Kırk Katır Mı, Kırk Satır Mı?

Tunus’ta başlayan ve tüm Arap coğrafyasına yayılan toplum hareketleri önemli sonuçlar doğuruyor…

Dışarıdan bakıldığında, daha doğrusu Batılıların anlatımlarıyla, sanki Arap coğrafyası artık uyanmış da, demokrasi talebiyle yola çıkmış gibi bir hava esiyor…

Ama durum keşke bu kadar basit ve bu kadar iyi niyetli olabilse…

Çünkü ne bu başkaldırılara destek veren Batı ülkeleri iyi niyetli…

Ne de ülkesinin despot rejimine karşı başkaldıranların tamamı gerçek anlamda özgürlük istiyor…

Önce Tunus’ta başlayan, Mısır’la devam eden ve Libya başta olmak üzere Bahreyn, Suriye ve Yemen’i içine alan halk hareketlerinin birbirini tetiklediği bir gerçek…

Ancak bu hareketin getireceği sonuçları irdelerken, Libya hariç Kuzey Afrika ülkeleri ile diğer Arap coğrafyasını farklı yerlere koymak gerek…

Çünkü Kuzey Afrika ülkeleri, ne kadar despot rejimlerle yönetilirlerse yönetilsinler, Fransız sömürgeciliğinden kalan aydınlanma kırıntılarını taşıyorlar…

Üstelik gerek Tunus, gerekse Cezayir (ve elbette Fas) başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri ile çok yakın kültürel, ekonomik ve sosyal ilişkiler içinde…

Tunus’taki halk hareketinin yağdan kıl çeker gibi kolay olmasının altında, oradaki yönetimin taşıdığı bu özellik yatmaktadır…

Cezayir’de olabilecek bir halk hareketinde de yine benzer bir kolaylığın yaşanacak olması öngörülebilir…

Sömürgeci Hristiyan kültür, sömürdüğü Müslüman ülkelerin bazılarında aşırı dinciliğin ortaya çıkmasına neden olurken, bazılarında İslam’ın bir ölçüde çağdaşlaşmasını sağlamıştır…

Kuzey Afrika’da, İslam’ın katı şeriat kurallarının halkların geniş kesimi tarafından benimsenmemiş olmasının altında herhalde bu neden yatmaktadır…

Bütün bu nedenlerle Kuzey Afrika ülkelerindeki rejim değişiklikleri, daha özgür rejimlere geçebilecek bir potansiyel içermektedirler…

****

Oysa diğer Arap ülkelerinde değişim, Kuzey Afrika’daki kadar kolay değildir…

Bunun iki nedeni vardır…

1- Arap coğrafyasındaki despot rejimler, başka tür bir şeriat rejimi önünde engeldir. Yani bu ülkelerde var olan yönetim despotizmi, başka türden bir İslam despotizminin egemen olmasını önlemektedir. (Örneğin, Mısır’da Mübarek rejiminin Müslüman Kardeşler’in getirmek istediği İslam şeriatının önünde engel olması)

2- Bu ülkelerin çoğunda bulunan petrol, Batı’nın iştahını kabarttığından, emperyalist Batı sürekli elini bu ülkelerin içinde tutmak istemektedir. Elinin bulunması da, bu ülkeleri sürekli karıştırması anlamını taşımaktadır…

****

Mısır’da şu anda sakin gibi görünen hava, yakın gelecekte çok olaylara gebedir. Müslüman Kardeşler gibi şeriatçı olan bir örgütün gücü düşünüldüğünde, Mısır’ın yarınının bugünden daha iyi olmayacağı kolayca anlaşılabilir…

Libya’nın durumu belki Mısır’dan biraz farklı olacaktır. Kültürel açıdan zayıf, sosyal örgütlenmesi baskı altında tutulmuş ve Kaddafi sayesinde (evet yanlış yazmadım, ‘sayesinde’) katı İslamcı palazlanmanın olamadığı Libya, Kaddafi sonrasında da yine Kaddafi benzeri bir yönetime teslim edilebilecektir…

Çünkü Batı, kendi çıkarları için orada kendine bağlı böyle bir rejimin bulunmasını isteyecektir…

Yani Libya’ya da demokrasi gelmesi söz konusu değildir. Antidemokratik bir rejim, hem de Batı eliyle gelip oturacaktır…

****

Suudi Arabistan’da yakın bir gelecekte bir değişiklik olması Arapların doğasına aykırıdır. İslam dini kurallarını erkek egemenliğine göre yorumlayarak erkeklerin kesin bir egemenlik alanı yarattığı bir ülkede, değişiklik beklemek bir hayalden öteye gitmez…

O coğrafyada bulunan petrol zengini şehir devletlerinde ekonomik rahatlık nedeniyle zaten bir ses çıkması söz konusu değildir. (Ancak zengin olmayanlarda bazı umutsuz hareketler olabilecektir)

Suriye’nin geleceği de Mısır için öngördüğümüzden farklı değildir.

Orada demokrasi diye ayağa kalkanlar, laik görünümlü yarı despot Baas rejimini bugün değilse bile yarın yıkabileceklerdir. Ancak, onun yerine gelebilecek olan yeni rejim, ne yazık ki, özlenen özgürlükleri getirmekten uzak olabilecektir. Demokrasi diye yola çıkanlar, yarın Suriye’nin Şii İslamcıların egemenliğine geçtiğini görürlerse pişman olacaklardır ama artık çok geç olacaktır…

****

Özetle; Ortadoğu ve tüm Arap coğrafyasının kaynıyor olması demokrasi aşığı olanları sevindirmesin…

Dün İran için de aynı duygularla sevinmişler sonra da ‘biz ne ettik?’ diye dizlerini dövmüşlerdi…

Arap ülkelerinde (Kuzey Afrika dışında) ortaya çıkan demokrasi talepleri başarıya ulaşırsa bundan yararlananlar, ya İran tipi İslamcı bir rejimi getirmek isteyenler olacaktır…

Ya da petrol aşkıyla yanıp tutuşan emperyalist Batı ülkeleri…

Bunları da sevebilirsiniz