Sesimizin Değerini Ancak Susturulduğumuzda Anlarız

1997 doğumlu Malala Yusufzay Pakistan’ın Svat vadisinde dünyaya gelmiş. Bu bölge öyle güzelmiş ki vadinin girişindeki tabelada «Cennete hoş geldiniz” yazıyormuş. Malala’nın babaannesi ona hep ‘Hiçbir Peştu toprağını terk etmez ya yoksulluk nedeniyle ya da aşkı uğruna gider.’ dermiş. Ancak 2000’li yılların başında her şey değişmeye başlamış. Cennet vadisi yerini insanlık dışı olaylara bırakmış. Bu tarihten sonra bölgede Taliban’ın yeni kural ve uygulamaları hakim olmaya başlamış. CD ve DVD’ler günah ilan edilmiş, ardından televizyon bu listeye eklenmiş. Sonu gelmeyen dayatmalar ahlak polisliği, burka zorunluluğu(her taraftan kapalı, giyenin önünü görmesi için yüz kısmı kafesli çarşaf), kız ve erkeklere bir arada okuma yasağı, 15 yaşından itibaren hiçbir kadının sokakta yalnız yürümemesi ile devam etmiş. Malala’yı en çok etkileyen şey çok sevdiği okulundan ayrı kalacak olmasıymış. Çünkü 2009 yılında kızların okula gitmesi yasaklanmış. İşte belki de o andan sonra Malala’nın asıl mücadelesi başlamış.

3 Ocak 2009’da «Pakistanlı Kız Öğrencinin Günlüğü” başlıklı ilk yazısı BBC Urdu internet sitesinde yayınlandı. Artık o Malala değil, «Gül Makai” olmuştu. Yazılarında takma isim kullanmak zorundaydı ama önemli olan sesini duyurmasıydı. Gül Makai’nin günlük yazılarında bazı satırlar şöyleydi: «Bugün 14 Ocak, okula moralim bozuk başladım. Çünkü yarın kış tatilinin başlangıcı. Okul müdürü tatili duyurdu. Fakat tekrar açılacağı günü duyurmadı. Böyle bir durum ilk kez oluyor. Tatil süresi ile beraber okulun açılış günü de açıklanırdı. Benim tahminim, Taliban’ın kızlar okuluna 15 Ocak’tan itibaren yasak koyması. Kızların bir bölümü mutsuz, eğer Taliban sözünü uygularsa okula devam edemeyecekler. Kızlardan iyimser olanları, eğitimin hatırı için başka yerlere-Taliban’ın etkisinin olmayacağı bölgelere giderek okula devam edebileceklerini düşünüyorlar.” Henüz 12 yaşında olan bir çocuğun düşüncesinde, içinde olmaması gereken bu korku büyük haksızlıkların başlangıcıydı. Her geçen gün okulundan, öğretmeninden, kitaplarından, kaleminden uzaklaştırıldıkça daha çok yazdı Malala. «Okullar açılmayalı erken kalkmıyorum. Saat 10 gibi kalktım. Arkadaşlarım okul ödevlerimiz konusunda ziyaretime geldiler. Bugün 15 Ocak, Taliban’ın tehdit dolu bildirisini yok sayarak çalıştık.” Küçücük bedenler, kocaman yürekler alevlenmişti bir kere. Yayınlanan yazıları büyük ses getirmeye başlayan Malala’nın en büyük destekçisi ailesiydi. «Urduca yazdığım günlüğüm BBC’de takma adımla yayımlandı. Takma adım Gül Makai. Annem ve babam bu ismi beğendiler. Gerçek adım Malala anlamı, keder-üzüntü. Babam adımın niçin Gül Makai olarak değiştirmediğimizi sordu. Babam yayımlanan yazımın çıktısını getirdi ve gülerek, o güzel yazıyı kızının yazabilmiş olduğuna inanamadığını söyledi.”

