Genelkurmay’dan Gazetecilere: Devamlı Bu Konuyu Yazıp Durmayın

15 Temmuz darbesinden hemen sonra yazdım; O “şerden” TSK’nin tepeden tırnağa dönüştürülmesi, Genelkurmay’ın Saray’a bağlanması “hayırlarının” çıkarılacağını. Buna rağmen iktidarın gazetesi Star’ın “Orduda Sivilleşme Devrimi” manşetini görünce yine de irkildim. Bu manşetle birlikte son 12 yılda yaşananlar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. O filmin baş karelerini aktarmadan önce diyeceklerim var. Ömer Başçavuş Kadar Olamayan Komutanlar Genelkurmay Başkanı ve koca koca komutanların darbe gecesine dair ifadelerini okuyorsunuz. Darbecileri Özel Kuvvetler Komutanlığına sokmamak için darbeci başını alnından vurduktan sonra şehit edilen Ömer Başçavuş kadar olamadıklarını, tek kurşun atmadan nasıl teslim alındıklarını anlatıyorlar aslında. Suriye’de PKK koridorunu engellemek için bunlarla savaşa girip, “kendi göbeğimizi kendimiz kesecektik” öyle mi? Bir başka konu; Şu MİT istihbaratının saatine ve içeriğine takıldık. Ama artık bir şeyi daha sorgulamamız gerekiyor. MİT aylar önceden “paralelci paşaların” isimlerini bildirmiş. Nereye; Genelkurmay’a. Genelkurmay ne yapmış; Hiç… Sadece “iyi polis” rolü oynayanlar el altından gazetecilere, “Devamlı bu konuyu yazıp durmayın. Birden tasfiye yapamıyoruz. Terörle mücadelede zafiyete yol açar. YAŞ’ı bekleyin, halledeceğiz” haberi göndermiş. Gördünüz mü şimdi, terörle mücadelede zafiyet nasıl olurmuş?!. MİT yetmemiş, Savcılar Genelkurmay’a 60’ın üzerinde yazı yazıp, FETÖ’cüleri sormuş; Ne olmuş?  Genelkurmay Başkanı ve 2. Başkanın emriyle bu yazıların hiçbirine cevap verilmemiş.  Ve tüm bunlara rağmen MİT Müsteşarı Erdoğan’ı, Başbakanı, İçişleri Bakanını değil, Genelkurmay Başkanını bilgilendiriyor. Kimi kime şikâyettir bu, nereden biliyordu Karargâhın “sağlam” olduğunu ki?!. Madem bu denli güveniyorlardı, askerlere dokunulmazlık getiren yasa çıkarılacağı zaman Genelkurmay’ın, “istihbarat yetkisi de verilsin” talebini niye yerine getirmediler? Bir diğer konu; Genelkurmay Başkanı, MİT’in uyarısı üzerine ilgili yerlere yazılı talimat vermiş. Ama darbeciler bunları yırtıp, atmış. Peki, emirlerinin akıbetini takip etmiş mi? Ayrıca koca Genelkurmay Başkanı’nın başka imkânı yok muydu? Mesela elindeki kriptolu telefonla, komutanlara ulaşması tek tuşluk iş değil miydi? Veya video konferans sistemi; tüm birlikleri an be an izleme ve canlı talimat verme imkânı varken, bu yola niye başvurmadı?     Yarın YAŞ toplanıyor. Terfiler görüşülecek. Peki, terfi edeceklerin dosyalarını bugün tutuklanan personelciler hazırlamadı mı? Ayrıca daha geçen yılsonunda birliklere telefon açtırılarak, kimlere yüksek sicil verilmesinin istendiği bildirilmedi mi? Terfi ve atamalar, o dosyalar üzerinden yapılacaksa, ne değişir ki? Şu ana kadar koltuklarından kalkma ve halka hesap verme gereği duymayan komutanlar, geçen hafta ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’u iki kez arayıp, “Türkiye’nin hem IŞİD karşıtı koalisyona, hem de daha geniş çaplı bir işbirliğine olan taahhütlerine bağlı olduğunu” söylemiş. ABD Genelkurmay Başkanının darbe teşebbüsü için kullandığı ifadeye bakın, “geçen hafta yaşanan şey” diyor.  