Devrimleri Anlamak (2)

Devrimleri nasıl anlayabiliriz? Alman tarih okulunun sorusu burada anlamlı: Ne oldubitti? Brabant’ta, Liege’de ne olupbitti? Aynı şekilde bugün yakın coğrafyamızda ne olup bitiyor? Arkaplanı, cereyan ediş süreci ve sonuçları bakımından farklı olayların «devrim” olarak nitelenmesi, bu kavramı belirsizleştiriyor. Örneğin devrim Brabant’ta değişime karşı direnç, Liege’de ise değişim talebi şeklinde kendini gösteriyor. Öte yandan bunlar günümüzdeki devrimler ya da halk hareketleriyle nasıl ilişkilendirilebilir? Furet ve Ozouf (1992: 415), devrim sözcüğünün XVIII. yüzyılda sözlüklerde yer alan iki anlamını ayırt ederler. Birincisi kavramın astronomik anlamıdır ve buna göre devrim, şeyleri başlangıç noktasına geri getiren harekettir; beşeri olaylar planında bu anlam, daha önce repertuara girmiş bazı politik biçimlerin sürekli yeniden geri gelişini ifade eder. Burada yenilik yoktur, düzen ve düzenliliğe dönüş zorunludur. Bu açıdan denilebilir ki devrim, atavî iradenin hükmünü icra etmesidir. İkinci anlamıyla devrimde, aynıya dönüş yoktur, hatta yeni olanın ani ve şiddetle ortaya çıkışı söz konusudur. Devrimde, öngörülemez olan öngörülebilir olana; düzensizlik düzene, olağandışı olağana baskındır. Bu açıdan devrim yeni bir projenin hayata geçirilmesidir.

Kitle veya halk hareketlerini anlamada da iki farklı paradigmayı temsil eden bu iki bakış, devrimi kavramlaştırmanın güçlüğüne işaret etmektedir. Fransız devrimcilerinin referans kaynaklarından olan Abbé Mably’nin (1758) ifadesiyle «devrim”, tarihin kendi yönünde zorunlu olarak ilerleyişinin bir aşaması mıdır? Yoksa yurttaşların bir umut ve irade barındıran tarihin akışına bir müdahalesi midir?[1] Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki halk hareketleri de kısa vadedeki sonuçları itibariyle, bu soruları şimdilik belirsiz bırakmaktadır. Sosyal olaylar anlamlarını doğrudan vermedikleri ölçüde, tarih yazma (ve okuma) işi olayları anlamlandırma uğraşıdır. Dolayısıyla «Tarih gibi, tarihi yazma biçimi de değişmektedir” (Dumoulin ve ark. 2005: 7).

Devrim olgusu tarihçiler kadar, çeşitli sosyal bilimciler için de önemli bir çalışma alanıdır. Pek çok araştırmacı devrimlerin, toplumlardaki eşitsizliklerden ve früstrasyonlardan beslendiği görüşündedir. Bir devrimin patlaması için mutasyon halinde bir toplumun bulunması gerektiğini vurgulayan Bitsch (2006: 15), devrim süreçleri karmaşık da olsa, şu tür bir mekanizmanın ayırt edilebileceği görüşündedir:

– Her devrim öncesinde, mevcut hükümetin güç ve meşruiyet kaybını ifade eden bir iktidar krizinin bulunması,

– Toplumdaki etkili sosyal grupların yürürlükteki sosyal politikayı eleştirmesi,

– Toplumda artan beklentiler ile gerçekleştirilenler arası uçurumun büyümesi, bu mekanizmanın ana eksenlerini oluşturur.

Geçmiş veya aktüel pek çok devrimde az çok gözlenen bu boyutlar Brabant ve Liege devrimleri için de söz konusudur. Devrim fitili ateşlendiğinde aktif gruplardan biri, ortak hedeflerin gerçekleşmesi için gerekli imkânların kontrolünü ele geçirir. Bitsch’e (2006) göre, kitlelerin mobilizasyonunda politik müteşebbislerin, şiddet organizatörlerinin ve silahlanan grupların da rolü önemlidir ve şiddet içeren devrimlerde, genelde ekstremistler ön plandadır.

