi, AB’nin sektöre kota koyması, iç pazardaki daralma, gümrüklerin sıfırlanması, sektörün özellikle Rusya ve Ukrayna karşısında rekabet gücünü kaybetmesi, dış politikada yaşanan sorunların ihracatçı tüm sektörlerimize direkt olumsuz yansıması ve 2018 yılından bu yana 6. kez yapılan ve yüzde 98’lere ulaşan elektrik zamları gibi sayılabilecek birçok sebepten üreten sektörlerimiz yoğun bir darboğazdan geçiyor.”

Üretimde zorlanan çiftçi ilaçlama desteği istedi

Dünya Gazetesi’nin bugünkü bir özel haberi de tarım sektörünün yaşadığı zorluklara ışık tutuyor. Şirin Çavuş’un haberine göre Akdeniz Ziraat Odası Başkan Vekili Turgut Demir, kurdaki artışın çiftçinin maliyetini iki kat arttığını belirterek devletten çiftçiye artan hastalık ve zararlı popülasyonlara karşı besinleri korumak için ilaçlama desteği istedi.

Demir ilaç maliyetlerinin çiftçinin üretimini zorlaştırdığını vurgulayarak şöyle konuştu: “2 liraya satılan bir ürün ile 60 kuruşa satılan bir ürünün ilaçlama maliyeti aynı olmamalıdır. Dolayısıyla 2 liraya satılan üründen üretici kazanç elde ederken, 60 kuruşa satılan ürün ilaçlama maliyetinin yüksekliğinden etkileniyor. Bu da çiftçiyi ilaçlamada maliyeti düşük ürün ve yöntemlere sevk ediyor. Yeni teknolojik ilaçları kullanmak elbette daha sağlıklı ama maliyetleri yüksek. Kimyasal alımında dışa bağımlı bir ülkeyiz. Döviz ile birlikte artan maliyetlere karşın ürettiğimiz ürünlerin fiyatında bir değişim yaşanmıyor. Bu durumda çiftçi üretmekte zorluk çekiyor.”

Madenciler de S.O.S sinyali veriyor

Geçenlerde ortak açıklama yaparak acil önlem alınmazsa madencilik sektörünün S.O.S vereceğini dile getiren sektörü temsilcileri, Ankara’ya çıkarma yaparak izin bedel ve süreçleri konusunda hükümetten destek istedi.

Şu an sektörde bu izin ve bedellerin birçok firma tarafından ödenemediğini vurgulayan sektörel birlik ve STK başkanları, Ankara’da yetkililerle yaptıkları görüşme sonrasında ortak bir açıklama yaptı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mustafa Aksu, Maden ve Petrol İşleri Genel (MAPEG) Genel Müdürü Cevat Genç ile bir araya gelen temsilciler ‘sektörün 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 9.2 küçüldüğünü, sektörde ciroların düştüğünü, ihracatın 5 milyar dolardan 4 milyar dolarlara gerilediğini, işletmeleri yarına taşıma sıkıntısının baş göstermeye başladığını‘ dile getirdi ve ‘acil önlem alınmadığı durumda madencilik sektörünün S.O.S vereceğine’ dikkat çekti.

Kanatlı sektörü ‘en az altı ay’ borç erteleme ve KDV indirimi istedi

Hayvancılık sektöründe de durum çok farklı değil. Kanatlı Sektör Çalıştayı’nda sektör temsilcileri Irak’ın Türkiye’den yumurta ithalatını yasaklamasının ardından iç piyasaya yöneldi fakat ürün fiyatlarının düşmesiyle üreticilerin iflasın eşiğine geldiği belirtildi.

Temsilciler hükümetten acil eylem planı oluşturulması ve Irak pazarının acilen açılması için gerekli girişimlerde bulunulmasını talep ederek SGK primleri, Ziraat ve Eximbank kredilerinin ‘en az altı ay’ ertelenmesini ve KDV’nin yüzde 1’e indirilmesini istedi.

TL üzerinden verilen ihracat desteklerinin kurdaki artışlardan dolayı anlamlı olmaktan çıktığını belirten sektör temsilcileri “Destekler döviz bazında yeniden belirlenmeli” dedi.

Üretici ‘Tamam mı devam mı’ noktasında

Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (MUMBİR) Başkanı İbrahim Afyon da, Irak’ın uyguladığı ambargo nedeniyle yumurta sektörünün adeta bitkisel hayata girdiğini belirterek birçok üreticinin ‘Tamam mı, devam mı’ noktasına geldiğini söyleyerek sektöre acilen özel destekler verilmesi gerektiğini belirtti.

Çetinkaya, Erdoğan’ın Faizde ‘300 Baz Puan İndirim’ İsteğine Karşı Çıktığı İçin Kovulmuş

19/07/2019

Merkez Bankası eski başkanı Murat Çetinkaya’nın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, faizlerde 300 baz puan indirime gidilmesi isteğini reddettiği için görevinden alındığı öne sürüldü.

Merkez Bankası eski başkanı Murat Çetinkaya

Murat Çetinkaya, 6 Temmuz’da görevden alınmıştı.

Reuters’in ‘olaya yakından tanık olan üç kaynaktan’ aldığı bilgiye göre, haziranda faizlerin 300 baz puana indirilmesini isteyen Erdoğan’a karşı çıkan Çetinkaya ile yollar bu noktada ayrılmış.

