Hiçbir zaman öyle çok öne çıkan, konuşkan, kendim hakkımdaki konularda çok paylaşımcı biri olamamıştım. Üniversite yıllarımda devam eden bu durum nedeniyle kimse denemelerimin de farkında değildi sanırım. Oysa ki kendi arayışım içerisinde cesaret edemediğim bu alanı, artık hayatımın dönüm noktalarından biri olarak görüyorum. İlk kez profesyonel yoruma açtığım bir yazıyla Genç Kalemler kadrosuna alınmak benim için cesaretlendirici ilk adımdır. Bu nedenle bu ay, birinci yılımı doldurduğum Dağarcık Türkiye e-dergisinin insana kattığı anları, anlamları paylaşmak istedim.
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde okurken, bir seçmeli dersimizin hocası hakkında ki bilgiler günden güne büyüyordu. Kendi hayatıyla ilgili paylaştığı deneyimler her hafta konuşulurdu. Örneğin yağmurlu günlerde işe gitmeyip, kahvesini alır ve evde yazı yazar… Çoğumuzun hayret ettiği, kimi zaman yerinde olmak istediği anıları hakkındaki samimiyetini gerçekten tanıma fırsatı bulduğunuzda anlarsınız. Birkaç hafta sonra Dağarcık Türkiye isimli bir e-dergisi olduğunu öğrenmiştim. Başta büyük tereddütlerle, utana sıkıla yolladığım Malala Yusufzay hakkındaki ilk yazım sitede o ay yer aldı. Artık Genç Kalemler kadrosunda her ay yazı yayınlayabilecektim. Benim için bu özellikle kadın hak ve özgürlükleri üzerine bir şeyler yapmak için büyük bir fırsattı.
Dağarcık Türkiye kadrosunda önemli isimlerin yer aldığı, sizin onları tanıma fırsatı bulduğunuz bir buluşma noktası aynı zamanda. Aylık toplantılarında, en genç isimlerinden olduğumu görüp çekinsem de, 68 kuşağının ayaklı kütüphanelerinden dinledikleriniz mest eder insanı. Abdurrahim Sercan ile Zihni Çetiner’in tatlı çatışmalarıyla şenlenir ortam. Bazen toplantı çıkışlarında rakı sofrasında devam edilir sohbete. En keyifli yer en sona bırakılır yani. Paylaşmayı, dinlemeyi en çok istediğim zamanlardır bunlar…
İzmir kitap fuarında stand açılır bir de; çünkü artık DT Yayınevi de var. İlk basımını Yusuf Savaş Emek’in ‘Havadan Sudan’ kitabıyla yapmıştır. Enis Musluoğlu’nun bir dostluk bağı, mücadele bağı vardır eskilere dayanan… Her yıl Karaburun’da düzenlenen “Ütopyalar” toplantısı ile anısı yaşatılır. Fuar, her İzmirlinin olmazsa olmaz ziyaret yeridir. Öğrenciysen bu şehirde para biriktirmeye başlarsın, kitap fuarı zamanı yaklaştığında. Dağarcık Türkiye standı ziyaretine çayıyla, kahvesiyle ve akşam üstü ayrı sürprizleriyle her zaman ziyaretine açıktır. Bana Can Yücel’in kızı Güzel Yücel Gier ile tanışma fırsatını sağlamıştır. Samimi tavrıyla paylaştığı anıları benim için unutulmaz olacaktır.
Ütopyalar toplantıları Dağarcık Türkiye’nin devraldığı bir mirastır. Zamanında Yusuf Savaş Emek’in 1994’de başlattığı bu buluşmalarda çevre, ekonomi, sanat, insanca yaşamak gibi temalar ele alınmaktadır. Katılımın herkese açık olduğu dört gün boyunca şair, yazar ve alanında uzman kişilerle söyleşiler gerçekleşir. Akşamları uzun sofraların kurulduğu, uzun sohbetlerin edildiği ve dansın-müziğin eşlik ettiği saatler geçirirsiniz. Bir de seneye ki onur konuğu Fazıl Say ise bu sefer kaçırmak imkansız olmalı bence.
Tüm bunlarla beraber Dağarcık Türkiye’de yazmak benim için özgürlük demektir. Çünkü ifade özgürlüğünün can çekiştiği ülkemizde, şahsım olarak ben hiçbir yazımda soruna- sansüre- rahatsızlığa uğramamışımdır. Burada yazmaya ve değerli isimlerle paylaşımda bulunmaya başlamadan önce, tek konuştuğumuz şey derginin çizgisinin anti-emperyalist olduğudur. Bu nedenle sesini duyurmak için bir yer ya da cesaret arayan herkesi bünyesinde barındırmaktadır.