Lavanta mı avanta mı ?

AKP iktidarı 13 yıl boyunca doğanın, çevrenin canına okudu. Gelecek kuşaklara miras doğal güzelliklerimiz ve değerlerimiz talan edildi, yağmalandı. Kurumsal, örgütlü bir saldırıydı bu. Ama iktidardan bağımsız ya da ilişkili uyanık yurttaşlarımızın yaptıkları da az değil hani. Nasıl mı, işte örnek. Mevzu lavanta… Nergiz’in anayurdu Karaburun’da tarlalar imara açılıp yok edilirken, lavanta dikimi teşvik ediliyor. Bu çoğrafyanın endemik bir türü adım adım yok oluşa sürükleniyor. Nergiz’in yok olması yazık, lavanta üretimi iyi… İyi de önce nergizi korumak gerekmiyor mu? Buradan yola çıkıp size yaşqadığım gerçek bir hikayeyi anlatayım.. *** Sabah erkenden iş makinasının homurtusuyla uyandım. Saip köyünün sessizliğini bozan neydi acaba,, merak ettim ? Kapıdan bakınca, durum anlaşıldı. Evden 200 metre uzaklıktaki tepede dozer, yaklaşık 9 dönümlük hazine arazisinde ortalığı duman attırıyor. İçinde zeytin ağaçlarının çeşitli doğal bitkilerin, meşelerin de olduğu makilik alan yok ediliyor. Doğal yaşam içindeki canlılarla tarumar… *** Araziyi iyi biliyorum; 2011 yılında, köyden bir arkadaşın ecrimesil ödememek için terk ettiği, içinde yetişkin yedi sekiz zeytin ağacıyla bir o kadar delicenin bulunduğu alanı, muhtarın önerisiyle, maliyeden kiralamak için başvurmuştum… Amacım, ağaçların dibini temizlemek, deliceleri aşılamak ve hasadı toplamaktı. Bekledik… Dilekçeme bir türlü cevap gelmiyordu. 2014 yılında sordum , “inceliyoruz ,araştırıyoruz” dediler. Ne inceleme ama ? Aradan bir kaç ay daha geçti, ses yok. Bir kez daha sordum. Bu kez sözlü olarak , başvurumun “ olumsuz sonuçlandığını” belirttiler. Ben de yazılı bir cevap istedim. “Kem kümden” sonra, Temmuz ayında gönülsüz biçimde, şöyle bir yazılı bir cevap vermek zorunda kaldılar. “ söz konusu taşınmazın imar planı dışında kaldığı, herhangi bir amaçla ayrılmadığı, ayrıca yeni yapılacak İzmir Karaburun yolu güzergahına yakın olmasından dolayı, talebiniz uygun görülmemiştir” Yeni yapılacak yola yaklaşık 800 metre uzaklıktaydı arazi, kısacası idarenin olumsuz kararı, gerçekleri yansıtmıyordu… Eyvallah, Eh ne yapalım, devlet işi, diyecek bir şey yok. (Aslında idare mahkemesine gidebilirdim ) Oysa aynı tarihlerde iktidara yakın birilerine on binlerce dönüm arazi, zeytin dikimi için , üstelik ücretsiz tahsis ediliyordu. Devletin ulvi bürokrasisi, toplasan 15 ağacın, ücretiyle kiralanmasını uygun görmemişti bana. *** Hikayeye devam edelim… Güzelim tepe, iki günde büyük ölçüde tıraşlanıp, kel bırakılırken, makilik ve diğer bitkiler acımasızca yok edilirken, doğal yaşamın Can’ına okunurken önceden tanıdığım iş makinasının sahibi yanıma geldi. Kendisi, tarumar edilen arazide benim önceki başvurumu ve sonucunu da biliyordu. Öyle ki , “ sıyıralım bu tepeyi sana bir güzellik olsun” diye önermişti bana. Yıllarca talana, yağmaya karşı çıkmış, bu