Erdoğan ve iktidar, 15 Temmuz’un “darbe teşebbüsü” olduğunu, arkasında da ABD-CIA’nın olduğunu öne sürmüyor mu? Öyleyse, ne bu muhabbet?!. Bu kısmı toparlayayım; Askeri bir araç kaza yaptığında, bir far kırılsa bile araç komutanı ve şoförü askeri mahkemeye verilir ve o zarar ödettirilir. Peki, “araç komutanlarının” ülkeye, millete, TSK’ya verdiği bu büyük zararları kim, nasıl ödettirecek? Erdoğan’ın, “Dereyi geçerken at değiştirilmez” demesinin anlamı ne? Geçilen bu dere neresi? Tsk Emir Ve Görüşlerinize Hazırdır Bay Soros Star’ın beni ürküten “Orduda Sivilleşme Devrimi” manşetine gelince; TSK’yı FETÖ’den tümüyle temizleyebilmek için darbe teşebbüsünün ardından ilân edilen OHAL’le birlikte elde edilen yetkiler kapsamında hazırlanan ilk Kanun Hükmünde Kararname’den söz ediliyor. TSK yapılanmasının baştan aşağı değişmesi için öncelikle askeri liseler kapatılacak, harp akademileri MSB’ye, GATA Sağlık Bakanlığı’na bağlanacakmış vs. Ardından gelecek yasal ve anayasal değişiklikler malûm; Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın tümüyle İçişleri’ne, Genelkurmay’ın Saray’a bağlanması, Genelkurmay ve kuvvet komutanlıklarının “sivil devrime” tabi tutulması. İçişleri Bakanı’nın açıkladığı gibi, “silahlı gücün” dağıtılması ve dengelenmesi projesi de var.  Bugün gündeme bir haber daha düştü; FETÖ’nün medyasında çalışan 47 isim hakkında daha gözaltı kararı çıkarılmış. Aralarındaki bir isimle asıl konuya geçeceğim; Lale Sarıibrahimoğlu ismiyle. Hatırlar mısınız TESEV’in 2006’da yayınladığı, “Almanak Türkiye: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” adlı 279 sayfalık raporunu? TESEV ve DCAF (Geneva Centre for the Democratic Control of Armed Forces)’ın ortak çalışmasıydı. Ağırlıklı olarak TSK’daki “yapısal sorunlar” ele alınıp, nasıl “sivilleşeceği” anlatılıyordu. AB referans ve destekli bu raporda yazanlar arasında 17/25 Aralık’tan sonra FETÖ kapsamında aranan veya tutuklanan Önder Aytaç, İbrahim Cerrah, Bedri Eryılmaz gibi Polis Akademisi kökenli isimlerin yanı sıra Lale Sarıibrahimoğlu ile bugün Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Zühtü Arslan da vardı.   Rapordan tek cümle aktarayım; “Genelkurmay Başkanı’nın görev ve yetkilerini kime bağlı olarak yürüttüğü hususu Anayasa’da mevcut değildir” deniliyordu.   Raporu hatırlamasanız da dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın buna gösterdiği tepkiyi muhakkak hatırlarsınız. Raporu, “TSK’ya yönelik yıpratma girişimlerinin bir parçası” olarak nitelendiren Büyükanıt şunları söylemişti: “Bu belgede dikkat çeken en önemli konu, 22 bölümden 9’unun Polis Akademisi tarafından yazılmış olmasıdır. Bu kurumsal işbirliğine en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, devletin önde gelen kurum ve kuruluşlarının bu tür çalışmalara katılmalarının nasıl bir fayda sağlayacağını da takdirlerinize bırakıyorum… TSK kimsenin hedef tahtası değildir, olamaz. TSK, AB üyeliğini tamamen destekliyor. Sözü geçen AB görevlisi, halkın TSK’ya güveninden neden rahatsızlık duyuyor. Bu salonda okuyacak çocuklar, bizlerin yerlerini alacaklar. Bu çocuklar Atatürk’ün cumhuriyetinin korunmasında görev alacaklardır… Bu tür raporlar kimlerin desteği ile hazırlanıyor bilmiyorum. Bir kısmını sadece tahmin ediyorum. Ancak bu tahminlerim, bu raporların kimler tarafından desteklendiğini gördükçe, gerçeğe dönüşüyor ve bundan ziyadesiyle rahatsız oluyorum… Bu tür raporlar gelecekte de yayımlanırsa, daha açık ve net belgeleri kamuoyu ile paylaşacağımdan hiç kimsenin şüphesi olmasın…” Bu rapor ve tartışmalardan kısa bir süre önce ise “turuncu devrimlerin” mimarı Yahudi spekülatör George Soros, “Türkiye’nin en iyi ihraç etmesi gereken şey ordusudur” diyerek, Türkiye’deki “reform” projeleri için her yıl 400 milyon dolar kaynak ayırdıklarını açıklamış, TESEV Başkanı Can Paker de, “2005 bütçemiz 1.5 milyon dolar. Soros da 400 bin dolar verdi” demişti. TSK’NIN AKIBETİ Ama Büyükanıt, “raporun kimler tarafından desteklendiğini” açıklamadı ve TESEV ertesi yıl AB ile Açık Toplum Enstitüsü’nün katkılarıyla hazırlanan, “Almanak Türkiye 2006-2008 Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” adı altında 330 sayfalık bir rapor daha yayınladı. Raporun editörleri Ali Bayramoğlu ve Ahmet İnsel’di.  