Kürt Sorunu Topraksız Köylüler Sorunudur (2)

Bir önceki yazımı ”Kürt açılımında toprak devrimini, biraz daha yumuşatırsak; ´toprak reformu´nu dile getiren iktidar politikacısı var mı?” diye sonlandırmıştım. Bu bağlamda soruyu şöyle de sorabiliriz?

Toprak Devrimi Neden İstenmez?

Kürt sorununun temel çözümünü toprak devriminde arayarak yoksulları da içine alacak çözümlerin üretilmesi, Kürt feodallerinin de, Türk egemenlerinin de görmek istemedikleri bir konu. Kürt ve Türk kökenli yoksulların ve çalışanlarının çözümlemede örgütlü olarak devrede olmaması da işlerine geliyor. Bir başka deyişle sorunun çözümünde, sendikalar ve köylülerin örgütleri devrede değildir. Yani, çözüm arayışında, Kürt tarafının yok sayılan toplumsal güçlerinin karşılığında Türk tarafının yok sayılanları da yoktur (Yıldızoğlu, E.2009, Açılım Fantezileri, Global Polikültür, Cumhuriyet 5 Ağustos 2009). Özetle çözüm, emek ekseninde, emek ve sermaye ilişkisinde aranmıyor. Aslında hiçe sayılan ya da emeği ile üreten Türk ve Kürt kökenli yurttaşlarımızın çıkarları ortak. Bu konu farkına varıldığında çözüm kendiliğinden gelecektir.

Ancak Kürt sorununun çözümü, egemenler arasında etnik kökenli kültürel zeminde ve kimi zamanlar açıkça dile getirilen ucu açık özerk yapılanmalarda aranıyor. Sanki bunlar gerçekleştirildiği zaman Kürt kökenli yurttaşların yoksulluk sorunları çözülecekmiş gibi bir görüntü yaratılıyor.

Çözüm, kırsallığın ağır bastığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da toprak devrimi temelinde ve kooperatifleşme ile sağlanabilecektir. Bu durum Türkiye’nin başka bölgelerine de örnek olabilecektir. Ancak bu örnek, Kürt egemenleri kadar, Türk egemenleri tarafından da istenmeyen bir örnektir. Köylülerin örgütlenmesi, işçilerin de, diğer emeği ile geçinenlerin de örgütlenmesine hız getirecek ve daha eşitlikçi bir düzeni Türkiye’de oluşturacaktır.

Köylülüğün Örgütlenmesi ABD ve AB´nin de İşine Gelmez

Türkiye’de Kürtler´in yaşadığı bölgelerde olduğu üzere köylülerin, işçilerin ve diğer emeği ile geçinenlerin örgütlenmesi, Ortadoğu’daki ülkelerin ve bu bağlamda ABD ve AB’nin, kısaca Batı’nın işine gelmeyecektir. Batı, Türkiye ve benzeri ülkelerde feodalitenin tasfiyesi bir yana, Ortadoğu’daki su kaynaklarına da göz dikmiştir. Örneğin AB 2004 İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin GAP sularının belli bir tarihte «Uluslararası bir su yönetimine verilmesi gereği” vurgulanmaktadır. Ayrıca AB belgelerinde Türkiye’nin güney hudutlarına ilişkin ihtilaf iddiası yer almaktadır. Tıkanan GAP´ın tamamlanması karşılığında da büyük toprak talebinde bulunulmaktadır.

Türkiye örnek bir model olduğu takdirde Kuzey Irak’ta feodal yapı da tasfiye sürecine girecektir. Barzani ve Talabani tarafından denetlenen feodal yapılar ekonomik- siyasal egemenliklerini kaybedeceklerdir. Bunun sonucu olarak Irak’taki yoksullar da etnik ve dinsel kökenli savaşlarını sona erdirecekler ve emek ekseninde birleşeceklerdir. Emek ekseninde birleşen kitleler bütün Ortadoğu’da Batı’nın emperyalist yüzüne karşı tavır geliştireceklerdir.

Acaba Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk Milleti’nin ayrılmaz bir parçası olan Kürt’lerin aydınları emperyalizmin parçala-bağımlı yap politikasına karşı tavır alacaklar mı? Bekleyip göreceğiz. Umut ediyoruz ki Türkiye’nin sorunları emek ekseninde çözülür ve etnik zenginliklerimiz ile yan yana değil, şimdi olduğu üzere iç içe yaşamayı sürdürürüz.

Bunları da sevebilirsiniz