Bir ulusun özgürlüğü için, ahali, toprak ve süngü şarttır..
Oysa..
Ne kadar az kaldık, fark edebiliyor musunuz?
Ahalimiz giderek hem kimlik, hem anlam olarak azalıyor..
Toprağımız giderek kuşatılıyor ve değerini kaybediyor..
Süngü gücümüz sessiz.. Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında rejimden ve Fethullah Terör Örgütü’nden büyük darbe yiyen, “Vesayetçi militarizmi sona erdireceğiz..” yalanı ile koskoca süngü gücümüz zorla söndürülmüştür. Süngünün en tepesindeki komutanlarımız ise çok mutlu, Tarih ve Atatürk kitapları yazarak ışıltılı Bodrum gecelerinde alkış alıyorlar.
Daha konuya girmedik, anlatacaklarımız var..
Önce Hülya Özdemir isimli vatansever bir Türk kızının sosyal medyada yanardağ etkisi yapan isyan bildirisini okuyalım..
Es geçmeyelim.. Bu bildiri, adeta muhtaç olduğumuz Türk Devletinin Anayasasını kapsamakta..
Emre Kongar’a göre ülkemiz en kötü senaryoya göre, Türk ve Kürt diye ikiye bölünecekmiş ya.. İşte o zamanki, büyük oranda toprak ve ahali kaybetmiş, daha küçücük ve boynu eğik yeni Türk devletinin acı gerçeği karşısında şimdiden kurtuluşumuzu örgütleyecek olan Yeni Anayasadan söz ediyorum.
Bakın Hülya kızımız ne diyor?
BİZ ATATÜRKÜZ..
Hülya Özdemir isimli bir Kuvayı Milliyeci Türk bayanı, 10 Ağustos 2025 tarihinde aşağıdaki yazısını paylaştı ve binlerce beğeni aldı:
MADEM Kİ..
*Mademki sen; TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURUCUSUNA KÂFİR DİYECEK KADAR CESURSUN, BEN DE SANA ŞEREFSİZ, NAMUSSUZ, VATANSIZ AHLAKSIZ DİYECEK KADAR CESUR ve YÜREKLİYİM!..
Atatürk’ün düşmanı, düşmanımdır.
Adı: Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK,
Görevi: İlk Cumhurbaşkanı,
Doğum yeri : Selanik,
Yaşı : 57,
Eğitim: Harp Akademisi,
Savaş : 11,
Madalya : 24,
Nişan : 7,
Yazdığı Kitap : 11,
Okuduğu Kitap Sayısı: 4000,
Açtığı Fabrika : 48,
En Büyük Başarısı: Türk vatanını işgalden kurtarması, Türkiye Cumhuriyeti Devlet’ini kurması.
Aynı takımı tutmadığım adamla anlaşırım,
Aynı partiye oy vermediğim adamla anlaşırım,
Aynı dini paylaşmadığım adamla anlaşırım,
Aynı milletten olmadığım adamla da anlaşırım,
Ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sevmeyen ile asla ANLAŞMAM..
Ben, Ülkemi, ilkelerimi, fikrî düşüncemi Anayasanın ilk 4 maddesi gibi korur, kollar asla taviz vermem.
Çünkü ben Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, Türkiye Cumhuriyetinin çocuğuyum….
Ben, Atatürkçüyüm,
*Ben, Cumhuriyetçiyim ,
*Ben, lâikim,
*Ben, anti-emperyalistim,
Ben, tam bağımsız Türkiye’den yanayım,
Ben, “Türk Milleti”ndenim diyenlerdenim.
Ben, Türk Milletine tuzak kuran hainlerin düşmanıyım.
Ben, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım.
Ben, Allah ile aldatan namussuzların düşmanıyım..
Dindarım diye geçinip, gece gündüz Atatürk’e küfür edenlerin düşmanıyım…
Atatürk; Diyaneti kuran,
Atatürk; Kuran-ı kendi parasıyla tefsir ettiren,
Atatürk; Kuran Meali ve İlmihali yaptıran,
Atatürk; İmam Hatipleri açan
Atatürk; Ayasofya’yı müze değil de, Cami olarak kayıt yaptırandır..
