Sona Yaklaşırken

Demokrasi ve özgürlükler adına yola çıkan AKP çıkarıp değiştirdiğim dediği gömleği yeniden giymiş bulunmaktadır. I. Dünya Savaşı sonrası Versay Anlaşması ile horlanan Alman Halkı ezilmişlikten kurtulmanın yolunu Hitler’in yalanlarla süslenmiş faşist ideolojisine teslim olmakta bulmuştur. Cermen İmparatorluğu’nun geçmişi Almanları etnik üstünlük düşüncesine sürüklemiş, giderek felaketin içine atmıştır.

Bugün AKP etnik faşizm yerine, teokratik faşizmin sarmalına girmiş bulunmaktadır. Demokratik yaşamın özgürlük ve örgütlenme haklarından yararlanarak kendi karanlık oluşumlarının gerçekleşmesini sağlamış bulunmaktadır. Yalan ve dolanla sağladıkları on yıllık iktidar gücü, AKP’nin yönetim kadrosunu korku çemberine almıştır. Faşist diktatörlüğün temel özelliği hesap vermekten korkmaktır. İktidar bugün, korktukça şaşırmakta, şaşırdıkça ne yaptığını bilemez hale gelmektedir.

Korku düşüncenin düşmanıdır. Korkan insan düşünemez, devamlı korkudan kurtulmak için çareler üretmeye uğraşır, uğraştıkça da bataklığa sürüklenir. On yıl boyunca insanları aldatarak sağlamlaştırdıkları iktidarlarında yaptıkları hukuksuzluklar, yolsuzluklar rüyalarının korkusu olmuştur. Bu korku gün geldiğinde edindikleri haksız mal varlıklarının ve yaptıkları vurgunların hesabının sorulacak olmasından kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar ürettikleri siyaset ezilmişlikleri üzerineydi. Oysa, Cumhuriyet’in kuruluşundan iktidar oldukları güne kadar devletin koltukları altında himaye edilerek korunmuş, buna karşın devamlı devletle çatışır görünmüşlerdir. Bir de buna devletin her dönem solu ezip sindirerek rejime karşı bir güç oluşturması eklenince, AKP iktidarı kolay yoldan elde etmiştir. Cumhuriyete ihanetlerini çıkardıkları kirli gömleğin içinde saklayarak, askerinden polisine, Yüksek Mahkeme’den en küçük adli makamlarına, eğitimden sporuna kadar devletin her kesimini ele geçirerek despotik yönetimlerini gerçekleştirmiş bulunmaktadırlar. Bu dizginsiz ve frensiz güç toplumun ortak maddi kazanımlarını yandaşlarına peşkeş çekip ekonomik yapıya da hakim olmuştur. Bu ekonomik yandaş avantacı guruba hukuk dışı yollarla yazılı ve görsel basını vererek halkın bilgi sahibi olmasını engellemektedir. Korku bir yönetimi kuşatırsa saldırganlığın önü alınamaz.

Oysa, gücün kaynağı bilgidir. Bu kaynak hurafelerden arınmadıkça insan aklının çalışmasına ve yeniliklerle buluşulmasına sürekli engel olur. Bağnaz, irdelenemez, tarihin derinliklerinde kalmış fikir ve uygulamalarla ilerlenemez ve ülkede bir gelişme sağlanamaz. İşte bu nedenledir ki, AKP on yıllık iktidarında teknolojik bir üretim kaynağı yaratamamıştır. Üstelik, seksen yılda yapılan ne kadar üretim kaynağı fabrika varsa, yerli yabancı para babalarına satılarak bütçe dengelenmeye çalışılmıştır. Bunların yetmediği yerde halkın zorunlu gereksinimlerine zam üstüne zam yapılarak toplum yoksullaştırılmış, üretmeyen ekonomi işsizliğin artmasına, giderek iktidarın sadakasına muhtaç duruma getirilmiştir. Yoksulluk ve işsizlik faşizmin bataklığını ve burada oluşacak lümpen yapılanma faşist iktidarın kaynağını teşkil etmektedir.

İktidarın topluma karşı ihaneti sadece iç sorunlarla sınırlı kalmamıştır. Kendi teokratik dini inançları ile bağdaşan komşu ülkelerin rejimlerine silahlı örgütlerin savaş açmasını körüklemiş, komşularla sıfır sorun deyip, düşman olmayan komşu bırakmamıştır. Emperyalizmle işbirliği iliklerine kadar işlediğinden küresel sermayenin değirmenine bazen kovalarla bazen de tankerle su taşımayı görev olarak kabullenmişlerdir.

İşlediği ihanet ve günahlar iktidarın beyin hücrelerini kuşatmıştır. Bu kuşatma geleceğin korkularını da içinde gizlemektedir. Gizlilik kendilerini içten içe kemiriyor. Cehalet ve bağnazlık geleceği görmelerine engel oluyor. Her kesimden geçmişin hesabını sormaları, hesap sorma geleneğinin önünün açılmasına sebep olmuştur. Bu sorgulama korkularının temelini oluşturmaktadır. İç siyasette görmezden geldikleri demokratik hak ve özgürlükler, dış siyasete gelince aklın ve mantığın alamayacağı kadar hak ve özgürlük yanlısı oluyorlar. Çünkü bunlar ülkede huzur ve insanca bir yaşam yerine, dini temellere dayalı bir oluşum peşindedirler. İktidar gücü ile rafa kaldırdıkları Anayasa’yı değiştirerek, iktidarları sonrası yargılanma korkusundan kurtulmak istemektedirler.

AKP’nin korkuları, özellikle Başbakan’ınkiler, kendilerini saldırgan yapmaktadır. Faşizmin temel özelliklerinden biri de saldırganlık ve toplumu ayrıştırmaktır. Nitekim Hitler de Alman toplumunu önce dinsel olarak, daha sonra da siyasal olarak ayrıştırdı. Ama sonu hem kendilerinin, hem de Alman halkının her şeyleriyle yerle yeksan olmalarına neden oldu. Allah’a sığınarak toplumsal gelişimin sağlandığı görülmemiştir. Bunu anlamak için bugün dünyada katledilen insanların inançlarına bakmak yeter. Afganistan’dan Pakistan’a, Irak’tan Libya’ya ve Suriye’den Mısır’a kadar insanlar birbirlerini öldürmekte ve Allah adına savaşmaktadırlar. Başbakanımız Erdoğan da bu ülke yöneticilerinden kime dostum dediyse, ölüm O dostun kapısını yakın bir gelecekte çalmıştır ve çalmaya devam etmektedir.

Yolun sonu görünüyor. Bu sonda özgür ve onurlu bir ülke oluşturmak isteyen iktidar karşıtları, kendi iç kavgaları yerine, zaman yitirmeden birlik ve dayanışma temelinde anlaşarak iktidarın yok olma korkularını artırmalıdır. Korku onlara iktidar erkini zehir ederken, yaşamlarını da korkunun karanlık dehlizlerine sürükleyecektir. Faşizm korku üzerine inşa edilse de, korku içinde boğularak tarihten silinip yok olacaktır.

Bunları da sevebilirsiniz