Ekonomi teorisinde öngörülen yaklaşımların aksine, Erdoğan’ın, ‘yüksek faiz oranlarına karşı hasmane tutum içinde olduğunu’ saklamadığına işaret eden Reuters, Erdoğan’ın, ‘Çetinkaya’nın verilen talimatları uygulamadığı için görevden alındığı’ beyanına da vurgu yaptı.

Demiryolu raporu: Binlercesi lazım ama sadece 39 hat bakım görevlisi var

19/07/2019 Diken.com.tr

TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nın bugün yayınladığı ‘Ulaşımda Demiryolu Gerçeği Oda Raporu’na göre binlerce yol ve geçit bakım görevlisinin çalışması gereken demiryolu hatlarında bakım görevlisi sayısı sadece 39. Rapor ‘kaza’ gibi sunulan cinayetlerin yanlış politikalardan kaynaklandığını ortaya koyuyor.

Pamukova, Çorlu ve Ankara’da birçok vatandaşın hayatını kaybettiği Yüksek Hızlı Tren (YHT) kazalarının ‘kamu işletmeciliği ve mühendislik bilimlerinin gereklerinin terk edilmesinden kaynaklandığı’ belirtilen rapora göre, ‘kaza’ gibi sunulan bu ‘cinayetler’ ilgili meslek kuruluşları ve uzmanların uyarılarına rağmen seferlerin başlatılmasının trajik bir sonucuydu.

Raporda TCDD’nin Cumhuriyet’in kuruluşu öncesine dayanan 163 yıllık tarihindeki kazanımlarının ‘serbestleştirme’ ‘özelleştirme’ve ‘yeniden yapılandırma’ politikalarıyla tasfiye edildiği vurgulandı.

Raporun önemli bulgularından biri de TCDD’nin 1959 yılında 66 bin 595 olan çalışan sayısının 2000’de 47 bin 212’ye, 2012 sonunda ise 17 bin 747’ye gerilemiş olması. Başka bir deyişle 17 yıl içinde 30 bine yakın TCDD çalışanı işini kaybetti. Raporu yazan uzmanlara göre “Binlerce yol ve geçit bakım görevlisinin çalışması gereken hatlarda bakım görevlisi sayısı da 39’a düşmüş.”

Raporda TCDD’nin 163 yıllık demiryolu kazanımlarının tasfiye edildiği ise şu ifadelerle aktarıldı:

“Serbestleştirme ve TCDD’nin yeniden yapılandırılması politikası uyarınca 163 yıllık demiryolu kazanımları tasfiye edilmektedir. Neoliberal politikalarca dayatılan ve bütün resmi dokümanlarda ifade edilen serbestleştirme (dolayısıyla özelleştirme) ve TCDD’nin yeniden yapılandırılması politikaları uyarınca;

– kurum parçalanarak şirketleştirilmiş,
– altyapı ve işletmecilik bölünmüş,
– kamu hizmeti anlayışı yerine piyasacı yaklaşım benimsenmiş,
– mühendislik hizmetleri ve kriterleri ile teknik mükemmellik yaklaşımı terk edilmiş,
– altyapı ile bakım, sinyalizasyon, elektrifikasyon yatırımları ihmal edilmiş,
– bakım atölyeleri kapatılarak azaltılmış,
– TCDD’nin taşınmazları ve limanları satılmaya başlanmış,
– kurumun meslek lisesi, basım ve dikimevleri, çamaşırhaneleri ve eczaneleri kapatılmış,
– hastaneleri elden çıkarılmış,
– birçok istasyon ve atölye kapatılmış ya da işlevsizleştirilmiş,
– birçok kamusal hizmet taşeronlardan alınmaya başlanmış,
– güvencesiz çalışma biçimleri yaygınlaşmış,
– azaltılan personelle çok iş çıkarma benimsenmiş,
– kurumda kadro ve nitelik düzeyinde önemli gerilemeler olmuş, siyasi ve ehil olmayan kadrolaşma yaygınlaşmıştır.”

‘Demiryollarının 1950’lerden itibaren karayolu ağırlıklı ulaşım politikaları nedeniyle ikinci plana itilmesine’ de eleştiri getiren raporda öne çıkarılan bir diğer önemli konu ise demiryolununun ulaşımdaki payının dramatik şekilde azalmış olması.

Halbuki demiryolu yapım maliyeti karayoluna göre düz arazide sekiz kat, orta engebeli arazide beş kat daha ekonomik. Ayrıca raporda enerji tüketim toplamı içinde de demiryollarının payının yüzde 2, karayollarının ise yüzde 80’in üzerinde olduğu belirtiliyor.

Resmi verilere göre 1950’de karayolu yolcu taşımacılığı oranı yüzde 49.9 iken günümüzde bu oran yüzde 88.8’e yükseldi. Karayolu yük taşımacılığı oranı ise aynı dönemde yüzde 17.1’den yüzde 89.2’ye fırladı.

1950’de yolcu taşımacılığının yüzde 42.2’si demiryolu ile yapılırken, bu oran günümüzde yüzde 1’e geriledi. Demiryolu yük taşımacılığı da yine dramatik bir düşüşle yüzde 55.1’den yüzde 4.3’e geriledi.

Rapor doğru bir demiryolu politikasına dönüş için ise şu tavsiyelerde bulunuyor:

  • Ulaşım politikaları karayolu, demiryolu, denizyolu, havayolu taşımacılığının seri, ekonomik, çevreci, güvenli ve hızlı, tek bir taşıma zinciri oluşturacak şekilde birleştirilmesini içeren ‘Kombine Taşımacılığa’ yönelim ekseninde belirlenmelidir.

  • Yük ve yolcu taşımada ağırlık demiryolu taşımacılığına verilmeli, demiryolu yük ve yolcu taşımacılığı planlı olarak geliştirilmelidir.

  • Demiryollarının altyapı, araç, arazi, tesis, işletme ve taşınmazlarına yönelik bütün serbestleştirme ve özelleştirmeler, belediyeler ve üçüncü şahıslara devirler durdurulmalıdır.

  • Hizmet dışı bırakılan bakım-tamir atölyeleri ve bütün tesisler yeniden işlevli kılınmalıdır.

  • TCDD’nin parçalanarak işlevsizleştirilmesi, siyasi kadro atamaları ve her düzeydeki uzman kadro kıyımına son verilmelidir.

  • TCDD’nin yanlış politikalarla oluşan personel açığı siyasi değil bilimsel mesleki teknik ölçütler içinde giderilmeli, mühendislik bilimlerinin kriterlerine ve ehil kadroya önem verilmelidir.

  • TCDD, nitelikli personel yetiştirilmesi için üniversiteler ve meslek odalarıyla işbirliği yapmalı, meslek içi eğitim geliştirilmelidir.

  • Demiryolu modlarındaki atıl kapasitelerin değerlendirilmesi için işletme iyileştirmeleri yapılmalı, ulaşım güvenliğini etkileyen bütün hatlar ciddi ve bütünlüklü bir tarzda onarılmalı, elektrifikasyon ve sinyalizasyon gereksinimleri ivedilikle karşılanmalıdır.

Temel Yeterlilik Testinde 15 Bin Aday Sıfır Çekti

19/07/2019

Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) temel yeterlilik testinde 14 bin 971 aday hiçbir soruyu yapamayarak sıfır çekti. Sınava 2 milyon 390 bin 491 aday girmişti.

Hürriyet’ten Önder Öndeş’in haberine göre Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) 2019 YKS’yle ilgili sayısal verileri açıkladı.

Buna göre YKS’nin ilk oturumu temel yeterlilik testinde (TYT) en iyi performans Türkçe, en düşükse ise fen bilimlerinde gösterildi.

40 sorunun yer aldığı Türkçe testinde adaylar, yaklaşık 15 soruyu doğru yanıtladı. Yani bu soruların yüzde 37’sini yapabildi. Onu yüzde 33’lük başarıyla sosyal bilimler takip etti.

Adaylar, 20 sorunun yöneltildiği fen bilimleri testinde yaklaşık üç soruyu, yani soruların yüzde 11’ini doğru cevapladı. 40 soruluk matematik testinde soruların yüzde 14’ü doğru işaretlendi. Yani yaklaşık altı soruyu doğru bildiler.

TYT’de adayların yüzde 74.16’sı yani 1 milyon 761 bin 392’si 150 puan barajını geride bırakarak, önlisans programı seçme hakkı kazandı. Kadınlarda bu oran yüzde 77.21, erkeklerde ise 71.24 oldu.

İkinci oturumda fen derslerinde düşük başarı

İkinci oturum olan alan yeterlilik testlerinde (AYT) en yüksek ortalamalar coğrafya testlerinde yakalandı.

AYT’ye 1 milyon 880 bin 800 aday katıldı.

AYT’de en başarısız testler kimya ve fizik oldu. Adaylar, her iki testte de soruların sadece yüzde 7’sini doğru işaretledi. 14 soruluk fizikte ve 13 soruluk kimyada yaklaşık bir net elde edildi. Biyolojide doğru sayısıysa 1.5 neti bulmadı. 40 soruluk matematik testinde soruların yüzde 12’si yanıtlanabildi. Adaylar bu testte ortalama beş net yaptı.

AYT’de ise adaylar en iyi başarıyı, yüzde 36’lık doğru cevap oranıyla altı sorunun yer aldığı Coğrafya-1 testinde elde etti. Adaylar bu testte soruların 2.184’ünü yanıtlayabildi. Bu testi yüzde 22 ile Coğrafya-2 ve yüzde 21 ile felsefe grubu ile Türk dili ve edebiyatı takip etti.

Sayısalda barajı geçme oranı yüzde 40

AYT’de sayısal puan türünde 484 bin 820 aday 180 barajını geride bıraktı. Sözelde 862 bin 628, eşit ağırlıkta 824 bin 492, yabancı dil puan türünde ise 75 bin 951 kişi, 180 ve üstü puan alarak dört yıllık bölümleri seçme hakkı kazandı. Barajı geçme oranlarının sayısalda yüzde 39.34, sözelde yüzde 75.49, eşit ağırlıkta 57.39 oldu.

Kadınlar sayısal, sözel ve eşit ağırlık puan türlerinde erkeklere göre daha iyi bir performans gösterirken dilde erkekler öne geçti.

Dokuz birinci

TYT’de tüm soruları sadece bir kişi doğru yanıtlayarak 500 tam puan aldı. AYT’deki sayısal, eşit ağırlık ve sözel testlerinde de birer birinci çıktı. Yabancı Dil Testi’ndeki (YDT) birinci sayısı ise beş oldu.