Ben, “Susan dilsiz şeytandır” sözünün takipçisiyim..
Ne Kök’ümü yok sayarım, ne dalımdan koparım…
NE MUTLU TÜRK VATANININ KURTARICISI, TÜRK DEVLETİNİN KURUCUSU, TÜRK MİLLETİNİN ULU ÖNDERİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün AYDINLIK YOLUNDA OLANLARA..
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
İNADINA HERKES SAYFASINDA PAYLAŞSIN, BİZ DEĞİL ONLAR KORKSUN!
BU DEVLET BİZİM,
Biz Milletiz.. Biz Atatürk’üz..”
GAZZE DERS OLMALI
Hülya Özdemir’i okuduk, içimize sindirelim ve yolumuza devam edelim.
Emperyalizmin Gazze’deki zulmü ve soykırımı bizlere hiç mi ders vermiyor? Dünyanın gözü önünde Filistinli mazlum bir halk, kuzeyden güneye itilerek Gazze bir başka kavime teslim edilmekte.
Bunu 1919’arda Anadolu’da aynısını yaşadık. Batıdan, kuzeyden, doğudan ve güneyden renkli bayraklarla işgal edilen Anadolu’daki mazlum halk Türkler, toprağın orta bölgesine doğru sürülmek istendi. O zaman başaramadılar. Milli Kurtuluş ateşi bu topraklarda kıvılcımlandı..
Peki, aynısı yeniden bu topraklarda tekrarlanmaz mı?
Batıdan gelen ve ahaliyi orta Anadolu bozkırlarına süren nükleer destekli Emperyalizme ilaveten, doğudan gelen Kürdistan orduları tarafından da ahali kuşatılmaz mı?
Bu sorum burada kalsın, hocam Emre Kongar’ı dinleyelim.
EMRE HOCANIN BÖLÜNMÜŞ TÜRKİYESİ
Saygıdeğer hocam Emre Kongar, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde 8.8.2025 tarihli “Türkiye Somutunda Ne Yapmalı (4)” başlıklı yazısında, ülkemiz için en iyi ve en kötü senaryoyu yazdı. Okuyalım:
“.. Sıra artık “Ülkenin geleceğinde neler olabilir” sorusuna yanıt aramaya geldi:
Ben bu sorunun yanıtı yıllar önce vermiş, bugüne kadar birçok kez de tekrar etmiştim. Daha 2013 yılında özetlediğim bu olasılıkları bir kez daha anımsatayım:
“Bunlar gerçekte olacakları değil, olayların yönünü, nereye gittiğini belirlemek için üretilen soyut, kuramsal modellerdir.
EN İYİ SENARYO: Türkiye, ırk, milliyet, din, mezhep farkları olmaksızın vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin eşit ve bütünüyle güvencede olduğu, tam demokratik bir ülke haline gelir. Türk, Kürt, Sünni, Alevi başta olmak üzere, ırkı, milliyeti, dini, mezhebi, cinsel tercihleri ne olursa olsun, bütün vatandaşlar eşit, özgür ve mutlu olur!
EN KÖTÜ SENARYO: Türkiye, her ikisi de otokratik bir yönetim altında inleyen, biri Türk biri Kürt olarak iki etnik ülkeye bölünür. Her iki ülkede de diktatörler halka kan kusturur! Herkes mutsuz olur!..”
EMRE HOCAM GERÇEKLER BAMBAŞKA
Hocamızın affına sığınarak belirtelim ki:
Emperyalizmin baş bölücü olarak tüm dünyaya kalıcı bir şekilde egemen olduğunda en kötü senaryoda topraklarımız Türk ve Kürt diye ikiye asla bölünemez.
Ya ne olur?
Topraklarımız üzerinde, Emperyalizmin ve İsrail’in ölümüne desteklediği Büyük Kürdistan ve ona bağımlı Küçük Türkiye kurdurulur.
Abdullah Öcalan’ın yazdı ve söyledi.. Tüm külliyatını okudunuz mu?.. “Hepsi bizim, Kürt halkı bu toprakların haklı ve gururlu tek sahibidir..” diye bin kere söylemedi mi?
Tüm PKK partileri, “Doğu bizim, batıda ortağız” demedi mi?.. Pervin Buldan örneğin..
Daha şimdiden Türk ahalisi, toprak üzerinde Dinci ve Kürtçü siyasi, ekonomik, kültürel ve psikolojik baskı altındadır.
Bölünme durumunda ekonomik, siyasal, sosyolojik, psikolojik baskı azami durumuna gelir. Her kale, her mekan, her ekonomik birim, her sosyolojik çekirdek işgal edilir. Çıkın çarşı pazara bunun göstergelerini şimdiden elle tutarsınız.
Bu söylediklerim Türk-Kürt kardeşliğine karşı çıkmak değildir. Türk’ün esaret altına girmemesinin koşullarını arıyorum. Barış hepimizin arzusu.. Ama esir olmak pahasına değil..
Emre Hocanın dediği gibi bölünürsek, sınırlarımızı kim koruyacak hocam?.. Cihangir, Bebek, Çankaya, Alsancak, Alaçatı sosyetesi mi?.. Onlar çoktan Yunan Adalarına gitmiş olurlar.. Hocam daha şimdiden sınırlarımızda şehit olan, sizin mahalleniz Etiler’den 1 tane Beyaz Türk evlat görebiliyor musunuz?
Şehitlerimiz sadece halk çocuklarından hocam!
Geçelim bu konuyu.
KİME GÜVENECEĞİZ?
Bir avuç kaldık demiştim.
Cumhuriyet’ten Zülal Kalendelen, Mine Kırıkkanat, Emre Kongar, Sinan Meydan, Alev Coşkun, Orhan Bursalı, Özdemir İnce..
Sözcü’den Yılmaz Özdil, Saygı Öztürk, Naim Babüroğlu..
Nefes’ten Aytunç Erkin, Soner Yalçın, Ümit Zileli..
Veryansın-tv’den Amiral Cem Gürdeniz, Erdem Atay, Yavuz Alogan..
Hepsi bu kadar..
Prof. Dr. Barış Doster var diyeceksiniz.. Haberiniz yok mu? Çoktaaan Cumhuriyet gazetesinden bu değerli bilim adamımızı dışladılar. Her 15 Mayıs öncesi beni arar, Hasan Tahsin ile ilgili orijinal bir yazıyı Cumhuriyet için isterdi, yine her 9 Eylül öncesi yine beni arar ve İzmir’in kurtuluşunu anlatan çarpıcı bir yazıyı yine Cumhuriyet için isterdi. Hemen gönderirdim, 2. sayfada nefis biçimde yer alırdı. Artık arayan soran yok.
Üstelik Yunus Nadi Ödülü sahibi olarak, İzmir’de yaşamama rağmen, Cumhuriyet gazetesinin 100. kuruluş dönemi İzmir kutlama törenine gazetenin temsilcisi (Müzmin CHP Milletvekili aday adayı) Mehmet Şakir Örs tarafından davet edilmiyorum. Merhum Hikmet Çetinkaya ve eski İzmir temsilcisi dostum Serdar Kızık’ın ömrünü adadıkları Cumhuriyet gazetesi hakkında verdikleri acı not, gerçeği ifade ediyor demek ki..
Ama yine de Cumhuriyet’ten, ne de Cumhuriyet gazetesinden vazgeçeriz.. Bu kesin..
Ama, aslında Kurtlar Sofrası’nda yapayalnız savaşıyoruz..