Sürecin devamında şiddet evresi sonrası politik iktidarı ele geçirme ve bürokrasiyi, adaleti, maliyeyi ve güvenlik aygıtını kontrol etme mücadelesi başlar. Bu, politik elit düzeyinde bir değişmenin olması, iktidarın el değiştirmesi demektir. Ilımlıların elenmesini de getiren bu değişikliğe, fiziksel ya da moral sertlik yoluyla temizlik, baskıyla sindirme ve yolsuzluk gibi olaylar eşlik eder (Bitsch, 2006: 17). Halk ayaklanmaları yeni bir düzen tesis edebildiği ölçüde, gerçek anlamda devrime dönüşür. 1830 Belçika Devrimi, bir bakıma Brabant ve Liege devrimlerinin eksik bıraktığı bir süreci sonuçlandırmıştır. Günümüz başkaldırı dalgasına baktığımızda, devrimlerin bu yanı eksik görünmekte, en azından büyük bir belirsizlik gözlenmektedir. Mısır, Tunus ve diğer ülkelerde, politik iktidarın gerçekten değişip değişmeyeceği ve değişirse ne yönde değişeceği henüz cevapsız bir sorun olarak durmaktadır.

Şiddet içeren kolektif hareketler konusunda yaygın görüşlerden biri (Gustave Le Bon’un Kitle Psikolojisi), kalabalıkta sosyal bulaşma yoluyla heyecan seline kapılan insanların bireyliklerini yitirerek akıl dışı kolektif şiddet hareketlerine katıldıklarını varsayar. Bir başka görüş, militan grupların her şeyi önceden hesapladığını ve rasyonel bir eylem planıyla devrimi gerçekleştirdiğini varsayar. Ancak Turner ve Killian’ın (1972) «Beliren Norm Teorisi” (Emergent Norm Theory) ışığında denilebilir ki kolektif hareketler, genel olarak ne kör güçlerin, ne de şeytanî bir planın ürünüdür. Genel olarak devrimlerin iyi bir şekilde planlanmış olaylar olmadıklarını vurgulayan Bitsch de (2006) bu görüşe yakındır. Kolektif hareketler, mevcut aktörlerin, koşulların ve fırsatların etkileşimine bağlı olarak şekillenir, her an yeniden düzenlenerek gelişir. Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde örgütsüz, lidersiz halk ayaklanmaları şeklinde kendini gösteren başkaldırı olayları da bu şemaya uygun düşmektedir.

KAYNAKLAR:

ABBE DE MABLY (1758): Droits et Devoirs du Citoyen, (Paris & Lausanne: François La Combe)

ARBLASTER, P. (2006), A History of the Low Countries (Hampshire: Palgrave Macmillan).

BİLGİN, F. K. (2012), Belçika’da ulusal kimlikler ve federalizmin gelişimi, AÜ SBF Dergisi, (basılacak)

BITSCH, M-Th. (2004), Histoire de la Belgique. De l’Antiquité à nos jours (Bruxelles: Éditions Complexes).

DE GERLACHE, E.-C. (1859), L´histoire de Liège depuis César jusqu´à la fin du XVIIIe siècle, Bruxelles : H. Goamere, 1859, II. baskı

DUMOULIN M., DUJARDIN V., GERARD E. ve WUNGAERT, M. Van den (2005): Preface, in E. Witte, E. Gubin, J. P. Nandrin ve G. Deneckere, Nouvelle Histoire de Belgique, vol 1: 1830-1905, (Bruxelles: Éditions Complexe): 7-16

FURET, F. ve OZOUF, M. (1992), Dictionnaire Critique de la Revolution Française. Idees, (Paris: Flammarion)

GRAPPIN, P. (1968), La logique de l’histoire, Annales, 23: 4, juillet-aout, s. 869-879

RAPPORT, M. (2002), «Belgium under French occupation between collaboration and resistance, July 1794 to October 1795”, in French History, 16/1: 53-82

ROEGIERS, J. / VAN SAS, N. C. F. (2006), «Revolution in the North and South, 1780-1830”, BLOM, J. C. H. / LAMBERTS, Emiel (eds.), History of the Low Countries (New York: Berghahn Books): 275-316.

TURNER, R.H. ve KILLIAN, L. M. (1972), Collective Behaviour, (N.J.: Prentice Hall, Englewood Cliff)

WILS, L. (2005), Histoire des Nations Belges. Belgique, Wallonie, Flandre: quinze siècles de passé commun, (Bruxelles: Éditions Labor).

WITTE, E. (2005), La Construction de la Belgique (1828-1847), WITTE, Els / GUBIN, Éliane / NANDRIN, Jean-Pierre / DENECKERE, Gita (2005), Nouvelle Histoire de Belgique. Volume 1: 1830-1905, tome I (Bruxelles: Éditions Complexe).



[1] Abbe Malby’nin sekiz mektuptan oluşan Droits et Devoirs du Citoyen (Yurttaşın Hak ve Ödevleri) adlı kitabı, bakış açıları farklı iki kişinin (birinci anlayışı savunan bir Fransız ile ikinci anlayışı savunan bir İngiliz) diyaloglarından oluşmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz