Belki de Alara*

Bir kadını daha kaybettik…Alara Karademir hukuk öğrencisiydi, kadın hakları aktivistiydi. Mart ayında gerçekleşen okul gezisi sonrasında, bilinmezlerle dolu bir dava ile karşı karşıyayız.

Kaldıkları otelde hocasıyla yaşadığı tartışma sonrası, tekrar konuşmak için bir arkadaşıyla birlikte Yrd. Doç. Hasan Atilla Güngör’ün odasına gidiyorlar. Arada iddiaların dolu olduğu saatler sonrası; İstanbul Kültür Üniversitesi’nde hukuk hocası olan Hasan Atilla Güngör’ün odasında, sabaha karşı asılı halde bulunuyor. Hocanın iddiasına göre, engellemeye çalışmasına rağmen, kendisini banyoya kilitleyerek intiharın gerçekleştiği ifadesinde belirtiliyor. Hasan Atilla Güngör savcılık tarafından “cinsel saldırı ve olayın şüpheli detaylar içermesi” gerekçesiyle tutuklanma istemi öne sürülerek 7. Sulh ve Ceza Hakimliğine sevk ediliyor. Ancak Güngör, oradan adli kontrol şartı ile serbest bırakılarak ayrılıyor.

Alara günlerce yoğun bakımda yaşam savaşı verdi. Ben kendisinin, mücadele içerisindeki bir kadının intihar ettiğine inanmak istemiyorum. Olay sonrasında arkadaşları, ailesi tüm sürecin aydınlatılması için büyük mücadele verdi, hala da vermekteler. Çünkü olayın tek şüphelisi dışarıda…

Serbest bırakılan hukuk doçentinin iddialarına Karademir ailesinin avukatları 7. Sulh ve Ceza Hakimliğine verdiği itiraz dilekçesinde bu iddialara şu şekilde yanıt vermiştir:

• “Müştekinin gerçekleştirdiği iddia edilen eyleminde kullandığı eşofmanın kumaş yapısı, asılı halde bulunduğu duş çerçevesinin yüksekliği ve bu alüminyum duş çerçevesinin mukavemetinin düşüklüğü olay üzerindeki şüpheleri arttırmaktadır.”

• “Müşteki kendisine daha önce intihar edeceğini söylemiştir ve bu konuda endişe duyduğunu iddia etmektedir. Bu bilgiler ışığında müştekiyi banyoda oda kartını alarak bir saate yakın bir süre karanlıkta bırakmanın, böyle bir intihar eylemi ihtimali olmasına rağmen bir omuz vurularak açılacak kapıyı açmak için sanki olaya şahit toplarcasına otel personeli çağırmanın ve de otel görevlileri geldikten sonra da kapıya zarar vermemeye çalışarak açmaya çalışmanın ve kapının zarar görmeden açılabilmesi için beklemenin hayatın olağan akışına uymadığı açıktır.”

Hasan Atilla Güngör, bir yandan da birçok öğrencinin hakkında “yapacağına inanmıyorum” vb. yorumlar paylaştığı, sevilen bir hoca olarak görülmekte. Ancak hiçbir vicdan muhasebesinin ve masumiyet karinesinin görmezden gelmemesi gereken nokta; bir kadının ölüm nedeninin altında fiziksel, cinsel, psikolojik ya da sosyal şiddet olabileceğidir! Bu olay bir intihar dahi olsa, doktora tezi “yaşama hakkı” olan bir doçentin kaç yüzü olabileceği sorgulanmalıdır! Çünkü kadın cinayetleri ya da şiddet vakaları araştırmaları göstermiştir ki, eğitim seviyesinin yükselmesi gerçekleri değiştirmemektedir.

Bu nedenle Alara’nın arkadaşları, ailesi ve kadın örgütleri davanın takipçisidir. Bir yandan genç bir kadının ölümü üzerinden acımasız, bağnazca haberler yapılmakta. Bundan sonraki süreçte kamuoyunun duyarlılığını diliyorum…

“Alara, üzerimizde, onların dillerinde karşılığı olmayan suçlar işleniyor. Tam gerektiği anda dönüp bakmamaları, havluları düzgünce tutmakla anlatmak istediğimizi anlamamaları gibi.

“Papatya konusundaki bu inatçılığımızın nedeni ne sence, Alara?

“Evde olduğumuzdan emin oldukları bir saatte gelmelerinin de bir anlamı olmalı.

“Biz yokuz, Alara. Seninle ikimiz yani. Ne kadar “ben” diye başlasa da cümlelerin, aslında anlatmak istediğin ikimiz oluyor. …”

*Alıntılanan bölüm ve yazının başlığı Ece Temelkuran’ın “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” kitabının “Belki de Alara / Mutfak” bölümündendir. Hiç tanımadığınız bir kadının ölüm haberini aldıktan sonra normalleştirmeye çalışırsınız. Sistem böyledir çünkü… Haberi okur bir iç çeker, en fazla birkaç küfür eder, okuduğunuz kitaba devam etmeye karar verirsiniz. Karşınıza çıkar tekrar Alara…

Çünkü unutma, unutturma!

*Yazıyla ilgili görseller web alıntısıdır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın