Karar Verme Kuramları: Seçim Süreçleri Mercek Altında

Karar verme kuramlarının pek çok disiplini içinde barındıran bir çalışma alanı olduğundan bahsetmiştik. Aslında ele aldığımız haliyle günümüz karar verme kuramları, 20. yüzyılın ortalarından itibaren birçok akademik disiplinin katkılarıyla gelişmiştir. Her ne kadar başlı başına bir akademik çalışma alanı olsa da, karar verme kuramları iktisat, istatistik, psikoloji, siyaset bilimi ve felsefe alanındaki araştırmacılar tarafından geliştirilmektedir. Bu yazıda ilk olarak karar verme kuramları içindeki temel yaklaşımları tanıtacağız. İkinci olarak karar verme kuramının yapısını oluşturan seçim süreçlerini inceleyerek bu süreçleri tanımlayan gerekli koşulları inceleyeceğiz. Son olarak seçim süreçlerini sınıflandıracağız.


Karar verme teorileri günümüzde Normatif Karar Verme Kuramları ve Betimleyici Karar Verme Kuramları olarak iki temel yaklaşım üzerinden ele alınmaktadır. Bu yaklaşımların ayrımı hem kuramların mantıksal yapısı ve ifade ediliş biçimi üzerinden, hem de bilgi temelinin yapılandırılması üzerinden tanımlanmaktadır. Normatif ve Betimleyici Karar Verme Kuramları arasındaki ayrım ilkece şu şekilde ifade edilebilir: Normatif Karar Verme Kuramları kararların nasıl alınması gerektiği hakkındadır. Sunulan yaklaşım, eğer kararların nasıl alınması gerektiği konusunda açıklayıcı bir yapı ortaya koyuyorsa, normatif karar verme kuramının çalışma alanı içerisinde incelenir. Betimleyici Karar Verme Kuramları ise kararların gerçekte nasıl verildiği hakkındadır, diğer bir deyişle, karar süreçlerinin betimlenmesi üzerine ifade edilen kuramlardır.


Şimdi bu her iki yaklaşımı da biraz yakından inceleyelim. Öncelikle, Karar Verme Kuramlarında sınırlı bir anlam taşıyan “normatif” sözcüğünü ele alalım. Karar vermenin biçimsel kuralları, bir tercih yaparken kullanılan tek ya da en önemli norm değildir. Öte yandan, ahlak, estetik vb. değer yargıları normları, sosyal normlar ya da siyasi normlar söz konusu olduğunda tercihler arasında seçim sorunu çok boyutlu ve birbirileriyle etkileşimli değişkenlerin dâhil olduğu karmaşık bir sürece dönüşmektedir. Bunun üstesinden gelmek için farklı kuramlar belirli bir noktaya kadar bu değişkenlerin kısmen elendiği kısmen de karar süreçlerine olan etkisini en aza indirmek için mantık ve tutarlılık ölçütleri dışında akılcılığı baltalayacak normlardan uzaklaştırmayı amaçlamaktadır. Böylece tercihler söz konusu olduğunda karar verme süreçlerinin geri kalan kısmı, belirsizlik ve bilgi eksikliği durumlarında nasıl bir yol izlenmesi gerektiği ile ilgili sorulara verilecek yanıtlarla ilgilenebilir. Buna ek olarak, bir kişinin kararlarını zaman içinde nasıl yöneteceği ve birden fazla kişinin kararlarını nasıl toplu karar alma süreçlerinde yönetebileceği gibi konularda da yol göstermeyi amaçlamaktadır. Değinilmesi gereken önemli bir nokta da Normatif Kuramların kapsamının, Betimleyici Kuramlara göre daha sınırlı olduğudur. Ne var ki, genel olarak, bu iki tanım arasındaki ayrım genellikle muğlaktır. Pek çok kişi için normatif ve betimleyici kuramların yorumları arasında büyük farklar bulunmaz. O nedenle biz burada her iki kuram arasında ayrımlara değinmek yerine her iki kuramı kapsayıcı daha genel bir karar verme kuramını inceleyeceğiz. Bu nedenle yazının devamında genel hatlarıyla karar verme kuramları için temel seçim süreçlerini ele alacağız.


Daha önce de belirttiğimiz gibi, karar verme süreçleri bir bakıma akıl yürütmenin ve inançların, yapısal bir bütünlükte ortaya konulması olarak incelenebilir. Karar vermenin temel amacı, belirli bir seçenek kümesi içerisinden sağlam, akılcı ve tutarlı olanı gerekçelendirmek için olası ya da olanaklı durumlar içerisinden bir (ya da birkaçının) tercih olarak belirlenmesidir. Bu bakımdan, “belirlemek” ifadesi hâlihazırda “Karar verilecek olan önerme nedir?” sorusuna verilecek yanıtın eşdeğer bir seçim problemine dönüştürülerek, mantıksal çıkarımlara ve gerek öznel gerek de nesnel doğruluk ölçütlerine dayanan, bağlam içerisinde gerekçelendirilmiş uslamlama olarak tanımlanabilir.