Davutoğlu: Cumhurbaşkanı ‘Başbakan Olup Başbakan Gibi Olmamamı’ İstedi

18/07/2019

AKP’li eski başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bana, ‘Sen başbakan gibi görün ama başbakan olma, başbakanmış gibi yap ama yetki kullanma’ dendi. Bunu benden Cumhurbaşkanı istiyordu. Ben kendimi bilirim; benden her şey olur da düşük profilli olmaz” dedi.

‘Bidebunu İzle’de Yavuz Oğhan, Akif Beki ve İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtlayan Davutoğlu, başbakanlığı bırakmasıyla ilgili şöyle konuştu: “Bırakmamış olsaydım çok çirkinleşen bir siyasetin parçası haline gelirdim ve parti bölünürdü. Kararı gece yarısı kalkıp tek başıma bir yere çekilerek aldım. Bu muameleyi ne kalbim, ne aklım ne vicdanım kabul etti! Ne yaptım ben? Ter dökmekten, ailemi ihmal etmekten başka ne yaptım.”

Söyleşiden satırbaşları şöyle:

  • Otosansürün en yoğun olduğu dönemden geçiyoruz.

  • Pelikan çetesi denilen çete, herkes tarafından malum oldu Beni istifaya zorlamak isteyen bildiri beni Alman ajanı ilan ediyordu. Bu bildirinin arkasındakileri biliyorum, kimlerden talimat aldıklarını biliyorum

  • Merkez Karar Yürütme Kurulu’nda (MKYK) muhtıravari bir tavır yaşadım.

  • Türkiye’nin yüzde 50+1’e mecbur edildiği bir koalisyon için benim devredışı bırakılmam gerekiyordu.

  • 2 Kasım günü (AKP’nin yüzde 50’ye yakın oy aldığı 1 Kasım 2015 seçimlerini kastediyor) ülke yeni bir umuda uyanmıştı.

  • İnsanlar cumhurbaşkanına gidip benim onun altını oymaya çalıştığımı söyleyip fitne koydular.

  • (Cumhurbaşkanına) ‘Gelin (CHP Genel Başkanı Kemal) Kılıçdaroğlu ve (MHP Genel Başkanı Devlet) Bahçeli ile konuşayım, onları ikna edelim, bütün yetkileri başbakanda toplayalım’ dedim. ‘Siz başbakan olun ve bütün yetki sizde olsun. İsterseniz ben danışmanınız olayım, istemiyorsanız ben akademisyenliğe döneyim’ dedim.

  • Ali Babacan ve Abdullah Gül ile neden beraber olmadığımızı bilmiyorum. Türkiye’nin Ali Babacan gibi arkadaşlara ihtiyacı var. Muhtemelen Babacan benim manifestomu okuduğunda kendisi de imza atacak nitelikte görmüştür.

  • Suriye’de elimizden geleni yaptık. Mezhepçilik yapmadık. Yetersiz kaldığımız yerler de oldu. Suriye ilgili bütün olumsuzluklar bana yüklendi. Ben buna siyasi ahlaksızlık derim.

  • ‘Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacağım’ diye bir ifadem yok. Algı operasyonu yapılarak bütün bunlar bizim üzerimize yıkılıyor.

  • DEAŞ’a karşı operasyon emrini veren de 2015’te biziz. Şöyle bir bakın Allah aşkına benden DEAŞ’a destek çıkacak bir şey var mı?

  • (Rus uçağının düşürülmesi) ‘Talimatı ben verdim’ derken kastettiğim angajman talimatı idi, uçağı düşürme talimatı değil.

  • FETÖ’nün en çok hedef aldığı devlet yetkilisi benim.

  • Aile siyasetin dışında olmalı.

Türkiye’yi yüzde 50+1’e mahkûm etmenin parlamenter sistemden çok daha yoğun bir belirsizliği önümüze getirdiğini iddia eden Davutoğlu, önerilerini şöyle sıraladı:

  • Genel başkanlık ayrılmalı.

  • Cumhurbaşkanı yardımcısı kesinlikle seçimle gelmeli.

  • Bakanlar mutlaka Meclis’ten onay alarak göreve başlamalı.

  • Yargı bağımsızlığı teminat altına alınmalı.

  • Meclisten atanan yargı üyeleri ile cumhurbaşkanlığı arasında bir denge sağlanmalı.

  • Müsteşarlığın kaldırılması yanlış olmuştur.

  • Bakanların siyasi ve teknokratik niteliği netleşmeli.

Türkiye’nin Bir Yıl İçinde Ödemesi Gereken Dış Borcu 176 Milyar Dolar

18/07/2019 Diken.com.tr

Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku, mayıs sonu itibarıyla 2018 sonuna göre yüzde 3.3 artışla 120.4 milyar dolar oldu. Vadesine bir yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku ise 175.9 milyar dolar.

Merkez Bankası (MB) verilerine göre bu dönemde bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 2.2 azalarak 55.8 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 10.5 artarak 59.1 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Öte yandan mayıs sonu itibariyle, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku 175.9 milyar dolar oldu. Söz konusu stokun 19.2 milyar dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluştu.

Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 18.3, Merkez Bankası’nın yüzde 3.1, özel sektörün ise yüzde 78.6 paya sahip olduğu gözlendi.

Kamu sektörünün borcu

Borçlu bazında tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2018 yıl sonuna göre yüzde 3.5 artarak 23.3 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 4 artarak 91.7 milyar dolar oldu.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2018 yıl sonuna göre yüzde 8.8 azalarak 10 milyar dolar oldu. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 3.4 artarak 19.7 milyar dolar, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 1.6 azalışla 12.8 milyar dolar olarak belirtildi. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin lira cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 5.3 azalışla 13.3 milyar dolar oldu.

Beş Buçuk Yılda 570 Bin Esnaf Battı, Takipteki KOBİ Kredileri 51 Milyar Lirayı Aştı

16/07/2019

Son beş buçuk yılda 570 bin esnaf artan maliyetler, borçlarını döndürememe ve kurun yükselmesi gibi nedenlerle iflas etti.

Cumhuriyet Gazetesi’nden Şehriban Kıraç’ın haberine göre, bu yılın ilk altı ayında toplam iş yeri sayısı 1 milyon 910 bine gerilerken, takipteki KOBİ kredileri son bir yılda yüzde 91’lik artışla 51 milyar lirayı aştı.

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) verilerine göre nüfusun yüzde 2.16’sının esnaf ve sanatkarlardan oluştuğu Türkiye’de yılın ilk altı ayı itibarıyla esnaf sayısı ise 1 milyon 775 bine geriledi.

Yılın ilk yarısında 53 bin 420 esnaf iflas etti. Bu rakam geçen yılın aynı döneminde 52 bin 987’ydi.

Yılın ilk altı ayında yapılan işletme tescil başvuru sayısı da geçen yıl aynı dönemde 127 bin 815’ken yüzde 10’a yakın bir düşüşle 116 bin 960’a geriledi.

2015 yılında iflas eden esnaf sayısı toplam 97 bin 715’ken, bu sayı 2018’de yüzde 8 artışla 106 bin 167’ye yükseldi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre ise batık KOBİ kredileri geçen yıla göre yüzde 91 artışla neredeyse ikiye katlanarak 51 milyar 396 milyon liraya yükseldi.

Takipteki KOBİ kredilerinin sayısı ise geçen yıl mayıs ayında 26 bin 818’ken bu yıl mayıs itibariyle 51 bin 396’ya yükseldi.

Ayrıca KOBİ kredisi kullanan kişi sayısı ilk beş ayda geçen yılın aynı dönemine oranla düştüğü halde, toplam borç miktarının arttığı gözlemlendi. 2018 yılı mayıs ayı itibariyle KOBİ’lerin kullandığı kredi toplamı yaklaşık 551 milyar lirayken, bu tutar bu yılın aynı döneminde 629 milyar liraya çıktı. KOBİ kredisi kullanan kişi sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre 79 bin 872 kişi azaldı.

ÇED Raporunda 45 Bin Ağaç Kesilecek Denmişti: Altın Madeni İçin 195 Bin Kesildi

16/07/2019 Diken.com.tr

Çanakkale’nin Kirazlı köyünde altın madeni için ÇED raporunda 45 bin ağaç kesileceği belirtilmesine rağmen, 195 bin ağaç kesildi. HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu konuyu bir soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı.

Kenanoğlu soru önergesinde altın madeninin siyanürle çıkarılacağını hatırlatarak hem bölgedeki doğal yaşamın hem de bölge halkının sağlığının tehdit altında olacağını vurguladı.

TBMM başkanlığına gönderilen önergede şunlar kaydedildi.

“ÇED raporunda, maden faaliyeti kapsamında 45.000 ağacın ‘yerinden edileceği’ (katledileceği) belirtilmekte iken gerçekte belirtilen sayının 4 katı büyüklüğünde bir katliam gerçekleştirildiği yakın zamanda ortaya çık(arıl)mıştır.

Maden havzasının yer aldığı alan, birbirinden farklı 283 bitki ve 186 hayvan türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bu türlere ev sahipliği yapan ve yine bu türlerle beraber bölge ekosisteminin özgün işleyişini mümkün kılan ağaçların katledildiği düşünüldüğünde, kurulan maden ocağının son derece yıkıcı, geri dönüşü mümkün olmayan etkileri olacaktır.

Öte taraftan, maden 180.000 insanın su ihtiyacını karşılayan Atikhisar Barajı ve çok sayıda yeraltı ve yerüstü su kaynakları ile aynı su havzasında yer almaktadır. Doğadan maden gasp etme işlemi sırasında Doğu Biga Madencilik A.Ş tarafından siyanürün kullanıldığı ve havzadaki su kaynaklarına siyanürün sızma ihtimalinin son derece güçlü bir ihtimal olduğu göz önünde bulundurulduğunda bölgedeki doğal yaşam ve insan sağlığı tehdit altındadır.“

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istenen sorular ise şöyle:

  • ÇED raporunda belirtilenden yaklaşık 4 katı büyüklüğünde ağaç katliamına imza atarak yasadışı bir süreç işleten Doğu Biga Madencilik A.Ş hala faaliyetlerini sürdürmekte midir? Bu şirket hakkında bir işlem başlatılmış mıdır?

  • Kirazlı Maden Ocağı’nın bölge halkının içme suyu ihtiyacını karşılayan Atikhisar Barajı ile aynı su havzasında kurulmasına hangi gerekçelerle izin verilmiştir?

  • Yüzde 98.7’si ormanlık alan içerisinde kalan Kirazlı Maden Ocağı’nın kurulmasına Bakanlığınız tarafından hangi gerekçelerle izin verilmiştir?

CHP’li Emir: Son Beş Yılda 84 Bin 462 Çocuk Doğum Yaptı

11/07/2019 Diken.com.tr

‘Çocuk gelinler’i Meclis gündemine taşıyan CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de son beş yılda 84 bin 462 kız çocuğunun doğum yaptığını söyledi.

Erken yaşta yapılan evliliğin Anayasa’ya da aykırı olduğunu belirten Emir, bunun çocuk hakları açısından bakıldığında hem erkek hem de kız çocuklar için bir ihlal olduğunu ifade etti.

CHP’li vekil, doğu ve güneydoğu bölgelerinde evlilik yaşının 11’e kadar düştüğünü, son 10 yılda 16-17 yaş grubunda toplam 381 bin 418 kız çocuğunun evlendiğini söyledi.

Erken yaşta yapılan evliliklerin kadınların toplumda zaten ‘eşitsiz’ olan konumunu pekiştirdiğini vurgulayan CHP’li Emir, “Erken yaşta veya zorla evlendirilen kız çocukları, aile içi şiddete ve cinsel istismara karşı savunmasızdır” dedi. Emir, konuya ilişkin Meclis araştırması talebinde bulundu.

‘Başörtüsü İslami Emir Değildir’ Diyen İlahiyatçıya Soruşturma

11/07/2019 Diken.com.tr

İlahiyatçı yazar ve TELE1 programcısı Cemil Kılıç, Twitter hesabından “Başörtüsü İslami bir emir değildir” dediği için savcılığın kendisine soruşturma açtığını açıkladı.

“Şeriat hukukuna mı geçtik” diyerek soruşturmayı eleştiren Kılıç, şu mesajı paylaştı: “Gerçekten anlamıyorum! Başörtüsü İslamî bir gelenektir ancak ilahi bir emir değildir, diye görüşümü belirtiyorum. Savcı bana dava açıyor. Şeriat hukukuna geçtik de bir tek benim mi haberim yok?!”

Yeni Akit hedef göstermiş, görevinden uzaklaştırılmıştı

Yeni Akit gazetesi geçtiğimiz aylarda Kılıç’ı ‘sapkın’ diyerek çeşitli haberlerde hedef göstermiş, Kılıç da bir süre sonra Rami Atatürk Anadolu Lisesi’ndeki görevinden uzaklaştırılmıştı.

İlahiyatçı-yazar daha sonra göreve iade edildiğini ancak uzak bir ilin ilçesine atandığını söylemişti.

11’nci Kalkınma Planı: ‘2023 Hedeflerinin Çöktüğü İlan Edildi’

08/07/2019 Diken.com.tr

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın onayının ardından Meclis’e sunulan 2019-2023 dönemine yönelik 11’inci Kalkınma Planı’nı değerlendiren HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, “2023 yılı hedeflerinin çöktüğü ilan edildi” dedi.

Bir önceki kalkınma planıyla yeni açıklanan planı karşılaştıran Paylan Twitter’dan şöyle yazdı: “2023 ihracat hedefi 500 milyar dolardı, yeni hedef 226 milyar dolar. 2012’de açıkladığı 2023 kişi başı gelir hedefi 25 bin dolardı, yeni hedef 12 bin 484 dolar.”

Dini yayın için yüzde 100’lük sermaye artışı: DİB’in altı aylık harcaması 5 milyar

Nurcan Gökdemir/Birgün.com.tr 27 Temmuz, 2019

Bütçe büyüklüğü ve harcamaları ile aralarında icracı bakanlıkların da bulunduğu 29 kurumu 2019 yılında geride bırakan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini yayınlarla görevli biriminin sermayesi Recep Tayyip Erdoğan tarafından yüzde 100 oranında artırıldı.
Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Döner Sermaye İşletmesi’ne tahsis edilen sermaye tutarı 40 milyon liradan 80 milyon liraya çıkarıldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 14’üncü maddesi uyarınca 20 Şubat 2015’te Bakanlar Kurulu kararı ile 20 milyon liradan 40 milyon liraya çıkartılan sermaye miktarında dört yıl sonra yüzde 100’lük artış yapıldı. 80 milyon liralık sermaye tahsis edilen işletme, dini yayınlar ile kitapevlerinin işletilmesinde kullanılacak.

Gençliğe Yönelik Yayıncılık

Sermayesi yüzde 100 arttırılan döner sermaye işletmesinin bağlı olduğu Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ev sahipliğinde ‘Gençliğe yönelik yayıncılık’ temalı ‘Dini Yayınlar Kongresi’ yaptı.
Kongreden sonra yayımlanan sonuç bildirgesinde şöyle denildi:

“Dinî inanç ve değerleri istismar eden FETÖ, DEAŞ gibi terör örgütlerine, yıkıcı fikirlere, sapkın inanç ve akımlara, İslam karşıtlığından İslam düşmanlığına evrilen İslamofobi propagandalarına karşı gençleri bilinçlendirilmeye yönelik yayın faaliyetleri artarak devam etmelidir. Gençlere yönelik yayınların niteliği ve niceliği zamanın şartlarına uygun olarak, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de ciddi anlamda değişime uğramıştır. Bu bağlamda dinî içerikli yayınların üretiminde de farklılaşma yaşanmış, geçmişte sınırlı alanlara yönelik daha homojen eserler kaleme alınırken, günümüzde çeşitli tarz ve türlerde eserler üretilir hale gelmiştir. Ancak bu süreçte dinî sahada sahih bilgiye riayet etmeyen ve gençlerin ahlaki gelişimlerini göz ardı eden yayınların çoğaldığı da dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.”

