Dünyadan Bilim Haberleri

Lityum İyonu Çıkarma

Phys Org, 2 Kasım 2016

Piller için ya da yüksek performanslı metaller için lityum kullanımının artması, tuz göllerinden, gelişmiş lityum çıkarma tekniklerine olan ihtiyacın artmasına sebep oldu.

Çinli bilim insanları, moleküler elek teknolojisi ile biyolojik iyon kanallarında kimyasal eleme işleminin bileşimlerinin taklidi olan sağlam bir bileşim zarı tasarladılar.

Angewandte Chemie Dergisi’nde, bu zar ile tuzlu sulardan lityum iyonlarının hızlı ve etkili bir şekilde ayrıştırıldığını bildiriyorlar.

Lityum dünyada bol miktarda olan bir elementtir, fakat çoğunlukla kimyasal olarak çok benzer elementler sodyum, magnezyum ve potasyum ile bir arada bulunur.

Tuz gölü tuzlu sularından lityum iyonlarını seçici bir şekilde çıkartmak için çeşitli teknikler denense de, tam olarak ekonomik, çevresel olarak zararsız, seçici ve etkili bir yöntem henüz çok mümkün değildir.

Çin, Hangzhou, Zhejiang Üniversitesi’nden Xinsheng Peng, Banglin Chen ve Amerika San Antonio Teksas Üniversitesi, kimyasal benzerlik ve moleküler eleme her ikisine bakarak birleşik bir ayırma süreci araştır ıl dı.


Onları ayıran zar, işlevsel doğrusal polimerle bütünleşmiş, gözenekli yapıda olan doğal bir metal sistemden oluşmaktadır ve karışan iyonların tutulması ile mükemmel lityum iyon iletkenliği elde edilmiştir.


Temel bir zar malzemesi için, bilim insanları daha büyük atıkların girmesini engelleyen moleküler bir süzgeç olan gözenekli metal-organik çerçeve HKUST-1’ i kullandılar.

http://phys.org/news/2016-11-lithium-ion.html


Almanya, Sadece Buhar Yayan Sıfır Emisyonlu Trenin İlk Gösterimini Yapıyor

Dünyanın İlk Hidrail Treni 87 Mil/Saat E Kadar Hızda Günde Yaklaşık Olarak 500 Mil Seyahat Edebilir

Independent, 1 Kasım 2016

Almanya, hidrojen ile çalışan ilk sıfır emisyon yolcu trenini tanıtımına koyuldu. Coradia iLinit, sadece atmosferin içine fazla buhar salıyor ve ülkede bulunan 4.000 adet dizel tren için bir seçenek sağlıyor.

Die Welt şöyle bildiriyor: “Aşağı Saksonya, Fransız şirket Alstom’dan şimdiden 14 adet siparişi verdi ve eğer başarıya ulaşırsa, ülke çapında görülmesi daha olasıdır.”

Denemeler, sistem 2017 Aralık ayında halka açılmadan önce, yılsonuna kadar yapılacak.

Tren, ilk kez ağustos ayında yapılan Berlin InnoTrans Fuarı’nda sunuldu ve uzun mesafelerde, düzenli bir şekilde insan taşıma için ilk hidrojenle çalışan tren olarak ayarlandı. Hollanda, Danimarka ve Norveç’ten de trene ilgi var.

iLint, çok büyük lityum iyon pilleriyle çalışır ve enerjisi trenin çatısındaki bir hidrojen yakıt tankından elde edilir.

Hydrail, 87 mil/saat hıza kadar günde yaklaşık 500 mil seyahat edebilir ve sadece hava direnci ve tekerleklerden çıkan sesi verir.

Alstom’ın CEO’su Henri Poupart-Lafarge açıklamasında; ‘‘Alstom, temiz taşımacılık alanında yeni bir atılım başlattığı için gururlu’’ dedi.

Bu, sadece iki yıl içinde bir tren geliştirmeyi ve müşterilerimizle yakın işbirliği içinde çalışmamızın becerisini gösteriyor.