GELECEĞİ MÜMTAZER TÜRKÖNE’DEN ÖĞRENMEK
Eski ülkücü.. Bir eski azılı FETÖ’cü.. Kürdistan yanlısı.. FETÖ döneminde Barzani Kürdistanı’nda TC hakkında iftiralar atan, konferanslar veren biri (Kaynak: Zaman gazetesi) . Aslında mahkum ama, Devlet Bahçeli’nin özel ricası üzerine tahliye edildi. Şimdilerde, güya liberal rüzgarlar estirmekte..
Mümtaz’er Türköne yazdı: Neler olacağını bilmek.. (Emperyalizmin fonları ile yayın yapan Ruşen Çakır’ın Medyascope Kanalı, 23 Ağustos 2025 Cumartesi)
“.. Kürtlerin kaderi: Çözüm Süreci, yerli politik aktörlerin iradelerinin toplamını aşan dinamiklerin suyunda ilerliyor. İrade aşımının ötesinde iradeleri teslim alacak bir cazibesi ve zorunluluğu var. Türkiye’nin ve bütün Kürtlerin önünde, iki tarafın da bire on kazanacakları bir fırsat penceresinden, önümüzde uzanan refah ve güvenlik vadeden geleceğe bakıyoruz. Bu fırsata sırt çevirmek, felakete doludizgin koşmak demek.
Erdoğan dahil, bütün oyun kurucuların iradesini aştığı için Çözüm Süreci hakkında kesin öngörülerde bulunmak mümkün. Kürtler, Türkiye ile kader birliği içinde tarihte yeni bir yolculuğa çıkacaklar. Türkiye bu yolculuk için onur ve eşit vatandaşlık taşlarından sağlam bir yol döşeyecek. Yoksa mahvolacağız.
Gerekli olan yegâne şey zaman. Cumartesi Anneleri’nden Nezahat Teke, Meclis Komisyonunda Kürtçe konuşabilseydi bu zaman hızlanmış olacaktı. Çünkü geleceğimiz, Kürtlerin kamusal ortamlarda anadillerini özgürce kullanabilmelerinden geçiyor..”
KÜRDİSTAN DAĞLARINDA 15 AĞUSTOS KUTLAMASI
Alıntı: TC Hidayet Petin 17.8.2025
Karanlık suların elemanı Mümtaz’er Türköne, Batılılar tarafından fonlanan kanallarda bir cennet vaadi anlatıyor, ama PKK’ya yakınlığı ile bilinen televizyon ve sitelerde, “Gerillalardan Kürdistan dağlarında 15 Ağustos kutlaması” anlatılıyor. “15 Ağustos atılımını” selamlayan konuşmaların ardından, gerillalar alkış, zılgıtlar eşliğinde sloganlar attı.
Birbirleriyle selamlaşan gerillalar daha sonra uzun süre halay çekerek, “işgalci” dedikleri Türk askerine, ilk kurşunun sıkıldığı “Diriliş bayramı” olarak belirttikleri 15 Ağustos Eruh ve Şemdinli baskınının yıldönümünü kutladılar. Haberde gerilla dedikleri teröristler, hani şu silahlarını yakanlar….
ÇERKEZ KUTLAMASI
Gazete haberlerine göre; Balıkesir’in Bandırma ilçesinde 31 Ağustos günü Çerkez Ethem’i anma etkinliği düzenlenecek.
Çerkez Ethem’in kimliğine tarihi anekdotlarla ışık tutan Tarihçi Sinan Meydan, “Hayaldi gerçek oldu! Şeyh Sait, İskilipli Atıf, Vahdettin, Damat Ferit derken… Şimdi de Ethem… Son yıllarda Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında ne kadar işbirlikçi, ne kadar vatan haini varsa hepsini “kahraman” ilan etme modası devam ediyor.” demiş. Sinan Meydan’ın tespitine içtenlikle katılıyorum. Ne günlere kaldık! (Alıntı: Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı)
TÜRK’ÜM DİYEN HEDEFTE..