5 Milyar Harcandı

2019 yılı bütçesinden 10,4 milyarlık ödenek ayrılan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın altı ayın sonundaki harcama tutarı da 5 milyar 43 milyon lira oldu. En yüksek harcamayı 1 milyar lira Ocak ayında yapan Diyanet’in sonraki aylardaki harcama tutarları şöyle: “Şubat: 804 milyon, Mart: 777 milyon, Nisan: 825 milyon, Mayıs: 819 milyon, Haziran: 814 milyon.”

Diyanet Yayınları

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tartışmalara yol açan bazı yayınları şöyle:

Eğitim arttıkça dinden uzaklaşılıyor

Diyanet’in çocuklara ücretsiz dağıttığı, ‘Peygamberimiz ve Gençlik’ kitabında laiklik ve eğitim karşıtı propaganda yapıldı. Eğitim seviyesi yükseldikçe dinden uzaklaşıldığını savunan kitapta, “Seküler alanlarda yüksek tahsil yapmanın dini inanç ve ibadetler üzerinde olumsuz etki yaptığı tespit edilmiştir” denildi.

Atanız Birdir

Diyanet, 2016’da TV’lerde ücretsiz yayınlanması için iki spot filmi hazırladı. Burada, ‘Rabbiniz de birdir. Atanız da birdir’ ifadesi yer aldı. ‘Atanız da birdir’ ifadesinin, Atatürk’e yönelik kullanılan ‘Ata’ ifadesine karşı bir gönderme olduğu yorumları yapıldı.

9 yaşındaki kız çocuğu evlenebilir

Diyanet’in internet ortamında faaliyet gösteren Dini Kavramlar Sözlüğü’nde de tartışmalara neden olan ifadelere yer verildi. Dini Kavramlar Sözlüğü’nün daha sonra kapatılmasına neden olan tanımlamada, ‘Kızlar 9, erkekler 12 yaşında buluğ çağına girer’ ve ‘Buluğ çağına giren kişiler evlenebilir’ ifadeleri kullanıldı.

Basın Bayramı’nda kara tablo

BİRGUN.NET 24 Temmuz, 2019

Türkiye’de sansürün kaldırılmasının 111. yıldönümü olan Basın Bayramı, medyaya dair kara tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. 24 Temmuz dolayısıyla açıklama yapan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), açıklamalarında basın üzerindeki baskılara dikkat çekerek gazetecilere özgürlük talep etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi ise Basın Bayramı dolayısıyla Medya ve Özgürlük raporu hazırladı.

Bin 954 Gazeteciye Basın Kartı Verilmedi

TGC açıklamasında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından basın kartı verilmeyen gazeteci sayısının bin 954’ü bulduğuna dikkat çekildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Çok sesli çağdaş bir toplum olabilmenin yolu, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasından geçiyor. Gazetecilerin düşünceleri ve haberleri nedeniyle hedef gösterilmediği, işten atılmadığı, gözaltına alınmadığı, tutuklanmadığı bir Türkiye’de 24 Temmuz’u bayram olarak yaşamayı diliyoruz.”

134 Gazeteci Cezaevinde

TGS’den yapılan açıklamada, sansürün kaldırılışının 111. yıl dönümünde sansüre daha fazla maruz kalınan bir dönemden geçildiğine dikkat çekilerek şu veriler paylaşıldı:

– 134 gazeteci cezaevinde

– Türkiye, dünya basın özgürlüğü sıralamasında 157. sırada

– 10 bini aşkın işsiz gazeteci var

– Medyanın yüzde 95’i iktidar kontrolünde

Mahkûm Gazeteci Sayısı Yüzde 160 Arttı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi’nin Basın Bayramı dolayısıyla yayımladığı rapora göre de 2009 yılından 2017’ye kadar mahkum olan gazeteci sayısında yüzde 160 artış yaşandı.

2009-2017 yıllarını kapsayan rapora göre; toplam 5 bin 898 gazeteci hakkında dava açıldı. Haklarında işlem yapılan gazetecilerin yüzde 26’sı mahkum oldu. 2017 yılında hakkında işlem yapılan gazeteci sayısı yüzde 47 artarken, beraat eden gazeteci sayısı yüzde 51 azaldı.

Raporda haftada 28 gazetecinin şüpheli sıfatıyla savcılıkta işlem gördüğü, haklarında dava açılan gazeteci sayısının yüzde 17 arttığı belirtildi. Bu yıllar arasında toplamda 13 bin 227 gazeteci hakkında işlem yapıldı.

2009 yılında mahkûm edilen gazeteci sayısı 82 iken, bu sayı 2017 yılında yüzde 160 artarak 217’ye yükseldi.