Hidrojen gücü, sadece yan ürün olarak su ile enerjinin çok büyük miktarını üretmek için oksijenle hidrojen ateşlendiğinde çalışır. Nasa, 1970’lerden beri uzaya roketleri sevk etmek için sıvı hidrojen kullandı.

http://www.independent.co.uk/news/world/europe/germany-unveils-zero-emissions-train-only-emits-steam-lower-saxony-hydrogen-powered-a7391581.html?cmpid=facebook-post



Kozmik Sinyal Alındı! Satürn’ün Halkalarının Parladığı Bu Fotoğraf Görülmeye Değer Space, 9 Kasım 2016

Satürn’ün simgesel halkalarının karmaşık yapısı, NASA’nın Cassini uzay aracından çok güzel yeni bir fotoğrafla şaşırtıcı bir ayrıntıyı ortaya çıkarttı.

Cassini’nin 24 Eylül 2016’ da yakaladığı fotoğrafta ki, halka düzlem üzerinde 4 derecede konumlanmış ve derinlemesine araştırıldığında Satürn’den 456,000 km (283,000 mil) yakınında olan başlı başına küçük halkalar defalarca görülüyor

NASA yetkilileri: “Bu küçük halkalar epey farklı sergileniyor ve bunun nedeni tam olarak belli değil.” dedi.

Halka bilim insanları, bu özelliklerin türünü tartışıyorlar (daima bu şekilde göründüğü ya da bunların görünümünün zamanla evrim geçirdiği) NASA yetkilileri 7 Kasım Pazartesi günü yayınladıkları yeni fotoğrafın açıklamasını yazdılar.


Satürn’ün halkalarını yüzde 90 ile 95 su buzu oluşturur. Bilim insanları halkaların kökeninin nereden geldiğinden emin değiller ve bu konuda çok fazla teori bulunmaktadır. Örneğin, bazı araştırmacılar halkaları Satürn’ün yerçekimi ile kopmuş ayrı bir buzlu uydunun kalıntıları olduğunu düşünürken, diğerleri gezegen oluşumundan sonra arta kalan maddenin oluşturduğunu varsayıyorlar.

Ve son zamanlarda bir grup astronot, geç dönem ağır bombardıman olarak bilinen, 4 milyar yıl önce dev gezegene çok yakın başıboş cüce gezegenlerin bir parçası olabilir diye varsaydılar.

Cassini 1997 yılında uzay mekiği fırlattı ve 2004 yılında Satürn sistemine ulaştı.

Cassini, Satürn’ün en yoğun atmosferine kasıtlı ölü bir dalış yapmasından sonra uzay mekiği Eylül 2017 boyunca birçok uydu ve halkalı gezegen çalışmasına devam edecek.

http://www.space.com/34648-saturn-rings-nasa-cassini-photo.html



Bilim İnsanları, Ne Yediğimizin Genetik Kanıtını Ortaya Çıkarttı.

Science Daily, 15 Kasım 2016

Oxford Üniversitesi’nde araştırmacılar organizmaların gıdalarının onların genlerinin DNA dizisini etkileyebilir olduğunu ispatladılar.

İki grup parazit üzerinde yapılan bir çalışmada, takım, DNA dizisindeki farklılıkları onların yiyeceklerinin yapısına bağlanabildiğini saptadı. Sonuçlar “Genome Biology” dergisinde yayınlandı.

Oxford’un Bitki Bilimleri Bölümü’nden yardımcı yazar Dr. Steven Kelly şunları söyledi:

“Organizmalar, yiyeceklerden aldıkları yapı taşlarını kullanarak DNA’larını inşa ediyorlar.

Bizim varsayımımız, bir organizmanın DNA’sını bu yiyeceğin yapısı değiştirebilir olmasıydı.

Örneğin, vejetaryen bir panda etobur bir kutup ayısından öngörülebilir genetik farklılıklara sahip olabilir mi?”

Bu varsayımı test etmek için, model bir sistem olarak kullanmak için, parazitlerin basit bir grubunu seçtik.


Parazitler ortak bir atayı paylaşır fakat farklı konukçulara bulaştırmak için ve çok farklı yiyecekleri yemek için evrimleşmiştir.