Bu raporda da Özden Örnek günlükleri, Ergenekon davalarının “doğruluğu”, Taraf Gazetesi’nin “misyonu”na sık sık atıfla, geçen 10 yıl zarfında TSK’da yapılmış ve bugün yapılması düşünülen -askeri okullardaki eğitimin yanlışlığı dâhil- ne varsa, ele alınıyor,  “Ordu-millet” kavramı dahi, “mitleştirme” diye eleştiriliyordu. Yapılacak düzenlemelere ışık tuttuğu için o rapordan, sadece Ali Bayramoğlu’na ait şu satırları aktarmakla yetinelim:     “Genelkurmay Başkanlığı Batı ülkelerinde deniz, hava ve kara kuvvetleri arasında koordinatör rol oynarken, Türkiye’de ’emir-komuta mekanizması’ etrafında tüm orduların komutanıdır… ABD’de de Genelkurmay Başkanına Silahlı Kuvvetler açısından verilen görev emir-komuta değil, askeri birimler arasında koordinatörlüktür. Askeri güç Atlantik Donanması, Pasifik Donanması gibi değişik birimler arasında dağıtılmış, her biri ayrı kanallardan sivil otoriteye bağlanmış, sivil otorite ise yetkileri tek elde toplamıştır. Batı demokrasilerinde ordu teşkilatlarının ‘dağıtılmış yetki ve koordinatör genelkurmay’ mantığı üzerine kurulmasının temel bir nedeni vardır. Bu neden savaş sonrası ortaya çıkan yeni savunma anlayışının, sadece askeri değil aynı zamanda sivil kaynakları, sadece savaş sırasında değil barış zamanında da sürekli seferber etmek mantığı üzerine kurulmasıdır. Ayrıca sivil ve askeri birimler arası koordinasyon önem kazanmıştır. Topyekûn savunma stratejisi adı verilen bu yeni anlayışın varlığı, askeri yetkinin tek askeri elde toplanması halinde siyasette ve kaynak kullanımında asker etkisinin artması tehlikesini beraberinde getirmiştir. Askeri otoriteyle karşılaşma riski özelleştirmeden enerji sektörüne, her şeyde ve her yerde yükselmiştir. Silahlı kuvvetlere sivil kaynak takip ve seferber etme imkânı veren bu stratejiyle birlikte, Batı ülkeleri askeri kurumların elinde yetki toplanmasını ve sistemlerin askerileşmesini engellemek için çeşitli önlemler almışlardır. Bu önlemlerin en önde gideni genelkurmay başkanlıklarına ilişkin düzenlemelerdir. Yani Türkiye’den farklı ordu teşkilatlanma yapılarıdır. Önlem çerçevesinde özellikle silahlı kuvvetlerin idari açıdan, hatta komuta açısından merkezi yapıları esnetilmiş, genelkurmay başkanları sadece koordinasyonla görevlendirilmiş, ordu birimleri ayrı ayrı savunma bakanlıklarına ya da ABD’de olduğu gibi, başkana bağlanmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri ise, NATO içinde topyekûn savunma stratejisini bu denli aşırı merkezileşmiş bir ordu geleneği ve yapısıyla uygulayan tek ülkedir.” Diyeceğim şu;  Bir yandan güya FETÖ’yle mücadele ediyorlar, ama öte yandan çoğunluğunun FETÖ’ye bağlı olduğu ortaya çıkan “polis” ve “aydınların” hazırlamış olduğu bu raporların harfiyen izinden gidip, TSK’yı “sivilleştiriyorlar”!.. Bebeklere parmakla gösterilen; Bu tutmuş, bu yolmuş, bu pişirmiş, bu yemiş, bu da hani bana hani bana demiş diye bir oyun var ya; TSK’nın hâli tam buna benziyor, ama maalesef oyun değil.  2003’teki “çuval”la vurdular… FETÖ maşasının Şemdinli, Ergenekon, Balyoz kumpasıyla derisini yüzdüler… Darbe teşebbüsüyle de afiyetle yemeye hazırlanıyorlar…

Bunları da sevebilirsiniz