Kuşkusuz, karar vermenin bir seçim problemine dönüşmesi akılcı ve çözümleyici bir yöntemin uygulanmasıdır. Karar verme kuramı alanında çalışan araştırmacılar tarafından akılcı karar vermenin gerekli önkoşullarına dair belirli birtakım ölçütler tanımlanmıştır. İlkece ortaya konulan bu ölçütler tutarlılık, sağlamlık, basitlik olarak sıralanabilir. Buna ek olarak seçim süreçlerine niceliksel yorumlamalara ihtiyaç duyulduğunda istatistik, korelasyon ve olasılık vb. araçlar uygulanabilir. Şimdilik bu ifadeleri gündelik tanımlarıyla bırakarak, seçim süreçlerinin gereklilik koşullarını sıralayabiliriz. Seçimler, karar veren kişinin zihinde uslamlanabilir olmalıdır. Diğer bir deyişle şansa, rastlantısallığa dayalı olmamalı, birden fazla kişinin etkileşimli olarak karar aldığı durum dışında karar veren özne yerine herhangi başka bir öznenin yalnız seçiminin söz konusu olmaması gerekir. Seçim tercihleri belirsizlik içermemeleri, açık ve anlaşılabilir bir biçimde ifade edilmelidir. Birden fazla seçimi karmaşık olan tek bir önerme olarak ifade etmemeli, görece birbirinden bağımsız olarak kavranabilir basit seçimlere indirgenebilmelidir. İdealize ya da gerçekleşmesi görece zor kararlar tanımlanabilmeli ve gerektiğinde karar verme probleminden ayrıştırılabilmelidir. Seçeneklerin biçimsel bir dizgede ifade edilerek karar verme üzerinde mantıksal çıkarımlar kolaylıkla yürütülebilmesi için soyutlanabilir olmalıdır. Ayrıca, sebep-sonuç yorumlaması açsından öngörülebilir olmalıdır. Belki de temel bir koşul olarak belirtmek gerek ki, verilen kararlar sorunsal bir duruma dair seçim içermelidir. Daha açık ifade etmek gerekirse, görece önemsiz ya da etkisiz konular hakkında tercihlerden kaçınılmalıdır.


Bir seçim problemine indirmenmiş haliyle ortaya konulan yukarıdaki tanımlama üzerinden onaylayıcı, eleyici ve olumsal seçim ayrımı yapılabilir. Onaylayıcı seçimler, mevcut seçenekler içinden akıl yürütme ile tutarlı olanların belirlenmesi ve tercihin mantıksal olan doğruluğa en yakın olandan yana kullanılmasıdır. Eleyici seçimler, mevcut seçeneklerden tutarsız veya doğrudan çelişki olanların dışarıda bırakılarak kalan seçimlerin değerlendirilmesi olarak tanımlanır. Olumsal seçimler ise salt doğruluğuna veya yanlışlığına karar verilemeyen diğer bir deyişle onaylama veya eleme seçeneklerinin açık olmadığı durumda, tutarlılığı bozmama ölçütüne dayanarak yapılan seçimlerdir. Bu noktada belirtmek gerekir ki olumsal seçimler belirsiz ve muğlak seçimler arasından karar verme süreçlerini tutarlılık üzerinden denetleyen oldukça yalın bir ilkeye dayanmaktadır. Bunlara ek olarak, yapısal seçim olarak adlandırılan belirli ilk durumlardan yola çıkarak mevcut seçenekler arasından tümdengelimsel akıl yürütme aracılığıyla doğru bir karar vermeyi amaçlayan bir yöntem de sıklıkla kullanılır.



Bu yazıda şu kaynaklar kullanılmıştır:


Steele, Katie and Stefánsson, H. Orri, “Decision Theory”,  The Stanford Encyclopedia of Philosophy

https://plato.stanford.edu/archives/win2016/entries/decision-theory/

Bradley, Richard, 2014, Decision Theory: A Formal Philosophical Introduction .

http://personal.lse.ac.uk/bradleyr/pdf/Handbook%20-20Decision%20theory%20(revised).pdf

Hansson, Sven Ove, 1994, Decision Theory: A Brief Introduction .

https://people.kth.se/~soh/decisiontheory.pdf

Bunları da sevebilirsiniz