İthalatta Sıra Süte mi Gelecek?

22 Aralık 2018 günlü gazete haberlerine göre Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından inek sütünün 1,95 TL olacağı açıklandı.

Açıklanan bu fiyat belki süt üreticilerine biraz nefes aldırabilir. Ancak sorunun çözümü, sürekli fiyat artışından geçmiyor. Sorun yapısal. Tüketici pahalıya süt tüketirken süt inekçileri de para kazanamaz durumda iflasın eşiğindedirler.

Süt maliyetlerin çok altında pazarlanıyor.

Çiğ süt üreten çiftçi para kazanamadığı için süt ineklerini kestiriyor.

Kesim devam ederse süt ithalatı devreye girebilir. Kimileri süt ve ürünleri ithalatından bahis etmeye başladı bile.

Nedenlerine kısaca bir göz atalım mı?

Yeni Liberal Tarım Politikalar Hayvancılıkta Nasıl Sahneye Kondu?

Batı (ABD/AB ülkeleri), doğayı, iç ve dış emeği aşırı bir şekilde sömürerek gereksinmesinden daha çok tarımsal ürün ve girdi stokları oluşturmuştu.

Bunlara pazar bulmak için çevre ülkelerinin tarımlarının çökertilmesi, bu bağlamda ellerinde aşırı stok durumuna gelmiş tarımsal ürün ve girdi stoklarına pazar gerekiyordu. Bunun için Türkiye’de de çiftçilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler para kazanamaz duruma getirildi.

Bu durum hayvan yetiştiricilerini de olumsuz olarak etkiledi. Hayvan sayısı hızla düşmüştü.

Hayvan kalmayınca ithalatçılara gün doğdu. İthalat kapısı ardına kadar açıldı. Hayvancılık böyle kalkınır fikri, herkese aşılanmaya çalışıldı.

Hayvancılığın kalkındırılması için de sığırcılık öne çıkarıldı. Dünya Bankası aracılıyla sığırlar ithal edildi.

Daha sonra ,2008’in ikinci yarısında bu kez Avrupa’dan yağsız süt tozu ithaline izin verildi.

Bu yetmedi, buzağı maması altında da daha düşük fiyatlarla kalitesiz süt tozu da ithal edildi. Sanayiciler buna yönelince çiğ süt fiyatları, 35 kuruşa düşmüştü, buna karşılık yem ve mazot gibi girdilerin fiyatı düşmedi, üstelik arttı.

Bu nedenle çiftçiler, 1 milyona yakın hayvanı kasaba göndermek zorunda kalmışlardı.

Girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle sektör, 2009 yılında ağır bedeller ödedi. Hayvan sayısı azalınca önce kırmızı et, sonra süt krizi ortaya çıkmıştı.

Kırmızı et ve süt üretimi azalınca 2010’dan itibaren sıfır faizli kredileri devreye sokulmuştu.

Bununla birlikte kredilerden gerçek çiftçiler yararlanamadı. İç piyasada hayvan bulamayan yeni çiftçiler ise dış piyasadan hayvan toplamaya yönelmişlerdi.

Kısaca, hayvan ithalatı sürekli bir duruma getirildi. Hayvancılıkta, Doldur-Boşalt Politikası egemen oldu.

Günümüzde de benzer bir oyun, bu kez ot fiyatları gerekçe gösterilerek yeniden sahneye konuluyor.

Son aylarda kaba yem fiyatlarının yüzde100’ün üzerinde artış göstermesiyle zor günler yaşayan süt üreticisi, ineklerini kesimhaneye göndermeye başlamıştır.

Saman ve ot fiyatları tavan yapmıştır. Yurdumuzda adeta yem karaborsası başlamıştır.

Ot ve samanda spekülatif hareketler söz konusudur. Saman ticaretiyle uğraşan kişiler bu ticaretten çok büyük rant sağlamaktadır.

Bu konuya kayıtsız kalınması da ülke hayvancılığına büyük darbe vurmaktadır.

Sütte Çıkış Yolu Ne?

Sağlıklı kuşaklar için sütü yeterince tüketilmeli. Ancak bunun için de öncelikle süt üreticilerinin sütlerini değer fiyata pazarlama olanağına sahip olmaları gerekiyor. Süt sığırcılarının içine düştüğü bunalımdan, sadece süte yapılacak desteklerle çıkılması mümkün değil. Yukarıda da değinildiği üzere yapısal değişiklikler gerekli.

Çıkış yolu, küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin dirliğini artıracak önlemlerden geçiyor. Bunlar neler? Biraz açalım;

• Krediler, tarım dışı sektöre ve büyük çiftçilere değil, küçük ve orta ölçekli işletmelere verilmeli.

• Girdilerden KDV ve ÖTV alınmamalı.

• Kooperatifler aracılığıyla üreticileri sanayici yapmalı. Katma değer ancak bu şekilde üretende kalabilir. Aksi durumda üreticilerin oligopol duruma gelmiş sanayicilerle başa çıkmaları olası olamaz. Kooperatiflerin ürettikleri malların KDV’leri de düşürülmeli.

• Çiftçilerin kooperatifler aracılığıyla mallarını pazarlamaları için satış yerleri sağlanmalı.

• Özelleştirilen Tarımsal Kit’ler yeniden kamulaştırılmalı. Bu amaç için siyaset yapanlar ve iktidar yönlendirilmeli. Yem Ofisi kurulmalı (Günümüzde gözlemlenen kaba yem fiyatlarındaki artış kurgusaldır.)

• Kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadele yapılmalı.

• Hayvan dahil her türlü tarımsal ürünlerin ithalatı engellenmeli.

ÖZET: GÜNÜMÜZDE TARIM KESİMİNDE YAŞANAN KRİZ SALT SÜT SIĞIRCILIĞI İLE SINIRLI DEĞİL.ÇİFTÇİLERİMİZ ÜRETTİKLERİ TARIM ÜRÜNLERİNİ DEĞER FİYATLARINA PAZARLAYAMIYORLAR. TARIM SAHİPSİZ. ÇÖZÜM İÇİN, YUKARIDA SIRALADIĞIMIZ UYGULAMALARI YAŞAMA GEÇİRMEKTEN BAŞKA ÇARE YOK.

2019 yılında toplumsal mutluluklar diliyorum.

Bunları da sevebilirsiniz