Alpaslan Işıklı’yı,ilk kez Yugoslavya (Tito)’nın sosyalist ve komünist parti kadrolarındaki bürokratikleştirmeyi önlemek için geliştirdiği öz-yönetim deneyine ilişkin kitabıyla tanıdım. Kitabı iki açımdan dikkatimi çekmişti.Birincisi şu idi;o yıllarda Türkiye’deki kimi toplumcu çevreler,çözümleri evrensellik yaklaşımlarıyla başka odaklarda arayış içinde idiler. Ben de aksine, toplumcu çözümlemelerin Türkiye koşullarında üretilmesi gereğine inanlardan biri idim. Bu nedenle katı bürokratik koşullarda reel sosyalist yönetimlerin sürekli olamayacağını seziyordum. İkincisi de birincisine bağlı olarak,her konuda Tam Bağımsızlık şiarını savunuyordum. Işıklı Hoca’nın andığım kitabı bunlara ışık tutacak ipuçlarını veriyordu.
Işıklı Hoca, Kemalist ve Sosyalistti.O’na göre de bu ikisinin birbiriyle çelişen yanları yoktu.Işıklı Hoca, bunu ilk fark eden solcu aydınlardan biri olmuştu.Çünkü Bir Kemalist’te göre 20. yüzyılda yarı sömürge ülkelerde mücadele eden devrimci aydınların bir ayağının solda, öteki ayağın da milletin bağrında olmasından doğal bir şey olamazdı. Mustafa Kemal Atatürk bu doğrultuda «.. Şark’tan, şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün şark milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. İstiklal ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır” söyleminde bulunmuştu. Geçtiğimiz 20 yy, bu gerçeğin yüzyılı olmadı mı? Çin, Hindistan, Vietnam, Küba, Cezayir, Tunus bu anlamda, az gelişmişlerin emperyalizme karşı verdikleri kurtuluş savaşlarından sonra ortaya çıkmadılar mı?
Işıklı ‘nın ölümü üzerine duygu yüklü bir yazı yazan Cüneyt Akalın arkadaşım bunu söyle ifada ediyor:” «Hiç aklımızdan çıkarmayalım: emperyalizmin denetim altındaki bir ülkede devrimcinin bir ayağı sosyalizmde, öteki ayağı milliyetçiliktedir. Tıpkı Dr. Sun Yat Sen, Nehru, Ahmet Sukorno, Nasır, Tito, Nkrumah, Komo Kenyatta, Lumumba ve nihayet Chavez, Morales, Maduro gibi…”
Işıklı Hoca,Attila İlhan gibi aynı zamanda Bir Sosyalistti, ancak Türk Sosyalisti idi. Ben,Işıklı Hoca’yı Attila İlhan’ın bilim kişisi niteliğindeki ardılı olarak gördüm.O da Attila İlhan’ın dediği gibi, «Bir sosyalistin, marksizm yöntemini kendi ulusal koşullarına uygulayarak çıkaracağı yorumlar önemlidir. Sağdan soldan alacağı bilgilerle bu iş olmaz. Halkının kabul edeceği formülü bulması lazım. Her ulus, kendi sosyalizmini üretmek zorunda. Sonra, sosyalizmler arasında bir anlaşmaya, belki uluslararası bir sosyalizme gidilebilir” yaklaşımına sahipti.
Işıklı Hoca,küreselleş(tir)me örtük adıyla neoliberalizm ya da yeni emperyalizm konusuna günümüzde ışık tutan en önemli aydınlarımızdan biri olmuştu. Örneğin ,”Neoliberalizm ve 3. Dünya Savaşı” kitabında dünyada yaşanmakta olan kaosta, komşularıyla savaşa itilen Türkiye´yi nasıl etkileyeceği sorusuna yanıtlar aradı; Latin Amerika´nın uyanışının ve Rusya ile Çin´in varlığının bu gidişatı tersine çevirmeye yetip yetmeyeceğini tartıştı. Küreselleşme karşıtlarını ve Üçüncü Dünya´daki etnik hareketleri titizlikle inceleyen Işıklı; kitabında ayrıca bu büyük bunalıma çare olabilecek dinamikler ve çözüm yolları öneriyordu.
Işıklı Hoca, kısaca insanlığın ve dünyanın sorunlarına kafa yoran Bir Türk Aydını idi.
Işıklar içinde yatsın.