Kurultay Partisi CHP

Şimdiye kadar sayısız kurultaylara katıldım. Bu kurultaylarda bazan halay çekilir kol kola omuz omuza birliktelik sergilenir.

Bazı kurultaylarada kılıçlar çekilir havada masalar, sandelyeler, su şişeleri uçar. Tekme tokat kurultay tamamlanır.

Önceleri kurultaylar bazan on gün sürerdi. Kurultayda onlarca komisyon kurulur, ülke sorunları tartışılır, hesap komisyonlarında kılı kırk yaran bir anlayışla hesaplar birer birer irdelenir ve kurultay üyelerinin bilgilerine sunulurdu.

1965 yılından sonra kurultayların tadı kaçmaya başladı.

Çünkü şimdiye kadar parti içinde saygı ve sevginin yerini hizipçilik almaya başladı da ondan.

Artık parti içinde akçeli işler konuşulmaya, partililerin etnik kökenleri bilinçli olarak ön plana çıkarılmaya başlandı.

Nedense hep unutuyoruz veya bize unutturmaya çalışıyorlar. 1960 ‘lı yıllardan beri milletvekilliğini meselek edinmiş, hiç bir şey üretmeyen, üretemeyen politikacılar hep parti içi iktidara sahip olmuşlar.

Hala bu tür politikacılar devamlı olarak partiyi karıştırmaya, kişisel çıkarları için ülke sorunlarından uzaklaşmaya veya seçmenlerini uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.

Bu konu ile geniş bir yazıyı belgeleriyle daha sonra yazacağım. Şimdi gelelim Eylül ayında yapılacak kurultaya.

30 Mart yerel seçimleri sonunda parti içinde hastalıklı bazı düşüncelere sahip olan bir grup, hem seçimlerde açıkça kendi partilerinin adaylarına oy vermemişler, verdirmemişler, hatta kendisini Ulusalcı (!) sanan bazı milletvekilleri daha da ileri giderek kendi partisinin Belediye başkan adayına ahlaksızca iftiralar atmaktan geri kalmamışlar ve Mehmet Ağar, Kenan Evren tandaslı DSP adaylarına çalışmışlar.

30 Mart seçimi sonunda gerek belediye Başkanlığı gerekse Belediye Meclis üyeliği adaylığı için başvurup da aday gösterilmeyenler koro halinde Partinin genel Başkanı Sayın kılıçdaroğlu’na saldırmaya başladılar ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde öç alma duygusu ile hareket etmişler.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin nasıl ve hangi şartlarla yapıldığını bütün dünya gördüğü halde (Yasa tanımamazlık, devletin tüm olanaklarını kullanma, Yüksek Seçim Kurulu başta olmak üzere Yargıtay’ı, Danıştay’ı, Anadolu Ajansı, TRT tüm Vali ve Kaymakamların partizanca tutumları) CHP içindeki hastalıklı yapı ne yazık ki bunları görememiş.

Henüz seçimler başlamadan yani seçimden günlerce önce Basın toplantısı için kendilerini Ulusalcı(!) olarak adlandıranlar TBMM’den seçimden sonrası için gün alıyorlar. Hatta seçimler devam ederken basın açıklaması yapıyorlar.

Ve Kurultay’ın toplanmasını istiyorlar. Genel Başkan da siz bukadar imzayı toplayamazsınız diyerek kurultayı toplantıya çağırıyor. Bu sefer yok baskın kurultay, yok sinema salonunda kurultaymı olurmuş, yok parti üyeleri kurultay salonuna alınmayacaklar mı gibi yalana dolana başvuruyorlar.

Muharrem İnce kurultay delegelerine Pir Sultan Abdal’ın bir deyişini çarpıtarak mesaj atıyor.

Muharrem İnce mesajında şunları yazıyor;

“Önemli olan
«İşte kemend,
işte boynum asarsa,
İşte hançer, işte kellem keserse,
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan”

diyen Pir Sultan’ın deyişini bilmek değil onun gibi her koşulda dik durmaktır.”

Muharrem İnce hem Pir Sultan’a hem delegelere açıkça saygısızlık ediyor.

Pir sultan’ın deyişine gelince:

KADILAR MÜFTÜLER FETVA YAZARSA
İŞTE KEMEND, İŞTE BUYNUM ASARSA
İŞTE HANÇER İŞTE, İŞTE KELLEM KESERSE
DÖNEN DÖNSÜN BEN DÖNMEZEM YOLUMDAN.

Görülüyor ki Pir Sultan bu deyişi Kendisi hakkında idam fermanı veren Hızır Paşa’ya karşı söylemiştir.

Muharrem ince genel Başkanını Hızır Paşa’nı yerine koymaya çalışmakla acaba neyi amaçladı.

Yine milyonlarca TV izleyicisinin ve basını izleyenlerin gözünün içine bakarak Genel Başkana diktatör yakıştırması yapıp, tepkileri görünce sözünden dönerek ben böyle demedim diyor. Hani sen «dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diyordun.

Yine Muharrem İnce katıldığı bir TV programında geçmiş kurultaylara övgü yağdırıyor.

Tarih 3 Temmuz 2004 Ankara dışında Esenboğa yolunun 27. Kilometresine bir köy. Köy içinde bir otel. Sabah gruplar halinde kurultayın toplanılacağı yere vardığımızda ;

kurultay salonunun olduğu yerler dikenli tellerle çevrilmiş ve jandarma süngüsü ile karşılaştık.

Hava çok sıcak çok ortalıkta ağaç filan da yok.

Kurultayı izlemeye gelenler oldukça fazla ama içeriye alınmıyoruz.

Bu arada ileriden Milletvekili Kemal Anadol doğruca jandarmaların olduğu yere geliyor ve ‘ komutanım neden bu çapulcuları dağıtmıyorsunuz’ diye emir vari bir söylemde bulunuyor. İleriden koşarak gelen bir genç Kemal Anadol’un sırtına öyle bir tekme savuruyor ki. Kemal Anadol yerlerde ve hemen kurultayın yapılacağı salona kaçıyor.

Kurultay toplanacak ama Deniz Baykal Kurultay salonuna gelemiyor. Nesrin Baytok elinde cep telefonu ile Baykal’ı yönlendiriyor. Sonunda Baykal TV8 aracında koltukların arasına yatarak kurultay salonuna girebiliyor.

Kurultay da yaşanan olaylar

BİR KURULTAY HİKAYESİ YAZIMDA.

Bunları da sevebilirsiniz