Yıldız: Afrika´nın davetli misafiri: Çin

21. yüzyılda kaynayacak olan Afrika kazanından yer tutma stratejisini uygulamaya koyan küresel güçler, Afrika´ya yatırımlarını sürdürüyor. Bölgeye olan ortak ilginin ve farklı amaçların nedenleri hakkında sorularımızı yanıtlayan Su ve Enerji Politikaları Uzmanı Dursun YILDIZ, Afrika kıtasının ekonomik gelişme bölümünü Çin´in; demokraside ilerleme bölümünü ise ABD´nin üstlendiğini belirtti. Yıldız, petrol ihtiyacı hızla artan Çin´in, ABD´nin yarattığı boşluğu değerlendireceğini belirtirken, Afrika´da ekonomik gelişme eğilimi ile kıtanın istikrar ve güvenliğinin ne kadar birlikte gidebileceğini izlemek gerektiğinin altını çizdi.

«Çin’in ilgisi ekonomik ve hegemonik yayılmaya yönelik”

Son dönemde Afrika neden birçok ülkenin ilgi odağı oldu?

Afrika, hem maden ve hidrokarbon kaynakları hem de artan nüfus ve yoksulluk nedeniyle stratejik ve ekonomik ilginin de arttığı bir bölge. 20. yüzyılın sonlarından başlayarak Afrika, Batı´nın daha fazla ilgi alanı içine girdi. Bu ilginin ülkelere göre değişen nedenleri vardı. Afrika´nın doğal kaynakları ve yağmurla beslenen çok geniş tarım toprakları, bazı gelişmiş ülkelerin, kendi gıda güvenliğini sağlamak açısından ilgisini çekti.

Bölge, birçok ülkeyi farklı amaçlara yöneltti. Çin’in bölgeye ilgisi ekonomik ve hegemonik yayılma amacı taşırken; ABD ise bu kara kıtada daha çok güvenlik dengesinin bozulmaması ve Çin´in gelişen etki alanı ile ilgili, AB ise özellikle Kuzey Afrika ülkelerindeki istikrarsızlıktan etkilenmemek ve bu kıtadan hammadde akışının kesintiye uğramaması için stratejik ve ekonomik açıdan kıtaya olan ilgisini arttırdı.

«Çin, Uganda´da ön ödemesiz yatırım yapıyor”

Bu küresel güçler içinden, Afrika neden Çin ´i davet etti?

Afrika ülkelerinden Uganda´nın altyapı yatırımları için Çin´i davet etmesinin en önemli nedeni ise ödemeyi gelecekteki petrol gelirlerinden yapacak olması. Çin bu ticari ilişkiyi kabul ediyor ancak Batılı şirketler ön ödeme olmadan ülkeye gelmiyor.

Dünyanın en yoksul ülkelerinden olan Uganda için petrol bir kurtuluş olabilir mi?

Uganda´da 2006 yılında petrol bulundu. Bu enerji kaynağı ülkeyi biraz umutlandırdı. Uganda hükümeti, ülkenin elektrik üretimi ve ulaşım altyapısını geliştirmek istiyor. Uganda’nın gelişme stratejisinde hedef olarak 2016 yılından önce orta gelir seviyesi ülkeleri arasına girebilmek yer alıyor.

«Uganda´nın hedefi, orta gelirli ülke olmak”

Başbakan Amama Mbabazi geçtiğimiz günlerde, “yeterli kaynağımız olmadığı için bu ihtiyaçlarımızdan birini yapmaya konsantre oluyoruz. Çin bunlardan birine kredi verecek” açıklamasını yaptı. Başbakanlık ofisinden David Kyetume Kasanga´nın yaptığı açıklamada “Çin´in devlet destekli firmalarının ön ödeme talep etmeden ülkesinde yatırım yapmayı ve ödemenin daha sonra yapılmasını kabul ettiği” yer aldı.

«Çin, kredi musluklarını açtı”

Çin´in bu Afrika atağını nasıl yorumluyorsunuz?

Çin ve Afrika arasındaki ticaret hacmi 2000´lerde 10.6 milyar dolarken 2011´de 160 milyar dolara çıktı. 2001´de Afrika Çin´e 93 milyar dolarlık ihracat yapmış. Aynı yıl Çin´den ithalatı ise 73 milyar dolar. Dış ticarette denge 2011´de Afrika lehine dönmüş. Çin´in Afrika kıtasında 20 milyar dolarlık yatırımı var. Çin bu kıtadaki dünyanın sekizinci büyük bakır üreticisi Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden, Doğu Afrika´daki ikinci büyük doğal gaz rezervine sahip Tanzanya´ya kadar uzanan ülkelere kredi musluklarını açmış durumda.

