SANATÇI, ÇAĞINI YANSITABİLDİĞİ ÖLÇÜDE SANATÇIDIR. SANATÇI AYKIRIDIR, SANATÇI KURULU DÜZENİN KARŞISINDADIR, SANATÇI DEVRİMCİDİR…
“VİCTOR JARA DUDAKLARINDA ŞARKIYLA ÖLDÜ”.
Şili’de Pinochet`in 11 Eylül 1973 tarihinde yaptığı ABD destekli darbe sonrasında binlerce kişiyle birlikte gözaltına alındı ve Santiago Stadyumunda işkence sonunda öldürüldü.
Eylül 2003 tarihinde öldürülmesinin 30. yıldönümünde öldürüldüğü Estadio Chile stadyumunun ismi Estadio Víctor Jara olarak değiştirildi.
Victor Jara’yı Santiago (Estadio Chile) stadyumuna getirdiler. Gitarı yanındaydı.
Stadyuma girer girmez Unidad Popular (VENCEREMOS) şarkısını çalıp söylemeye başladı.
Stadyumun yönetimi vahşi bir faşist olan Albay Mario Manriquez Bravo’nun elindeydi. Victor Jara’nın VENCEREMOS’U söylemesi ve stadyumdakilerin de buna eşlik etmesi, albayı çok rahatsız etti. Emrinde, en az kendisi kadar faşist ve gaddar iki subayını çağırdı.
Victor Jara’nın gitar çalmasını engellemelerini istedi.
İki subay hızla Jara’nın yanına ulaştılar. Jara’nın etrafı yığınla vatansever tarafından kuşatılmış olduğundan, dipçik darbeleriyle kendilerine yol açıyorlardı. Sonunda Jara’nın yanına ulaşmayı başardılar.
Hiç uyarmadılar, tek kelime bile etmediler. Subaylardan biri gitarı Jara’nın kucağından alıp yere çaldı. Büyük bir uğultu yükseldi. Ardından kolundan tutup Jara’yı yere yatırdılar. Yüzün koyu yatıyordu ünlü müzisyen. Şili’nin bağımsızlık savaşçısı, devrimcisi. Subaylardan biri kollarından birinin üzerine ayağıyla basarak kıpırdamasını engelledi. Diğeri ise tüfeğinin dipçiğiyle Jara’nın parmaklarını kırdı. Defalarca vurdu, yılmadan vurdu, acımadan vurdu… Sonra subay öteki koluna geçti. Dipçik darbesiyle sağ elini paramparça eden diğer subay bu kez sol eline vurmaya başladı. Jara hala mırıltı halinde VENCEREMOS’U söylemeye çalışıyordu.
Kısık bir çığlık şeklinde çıkıyordu sesi, ama söylüyordu. Kalabalık dehşet içindeydi ve susmuştu. Herşeye rağmen şarkısını mırıldanmaya çalışan Victor Jara’ya “sahibinin sesi” olan subaylar çok sinirlenmişlerdi. Kollarına basan subay da tüfeğini kavramış, dipçiğini Jara’ya doğrultmuştu. Jara hafifçe katillerine doğru döndü. Burnu kırılmıştı. Acı ile, ama hala VENCEREMOS’U mırıldanmaya çalışarak yeniden yüzün koyu yere uzandı. Artık kafasını kaldıracak hali kalmamıştı.
Subaylardan biri tüfeğini bir sopa gibi namlusundan tutarak, tüm gücüyle Jara’nın kafasına vurdu. Ses kesilmişti. Kalabalık da donakalmıştı. Saniyeler sonra, diğer subay da tüm gücüyle Jara’nın kıpırtısız başına vurdu. Artık Jara kıpırdamıyordu. Subaylar defalarca vurdular. Jara’nın
başı paramparça olmuş, beyninden fırlayan kanlı küçük parçalar etrafa yayılmıştı. Kalabalıktan birkaç kişi kusmaya başladı. Victor Jara ölmüştü… İyi de, kimdi bu yürekli adam.
Faşistlerin tam ortasında özgürlük şarkıları söyleme cesareti gösteren ve son nefesine kadar da söylemeyi sürdüren? Öylesine bir nefret vardı ki subaylarda, Albay Bravo ne olur ne olmaz diye herhalde, Jara’nın kırık ellerini bileklerinden kestirip stadyumda herkesin görebileceği bir yere astırdı.
Hep birlikte VENCEREMOS şarkısını söylemeye ne dersiniz.