Futbol, Portekiz’de Salazar döneminin üç afyonundan birisi olarak da bilinir. Belki de bu nedenle futbola uzun yıllar önyargıyla yaklaşmış olabilirim. Avrupa’da ve ülkemizde tırmanan holiganizmin yanı sıra özellikle Avrupa’da her geçen gün sorun olmaya yüz tutan ırkçı yaklaşımlar hiç de haksız olmadığımı düşündüren gerçekler. Özellikle, futbolun bahis yoluyla kumarın bir unsuruna dönüştürülmüş olması da bir başka olumsuzluk oldu son yıllarda.
Bütün bunlara karşılık geçen yılki halk ayaklanmasından bu yana özellikle de futbol yandaşlığı üzerine yeni bir sayfa açmak kaçınılmaz oldu. Gezi direnişi sıcaklığının yaşandığı günlerde İzmir’de Karşıyaka ve Göztepe başta olmak üzere tüm yandaşların kol kola girdiğini, omuz omuza verdiğini gözlerimle görmemiş olsam inanmazdım. Çok uzak olmayan geçmişte değil sarmaş dolaş olmak yolda karşılaşsalar biri birlerini boğazlama noktasında olanlar ortak paydada buluşabilmiştir. Şaşırtan ama bir o kadar da sevindiren bir gelişmedir.
Pek çok taraftar grubunun dirençli, direngen ve dayanışmacı duruşu pek çoğumuzun takım yandaşlığını bir yana bırakmasına yetmiştir. Üç büyük kulübün yandaşlarının ortak paydada buluşabilmiş olması not edilmeye değer ve son derece olumlu bir gelişmedir.
Bu süreçte Fenerbahçe yandaşlarının ortaya koyduğu tutum da söz edilmeyi fazlasıyla hak etmektedir. Fenerbahçe’nin yakın geçmişte yargı düzleminde başından geçenlerin ve buna bağlı olarak kulüp yönetiminin de istekli ve kararlı tutumu sarı-lacivertli çıkışın biraz daha iz bırakıcı türden oluşunu ve süreklilik gösterişini açıklayabilir.
Sarı-lacivertli başkaldırının bir diğer önemli özelliği eylemliliği ülke ölçeğinde de yaygınlaştırabilme yeteneği göstermiş olmasıdır. Kadıköy’de ortaya konulan kitlesel eylem sel olup yatağından taşmış ve 23 Mart’ta Anıtkabir’e ulaşmıştır. Bu yanıyla Fenerbahçe yandaşlarının ortaya koyduğu eylemlilik Çarşı grubununkini de aşmış görünümdedir.
Gezi sürecinde kendisini gösteren ve lümpen takım yandaşlığını geçmişte bırakarak futbol kardeşliği üzerinden muhalefet örgüsü yaratan eylemliliğin saman alevi gibi sönüp gitmemiş olması sevindiricidir.
Bu arada Fethiyespor’u unutarak değerbilmezlik etmek istemem. Kendisi küçük eylemi ve etkisi büyük bu ilçe takımımız «Atatürk’te Birleşme!” yolunda dev bir ilk adım atarak katılmış oldu futbol kardeşliği imecesine.
Geçmişte, şiddet unsurlarının da yer bulduğu rekabetin günümüzde ortaklaşa bir karşı duruş ve dayanışma oluşturma eğilimi içinde olması çok değerli bir gelişmedir.
Fenerbahçelilerin 23 Mart’ta gerçekleştirdiği Anıtkabir ziyareti hemen her takımdan ve kesimden yandaşların katılımıyla öngörülerimizi doğrulayan bir gelişme olarak tarihteki yerini almıştır.
Yakın geçmişin ayrıştırıcı unsuru olan futbolun günümüzde birleştirici bir güce dönüşmüş olması sevindiricidir. Başta futbol olmak üzere tüm sporlarda yandaşların böl-yönetçi anlayışın nesneleri olmaktan çıkıp olumlu öznelere dönüşmüş olmaları övgüye değerdir. Böylelikle başta futbol olmak üzere sporun ve sportif yandaşlığın kendisini afyon olmaktan kurtarması umut verici bir gelişmedir.
Futbol kardeşliğinin hem topluma hem de bu toplumun önderi gibi görünenlere verdiği bir ders daha var!
Son Anıtkabir eylemiyle bir araya gelen yüz binler kısır muhalefet anlayışının nasıl aşılabileceği konusunda da bir işaret fişeği ateşlemiş oldular.
Geçmişin izlerini silip futbol kardeşliği sergilemeye başlayan yandaşların hepimize verdiği dersi özetlemek gerekirse Fenerbahçe’nin Anıt Kabir ziyareti nerede ve nasıl bir araya gelineceğini tüm açıklığı ile ortaya koymuştur diyebiliriz.
İnsanımızın bu dersi almış olduğu bir araya gelen her renkten, her takımdan unsurun varlığıyla kolaylıkla doğrulanabilir.
Yaşasın futbol kardeşliği!