Yapıtlarının niteliği ve niceliği ile ve edebiyata açtığı yeni pencereler ile çok şey borçludur Türk Edebiyatı Melih Cevdet Anday’a. Durmamış üretmiştir Anday ve durmamış, değişmiş, değiştirmiştir. 1915’te, yaşlı bir imparatorluğun hala genç başkentinde, İstanbul’da merhaba demiştir hayata ve 2002 yılında Cumhuriyet’in İstanbul’unda son bulmuştur hayatı. Bu denli doğurgan oluşu bundandır belki de, değişime tanık olmasından ve seyirci kalamamasından…
Anday çok yönlü yaşamış, çok yönlü yazmıştır. Edebiyatı değişmiş, dönüşmüş genişlemiştir. Değişmeyense dilinin sade, anlatımının doğal oluşudur. Sıradan kelimelerle insani duyguları kaleme alırken; derin anlamları basit cümleler kurarak paylaşmıştır okurlarıyla. Okuyucunun her yeni okuyuşta yeniden anlayacağı, keşfettikçe anlamlandıracağı gizli bir dünya sunmuştur. İnsana ait olan her şey mevcuttur Anday dünyasında. Ancak Anday insanı basitleştirirken, bireye indirgememiş toplumsallığından koparmadan onu en saf haliyle konu edinmiştir. Böylece insana ışık tutsa da toplumu aydınlatmış, değişimin aynası olmuştur.
Anday’ın «Ölüler Konuşmak İsterler” isimli yaklaşık yarım saatlik kısa oyunu yazarın toplumu algılayışı ve aktarışındaki derinliği gözler önüne sermek için açıklayıcı bir örnektir. Oyun, sonunda batacak olan bir şehir hatları vapurunda yolculuk yapan yolcuların konuşmalarından oluşmaktadır. Yolcular, toplumun farklı kesimlerini temsil eden renkli karakterlerdir. Karakterlerden «Posbıyık”, konuşmalarını «erkeklik” öğeleri üzerinden sürdüren bir satıcıdır. Posbıyık, satış yapmak için ırzına geçtiği «Kız” karakterini çalıştırır. Kız Posbıyık’ı mahkemeye vermek için çalışıp para kazanmak zorundadır. Kız’ın ve Posbıyık’ın sattığı ürünler tarak, bıyık ve hanımeli gibi yolcuların pek de ilgilenmediği ürünlerdir. «Rozetli Genç” yurt dışını gezmiş, görmüş, okumaya düşkün «kültürlü” bir karakterdir. Oyunun ilerleyen dakikalarında Kız’a aşık olan Rozetli Genç oyun boyunca hayatın anlamını sorgulayan konuşmalar yapar.
«Etyemez” ise isminden de anlaşılacağı gibi vejeteryandır. Başlarına gelen her kötü şeyin nedeninin et yenilmesi olduğunu savunmakta ve yolcuların et yemekten vazgeçmesi için çaba harcamaktadır. Vapurun batmasından da et yiyen insanları sorumlu tutmaktadır. «Cenaze Memuru” kendini ve görevini çok değerli sayan ancak insanların şişmanlamasından ve bıyık takmasından şikayetçi olan bir devlet memurudur. Cenaze Memuru oyun süresince bir felaket tellalı edasıyla, vapurun yakında batacağını, çok az zaman kaldığını, herkesin öleceğini söyler. Karakterlerden «Yaşlı Adam” askerliğin önemini ve asla kalkmaması gerektiğini tekrarlayıp durur, söylenen her lafı askerlikle ilişkilendirir. Sonradan görme, kavgacı bir karakter olan «Şişman Kadın” ise komşularından ve komşularının Şişman Kadın’ın bahçesine sarkan hanımelilerden devamlı şikayet eder. Şişman Kadın, zengin olduğu için, vapur batsa bile kendisine hiçbir şey olmayacağını savunur. Şişman Kadın’ın Koca’sı ise, beceriksiz, pısırık bir adamdır. Şişman Kadın «Koca”sından sürekli mallarını saymasını ister ancak adam bundan bile acizdir.
Bu absürd denilebilecek karakterlerin konuşmalarıyla ve çatışmalarıyla devam eden oyun, vapurun batmasıyla son bulur. Oyunun sonunda hayatta kalan yalnızca Cenaze Memuru’dur. Oyun saçma repliklerden oluşuyor gibi gözükse de, karakterlerin toplumsal olarak temsil ettikleri kesimler göz önünde bulundurulduğunda, saçmalık olarak gözüken cümleler anlam kazanmaya başlamaktadır. Anday’ın, insanı bireye indirgemeyişi ve eserlerinde insanı toplumsallığı ile yansıtışı böylelikle somutlaşmaktadır. Anday’ın oyunundaki her bir karakter, toplumun farklı bir kesimini yansıtmaktadır. Toplumun ataerkilliğini yansıtan Posbıyık, fırsatçı bir açık gözdür. Kız, Posbıyık tarafından sömürülmektedir ancak sömürüye karşı çıkmak yerine, maduriyetinden rant elde etmeye çalışmaktadır. Rozetli genç, oyunda dış dünya ile bağlantıyı temsil eden «aydın” kesimi yansıtmakta, ancak diğer vapur yolcularının anlayamayacağı laflar ederek toplumdan kopuşu simgeleyerek daha çok aydın kesimin iç çelişkilerine vurgu yapmaktadır.
Etyemez, oyun boyunca suç ve ceza ilişkisine vurgu yaparak, eden bulur zihniyetiyle «iç denetim”i temsil etmekte, toplumun değişmesi için kayda değer bir şey yapmasa da kendisinin toplumu değiştirmekle sorumlu olduğunu düşünmektedir. Düzenin korunmasından sorumlu olan Cenaze Memuru ise, kamu görevlisini temsil etmektedir. Yaşlı Adam, toplumun düzeninin korunmasını askerlikte olduğu gibi ast-üst ilişkisinin sürmesine dayandırdığından «üst denetim” i imgeler. Mal tutkunu Şişman Kadın, sonradan görmeliği ile toplumun yozlaşmış kesimini temsil etmekte, Koca da Kız gibi toplumun ezilen kesimini yansıtmakta, öz benliği olmayan asalak bir insan olarak, varlığını Şişman Kadın üzerinden gerçekleştirmektedir. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, oyunun karakterleri yalnızca bir vapurun oyuncuları olmaktan çıkmakta, bir toplumu oluşturan unsurlar haline gelmekte, böylelikle oyun toplumun unsurları arasındaki çatışmaları ve çıkara dayalı işbirliklerini yansıtan toplumsal ilişkiler ağını konu edinmektedir.
Ancak, Anday’ın eserlerindeki derinliği yansıtmak açısından bu değerlendirmeler yetersiz kalacaktır. Çünkü Anday, «Ölüler Konuşmak İsterler” de insanları toplumsallığı üzerinden irdelerken insan- toplum- devlet ilişkisini de yansıtmaktadır. Oyun boyunca bütün karakterler konuşmaktadır. Ancak bu konuşmalara diyalog demek neredeyse imkansızdır. Her karakter, kendi dünya algısı ve çıkarları bağlamında diğer karakterlere bir şeyler anlatmaktaysa da kimse birbirini gerçek anlamda dinlemektedir. Bu haliyle, oyunda herkesin konuşma özgürlüğünün olduğu ancak kimsenin diğerini dinlemediği sorunlu bir demokrasi yansıtılmakta, vapur çatışma ve işbirliklerinin çıkarlar bağlamında belirlendiği, herkesin ileri geri konuştuğu sözde demokratik bir ülkeyi, karakterler ise yalnızca bir toplumun unsrularını değil belirli bir devletin yurttaşlarını temsil etmektedir. Oyun süresince saçma görünen replikler ve karakterlerin ortaya koyduğu kaos ortamı, vapurla birlikte ülkenin de battığını anlatmaktadır. Yok olma sürecinde bile birbirini dinlemeyen ve bireyciliklerinden ödün vermeyen yolcular yani yurttaşlar, vapuru yani ülkeyi kurtarmak için birleşememekte ve sonunda vapurun batmasıyla ölmektedirler. Oyun süresince anlamsızca konuşan karakterler oyun sonunda ölüm sessizliğine gömülürler.
Melih Cevdet Anday, bu derin kurguyu yalnızca, yarım saatlik bir oyunda ve inanılmaz yalın bir anlatımla vermiştir. Okuyucunun her okuduğunda yeni bir şey keşfedeceği, izleyicinin ancak oyunun sonunda parçaları birleştirerek anlamını keşfedeceği bu kurgu absürd gözükse de, tam olarak toplumsal gerçekliği yansıtmaktadır. Anday, bu eseri ile, izleyiciyi edilgen kılmamış aksine, oyunu anlamlandırması için izleyicinin çaba harcamasını zorunlu kılmıştır. Sonuç olarak Anday, izleyicinin kendi toplumsallığını sorgulatarak, içinde bulunduğu toplumla ve kendisiyle olan tanışıklığını arttırmıştır.
Kaynak
Ayşegül Yüksel, Yapısalcılık ve Bir Uygulama Melih Cevdet Anday Tiyatrosu, Ankara: Gündoğan Yayınları, 1995.