İyi Bakın!..

Doğal varlıklarımız yoğun saldırı altında.
İnsanlık için, doğa için direnmek zorundayız.
Hafta sonu, ender doğal alanlarımızdan Karaburun’da, yarımadanın talanına karşı direniş vardı. Köylerin dibine kadar sokulan rüzgâr santrallarına, taş ocaklarına, sürekli büyüyen, denizlerimizi kirleten balık çiftliklerine, doğayı bozan diğer yatırımlara karşı yürüdük.
Yaylaköy, Salman, Karareis ziyaretlerinin ardından ilçe merkezindeki buluşmada yağmaya karşı direndi insanlar.
Tepkilerini gösterdi.
RES’lere karşı olmadıklarını, ancak plansız, yağmaya varan, halkın değil sermayenin çıkarlarını gözetenlere «dur” dendi.
«Karaburun’a iyi bak” diye seslenildi.
Çünkü…
«Yarımada, Doğu Akdeniz Havzası’nın en bozulmamış bölgesi.
Doğal ve kültürel değerleriyle, nadir bitki ve hayvan varlığıyla korunması gereken bir dünya mirası.
Aralarında Akdeniz Foku, Ada Martısı, Kızıl Şahin, Ada Doğanı ve Küçük Kerkenez, Deniz Çayırları gibi küresel ölçekte koruma altında olan türlerin de bulunduğu nadir bitki ve hayvan varlığıyla çok zengin bir biyoçeşitliliğe ve ekosisteme sahip.
Hurma zeytini, nergisi, sümbülü, enginarı, erkenci mandalinası, kara keçileri ve peyniri, değerli balık ve diğer deniz ürünleriyle doğal ürün markası.
Doğayla barışık turizm olanakları, kırsal kalkınma potansiyeliyle nadir bir bölge.
Yarımadada, doğayı ve yöre insanının varlığını tehdit eden yatırımlara verilen izinlerle, doğaya ve insana hoyrat uygulamalarla akıl tutulması yaşanıyor!
Karaburun Yarımadası´nda dünya varlıkları yok ediliyor!
Bıçak sırtındayız. Yarımada, ya doğal değerleri ve bununla birebir örtüşen kalkınma potansiyeliyle, bütüncül bir yaklaşımla korunacak, ya da insan ve doğa yaşamında sözü dahi edilemeyecek ölçüde kısa vadeli yatırımlara feda edilecek.
Her şeyden önce yaşama hakkı geliyor.
Bundan ötürü korunması, sadece Karaburunluların değil, Türkiye ve dünyanın sorumluluğudur…”

Doğal varlıklarımız yoğun saldırı altında.

İnsanlık için, doğa için direnmek zorundayız.

Hafta sonu, ender doğal alanlarımızdan Karaburun’da, yarımadanın talanına karşı direniş vardı. Köylerin dibine kadar sokulan rüzgâr santrallarına, taş ocaklarına, sürekli büyüyen, denizlerimizi kirleten balık çiftliklerine, doğayı bozan diğer yatırımlara karşı yürüdük.

Yaylaköy, Salman, Karareis ziyaretlerinin ardından ilçe merkezindeki buluşmada yağmaya karşı direndi insanlar.

Tepkilerini gösterdi.

RES’lere karşı olmadıklarını, ancak plansız, yağmaya varan, halkın değil sermayenin çıkarlarını gözetenlere «dur” dendi.

«Karaburun’a iyi bak” diye seslenildi.

Çünkü…

«Yarımada, Doğu Akdeniz Havzası’nın en bozulmamış bölgesi.

Doğal ve kültürel değerleriyle, nadir bitki ve hayvan varlığıyla korunması gereken bir dünya mirası.

Aralarında Akdeniz Foku, Ada Martısı, Kızıl Şahin, Ada Doğanı ve Küçük Kerkenez, Deniz Çayırları gibi küresel ölçekte koruma altında olan türlerin de bulunduğu nadir bitki ve hayvan varlığıyla çok zengin bir biyoçeşitliliğe ve ekosisteme sahip.

Hurma zeytini, nergisi, sümbülü, enginarı, erkenci mandalinası, kara keçileri ve peyniri, değerli balık ve diğer deniz ürünleriyle doğal ürün markası.

Doğayla barışık turizm olanakları, kırsal kalkınma potansiyeliyle nadir bir bölge.

Yarımadada, doğayı ve yöre insanının varlığını tehdit eden yatırımlara verilen izinlerle, doğaya ve insana hoyrat uygulamalarla akıl tutulması yaşanıyor!

Karaburun Yarımadası´nda dünya varlıkları yok ediliyor!

Bıçak sırtındayız. Yarımada, ya doğal değerleri ve bununla birebir örtüşen kalkınma potansiyeliyle, bütüncül bir yaklaşımla korunacak, ya da insan ve doğa yaşamında sözü dahi edilemeyecek ölçüde kısa vadeli yatırımlara feda edilecek.

Her şeyden önce yaşama hakkı geliyor.

Bundan ötürü korunması, sadece Karaburunluların değil, Türkiye ve dünyanın sorumluluğudur…”

Bunları da sevebilirsiniz