Komplo Teorilerinin Mantıksal Yapısı Üzerine Kısa Bir Giriş

Bu yazıda açıklayıcı olmanın yanında bizi gerçeklik ve hakikatten en kolay uzaklaştırma tehlikesi bulunan bir yapıya odaklanacağız: komplo teorileri. Bu teoriler her ne kadar bize bilinmeyeni açıklıyor gibi görünse de, çoğu zaman yaptığı tek şey bizi gerçekten daha da uzaklaştırmak. Hâlihazırda gündem görece durgunken bu konuyu ele almak ve bu konunun ana hatlarını sunmak hiç kuşkusuz ilerde ortaya çıkacak bu türden teorilerin savlarını ve bu savlara dayalı çıkarımları çözümlememiz faydalı olacaktır. 

Komplo teorileri insanların çaresizliklerine, ilgi isteklerine, paranoyaklıklarına ve tembelliklerine çare olan çoğunlukla “aslında” ile başlayan cümleler silsilelerine verilen addır. Ama aynı zamanda şeffaf olmayan ve güven vermeyen üst bir yetkenin bilgisine karşı koyma yoludur. Örneğin, aklınıza çetrefilli bir konu takıldı ama araştırmak için vaktiniz ve enerjiniz yok. Bir komplo teorisine sarılmak bu noktada en kolayı. Ancak komplo teorilerinin varlığını insanların sadece bazı zayıflıklarına bağlamak onlara haksızlık etmektir. Kurumlara karşı güvensizlik, yetkenin bilgisinin yeterince kapsamlı olmaması, olayları açıklamayıp dahası bazılarını hasıraltı etmeye çalışması insanları bu teorilere daha çok bağlıyor.

Bu yazının amacı, hemen hemen her türlü konuda ortaya atılan komplo teorilerinin asılsız ve yanlış iddialardan ibaret olduğunu ve bu iddialardan yola çıkılarak ortaya konan çıkarımların geçersiz olacağını, sınaması kolay olmayan (kimi zaman neredeyse imkânsız olan) bir takım savların asıl amacının gündemdeki ilgiyi bu komplo teorilerini ortaya atanların istediği doğrultuda bir tarafa yönlendirmek amacında olduğunu kanıtlamak değildir. Aksine, belki de insanlık tarihi kadar eski olan çeşitli varsayımları ve savları ve bu varsayımlardan bir takım sonuçların çıkarıldığı kapsamlı ve açıklayıcı bu teorileri okurken, onları eleştirel düşünce süzgecimizden geçirirken ve savları değerlendirirken, ne tür kriterleri aklımızda bulundurmamız gerektiğini ve ne türden yanılgılardan uzak durmamız gerektiğini çözümleyici ve eleştirel bir bakış açısı sunmaya çalışacağım. Bu yazıda bu türden teorileri değerlendirme yöntemi üzerine kısa bir giriş yapacağız. Bir sonraki yazıda, eleştirel ve çözümleyici bir zihnin kaçınması gereken çeşitli yanılgıları inceleyeceğiz.

Küçük bir not ile başlamak yerinde olacaktır: Dilimize sıklıkla yerleşmiş olan “komplo teorisi” ifadesini aynen kullanmayı tercih ettim. Çünkü teori kelimesi yerine Türkçe karşılığı olan kuram kelimesini kullanmak, geçerliliğinin kesin olmadığı düzlemde bir sunum biçimi olan komplo teorisini oluşturan savların ve çıkarımların evrensel bir geçerlilik boyutu kazandırıldığı yanılgısına yol açabilir. Aslında komplo teorilerinde ortaya çıkabilecek esas belirsizlik kuram ve kurgunun iç içe geçebilme tehlikesidir. Bizi bir bakıma kesinlikten tamamen uzaklaştırma tehlikesi olan bu belirsizliği ortadan kaldırmak için “komplo teorisi” terimini kullanmayı tercih ettim.


Yazının ana hatlarını belirlerken iki noktaya bilerek değinilmeyeceğini belirtmekte fayda var. İlk nokta komplo teorilerinin ortaya çıkış nedenidir. Belki hala ortada olan en sağlam açıklama insanın bilme isteği ve belirsizliği ortadan kaldıracak bu akıl yürütmeye olan mutlak bağlılığıdır. “Neden?” sorusunu şimdilik bir kenara bırakmak, ilk etapta çözümlemenin kapsamlılığı ve doğruluğu açısından faydalı olacaktır. İkincisi, bir üst-sav olarak komplo teorilerinin de birer komplo teorisi olarak ortaya atıldığı savını incelememizin dışında tutacağız. Bu üst-savı çözümleyecek olursak komplo teorilerinin de gerçeği çarpıtmak amacıyla ortaya atılmış büyük bir komplo teorisi “mozaiğinin” bir parçası olarak ortaya konulduğu döngüselliği bizi kısır bir çıkmaza ve belki de bir çelişkiye götürecektir. Bu nedenle şimdilik bu noktayı da atlıyoruz.