DNA’sında değişimlere sebep olan bir parazitin yiyeceğindeki azot seviyelerinin farklı olduğunu bulduk.

Çalışma, farklı bitki ya da hayvan konukçularına bulaşan ökaryotik parazit ( Kinetoplastida ) ve bakteriyel parazit ( Mollicutes ) gruplarını kapsamaktadır.

Sonuçlar, araştırmacılar tarafından geliştirilen yeni matematiksel modellerde, hücresel metabolizma ve evrim arasında ki bulunan, önceden gizli olan bir ilişkiyi açıklıyor.

Onlar, DNA diziliminin farklı gıdalarla uyumu ile nasıl etkilendiğinin yeni bakış açılarını sağlıyor.

Ayrıca, takım onların genlerinin DNA dizilimi incelemesine bakarak ilgili organizmaların gıdalarını öngörmenin mümkün olduğunu buldu.

Oxford Üniversitesi Bitki Bilimleri Bölümü doktora adayı, yardımcı yazar Emily Seward: ‘‘Çok yakından ilgili organizmaların genetik yapısında bu denli farklılıklar olması belirsizdir. Biyolojinin iki temel tarafını bir araya getirerek – metabolizma ve genetikler – bu alandaki fikrimizi geliştirdik’’ dedi.

Bir organizmanın DNA dizilimini pek çok faktör etkileyebildiği için bu cevaplanması zor bir sorudur.

Fakat bizim çalışmamız bu farklılıkların çok yüksek bir kısmını açıklıyor ve gerçekte ne yediğimizin kanıtını sağlıyor

Şimdi, şayet daha karmaşık organizmalarda aynı şeyi bulacak mıyız görmek için bakıyoruz.

https://www.sciencedaily.com/releases/2016/11/161115111720.htm


Reflü İlaçları Felç Riskini Arttırabilir

Science News, 16 Kasım 2016

New Orleans – Reflü ilaçlarının – Danimarka’da neredeyse 250,000 sağlık kaydının birinde, felçle ilişkili olduğu bulundu.

Danimarka Kalp Vakfı’ndan araştırmacılar 1997 ile 2012 yılları arasında gastrik endoskopi geçiren hastaları incelediler.

Beyindeki bir kan damarını, bir kan pıhtısı tıkadığında meydana gelen iskemik felçten mustarip yaklaşık 9,500 hastanın hepsi incelendi.

Amerikan Kalp Birliği’nin 15 Kasım’daki toplantısında araştırmacılar, mide ekşimesini rahatlatan bir ilaç, bir proton pompa inhibitörü alan hastaların tümünde felç riskinin yüzde 21 daha yüksek olduğunu bildirdiler.

Araştırmacılar, başlangıçta bu hastaların diğer bir yandan daha yaşlı ve daha hasta olma bakımından meşgul oldukları halde, riskin seviyesinin dozla ilişkili olduğunu buldular. Daha düşük doz alan insanlar (günde 10 ile 20 miligram arasında, ilaca bağlı olarak ) daha yüksek bir riske sahip değillerdi.

Oysa en yüksek dozlarda Prevacid ( günde 60 miligramdan fazla ) yüzde 30 daha yüksek risk ve Protonix ( günde 80 miligramdan fazla ) yüzde 94 daha yüksek risk taşımıştır. Prilosec ve Nexium için, felç riski bu aralıkta düşmüştür.

1980’ lerde piyasaya sürülen proton pompa inhibitörleri hem reçeteli hem de tezgâh üstü biçimlerde elde edilebilir.

Başyazar Thomas Sehested, bunlar değerli ilaçlar oldukları halde, kullanımı hızlı bir şekilde artıyor diyor, insanlar bu ilaçları sıklıkla çok uzun süre ya da açık bir sebep göstermeden alıyor diye ekliyor. Kullanmadan önce, hastalar gerçekten bu ilaçlara ihtiyaçları varsa anlamak için doktorlarıyla bir görüşme yapmalı diyor.

https://www.sciencenews.org/article/heartburn-drugs-may-raise-stroke-risk


Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın