Önce toprak ve su vardı… Sonra Füreya çıkageldi… Ah binlerce yıllık birikimden, nasıl tırnaklarıyla kazıya kazıya geldiğini bir bilseniz…
Füreya, toprağa ve suya hem kendi birikimini, (aileden gelen çokkültürlülüğü, eğitimi, ilimi, özgür düşünceyi) hem de Anadolu çiniciliğinin, Batı sanatının tüm birikimini kattı… Sırrı ve ateşi kattı… Sır ve ateş yetmedi, dünyayı ve çevresini algılayışını kattı… Bu da yetmedi öncü kişiliğini, araştırmacılığını, kendisiyle yarışını, çalışkanlığını kattı… Ve bize eşsiz bir miras bıraktı…
Şimdi bu mirası yakından görmek, izlemek; bu eşsiz mirasın yaratıcısını daha da yakından tanımak gibi eşsiz bir fırsat var elimizde.
İlk kez tümü bir arada
Kale Grubu 60. kuruluş yılı için Füreya Koral’ın dev bir retrospektif sergisi çalışmalarına giriştiğinde, doğrusu böyle geniş kapsamlı, böylesi özenli ve ayrıntılı, böylesi bütüncül bir sergiyle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum… Sonda değil hemen şimdi söyleyeyim: Muhteşem bir sergi! Kaçırılmayacak bir fırsat!
Üç gencin, Karoly Aliotti, Nilüfer Şaşmazer ve Farah Aksoy küratörlüğünde oluşan sergi 1500 metrekarelik bir alana yayılıyor. Akaretler’deki ünlü Sıraevler, içeriden birbirine bağlanarak çeşitli küçük bölmelerden oluşan devasa bir alan elde edilmiş. Belki her sergi için değil, ama Füreya’nın çok yönlü çalışmalarını (200 kadar eserini) bir araya getirmek, farklı evreleri kavramak için bu mekân ile sergi içeriği muhteşem örtüşmüş…
Füreya’nın aramızdan ayrılışının 20. yılında, sayısız koleksiyonlardan tek tek toplanan eserler bir arada. Her dönemden, her evreden işler ilk kez bir araya geliyor. Çarpıcı bir zenginlik!
Belgeler, fotoğraflar, mektuplar… 1947’den başlayarak klinikte yaptığı resimler, mürekkeple çizimler, litografiler… Ürettiği tüm seramik nesneler: Tabaklar, çanaklar, testiler… Uçan balıklar, yüzen kuşlar… Porselenler, duvar panoları, evler serisi… Mimariyle seramik ilişkisi… Eşsiz bir renk ve form şöleni! Duygu, düşünce ve düş şöleni!
Öncü ve cesur
Füreya bir öncü. Seramik sanatının bu ülkede yolunu çizen ve önünü açan bir öncü. Bu alan ondan önce boş!
Füreya örnek olmakla kalmadı, kendinden sonra gelenlere yolu açtı. Bilgi, birikim, deneyimini cömertçe sundu. Atölyesi hep açıktı.
Füreya çok çalışkandı… Araştırmayı, denemeyi seviyordu.
Kale Galeri’de bir bölümden ötekine geçtikçe Füreya’nın, ele aldığı tekniği, içeriği, yöntemi, düşünceyi, formu ve rengi sürekli araştırdığını, bir evreden ötekine kendiyle yarıştığını görüyoruz.
Füreya farklı sanat dalları arasında köprüler kurdu. Seramik sanatını mimariyle bütünledi.
Füreya cesurdu: Yıllar içerisinde çok risk aldı. Çizgileri, formları, renkleri, konuları değişti ama sürekliliği değişmedi. Mükemmele ulaşmaya çalışırken, kendi özgün çizgisini hep sürdürdü. Sergi tanığımdır…
Sergiden de öte
Füreya, “Bir işe yaramalıyım” düşüncesinden yola çıkıp bize bu eşsiz mirası bıraktı. Füreya’yı gerçek anlamda anlamamız için Kale Grubu sergi çerçevesinde çeşitli etkinlikler düzenliyor… Bunların ilkinde “Füreya” kitabının yazarı Ayşe Kulin’le buluşma vardı. Kulin’in biyografik romanı, fotoğraflarla ve farklı bir düzenlemeyle, özel bir baskıyla yeniden sunuldu (Everest Yayınları).
Bu yazının en başından beri anlatmaya çalıştığım her şeyi ve bin kat çoğunu, sergiye eşlik eden “Füreya” kitabında (Kale Holding) bulabilirsiniz. (Büyük forma, 475 sayfa) Ahu Antmen, Necmi Sönmez, Büke Uras, Gül İrepoğlu, Ferit Edgü’nün yazıları; Candeğer Furtun’un Füreya ile yaptığı uzun eşsiz bir söyleşi…
Füreya, öncüydü, cesurdu, moderndi. Ve ne mutlu bana, arkadaşımdı. Onu çok özlüyorum. Bu dev kitapta Özlem Altunok’un Rabia Çapa ve benimle yaptığı röportaj da yer alıyor. Bu yazı, orada vurguladığım sözlerle bitsin.
Füreya’nın yaşamı ve sanatı bir bütündü. Yaşama biçimiyle, düşünce biçimi bir bütündü… İç dünyasıyla dış dünyası bir bütündü… Gücü ve sevgisi bir bütündü… Yerelliği ile evrenselliği bir bütündü. Tarih bilinciyle çağdaşlığı bir bütündü… Ve bu bütünlük onun ellerini özgür kılmıştı.