konuda yüzlerce yazı yazmış biri olarak kabul etmemiştim ve bir daha bu konuyu açmamasını istemiştim…. Sordum kendisine, “kimin adına çalışıyorsun” diye. Dozerci vatandaş 10 bin liraya anlaşmış alanın temizliği için. “Tahsis mi, kiraladılar mı” diye öğrenmek istedim. Kem küm etti mecburen. İşverenler lavanta ekeceklermiş, güya! Bak sen ! Yahu’ tepe taş ve kayalık, doğru dürüst toprak bile yok, lavanta Nasıl yetişsin? “Ne bileyim abı. Ben işi aldım, ekmek parasına bakıyorum” dedi. Sonra da iş verenlerin kim olduğunu söyledi. Şaşırdım… Meğerse Hazine arazisini talan eden bizim köyden karı koca işletmeci,” işbilir, uyanık” girişimcilermiş. Doğru dürüst toprak bile olmayan tepede, lavanta tarlası! Yersen ! Yahu, kamu yararı desen yok, hadi ticari yatırım desen o da yok, akıl karı değil. Yoksa işin içinde başka bir hesap mı var ? Her halde benim aklımın ermediği üstü örtülü bir niyet olmalı diye düşündüm. Oturdum kaymakamlığa şu dilekçeyi yazdım: “KARABURUN KAYMAKAMLIĞI’NA …. Söz konusu alan kiralanmış mıdır? Kiralanmışsa kendi başvurumla ilgili ret gerekçelerinin değişip değişmediğini, yaratılan ve şu anda sürdürülen fiili durumun ve varsa ilgili idari işlemin hangi gerekçeyle yapıldığını öğrenmek istiyorum.” Dilekçenin akşamı, dozer, işleri tamamlamadan ortadan kayboldu. Muhtara sordum, iş makinasının sahibi “ abi bir şey olur mu, ben makinayı çekeyim mi “ demiş kendisine. O da “ işe başlarken bana mı sordun kı, şimdi ne yapayım diyorsun” diye yanıt vermiş. Ertesi gün kaymakamlıktan gelen görevliler hazine arazisinde incelemelerde bulundu. Bir hafta sonra da kaymakamlıktan, özel ulakla dilekçeme yanıt geldi. Kaymakamlığın yazısında diyor ki: “ dilekçenize istinaden taşınmaz üzerinde herhangi bir kiralama işleminin bulunmadığı belirlenmiş ve bunun üzerinde taşınmazın mahalinden yapılan incelemede herhangi bir faaliyet bulunmadığı,çalılık çetirlik kısımların temizlendiği ve işgalin devam etmediği belirlenmiştir….” Nasıl bir yanıt ama ! Çalılılıklar temizlenmiş miş! Eee… o kel bırakılan tepenin hesabını kim verecek, orada sökülen makilerin, bozulan habitatın ve doğal yaşamın ? Bu köyde yaşayanların talan edilmiş bir doğa parçasıyla baş başa kalmasının, gözlerine batmasının hesabı yok mu? Her isteyen hazine arazisine dalıp, taşı toprağı tarumar edebilir mi? Birileri de başka bir hazine arazisine girip, “ ben burayı babamın hayrına, çalıdan çırpıdan arındırıp, temizliyorum” diyebilir mi? Bu durumda benim aklıma şu geldi: “ Lavanta bahane avanta şahane “ Sizin aklınıza gelen başka bir seçenek varsa öğrenmek isterim ! Bu arada lavanta ya da avanta peşinde koşan uyanık girişimciler, konunun kaymakamlığa iletilmesinden sonra, 10 bin liranın yarısını peşin alan dozerci vatandaşa” iş olmadı, parayı geri ver” demiş ifadesine göre. O da vermemiş, iyi mi ? Ne de olsa lavanta işi kolay dağil

Bunları da sevebilirsiniz