21.8.2025 Veryansın TV haberi
ROK, ‘Türk’üm’ diyen Defne Samyeli’yi hedef aldı… Yanıt geldi: Seni gidi yalancı! Defne Samyeli, kendisini “Türkiyeli değilim, Türk’üm” sözleri üzerinden hedef alan Rasim Ozan Kütahyalı’ya tepki gösterdi. Kütahyalı’ya “Seni gidi yalancı” diye seslenen Samyeli, “Malatyalı ve Alevi vatandaşlarımızı tüm kalbimle kucaklıyorum. Malatyalı da değilim, Alevi de değilim” ifadelerini kullandı. Samyeli, Kütahyalı’yı “ipleri başkalarının elinde, maması nereden gelirse ona göre söylem, taraf, parti ve dil değiştiren troll” olarak tanımladı.
Defne Samyeli 1 ay önce Ferit Ömerlioğlu’nun “Olduğu Gibi” programına konuk oldu. Programda Samyeli’ye yöneltilen sorulardan biri “Beyaz Türk müsün?” oldu. Samyeli bu soruya “Beyaz Türk müyüm? Bilmiyorum. Ben böyle sınıflandırmalarda pek yokum. Ama Türk’üm. Beyazını bilmem de ben Türk’üm. Türkiyeli değilim, Türk’üm ben. Bu kadar söyleyeyim” diyerek yanıt verdi.
Samyeli’nin, “Türkiyeli değil, Türküm” çıkışı gündeme yerleşirken, Rasim Ozan Kütahyalı’dan vatandaşlık tanımını içeren Anayasa’nın 66. maddesini hedef alan bir yanıt geldi.
Kütahyalı, ‘Türkiyelilik’ biz Türkler için üretilmiş bir kavram değildir. ‘Türkiyeli’ kavramı, bu topraklarda yaşayan, ana dili Türkçe olmayan, ‘Ben Kürdüm ama Türkiyeliyim’ demek isteyen insanlarımız için üretilmiş bir formüldür” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Defne Samyeli aslen Malatyalı. Bir asker kızı. Babasının, dedesinin kökenleri Malatyalı Alevi diye bilinirdi. Seneler sonra bunu inkâr etti. Belki de Alevilik konusunun gündeme gelmesini istemedi. Osmanlı mirasına küfrediyorsunuz hem de ‘İstanbulluyum’ diye övünüyorsunuz. Bunlar hep patolojik ve travmatik şeylerdir. Siz zorla insanlara ‘Türk’üm’ diye Nazi zulmü mü yapacaksınız? ‘Ben Türkiyeliyim ama Türk değilim’ diyen kardeşlerimizin hepsini kucaklamamız lazım.”
Defne Samyeli, devam etti: “Şu an bir prensibimi çiğniyorum; zira ipleri başkalarının elinde, maması nereden gelirse ona göre söylem, taraf, parti ve dil değiştiren trolleri genelde muhatap kabul etmem. Bunların neye hizmet ettiklerini zaten şanlı geçmişleri ortaya koyuyor. İlahî ROK… İnsanlarla ilgili böyle bir yalanı nasıl söyleyebiliyorsun? ‘Ben Türk’üm’ dedim diye niye böyle tetiklendin? Sana verilen görev icabı mı? Etnik kimlik vurgularıyla ‘ulus devlet’ birliğini yok etmek amacıyla mı her gündeme maydanoz oluyorsun?”
NAİM BABÜROĞLU’NU DİNLEYELİM
Sözcü gazetesinin yurtsever yazarı Naim Babüroğlu’nu okuyalım. (Milliyetçilik ilkesine burun kıvıranlar – 25 Ağustos 2025)
“Atatürk’e göre:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir.”
Dikkat edin!
“Türk halkı” değil, “Türkiye halkı”, der Mustafa Kemal.
Atatürk milliyetçiliği, ırk, din, cins, mezhep ayrımcılığını reddeder.
Ayrıştırıcı değil, birleştiricidir.
“Diyarbakırlı, Vanlı, İstanbullu, Trabzonlu, Erzurumlu, Trakyalı hep bir soyun evlatları ve aynı çevrelerin damarlarıdır”, der Atatürk…
Milliyetçiliğin olmadığı yerde, ulus devlet olmaz, ümmet olur.
