1997 yılında Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiyken, Prof. Dr. Bahri ÖZTÜRK Ceza Muhakemesi Hukuku dersinde Ceza Muhakemesi Kanunu (CMUK) Tasarısı’ndan bahsediyordu.
Ülkemizde yasaların sadece çıkarılmakla yetinildiğinden, oysa Almanya gibi Avrupa Birliği ülkelerinde yasalar çıkarılırken uygulama için gerekli olan eğitim ve tanıtım için bütçe ayrılmasından bahsettiğini çok iyi anımsarım. Bu nedenle de çıkarılan bazı yasaların çoğunun ya tam uygulanamadığını ya da yanlış uygulandığını görüyoruz.
Engelli haklarıyla uzun zamandır ilgileniyorum. Zihinsel engelli (otistik ve hafif düzey zihinsel engelli) çocukların, kaynaştırma sınıflarına alınmasına ilişkin yasal düzenleme ile onlara eğitim verilmesi, teneffüslerde ve bazı derslerde engelli çocukların sosyalleşmeleri ve topluma intibakları hedeflenmiştir.
Geçenlerde engelli haklarıyla ilgilendiğimi duyan bir ilköğretim okulu öğretmeni biraz çaresiz, biraz kızgın ve şaşkın; «Benim sınıfımda da otistik bir çocuk var ama ne yapacağımı bilmiyorum. Öylesine gelip gidiyor, ben de usulen eğitim planını dolduruyorum.” diye üzüntüsünü dile getiriyor.
Düzenleme yapılmış ama düzenlemenin uygulayıcılarına eğitim verilmeden ve bu konuya hâkim olmaları sağlanmadan uygulamaya başlanmış.
Gelelim uygulayıcılara…
İzmir Milli Eğitim İl Müdürlüğü ile Otizm Derneği konuya ilişkin öğretmenleri bilgilendirmek için bir panel düzenlemiş. Konuşmacı olarak teklif aldım ve seve seve kabul ettim. Salon dolu, çünkü katılım zorunlu tutulmuş. Konuştuk ama birkaç engelli ailesi dışında dinleyen yok. Onlar da «Panel bitse de sorularımızı sorsak” diye bekliyorlar.
Panelin bitmesi ile öğretmenlerin yarısı kendisini dışarı atıyor. Sadece bir öğretmen soru soruyor. Onun da engelli çocuğu varmış. Mesaiden erken çıkmasını gerekir mi diye, bilgi almaya çalışıyor. Geri kalan sorular ise engelli ailelerinin bambaşka sorunları. Bir adamcağız, «Engelli kızımı kısırlaştırabilir miyim?” derdinde.
Aklıma geliyor. Yasa yapanların amacı ile asla gerçekleşmeyen neticenin cevabı açık değil mi? Uygulayıcılara eğitim verecek sisteme, kaynak yaratmadan yasal düzenleme yapılırsa başka ne beklenirdi ki? Bir de buna duyarsız ve bezmiş bir kitle eklenirse, sonuç hayal kırıklığı bir uygulama olacak elbette.
Hafta sonu futbol maçına gidiyorum, anons yapılıyor. Numaralı biletli seyircilerin numaralı koltuklara oturmaları, gerekirse güvenlik güçlerinden yardım almaları söyleniyor. Ortada ne koltuklarda numara var, ne de anonsu dinleyen kimse. Güvenlik oralı bile değil, uygulanmıyor nasılsa…
Eğitimsiz uygulama fiyaskosu
Oysa Sporda Şiddeti Önleme Yasası bir devrim değil miydi? Bu öylesine bir yasa kuralı değil, elbette güvenlik için herkesin numaralı koltuğa oturması bir gereklilik. Yurt dışında başarılı olmuş bir düzenleme. Sadece yurt dışında uygulanıyor diye, Türkçe’ye çevirerek yasa yapılıyor. Eğitim tanım yok, tabi ki uygulama fiyasko.
Yasa yapmak başka, uygulamak başka bir şeydir. Uygulayıcılara eğitim vermeden ve halkı bilinçlendirmeden yapılan yasaların bazıları, uygulanamayan ya da yanlış uygulanan garip durumlara dönüşüyor.
CMUK çıkarılırken kolluk kuvvetlerine eğitim verilmedi. Delil toplamayı bilmeyen, tutuklanma için gerekli yasal düzenlemeyi anlamayan kolluk kuvvetlerinin üst düzey yöneticileri basın organlarına, «Biz hırsızı ve katili yakalıyoruz ama savcılar, hâkimler serbest bırakıyor. Hep bu CMUK yüzünden.” demediler mi?
Oysa gerçek öyle değil. Kolluk kuvvetlerine eğitim vermeden yapılan yasa nedeniyle; uygulamada hep aksaklık yaşandı. Deliller düzgün toplansa; sanıktan delile değil, delilden sanığa yönelecek bir teknolojiye sahip olunsa; hangi kanun, hırsızı ve katili serbest bırakmaya cevaz verir? Kaldı ki anılan kanun, Almanya’daki kanuna paralel hazırlanmıştır.
Artık bazı yasaları yaparken uygulanabileceği ortamı sağlayacak bütçeyi ayırmak, uygulayıcıları ve toplumu bilinçlendirmek için gerekli tedbirleri alma gerekliliği anlaşılmalıdır.
Aksi halde bu kara komedi sürüp gidecek.