Eleştirel Düşünmenin Mantığın Gelişimindeki Yeri Üzerine

Düşünen insanlar bir iddiayı gerekçelendirmek ve kabul ettirmek için nedenler sunarken aslında bir bakıma muhakemesinin geçerli ve tutarlı nedenlerini sunmaya çalışır. Gündelik yaşamda sağlam akıl yürütme aracının çok sık aranan ölçütleri, yanlış yönlendirmeye veya çıkarsama hatalarına bakılmaksızın doğruluk odağında nesnel bir değerlendirmeye ihtiyaç duyar. Ne yazık ki mantığın keskin sınırlarında, gündelik akıl yürütmelerin en azından takip edilebilmesi için kolayca başvurulabilir bir yöntem değildir. Bilimde hemen hemen hiç başvurulmadığı söylenen duygular politikada, iktisatta, estetikte ve hatta hukukta akıl yürütmeleri çözümlemede, çıkarsamada ve değerlendirme başat ölçüt olarak görülmektedir. Bu, hazırlıksız bir kişinin kolaylıkla yanılsamasıyla ve bu sözde mantığın cazibesine kapılarak öznel olan duyguların çıkmazına düşmesiyle sonuçlanmaktadır.

Mantığın bir dalı olarak eleştirel düşünme yaygın olarak kabul edilen haliyle çalışmalarında nesnel çözümleme, yorumlama ve değerlendirme bilinci sağlanmak ve hakikati duygusal veya kültürel olarak değil, evrensel ve nesnel ölçütlerle arayacak bir eğitim hedefidir. Her ne kadar, insan usuna ve zihnine bağlı bir nesnelliğin eleştirel düşünmenin gerçekten bireyin duygularından ve toplumsal etkileşimlerinden bağımsız olup olamayacağı tartışmalı olsa da günümüzde temel kavramları olan geçerlilik, sağlamlık ve doğruluk tanımları tartışmadan uzak bir kesinliğe sahiptir. Mantık, genel bağlamı olan felsefede, birbiriyle yarışan tanımlara, gerçeklik görüşlerine ve yargı ölçütlerine sahip olsa da aynı temel hakikat kavramının farklı açımlamaları olarak kabul edilebilecek bir hedefe yönelik eleştirel bir düşünme çerçevesini hedefler.

İlk bakışta görece farklı tanımlamaları ve anlamlandırmaları ifade eden felsefi kavramlar, bu türden düşünmenin kapsamına, amacına ve türüne göre, diğer bir deyişle dikkatlice düşünmenin ölçütlerine ve odaklandıkları düşünme bileşenlerine göre farklılık gösterir. Bir eğitim ve öğrenim hedefi olarak mantık bilgisinin özümsenmesi, kişilerin eleştirel düşünmenin hedefleri ışığında bireysel özgürlüklere saygı göstermesi ve demokratik vatandaşlık temelinde bilinçli nesiller yetişmesi, öğrenim hayatında daha akılcı hedefleri benimseyerek kendini “gerçekleme” amacında hareket etmesi ve gündelik yaşamda üretkenlik göstermesi başta kendisi ve yaşadığı toplumda verimli bir birey olması için gereklidir.

Mantığın kuramsal çerçevesinden biçimlendirilerek gündelik yaşama ve gündelik yaşamın uzandığı hukuk, iktisat, doğa bilimleri gibi diğer alanlara birebir yansıması olarak eleştirel düşünmenin kavramlarının belletilmesinde ve uygulamasında kişileri bu düşünmeye yönlendiren eğilimlere ve yeteneklere sahip en temel araçlar akılcı düşünmenin araçları olan mantıktan türetilmiştir. Ne var ki her akıl yürütme insanın karşısındakini her zaman ikna etme gücüne sahip değildir. Özellikle toplumsal meselelerde kişinin ortaya sunduğu akıl yürütmenin ikna edici olabilmesi için öncelikle sağlam ve tutarlı dayanaklara sahip olması, diğer bir deyişle doğru önermelerle ifade edilmesi zorunludur. Bu koşul, akıl yürütme veya uslamlama adımlarına bağlı olarak çıkarsanan sonucun, yani savın veya iddianın, gerekçelendirmesinin birinci koşuludur. Peki doğruluğun ölçütü dayandığı önermenin anlamından ve gerçekliğe uygunluğundan nasıl sınanabilir?

Tam bu noktada eleştirel düşünmenin mantıktan ayrıldığı ancak bireyin hakikate ulaşmasında bir araç olarak tam da felsefenin temeline inen bir kavramlaştırmanın ölçütünü bulmak gerekmektedir. Bu ölçüt kişiye duyu deneyiminin mi, salt dil bilincinin mi, yoksa belirli kabullerden yola çıkarak oluşturulmuş bir dizgenin mi, yoksa tümden görecelilik bağlamında temellendirilen bir yansımanın mı içinde olduğunu ayırt etmesini sağlayacaktır.

Bu bakımdan akıl yürütmenin geçerliliğinin ve sağlamlığının denetlenmesinde kişinin uslamlamasına kaynak olan önermelerin gerçeklikle ilişkisinin ne türden bir dayanağa sahip olacağı ve bunun sınamasının nasıl yapılacağı hakkında soruların ortaya çıkması kuşkusuz son derece olağandır. Kişilerin mantık ve zekâ yetenekleri doğrudan tanımlanabilir; dahası bu yeteneklerin kullanılmasına hangi etmenlerin başat veya ikincil olarak katkıda bulunduğu veya engellediği göz önünde bulundurarak bir eleştirel düşünme yöntembilimi geliştirilebilir. Bireyin hangi türden bir uslamlama ve eleştirel düşünme bilincine veya yeteneğine sahip olduğu, bunun derecesinin ne olduğu ve diğer niteliksel ölçütlerle karşılaştırmasını değerlendirmek amacıyla temel ve ileri mantık sınamaları kolaylıkla geliştirilebilir. Fakat bu noktada dikkat edilmesi gereken şey yinelenen öznelliğin ve psikolojik çeşitliliğin tuzağına düşmeden bu sınamaların kendi içinde tutarlı ve uygulanabilir olmasıdır. Eleştirel düşünmenin felsefe ve mantık bağlamında genelliği, eleştirel düşünme kuramları ve öğretimindeki ortaya konulan çeşitli tartışmaların en azından eğitimde hedef kitlenin bilincine aktarılmasının önemi hiç bir zaman ortadan kalkmayacaktır.

Bunları da sevebilirsiniz