2009 yılının sonlarına gelindiğinde Malala’nın gerçek kimliği duyulmuş ve dünyada büyük üne sahip olmuştu. Savaşın ağır izleri, tehditlerin en büyükleri kapılarındaydı. Ama Malala biliyordu ve CNN’e yaptığı açıklamada «Eğitim almaya hakkım var. Oyun oynamaya hakkım var. Şarkı söylemeye hakkım var. Konuşma hakkım var. Alışveriş yapma hakkım var. Ve ayağa kalkıp konuşmaya hakkım var.” demişti. Ülkede şeriat kuralları tek ve daimi hale geldikçe değişen yaşam, özellikle kadınların sonunu getirmekteydi. İkinci sınıf insan görülen, hatta yok sayılan kadın hakları(!) uygulamaları söz konusuydu. Ve bu kurallara karşı çıkanlar onlar için düşmandı. Malala ve ailesi tehditler almaya başlamıştı. Malala kendisine saldırıda bulunabilecek bir terörist karşısına çıktığında ne yapabileceğini bile düşünmüştü. «Belki de ayakkabımla ona vurabilirim” diye geçirmişti aklından; fakat böyle bir şey yaparsa teröristten bir farkı kalmayacağına karar verdi. En iyisi ona «Beni vur ama önce dinle. Bu yaptığın yanlış. Benim sana kişisel olarak bir garezim yok ki. Tek istediğim, bütün kızların okula gitmesi!” diye yalvarmaktı. Belki ozaman onu dinleyip anlayabilir ve hak verir diye hayal etmişti Malala. Ancak korkulan oldu ve 9 Ekim 2012 tarihinde saldırıya uğradı. Okul servisiyle eve dönerken iki kişinin aracı durdurmasını önce normal bir kontrol sanmıştı. Biri servisin içine geçerek «Malala hanginiz?” diye sormuş ve küçük kıza silahını doğrultmuştu. Bir anda patlayan ateş ile Malala başından akan kanla arkadaşının üzerine devrilmiş ve ondan sonrasını bir daha hatırlamamıştı. Önce Pakistan’da ardından hemen İngiltere’de tedavi altına alınmıştı küçük kız. Ve yine büyük bir mücadele örneği göstererek hayatta kalmayı başarmıştı. Taliban ise tehditlerini sürdürmekte ve « Biz Malala’yı kızların eğitim hakkını savunduğu için değil, İslamiyet’e saldırdığı ve İslamiyet ile dalga geçtiği için hedef aldık. Eğer Malala’yı tekrar ele geçirirsek bu kez kesinlikle öldüreceğiz ve ölümünden gurur duyacağız.” açıklamasını yapmıştı. Bu korkunç tablo, çektiği hiçbir acı ve zorlu iyileşme süreci Malala’yı yıldırmamıştı. O Birleşmiş Milletler Genel Konseyi’nde ki konuşmasında «Kurşunların bizi susturacağını sandılar, ama başarılı olamadılar. Teröristler, beni hedeflerimden döndürebileceklerini sandılar ama hiçbir şey değişmedi. Zayıflık, korku ve umutsuzluk öldü. Güç, cesaret ve gayret doğdu.” demişti.

Uluslararası gündemde geniş yer bulan Malala New York Times gazetesinin hazırladığı belgeselde yer almıştır. Gün geçtikçe sesi dünyanın dört bir yanına ulaşan Malala Beyaz Saray’da ABD Başkanı Obama ile görüşme yaparak, kendi ülkesini ve yaşadıklarını anlatma fırsatı bulmuştur. Onun artık en büyük amacı kızların eğitim almasını sağlamaktır. Malala’nın hayali ise bir gün tekrar ülkesine dönebilmek ve orada siyasetçi olmaktır. 2014 yılında Malala’nın Pakistan’da ki olayları ve kendi yaşadıklarını anlattığı kitabı çıkmıştır. Her satırı insanın içini sızlatan bu olaylar kabul edilemez. Buyüzden tüm dünyaya ve özellikle kadınlara sesleniyor Malala: «Sesimizin değerini ancak susturulduğumuzda anlarız”.

Şu anda 17 yaşında olan bir genç kız belki de yaşamının yarısını bunun için mücadele ederek geçirmiş ve devam da edecek. O benim için günümüzün en güçlü kahraman kadınlarından. Malala, onun okul arkadaşları ve daha niceleri bu sorunun en mücadeleci kimliklerindendir. Hiçbir baskı ve zulümden korkmadan savunusuna devam eden bu küçük kız 2014 Nobel Barış Ödülü sahibidir.

Bunları da sevebilirsiniz