1998 yılından 2006 yılına kadar Afrika´nın ihracatı ABD´ye % 402 artış gösterirken; bu kıtanın Çin´e yaptığı ihracat ise % 2126 oranında artmış. Afrika’nın AB´ye olan ihracatı ise %139 artış göstermiş. Bu da Afrika´nın Çin ile olan ilişkilerindeki artış açısından önemli bir gösterge olarak kabul ediliyor.

«Petrol ve doğal gaz yatırımları ilk sırada”

Çin, Afrika´nın ne kadarını kapsayan bir yatırımda bulunuyor? Hangi sektörlere ağırlık veriyor?

Bu güne kadar Çin, Afrika´nın elli dört ülkesinin otuz dokuzunda yatırım yapmış. Çin´in Afrika ülkelerindeki yatırımları birçok sektörü kapsıyor. Bunların arasında petrol ve doğal gaz sektörü birinci sırada yer alıyor. Bunu demiryolları yatırımları takip ediyor. Üçüncü sırada ise çeşitli madenler üzerine yapılan yatırımlar var. Daha sonra da hidro-enerji üretimi için baraj yatırımları geliyor.

«Çin´in bölgedeki yatırımları artacak”

Çin önümüzdeki dönemlerde Afrika´ya yatırımlarını sürdürmeyi düşünüyor mu?

Elbette. Çin´in bölgedeki yatırımları artarak devam edecek. Çin ve Fransa petrol firmaları Uganda´nın 3.5 milyar varillik petrol rezervini geliştirmek için kolları sıvadı. Üretimin öncelikle iç tüketim için gelecek yıl başlayabileceği ve daha sonra 2017 ´ye kadar çok büyük miktarda artacağı açıklandı.

Uganda Başbakanı´nın açıklaması Çin´in Uganda´daki birçok altyapı projesini alacağı şeklinde yorumlanıyor. Bu kapsamda öncelikle dört hidroelektrik enerji tesisi ve yirmi bir yol projesi gerçekleştirilecek.

«Bölgede çıkarlar çakışıyor”

Çin´in Afrika´ya olan bu ilgisi ve yaptığı büyük yatırımlar, kıtayla ilgilenen diğer devletlerin politikalarına nasıl yansır?

Çin´in yatırımlarından sonra Afrika´ya politik ilgi daha da artmaya başladı. Bu da bölgeden çıkarı olan ülkeleri karşı karşıya getirdi. Geçen ay Tokyo´da düzenlenen Afrika´nın Gelişmesi Uluslararası Konferansı´nda, Japon Başbakanı Shinzo Abe beş yıl içinde Afrika´ya 32 milyar dolarlık devlet ve özel sektör desteği taahhüt etti.

«ABD Afrika politikasında ’demokrasi´ye vurgu yapıyor”

Çin, Afrika kıtasıyla ekonomik olarak çok ileri ilişkiler kurarken; ABD bu duruma seyirci mi kalacak? Yoksa bölge için kesenin ağzını açacak mı?

ABD´nin Afrika´ya ilgisi Çin´den daha farklı. Washington’nun Afrika politikası, daha çok güvenlikte iş birliği ve demokratik yönetime geçiş çağrısı olarak öne çıkmaktadır. Başkan Obama’nın geçen yıl Haziran’da açıkladığı yeni Afrika stratejisi ve aynı yıl eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Afrika ziyareti bunu ortaya koymuştu. Clinton´ın geçen yıl Temmuz’da başlayan 11 günlük Afrika turu Senegal, Kenya, Uganda, Güney Afrika, Gana, Malavi, Nijerya, Güney Sudan ve Benin´i kapsamıştı.

ABD geçen yıl Sahraaltı Afrikası’na yönelik stratejisinde kıtanın kalkınmasının yanı sıra güvenlik ve istikrarın sağlanması ile demokrasiye de vurgu yapmıştı. ABD´nin Afrika politikasında bu hedeflerin kalkınmayla birlikte gerçekleşmesi gerektiği vurgusu öne çıkmıştı. Bu yaklaşım bir yandan Afrika´nın geleceği için ABD´nin çizgisini; diğer taraftan da Çin´in Afrika politikasından temel ayrılığını ortaya koymuştu.

«ABD, Afrika´da kesenin ağzını açacak”

ABD Afrika ile ilişkilerinde demokrasiye de önem veren politikasını açıkladıktan sonra, bu kıtada hızlanan reel uluslararası dış politikanın ortaya koyduğu fotoğrafı da kaçırmak istemiyor. Bu nedenle bu yıl, Başkan Obama Afrika´yı boş bırakmadı ve iki hafta önce Afrika´daki üç ülkelik turunu tamamladı. Bu ziyarette Afrika´da elektriksiz bölgelere elektrik iletimi için 7 milyar dolarlık bir destek açıkladı. Kısacası, ABD´nin de Afrika için kesenin ağzını açacağı görülüyor.

«Afrika´dan petrol ithalatı azaldı”

ABD´nin petrolde yurt dışına bağımlılığını azaltma stratejisi Afrika ülkelerini nasıl etkiledi?

ABD´nin ham petrol ithalatı 2013 Ocak ayında günde ortalama 8.3 milyon varil oldu. 500 bin varili ise Nijerya´dan gelmişti. Artık, ABD petrol üretimini arttırıp iç tüketimde petrolü daha verimli kullanarak yurt dışına bağımlılığını ortadan kaldırmak niyetinde.

Yeni enerji jeopolitiğinin küresel enerji pazarına etkilerinin ABD´ye yansımalarından, doğrudan ve dolaylı olarak Afrika kıtası ülkeleri de nasibini alacak. ABD´nin petrol ithalatını azaltması sonucunda ilk kaybedecek ülkeler, ABD´ye hafif ham petrol sağlayan Nijerya ve Angola olacak.

Bunda, ABD´nin Şeyl petrolünü daha ucuza çıkartması da etkili mi?

Şeyl petrolü patlaması ve bu petrolün dünyanın en ucuz petrolü olması petrol zengini ülkeleri elbette olumsuz etkiledi. Bu durumda diğer eski ham petrol üreticileri rekabet edemez duruma düştü.

ABD ´nin Angola, Nijerya ve Cezayir´den petrol ithalatında 2008 yılından itibaren çok önemli bir azalma yaşanıyor. ABD´de üretilen aynı kalitedeki hafif petrolün daha ucuz olması nedeniyle, özellikle Nijerya´dan alınan petrol çok azaldı.

ABD dışarıdan petrol alımını tedricen azaltma ve sonlandırma kararıyla, Nijerya´nın tüm dünyaya petrol ihracatı da Mayıs 2013´de son dört yılın en düşük seviyesine indi. Bu durumdan, petrol ihracatının 2011´de üçte birini ABD´ye yapan Nijerya gibi diğer ülkeler de çok ciddi ölçüde etkilenecek.

«Çin, kendisine Afrika´da yeni pazarlar yaratacak”

ABD´nin boşalttığı bu pazara Çin talip olur mu?

Petrol ihtiyacı hızla artan Çin, bu boşluğu değerlendirecektir. Afrika ve Çin arasındaki ticari ilişkilere bakıldığında, ithalat-ihracat dengesinin kurulduğu görünüyor. Çin´in bu kıtadan yaptığı ithalatın yanı sıra; bu kıtaya yaptığı ihracat da artıyor. Çin´in Afrika´dan yaptığı ithalata bu ülkelerin petrollerinin de dâhil olması Çin´in kendine Afrika´da yeni pazarlar yaratması anlamına da gelir.

«ABD, kıtaya ´demokrasi ihraç etme´ politikası uyguluyor”

Bu boşluğu Çin´in doldurmasına, ABD´nin tepkisi nasıl oluyor?

Afrika´nın davetli misafiri Çin´in Afrika´da artan ağırlığına, ABD´den farklı bir stratejiyle yanıt geliyor. Ancak Çin, uzun zamandır Batı´dan farklı olan üretim anlayışı ve ticari ilişkileriyle Afrika´da ekonomik işleyişin çarklarına iyice yerleşiyor. ABD ise bu uluslararası reel politiğe daha çok, kıtaya “demokrasi ihraç etme” ve “güvenlik ve istikrar sağlama” politikasıyla karşılık veriyor.

Genel kabul gören “ekonomisiz demokrasi olmaz” anlayışının, ekonomik gelişme bölümünü Afrika kıtasında Çin; demokraside ilerleme bölümünü ise ABD üstlenmiş gibi görünüyor. Bu nedenle Afrika´da “ekonomik gelişme” eğilimi ile kıtanın “istikrar ve güvenliğinin” birlikte ne kadar gidebileceğini izlemek gerekiyor.

Bunları da sevebilirsiniz