‘Hiçbir şeyden korkmasaydık!’: Mino’nun Siyah Gülü

Hüsnü Arkan’ı seviyorum. Bir yorumcu olarak seviyorum. Yazdığı sözleri seviyorum. Sesini seviyorum. Solisti olduğu Ezginin Günlüğü’nü ortaokul yıllarımdan beri dinliyorum; tanışmam ise lise yıllarındaki bir okuma etkinliği ile oluyor. Belirli kitapları okuyup tartışıyorsunuz, sonra da yazarın söyleşisine gidip sorularınızı, aklınıza takılanları ona sorabiliyorsunuz. Sanki çok hoşlanmıyordu kitaplarından konuşmaktan ya da biz lise öğrencileri onu konuşmaya itecek soruları soramıyorduk. Yine de sakinliğini sevdim o gün. Okuduğumuz kitaplardan biri «Menekşeler, Atlar, Oburlar” idi. Sanki serviste okurken her an bir parçasını gördüm kitabın. Basmane’de, Alsancak’ta… Sonrasında Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer (2005) geldi, artık üniversitedeydim. Onu da merakla ve bir solukta okudum. Şimdi ise sıra Mino’nun Siyah Gülü’nde.

Kitabı elime alıyorum, kapağını beğenmiyorum pek. Açıkçası ismini de. Ama önceki kitapları okumuş biri olarak merak da ediyorum. Eminim, isminden daha fazlası var içinde!

Yanılmıyorum. Mino yani Münevver bir deli kadın. Kitabın lokomotifi o; ama deli ise bu akıl hastası demek değil; kafasına eseni yapmasıyla, dediğim dedikliğiyle deli. Yaşadığı yılların ötesinde, mekândan bağımsız bir kadın. Onun kadar cesur olabilmek zor diye düşünüyorum okurken. Cahit adamı var sonra, Zehra var, Hasan var romanda. Okuyunca pişman olmuyorum. Mino’nun dediği gibi diyorum okudukça: «Hiçbir şeyden korkmasaydık!”(s.38)

Mektuplarla farklı ağızlardan, farklı kişilerden ve zamanlardan anlatıyor, Arkan. Yine İzmir’den İzmir’e yakın yerlerden yazıyor, en iyi bildiğinden hareketle muhtemelen.

Hüsnü Arkan’ın da 12 Eylül’le verip alamadığı var. Siyasi duruşunu, mültecilik deneyimini biliyoruz. Her kitapta bir izi var bunların. 12 Eylül aslında 12 Eylül 1980’le de eşit değil. Daha öncesinde de var, sonrasında da. Arkan 12 Eylül’leşmiş kafalara; onu yaratanlara, ondan türeyenlere karşı. Şiddete karşı, ne taraftan gelirse gelsin. Sağdaki şiddet, soldaki hedefe giden yol demiyor; kitapta karakterlerden biri «Bizim de Ogün Samastlarımız vardı” diyor; ama hakkını yemiyor toprak altına giren bir sürü bedenin.

Kitabın arka kapağında bir CD var, adı «Beş Mayıs”. Karşıyaka’dakilere selam niteliğinde. (İlk)baharda çok değişmiş bir uzun adam var «Beş Mayıs’ta da”. Bir sürü Hasan var orda. Bir sürü Hasan «Beş Mayıs” olmuş. Her zamanki sakin olgun sesiyle isyan ediyor sanki Arkan. Kitapla şarkı bir oluyor… Ayrı bir keyif katıyor.

Seviyorum Hüsnü Arkan’ı. Sesini mi sözünü mü daha çok seviyorum, bilemiyorum; ama yaşarken hakkını vermek lazım tüm hak edenlere. Ellerine, diline sağlık olsun. Adına rağmen Mino’nun Siyah Gülü okunsun, Hasanlar’ın Minolar’ın ruhu niyetine olsun.

Mino’nun Siyah Gülü

Hüsnü Arkan

Kırmızı Kedi Yayınevi

Ekim 2011

252 s.

Bunları da sevebilirsiniz