Ezilen Uluslar, Bir Gün Ezenleri Yok Edeceklerdir

Yıl 1971 Adana Askeri Ceza evindeyiz. Sıkıyönetim komutanı Filistin Davası ile tutuklanan bizleri komutanlıkta sıraya dizdirerek neden tutuklandığımızı soruyor.

Her birimiz kendimizce bir şeyler söylüyoruz. Arkadaşlarımızda biri; Niçin EL FETİH ÖRGÜTÜNE gittiğini şöyle açıklıyordu.

Bizler Mustafa Kemal’in gençleriyiz’. Mustafa Kemal « bağımsızlıklarını kazanmış uluslar, bağımsızlık savaşı veren uluslara yardım etmezse kendi bağımsızlıklarını inkar etmiş sayılırlar. Ve «EZİLEN ULUSLAR, BİR GÜN EZENLERİ YOK EDECEKLERDİR” der.

İşte bende bu nedenle Filistin’in bağımsızlığı için savaşmaya gittim.’

Komutan bir an durdu. ‘İşte Türk Genci budur’ diyerek arkadaşımızın hemen salıverilmesini emretti. Ama aynı suçtan tutuklanan arkadaşlar yeniden cezaevine yollandık.

Filistin’in işgal altındaki topraklarının kurtarılması için, Türkiye’den ilk defa 1969 yılında arkadaşlarımızdan Abdulkadir Yaşargün ve Mustafa Çelik El Fetih Asifa Fedaisi olarak savaşmaya başlarlar. Bu savaş sırasında Mustafa Çelik Şehit olur.

Bu arada daha sonraları birçok devrimci arkadaşlarımız Filistin Topraklarının işgalden kurtarılması için El Fetih’e giderler. Bunlar arasında Deniz Gezmiş, Zihni Çetiner ve birçok arkadaş vardır.

Abdulkadir bir yıl savaştıktan sonra Türkiye’ye döner.

Ankara’da SBF ve ODTÜ de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan Özüdoğru ve daha bir çok arkadaşla konuşarak yeniden Eğitim ve savaşmak için içlerinde Hüseyin İnan, Tusuf Aslan, Alpaslan Özüdoğru, Mustafa Yalçıner, Halil Çelimli, Celal Özcan´ın da bulunduğu on üç arkadaşla birlikte El Fetih örgütüne katılırlar ve savaşırlar.

El Fetih Örgütünün amacı; Filistin Topraklarını İşgalden kurtarmak ve bir Filistin Devleti kurmak. Bunun için dünyanın birçok ülkesinden devrimciler Filistinde savaşmışlar ve şehit vermişlerdir. Türkiye’den gidenler arasında da birçok şehit vardır.

El Fetih. Filistin örgütleri içinde en güçlü olanı. Geniş halk kitlelerinin desteklediği bir örgüt. Diğer Filistin örgütlerine gıda, silah- cephane v.b gibi yardımlar yapar. Bu örgütlerin varlığını sürdürmesini ister.Havatme ile Habbaş, Hiristiyanların,- Arap Cephes,i Irak Baas Partisinin,- El Saika Süriyr Baas Partisinin örgütleridir.

Filistin’de M.Ö. 8. ve 6. Yüz yıllarda başlayan kanlı boğuşma, acımasızca günümüze kadar gelmiş ve devam etmektedir.

Babilliler tarafından topraklarından koparılarak Mezepotamya’ya götürülen Ben-i İbrahim çocukları köle yapılıp, oralarda inşaat ve tarım işçileri olarak çalıştırıldılar. Üç bin yıl süren bu sürgün, 1.ci Dünya Savaşı sonrasında yeniden atalarının topraklarına dönüşleri ile son buldu. Bu kez yokluk ve sürgün sırası aynı ırkın diğer bir parçası olan Müslümanlara gelmişti. Kendi çektikleri acıları unutan Yahudiler, bu kez kan ve ateş zulmü altında Filistin Halkına acı çektirmeye başladılar.

Karşılıklı olarak çekilen acılardan ders almayan akraba olan bu iki kavim, ne yazıktır ki, tüm bunları da din maskesi altında Allah yolunda yaptıklarını ileri sürüyorlar.

1980 li yıllara kadar devrimci bir karakter taşıyan Filistin direnişi, o yıllardan sonra ABD ve İsrail’in de desteği ile başka boyutlara yöneldi. BOP (Büyük Orta Doğu Projesi) nin ilk aşaması olarak ; FKÖ’yü (Filistin Kurtuluş Örgütü) bölmek ve birbirine kırdırmak için, Radikal İslami bir Örgüt olan HAMAS’ı kurdurttular.

İşte bu yaşadığımız süreç artık ulusal kurtuluş süreci olmaktan çıkıp, tümüyle bir din savaşı görüntüsüne büründü.
11 Eylülde İkiz Kulelerin vuruluşu ABD’nin eline büyük bir koz verdi..

ABD’ye göre Radikal İslam yeryüzünden silinmeli, nerede görülürse derhal yok edilmeliydi… Artık karşılarında Filistin Örgütü yerine Radikal bir İslam örgütü olan HAMAS vardı.

FKÖ’nün lideri Yaser ARAFAT’ın başlattığı barış, Hamas tarafından reddedilerek uzlaşma ve anlaşma yerine yeniden savaşa dönüştürüldü.

Ölülerini gömecek toprakları olmayan, sahipsiz, aç ve susuz, yaşama tutunan Filistin için tek yol, barış sürecini yeniden başlatmaktır.

Akraba olan Yahudi ve Müslümanların bir arada yaşaması için, Hitler’in yaptıklarını yapmak, ölümü yeniden yaşamak, o topraklara barış değil, kin ve düşmanlık ekmektedir. Üç bin yıllık kin ve garez bitmeli, dünün mağdurları, bugünün hükümdarı olmaktan vazgeçmelidirler.

İsrail’in bu kural tanımaz saldırganlığı sadece Filistin’de değil dünyanın her tarafında nefretle kınanırken, Venazüella İsaril Büyük Elçisini sınır dışı ederken, Şili İsrail’le bütün ticari ilişkilerini keserken, Tayyip Erdoğan boynunda hala İsrail’in üstün cesaret madalyasını taşımaktadır.

Evet Gazze’de yüzlerce çocuk, kadın, yaşlı katledilirken, yurdun her yöresinde insanlar sokağa dökülürken. AKP’nin cumhurbaşkanı adayı bu insanlık dışı saldırıyı kendi lehine nasıl çevireceğinin hesabını yapmaktadır.

IŞİD’e terör örgütü diyemeyen Kuruluş aşamasından bugüne kadar İsrail’in büyük desteklerini gören bugünkü AKP iktidarının sorumluluğunu da unutmamak gerekir.

Geriye bir tek yol kalıyor.

BARIŞ… BARIŞ…BARIŞ

Bunları da sevebilirsiniz