Ümmetin olduğu yerde, laiklik olmaz.
Laikliğin olmadığı yerde, din ve ibadet özgürlüğü olmaz.
Laikliğin olmadığı yerde, toplum hayatında kadın olmaz, kan ve gözyaşı olur.
Arap ülkelerinin, İsrail karşısında düştüğü ibretlik durum budur…
Ve, bu gerçeklere rağmen…
Silah bırakmayan PKK terör örgütü başını, taraf kabul ediyoruz.
Hem de, “Altı Ok”u ve özellikle Atatürk’ün milliyetçilik anlayışını elimizin tersiyle iterek…
“Altı Ok”, PKK terörist başının isteğiyle kurulan ve onu taraf kabul eden “Komisyon”u reddeder.
Çünkü, Cumhuriyet’e düşman olan PKK ve işbirlikçilerinin hayali Sevr’dir.
Ve, o kahramanların eserini, “Altı Ok”u yok etmektir.
1-SEVR HARİTASI: 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’u, Mustafa Kemal’in savaşçıları zaferle sonuçlandırmasaydı, sarı alan Ermenistan’ın olacaktı. Mustafa Kemal’in milli kurtuluş amacı olmasaydı, Anadolu’nun diğer yerleri işgal edildiğinden Türk Devleti olmayacaktı. Ermeni – Kürt Devleti sarı alanda yer alan tarihimizin kökü Malazgirt’e gitmek için vize gerekli olacaktı.
ASLINDA NEREDE HATA YAPILDI?
Muharrem İnce’ye göre, “Siyasal İslamcıların bu kadar öfkeli olmalarında; Cumhuriyetle, akılla ve modernlikle bu kadar kavgalı hale gelmelerinde en büyük pay, maalesef Necip Fazıl’ın ve benzeri yobazların düşünsel yönlendirmesidir.
Halbuki aynı yıllarda, Necip Fazıl’ın başarısızlıktan atıldığı Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe doktorasını birincilikle tamamlamış, yurda dönüp öğretmenlik yapmış, hayatıyla örnek olmuş muhafazakar başka bir isim daha vardı: Nurettin Topçu.. Necip Fazıl; entelektüel derinlikten çok sloganlara yaslandı. Gece hayatı, kumar, savrulmalar ve söylemlerle şekillenen bir hayat sürdü.
Topçu ise tevazu, emek, ahlak ve fikirle yoğrulmuş bir İslamcı irfan adamıydı. Bugün muhafazakâr camia Necip Fazıl’ı değil de Nurettin Topçu’yu rehber alsaydı: Kin değil fikir konuşurduk. Kültürle kavga edilmez, irfanla barışılırdı. Ve belki de bugün çok daha adil, çok daha ahlaklı, çok daha huzurlu bir muhafazakar toplumda yaşardık.”
YAŞAR AKSOY’UN NOTU: Nurettin Topçu’nun Arap ümmetçiliğine değil, Anadolu Müslümanlığına dayalı muhafazakarlık önerisine, gençliğimde kendini yakından tanıdığım için tümüyle katılıyorum.
Yine Türkiye Komünizmi veya Sosyalizmi, kendine Sovyet ve Çin taraftarlığını veya Mihri Belli, Yalçın Küçük, sonra hepsi dönek olan Çetin Altan, Mete Tuncay, Murat Belge gibilerini değil de, Türkiye İşçi Partisi (TİP) başkanı Mehmet Ali Aybar’ın, öğrenci liderim Harun Karadeniz’in ve hatta gençlik yıllarında yakından arkadaşım olan Alev Alatlı’nın önerisi olan “Güleryüzlü Sosyalizm”den yana olsa idi, ne silahlı maceracılık ve ne de PKK sempatizanlığı hastalıklarına bulaşmazdı. (Bakın okuyucularım, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği (İTÜTB) Başkanı, TİP üyesi sosyalist Harun Karadeniz’in genel kurulda beline silah dayayan Dev-Genç’lilerce başkanlıktan zorla düşürülüşünü ve Aydınlıkçı Hasan Yalçın’ı başkan ilan edişlerini gözleriyle görmüş biriyim, bana hikaye anlatmayın. Sosyalizm bu ülkede silahla, kabadayılıkla, banka soygunlarıyla kurulamaz.