Rapora göre, 2009-2017 yılları arasında gazeteciler adliye koridorlarında mesai yaptı. Haftada 13 gazeteci sanık sandalyesine oturarak yargılandı. Özellikle Gezi Protestolarının yaşandığı 2013 yılında bin 108 gazetecinin mahkemelerde yargılanması dikkat çekti.

Dinselleştirme Odaklı Eğitim

MUSTAFA MERT BİLDİRCİN /Birgün.net 19 Temmuz, 2019

Dünya genelindeki 162 ülkeden eğitim sendikalarının bir araya gelmesiyle oluşturulan Eğitim Enternasyonali (EI) Türkiye’nin eğitimde sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gerçekçi olmadığını açıkladı. Türkiye’de sendikal haklara ve akademik özgürlüklere dönük ihlallerin devam ettiğinin altını çizen EI, “Eğitimcilerin temel haklarına saygı duymadan kalkınma hedefleri asla gerçek olmayacak” açıklamasını yaptı.

Türkiye’deki siyasal iktidarın kendisine karşı çıkanları cezalandırdığını belirten EI, öğretmenlerin ve akademisyenlerin özgürlüklerinin kısıtlandığını vurguladı.

Eğitim Dinselleştiriliyor

AKP’nin eğitim reformu projesinin, “Dinselleştirme” ve “Özelleştirme” üzerini kurulu olduğunu kaydeden sendika, hükümetin, eğitimde sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Milli Eğitim Bakanlığı, dinin okullardaki etkisini artırmaya odaklanan sistem ve müfredat değişiklikleri getirmektedir. Dini eğitimin, küçük yaştaki çocukların eğitim gördüğü kurumlara yayılması, doğrudan öğretime dayalı geleneksel pedagojik yöntemlerin kullanılması eğitimin kalitesine zarar vermektedir. Eğitim sisteminin dinselleştirilmesi, eğitimde cinsiyet eşitliği sağlanmasına engel olmaktadır.”

Uzak Bir Hayal

Hükümetin siyasi tutumunun eğitimde sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle çakıştığına dikkati çeken EI, eğitimciler üzerindeki baskı sürdükçe reformların, “Uzak bir hayal” olarak kalacağını savundu. Eğitim Enternasyonali Türkiye’yi, kaliteli eğitim için uluslararası sözleşmelere saygı göstermeye çağırdı.

Eğitim Hakkına Tehdit

Türkiye’nin öğretmenlere bakış açısının öğrencilerin kaliteli eğitim hakkını da tehdit ettiğini belirten sendika, 2016 yılında hayata geçirilen sözleşmeli öğretmenlik modelini de eleştirdi. EI’nın değerlendirmesinde, MEB’in, eğitimcilerin tüm tepkisine karşın sözleşmeli öğretmenlik modelini kalıcılaştırmak istediğine dikkat çekilerek “Sözleşmeli öğretmenlik modeli, işe alım ve düzenli performans denetimleri için sözlü sınavlarla birleştirilerek öğretmenlerin güvencesiz koşullarda çalıştırılması anlamına geliyor” denildi.

Meclis, 78 araca aylık 1.2 milyon lira kira ödüyor

“Kiralanan makam araçları, TBMM Başkanlık Divanı üyeleri, parti grup başkanvekilleri, ihtisas komisyonu başkanlarına tahsis edilmektedir”

Kiralık makam araçları hakkında soru önergelerine TBMM Başkanlığı’ndan yanıt alamayan milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) başvurmaya başladı. Daha önce Meclis Başkanlığı’na sunulan soru, araştırma ve yasa önergelerinin karşılık alamamasını gündeme getiren CHP Ankara Milletvekili Murat Emir de CİMER’e araç harcamalarını sordu. CİMER, “Makam araçları için ödenen aylık kira bedeli 1.187.200 lira” yanıtını verdi. Sözcü’den Saygı Öztürk’ün haberine göre CİMER’in, Meclis’in araç harcamalarına ilişkin yanıtları: 27. Dönemde, önceki dönemlerde olduğu gibi sürücüsüz araç kiralama hizmet alımına gidilmiştir. Makam hizmetlerinde kullanılmak üzere 66, günlük hizmetlerde kullanılmak üzere 12 adet sürücüsüz hizmet aracı kiralanmıştır. Kiralanan araçların model ve markaları şöyle: 2019 model 32 adet Audi A6, 2019 model 38 adet Volkswagen Passat, günlük hizmetlerde kullanılmak üzere 7 adet 2015, 1 adet 2017 model Passat. Emir, akaryakıt masrafına ilişkin sorusuna, CİMER’in “479 bin lira” diye yanıt verdiğini söyledi. Emir, “4 yıl öncesinin rakamı” dedi. Kimler kullanıyor? Kiralanan makam araçları, TBMM Başkanlık Divanı üyeleri, parti grup başkanvekilleri, ihtisas komisyonu başkanlarına tahsis edilmektedir. Kiralık makam araçları için ödenen aylık kira bedeli 1 milyon 187 bin 200 lira, günlük hizmetler için kiralanan araçlara ödenen aylık kira bedeli ise 54 bin liradır. CHP Milletvekili, tasarrufa önem verilmesi gereken bir dönemde, lüks makam araçları ve yapılan harcamaların kabul edilemeyeceğini belirtti.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın