İşte Gelinen Durum Budur

İktidar, siyasal ideolojiye basamak olarak kullanılırsa, hem ülke raydan çıkar hem de iktidar. Bugün ülkeyi yöneten siyasal iktidar ve onun kadroları İslami kuralları ve kendilerinin yaşam tarzını topluma dayatmaya çalıştılar. El attıkları her alanı deforme ederek ülkeyi getirdikleri yer bugün içinde bulunduğumuz açmazdır.

Yeni Osmanlıcılık adına, tarihin raflarına kaldırılan bir yapıyı hayata geçirmek isteyerek ülkeyle birlikte kendilerini de bu açmaza sürüklediler. «Stratejik Derinlik” adına, dağılan bir İmparatorluğun parçalarına sahip çıkmak, stratejik anlayış değil, ancak derin bir aymazlıktır.

Uluslararası emperyalizmin arzuları doğrultusunda oluşturulan devletleri yönetmek, ancak güçlü ve saygın bir devlet olmakla mümkündür. Oysa, dış emperyal güçlerden sağlanan borçlarla iktidar sürdürürken «kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede” sözü gelir akla. «Seksen yıldır yapılmayanları yapmak” safsatası ile ülkeyi bir Latin Amerika ülkesine çevirenler, şimdi besledikleri kargaya göz oydurmaktadır.

Unutmamak gerekir ki; gelinen nokta yalnız AKP iktidarının sorumluluğunda değildir. Daha 12-Eylül-1980 darbesinin ilk günlerinde Adıyaman’ın Menzil’i adeta Kabe’ye dönüştürüldü. Kenan Evren döneminde insanlar Hac’a gider gibi guruplar halinde Menzil’e taşındı. Bugün Adıyaman’dan IŞID’e toplu olarak katılanlar üzerinde düşünülmelidir. Seçim öncesi Diyarbakır HDP toplantısına atılan bombayı ve Suruç’taki canlı bombayı patlatanlar Adıyamanlılar olmuştur. O gün ekilen tohumlar bugün yeşermiş ve görevlerini yerine getirmişlerdir.

!991 Yılında Irak’ın işgali sonucu uygulanan uçuşa yasak otuz altıncı paralelin kuzeyine yerleşen PKK, kendisine sınıra yakın kurtarılmış bölge edindi. Toplumsal desteği olmayan bir gerillanın sınır bölgesine yakın bir üs edinmeden varlığını devam ettirmesi nerede ise olanaksızdır. İşte bu gelişme, yani edindiği kurtarılmış bölge PKK nın Türkiye içinde siyasi ve askeri eylemlerini kolaylaştırmıştır. Çözüm süreci adı altında çatışmazlık yaşanırken, Kürt siyasi hareketi ülke içinde örgütlü bir kadro ile güç kazanmıştır. Aynı kurtarılmış bölge İŞİD içinde AKP iktidarı tarafından sağlanmış ve uygulanmıştır. Suriye’de BAAS rejimini demokratik bir yapıyla değiştirmek için, ESAT muhalefeti örgütlenerek ülkemizin güneyi eğitim ve lojistik destek sağlar konuma getirilmiştir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, bu terör örgütlerinin lider kadrosu Türkiye’de AKP iktidarı tarafından ağırlanmış ve barındırılmıştır. Bu süreçte terör örgütleri ile iç içe yaşanmış, maddi ve manevi destek bunlardan esirgenmemiştir. Böylece beslenip büyütülen örgüt, Türkiye’yi de Selefi İslam’ın sınırları içinde görmeye başlamıştır. Beslenen karga göz oymaya başlayınca da, karşı operasyonlar ister istemez başlatılmıştır. Bu gelişmelerin nasıl başladığı biliniyor ama ne yazık ki, nerede biteceği halen belli değildir.

Bütün bu gelişmeler göz önünde oluşurken, AKP iktidar olduğu günden günümüze dek yalan ve saçmalıklarla iktidarını korudu. Sadece devlet yapısını bozmakla kalmayıp, devleti soymak suretiyle zengin oldular ve biatkar yeni zenginler yarattılar. Ranta dayalı bir ekonomik anlayış ülkeyi borç batağına sürüklerken, artan borçlarla sağladıkları geliri Osmanlı’nın son zamanlarında yaptığı gibi saraylar yaptırarak kullandılar.Sözde, «büyük” olduklarını teşhire çalıştılar. Bunu yaparken de, «itibardan tasarruf yapılmaz” gibi safsatalar ürettiler. Lüks ve gösteriş düşkünlükleri, doymak bilmez ihtirasları ve görgüsüzlükleri seksen yılda ulaşılamayan boyutlara ulaştı.

Tüm bu çarpık İslam anlayışı iç ve dış siyaseti de kacınılmaz olarak karanlık açmazlara sürükledi. Ülkenin Kürt Sorununu çözeceğiz diye, her seçim döneminde «barış süreci” «analar ağlamasın” adı altında oyalama taktikleri uyguladılar. Bu aldatmaca son noktaya geldiğinde, her şeyi inkar ederek uzlaşma ve anlaşmaya son noktayı koydular. Kürtlerin yüzde 13 oy alan siyasal partisini yok sayarak, elleri altında büyütüp besledikleri en gerici İslam örgütünü Suruç’da gençlerin öldürülmesine vesile kıldılar. Böylece ülke bir terör odağı haline getirilmiş oldu.

Bu oynanan oyun, iktidarı kaybetme korkusu ile birleşince, güçlü bir koalisyon kurma yerine, daha ilk günden yeni bir seçime gidilmesini dillendirdiler. Çünkü bunların devlet yönetme diye bir dertleri olmayıp, devleti ideolojik ve ekonomik bir güç olarak düşünerek, ondan yararlanmak istemektedirler. Allah yolunda verdiklerini sandıkları hizmet, Ortadoğu’da eş başkanlık olarak iflas etmiş bulunmaktadır. Komşularla «sıfır problem” sıfır dosta dönüşünce, uluslar arası arenada da itibar sıfır oldu.

Bir avuç zengin üretirken milyonlarca yoksul ve işsiz yurttaş yarattılar. Bu yoksulları makarna, bulgur ve kömürle destekleyerek onursuz kıldılar. Yaratıkları bu bataklık iktidarlarının tabanını oluşturdu. On üç milyon insan vergi ödemeyen, üretim dışı bir güç olarak orta yerde durmaktadır. Terörün tabanını da işte bu milyonlar oluşturmaktadır. Kürt sorunu siyasal bir sorun olarak dururken, bir de şimdi IŞİD (DEAŞ) adlı dünyanın en karanlık, en vahşi ve en ne idiğü belirsiz bir canavarıyla yüz yüze kaldık. Fakir bir toplumdan onurlu bir devlet oluşmaz. Sao Paulo nasıl ki Brezilya’nın çöplüğü ise, özellikle oluşturulan ve durmaksızın geliştirilen bu kitle politikası ülkemizdeki çöplüğü yaratmıştır. Çöplükler ise mikrop üretirler.

İşte AKP ve onun iktidarı ile yöneticilerinin yarattığı Türkiye bugün budur.

Bunları da sevebilirsiniz