Yine Türk Milliyetçiliği, Turancılık ve Türkçülük, ne yazık ki mafyacılık, kabadayılık, silahlı çatışmacılık, sol ile ölümüne kavgacılık oyununa gelmeyip, Atatürk milliyetçiliğinin kapsayıcı ve kucaklayıcı devrimci yolunda yürüyüp gitmiş olsa idi, aslında solcu olan ilk Türkçülerin, Ziya Gökalp’in, Yusuf Akçura’nın, Sultan Galiev’in, hatta radikal bir yazar olan Nihal Atsız’ın idealleri gerçekleşmiş olurdu..
Yine Kürt aydınları ve gençleri, kendilerine Apo’yu önder kabul edecek yerde, Atatürk’ün Dersim Milletvekili Diyap Ağa’yı kendilerine sembol kabul etmiş olsalardı, bu gün Türkiyemiz bir barış ülkesi olurdu..
Emperyalizm, hem sağın, hem solun, hem İslamcı muhafazakarlığın, hem de Türklüğün ve Kürtlüğün tüm ahlaki ve vicdani ayarlarını bozmuştur.
İşte bu ülkede merhum Nihat Genç gibiler, bu bozulmuş ayarları düzeltmeye çalıştılar..
Bu konuyu bir gün derinlikli tartışalım..
YÖRÜKLER NEREDESİNİZ?
Mustafa Kemal Atatürk, Milli Kurtuluş Savaşı’nın tam göbeğinde şöyle buyurmuştu: “Arkadaşlar! Gidip Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”
Ben de Yörük’üm.. Hem Uşaklı baba, hem Bergamalı ana tarafımdan. Bir Yörük olarak, dağlarda, ovalarda, köy, kasaba ve şehirlerde, sokaklarda, okullarda, fabrikalarda, tarlalarda, kışlalarda, talimgahlarda, siperlerde, nöbetlerde, her yerde, her zaman on milyonlarca Yörük görüyorum, onları hemen tanıyorum.
Onlar da beni hissediyor.
Sessizler..
Milli Kurtuluşun şafağını bekler gibiler.
VE SEVAN NİŞANYAN SAHNEDE
Türkiye’den kaçıp Karadağ’a sığınan Ermeni milliyetçisi, Türk düşmanı, Elazığ depreminde “Keşke tüm Elazığ geberse idi..” paylaşımı yapan Sevan Nişanyan’dan Atatürk’ü eleştirmek için, kendi Youtube tv kanalında Taliban güzellemesi geldi:
“Bir Ermeni olarak söylüyorum:
Kemalist Türkiye’de yaşamaktansa, Afganistan’daki Taliban’ın himayesi altında yaşamayı isterim. Talibancılardaki medeniyet ve hoşgörü, Kemalistlerde yoktur.” (Halkweb Haber, 20.8.2025)
YAŞAR AKSOY’DAN YANIT
Sevan haini, biz de seninle yaşamak istemiyoruz. Cehennemin dibine git..
Türk karısının başına, içine ettiği lazımlık’ı boşaltan adamsın sen.. (Boşanma Davası tutanağından.. )
SONUÇ
2- HÜLYA ÖZDEMİR
Gün gelir, işgal edilmiş topraklarımızda kurulan ortak (!) düzende, Sevan Efendi, Emperyalistlerce Paris Büyükelçisi olarak atanır mı? Bence olur.
Hülya Özdemir’in bildirisini, yeni bir kurucu Anayasa ve kurucu düzen anlayışı içinde okuyun derim..
Şimdilik..
Devrim başlayıncaya kadar..
Ahaliye sahip çıkın.. Topraklarınızı koruyun.. Süngüyü dik tutun..