Türkiye’nin 2018’deki ekopolitik fotoğrafını çekmek 2019 yılı beklentileri için bize yardımcı olacaktır.
2018 yılında özel sektörün borcu 360 milyar dolara ulaştı. Bu süreç içinde dolardaki 1 TL’lik artış özel sektörün borcunu da 360 milyar dolar olarak artmasına neden olmuştur. ISO 500 de yer alan şirketlerin geçtiğimiz yıl kar toplamları 40 milyar TL oldu. Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin dokuz yıllık kar toplamı dolarda gerçekleşen 1 TL’lik artışla sıfırlanmış oldu. Bir yıl çinde özel sektör ve kamunun borç miktarı 188.8 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Yaptığım hesaplamalar doğrultusunda 2018 yılı Türkiye’nin cari açığının 60 milyar dolar civarında olacağını söyleyebilirim. 1994 krizinde cari açık 6.3 milyar dolardı. 2001 krizinde ise 9.6 milyar dolar oldu. Özel sektör ve kamunun borcunu aşağıya yuvarlayıp 180 milyar dolar olarak kabul ettiğimizde, cari açık rakamını da eklediğimizde bir yıl içinde ödeyeceğimiz rakama 240 milyar dolar olarak ulaşırız. Bu süreçte aylık olarak bulmamız gereken rakam 20 milyar dolardır.
2004 yılında bankalar hariç şirketlerin dış kredi borcu 27.5 milyar dolar iken, şimdi 115.8 milyar dolardır. 2004 yılında yüzde 60’ı sanayi şirketlerinin borcu iken şimdiki borcun yüzde 60’ı hizmet sektörünündür. Hizmetlerdeki hızlı artışın kaynağı ulaştırma-depolama, inşaat, gayri menkul ve sağlık olarak dört alt sektörde toplanmaktadır. 2018 itibariyle şirketlerin yurt içi bankalardan sağladığı döviz kredilerinin tutarı 187 milyar dolardır. Merkez Bankasının açıkladığı 2018 sonuçlarına göre yurtdışından sağlanan kredi borçları da 245.5 milyar doları bulmuştur. Bunun 115.8 milyar doları reel sektör şirketlerine aittir.
2004 yılında finans dışı şirketlerin yurt dışından sağladığı krediler toplamı 27.5 milyar dolarken şimdi yüzde 320.6 artış oranı ile 115.8 milyar dolara ulaşmıştır. Yine 2004 yılında alınan kredilerin yüzde 60’ı sanayiye giderken 2018 yılında yüzde 60’ı hizmetlere gitmiştir.
Halen Türkiye’de 26.4 milyon sade vatandaşın banka ve finansal kurumlara 428 milyar TL’lik bireysel kredi ve kredi kartı borcu bulunmaktadır. Kişi başı ortalama borç ise 16 bin lirayı geçmektedir. Hane halkı borçlarının varlıklarına oranı ise yüzde 55 düzeyindedir. TÜİK’in gelir dağılımı verilerine göre borçlu hane halkının yüzde 62’si en az geliri olan hane halkından oluşuyor. 2002 yılından bu yana hane halkı borcu 68 kat artmış durumdadır.
Ekonomik anlamda böylesine kötü bir tablodan çıkış için tek yol üretim ekonomisidir. Bütün bu tıkanmaları açacak temel çözüm üretim ekonomisine yönelmektir. 21. yüzyılın sunduğu yeni teknolojik olanakları en iyi şekilde değerlendiren, katma değeri yüksek ürünleri öne çıkaran bir üretim eknomisi tek çözüm olarak görünmektedir.
İleri teknoloji, bilim ve ARGE faaliyetleri kaldıracıyla yükselecek bir üretim ekonomisi anlayışı, ülkemizi bu sıkıntılı dar boğazdan çıkarabilir.
2018 yılında yaşanana yurt dışı gelişmeleri ele alacak olursak;
Avrupa Birliği üyesi 23 ülke, NATO’ya karşı PESCO’nun kurulması için imza attı. Kalıcı yapılandırılmış işbirliği savunma antlaşması anlamına gelen bu fikir uzun süredir konuşuluyordu. ABD’nin takındığı tavır bu süreci hızlandırdı. Almanya ve Fransa arasında yapılan görüşmeler sonucunda da imzalar atıldı.
Ticaret savaşı görüntüsyle başlayan çekişme ordu kavramına kadar geldi. NATO’nun Avrupa’dan gönderilmesi PESCO’nun kuruluş maddelerinden biridir. Avrupa Birliği’nin güvenliğini sağlamak için oluşturmak istediği PESCO sadece Avrupa’da olmayacaktır. Afrika’da da sahne alacaktır. Fransa’nın egemenliğinde olan bir çok Afrika ülkesi PESCO’yu kabul etmiştir. O ülkelerdeki Amerikan üsleri için çok ciddi tehdit niteliğindeki bu adıma en büyük maddi destek de Almanya’dan gelmiştir.
Bu bağlamda Fransa ’da birden başlayan ve hızla diğer Avrupa ülkelerine sıçrayan “sarı yelekliler” olayını da daha iyi anlayabiliriz.
2019 yılı içinde bulunduğumuz coğrafyada başlayacak olacak askeri operasyon ve enerji koridorlarının paylaşımı öncesi, Avrupa kıtası “sarı yelekliler” üzerinden kendi içine döndürülmüş oldu. Algı yöntemleri ve toplum mühendisliği çalışmalarıyla Georgo Soros’un başlattığı “sarı yelekliler” operasyonuyla Avrupa Birliği ülkelerinin, coğrafyamızda ve Doğu Akdenizde yaşanacak gelişmelere tavrı ve refleksi sınırlandırılmış oldu.
Bu yıl içinde ABD yapacağı askeri operasyonla İran’da yönetim değişikliği gerçekleştirmeyi planlıyor. İran’da oluşturulmak istenen ılımlı İslam modeliyle bazı gelişmelerin yolunun açılması da bekleniliyor. Böyle bir gelişmenin yaşanması halinde İran’daki yeni yönetimi tanıyacak ilk ülke ise Suudi Arabistan olacaktır.
ABD’nin bir süredir görmezden geldiği Türkiye ile yakınlaşmak için attığı adımları bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir. Olası atılacak adımlar Halk Bankasına küçük veya hiç bir maddi cezanın verilmemesi, Hakan Atilla’nın Türkiye’ye, Fethullah Gülen’in ise ABD’den, ABD’nin kontrolündeki bir ülkeye gönderilmesi olabilir.
ABD’nin yapacağı İran operasyonuna karşı Türkiye’nin duracağı nokta, izleyeceği politikalar 2019 yılı ekopolitik gelişmelerini çok etkileyecektir.
ABD’nin olası İran operasyonunda Rusya’nın sözde bu operasyonu kınayacağını ancak askeri anlamda çekimser kalacağını düşünüyorum. Çünkü bu operasyonun etkisi ile artacak olan petrol fiyatlarından dolayı kazançlı ülkelerden biri de Rusya olacaktır.
2019 yılı coğrafyamızda ve Doğu Akdeniz’deki enerji koridorlarının paylaşım ve kontrol yılı olacaktır.
Yeni yılın ülkemiz ve dünya için aydınlık olması dileği ile,