Çözümlemeye konu olacak teoriler doğaüstü olaylar veya varlıklar hakkındaki iddiaların teorilerini değil, toplumsal, kültürel, siyasi ve ekonomik konular hakkındaki teoriler olacaktır. Örneğin, uzaylıların sıklıkla dünyayı ziyaret edip küresel ölçekte savaş başlatma girişimleri gibi doğaüstü ve gizemli iddiaları da bu yazının kapsamı dışında tutacağız. Onların da açıklanamaz olana karşı yürütülmüş bir çıkarım olduğu açıktır. Ancak, bilimsel olarak görece daha kolay ve açık bilinebilecek şeylerin bilimsellikten en uzak bir şekilde açıklanmasını ele almak şimdilik ertelenebilir gibi görünüyor.



Çözümlemede iki temel odak noktası seçersek bu tür teorileri değerlendirmemiz kolaylaşacaktır:

  1. Savları değerlendirmek

Genellikle birey olarak bizlerin erişemeyeceği veya oldukça sınırlı bir erişime sahip olduğumuz verilere dayalı savlar konusunda oldukça şüpheci olmalıyız. Komplo teorilerini ortaya atan kişilerin varsayıldığı üzere bilgiye olan erişimleri öne sürdükleri savların kaynağı olabilir mi? Bir iddiada bulunan kişinin ortaya koyduğu destekleyici önermeler o iddianın öne sürülebilmesi için gerekli koşulları sağlıyor mu? Eğer bir noktada varsayımda bulunuluyorsa, varsayıma dayalı savlar gerçekleştiğinde iddiaya dayanak oluşturabilecek yeterli koşullar sağlanıyor mu? Çeşitli diğer açıklamalar, belirli bir sadelik ilkesi gözeterek, mevcut savların kapsamıyla örtüşüyor mu? Diğer bir deyişle konuya ilişkin ortaya konmuş çeşitli savları doğrular nitelikte mi? Gerçekliği komplo teorisinden geçmesinden bağımsız olarak doğrulanabilecek iddialar ile gerçekliği kanıtlara dayandırılamayacak iddialar bir arada veya bir birini tamamlayacak şekilde kullanılmış mı? Kesinliğini nesnel ölçütlerle sınayamayacağımız savlar için bu türden bir eleştirel sorular çözümlememizde bize kılavuz olacaktır.

  1. Ortaya konan akıl yürütmenin geçerliliği

İkinci ele almamız gereken konu, komplo teorileriyle ilgili olarak ortaya konulan iddialardan, savlardan ve gerektiğinde varsayımlardan yola çıkılarak elde edilen sonuç veya açıklama öncüllerinden çıkarılabilir olup olmadığıdır. Diğer bir değişle sonucun öne sürülebilmesi için ortaya konan akıl yürütmenin geçerliliğine bakmalıyız. Komplo teorileri genellikle oldukça basite indirgenen ancak sorgulandığı zaman “büyük” çıkarımların ve salt bu çıkarımların öne sürülmesi amacıyla sonuçlandığının farkına varırız.  Ortaya konan savları adım adım takip ettiğimizde akıl yürütmenin örüntüsünü eşzamanlı olarak izleyebiliyor muyuz? Öncüllerin doğruluğundan yola çıkılarak yapılan çıkarım doğru mu? Komplo teorileri temel olarak üç tip sağlam olmayan çıkarım yöntemi içerir. Birincisi karmaşık çıkarımlardır. Komplo teorilerinin içeriğini oluşturan nesnelerin ve bu teorilerde yer alan öznelerin bir araya geldiği süreçlerin karmaşıklığı, çıkarımdaki karmaşıklıkla paralel mi; yoksa bütün bu süreç oldukça basit birer özneye ve esneye mi indirgeniyor? İkincisi hızlı çıkarımlardır. Apaçık mantıksal ilişkiler bir noktadan sonra sonuca hızlı bir şekilde ulaşmada “erken” birer çıkarım aracı olarak mı kullanılıyorlar? Yapılan akıl yürütmenin sonucu ortada olan açık çıkarımların üstünden hızlıca geçerek ilgiyi başka bir yöne mi çekmek? Üçüncüsü ise çıkarım türü ile ilgilidir. Argümanın sonucu tümevarımsal ilkelerin doğru şekilde uygulandığı bir çıkarım mı? Sıklıkla karşılaşılabileceği üzere, bilimsel argümanların aksine, tümdengelim sıklıkla göz ardı edilir. Etkili çıkarım aracı olarak tümevarımsal çıkarım kullanılır, çünkü savlardan yola çıkılarak varılacak sonuç, öncüllerin içinde saklıdır. Ancak, sonucun çıkarımında eksik bir öncül kullanılıp kullanılmadığını sormak oldukça faydalı olacaktır. Kuşkusuz, kapsamlı bir açıklama hem tümdengelimsel hem de tümevarımsal akıl yürütmeyi gerektiği ölçüde içermesi, açıklama yetkinliğini arttıracaktır.

Bunları da sevebilirsiniz