Terör Yine Sahneye Sürüldü

Türkiye kendini, sanki birdenbire ortaya çıkan bir fırtınanın tam ortasında
kalan yük mavnası gibi, terörün ortasında buldu. Oysa tüm fırtınalar gibi,
terör fırtınası da göstere göstere «geliyorum” dedi, ama önlemler alınmadı.
Neden mi? Çünkü terörden nemalanacak birçok odak vardı. Kaos ortamına doğru
sürüklendiğimizi defalarca yazdım, ama benim yazmamın ne önemi var?

Evet, tam olarak fırtınanın ortasında kalan bir yük mavnasıyız. Yükümüz
kaldıracağımızı düşündüğümüzden çok fazlaydı zaten, şimdi ise fırtına
mavnayı alabildiğine sallıyor. İki seçenek var: Ya batacağız tüm yüklerle
birlikte ya da fırtınayı atlatacağız.

Batmaya daha yakın olduğumuzu üzüntüyle söylemek zorundayım.

Terör, kendisine yuva bulamadığı sürece asla barınamaz, yaşayamaz. Dünyanın
teröre bulaşmamış onlarca ülkesinde yapılan aslında çok basittir: Tüm hukuk
ve idari sistemin saat gibi düzgün çalışması, her türlü «adaletsiz”
uygulamaların önüne geçmek için birinci duvarı oluşturur. Hukuk sisteminin
köklü biçimde yerleşik olması birinci koşuldur.

Bırakınız IŞİD, PKK, DHKP-C gibi örgütlerin yarattığı terörü, Türkiye zaten
bireysel terörden alabildiğine muzdarip olan bir ülke konumundaydı. İşaret
fişeği Suruç muydu, Reyhanlı mı, diye sormak bile abesle iştigaldir. Her
gün kadın cinayetlerinin işlendiği, mafya bozuntularının sokakları dehşete
çevirdiği, halkını korumasın gereken emniyet güçlerinin bizzat terörün
odağı haline gelmesi, siyasi terörün yeniden palazlanmasında başrolü
oynadı.

Yani ortam terör için müsait hale getirildi.

Sıra siyasi terörün uyanmasına gelmişti, uyandırıldı.

Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde kümelenen terör unsurları, sınır güvenliği
olmayan Türkiye’ye geçişte hiçbir zorluk çekmediler. Kendilerine Türkiye
tarafından sağlanan silahlarını da yanların alarak kolayca geçiş yaptılar.

Artık terörü engellemek hamasi nutuklarla, «sabrımızı sınamayın”
kabadayılıklarıyla engellenemez. Bunu mevcut iktidar da biliyor.

Diğer yandan muhalefetin de bu kaostan azami yararlanma çabalarına da
dikkat etmek gerek. Bir ana muhalefet lideri düşünün ki, başında bulunduğu
parti yıllarca olumsuz gelişmelere ses çıkaramamış, şimdi ise bir koalisyon
ortaklığı pahasına her türlü ilkesini ayaklar altına almaya hazır. Başbakan
Davutoğlu’nun Kılıçdaroğlu’ndan «ziyadesiyle” memnun olması, bir muhalefet
için en büyük hakarettir.

Ama bunun da kolayı var sanıyor CHP ve sözcüsü Haluk Koç aracılığıyla
açıklıyor: «Ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için elimizi taşın altına
koyarız.” Bakın şu muhteşem fedakarlığa. On üç yıllık AKP iktidarının tüm
«yolsuzluklarına” ortak olmaya hazır bir ana muhalefet!

Önce şu soruyu sormamız gerek: Terör kimin işine yarar?

Türkiye’nin şu anda geçici hükümetle yönetildiği, koalisyon çalışmalarının
tüm isteklere rağmen Saray tarafından engellendiği ve olası bir erken genel
seçime Türkiye’nin hızla sürüklendiği düşünülürse, bunun kimlere yaradığı
kendiliğinden ortaya çıkar. Savaşı doğrudan göze alamayan, dünya kamuoyunda
prestij kaybedeceğini, haksız duruma düşeceğini çok iyi analiz eden «savaş
karşıtı” cepheler, Suriye ile bir savaşa izin vermiyor.

Geriye tek şey kalıyor: Terör… Terörün giderek tırmanması, Türkiye’yi
1980 öncesi kaos ortamına sürükleyecek ister istemez, ama bu kez «herkes
yerine” diyecek bir ordu da söz konusu değil. Kimse askerden ve darbeden
medet ummuyor ve böyle bir hareketi de beklemiyor. Türkiye bir 12 Eylül
daha kaldıramaz, bu da biliniyor. Bu durumda geriye sivil faşizm kalıyor.
Türkiye, durum böyle giderse, Saray’ın istediği ortama gelecek ve sivil
faşizm tüm sistemi eline geçirerek yönetime tabi olacak. Bütün hesaplar
bunun üzerine yapılıyor.

Son bir hafta içinde teröre büyük kurbanlar veren ülkemizde her cenazenin
arkasından ağıtlar yakmak, yıllardır içinde bulunduğumuz bataklığın
çözümüne katkıda bulunmadı. Sözlerin bir işe yaramadığı yıllardır ortada,
ama hala «sabrımızı sınamayın” teraneleriyle gün geçiştirmeye, kaos
kızıştırılmaya çalışılıyor.

Ne zaman muktedirler ihtiyaç duysa, terör kartını sürüyorlar. Bu, az
gelişmiş ülkelerin kaderi. Ardından, bir zamanlar Güney Amerika’da olduğu
gibi askeri darbeler geliyor. Şimdilik Türkiye için askeri darbe tehlikesi
yok, ama daha da kötüsü var: Sivil darbe. Savaş ortamıyla birlikte doğacak
bir kaos, yeni bir faşizm yaratacaktır.

Bunları da sevebilirsiniz