“Uygarlık öyle bir ateştir ki, ona kayıtsız kalanı yakar geçer!”
Mustafa Kemal Atatürk
Web 5.0
Eğitim 5.0
Endüstri 4.0
Toplum 5.0 (Süper Akıllı Toplum)
Öngününde olduğumuz, hatta adım atmaya başladığımız bilişim çağını çağrıştıran başlıklar.
Çok daha fazlası eklenebilir bunlara.
Uzak olmayan gelecekte nesnelerin de bağlantılı olduğu düşüncelerin internetiyle tanışacağız.
Sanayi devrimiyle birlikte insanların yaptığı işleri makinelerin yapmaya başlaması işsizlikle tanıştırmıştı insanlığı. Hatta, buna bağlı olarak “makine kırıcılık” (Luddizm) akımı göstermişti kendini.
Cep telefonları ilk çıktığında bu yenilikten uzak durmak için çabalayan sayısız insan vardı. Elbette direnilemedi bu yeniliğe.
Bu kez akıllı telefondan uzak durmayı deneyenler çıktı.
Buhar enerjisiyle başlayan, elektrik ve nükleerle süren endüstri devrimi bilişime evriliyor.
Benzer şekilde bilişim pek çok işi geçmişte bırakacak önümüzdeki dönemde.
Girmekte olduğumuz çağın yüce değeri bilgi olacak!
Bilgiye sahip olan ortamda baskın olacak. Bu da egemenlik anlamına gelecek.
Alvin Toeffler’in şu sözü de bilinesi : “Geleceğin cahilleri okuma yazma bilmeyenler değil, bilgiye nasıl erişileceğini bilmeyenler olacaktır”.
İnsanı diğer hayvanlardan ayıran önemli ayrıntı akıl sahibi olması. Aklını kullanarak zararlı gelişmelere yol açsa da insanın bu özelliği benzersiz ve seçeneksiz.
İnsanın doğasında var olan aklın bir başka özelliği işlenmesi ve geliştirilmesi gereği. Başka deyişle, bu cevherin devinime geçirilmesi gerekiyor.
Eğitim-öğretim bu gerekliliğin olmazsa olmazı.
Türkiye, eğitimde ve öğretimde her geçen gün zincire eklenen dinselleştirme halkalarıyla tanışıyor.
İmam atamalarına okullarda namaz düzenlemeleri eklendi.
Tam da bunlar yaşanırken PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) araştırma sonuçları açıklandı. OECD ülkeleri arasında Türk öğrencilerin matematik, fen ve okuma-anlama becerisindeki baş aşağı gidişinin sürdüğü anlaşılıyor. Algılamasını bilen için bu sonuçlar suratımızda patlayan yumruğa eşdeğerdir.
Her öğrencinin eline bir bilgisayar ya da tablet tutuşturmakla çağın gereğinin yerine getirildiğini sanan sığ düşünceli yönetimler PISA sonuçları konusunda birşeyler söylemeyi onlara pay çıkartan veriler olmadığı için elbette yeğlemeyeceklerdir. Yönetenlere soru sormanın deveye hendek atlatmaya eşdeğer zorluğa denk düştüğü günümüzde bu soruya yanıt almak pek de olası görünmüyor.
Kendimi bildim bileli Türkiye için “gelişmekte olan ülke” nitelemesi yapılır. Yarım yüzyılı aşkın süredir gerimizdeki ülkelerin ardında kaldığımıza göre bu sıfatımız geçerliliğini sürdürüyor. Türkiye’yi bundan böyle “gelişmemeye kararlı” ülke olarak nitelemek yanlış olmayacaktır.
Yaşamımız boyunca çevremizde kendisini gösteren veri yığınını eğitim-öğretim olmadan nasıl olur da kullanılabilir bilgiye dönüştürebiliriz.?
Bir adım öteye geçip bilgiden bilgelik çıkarmayı deneyebilecek miyiz?
Sayamayacağımız kadar çok kırılma noktasıyla karşı karşıya kaldığımız şu günlerde sıra bu yaşamsal soruna gelecek mi?
Süper Akıllı Toplum olmaya karar verebilecek miyiz, yoksa karın tokluğunu başarı ölçütü saymayı sürdürecek miyiz?
Bir kez daha treni kaçırıp aklı olduğunu akıl edemeyen etse bile kullanamayan toplumların başına geleni yaşayacak mıyız?
Hemen her yıl rekorlar kıran Türk dışsatımının kalkınmamıza yetmediği gerçeği üzerine düşünebilecek miyiz?
Her bir kilogramlık dışsatımımızın 2 USD ettiği acı gerçeğini görebilecek miyiz? Bilginin kütle olarak ağırlığının olmadığını ama en değerli dışsatım ürünü olduğunu anlamayı başaracak mıyız?
Dünyayla birlikte Türkiye bir yol ayrımındadır.
Bilişimin karşı konulmaz gücüne uygun bir eğitim-öğretim anlayışıyla mı yürüyeceğiz?
Bilgiyi üretmek ve ondan bilgelik çıkartmak yerine bilgelik ürünlerinin kullanıcısı olmanın rahatlığı bize yetecek mi?
Başka deyişle, bir toplumu yücelten çağdaş eğitim-öğretim anlayışlarını göz ardı edip karanlığa yürüyüşümüzü sürdürecek miyiz?
Üzerinde düşünmeye değer sorular!