Zihinsel Esnekliğin Bedensel Yolculuğu

Yoga denince çoğu insanın aklına başın ayakların yanına değdiği bedensel sınırların zorlandığı pozlar veya ellerini birleştirip bağdaş kurarak oturan bir insan figürü gelir. Aslında yoga, bedeni değil zihni eğitmenin bir yolu olarak doğmuştur. Şimdilerde kimi kesimin spor olarak gördüğü yoga kimi kesim için de yalnızca meditasyondan ibaret fakat benim için her ikisi de değil.

Yoganın yalnızca spor olarak nitelendirilmemesi girilen pozlar içerisinde fiziksel zorlanmalardan öte zihin ile başbaşa kalınması ve düşüncelere rağmen pozda kalıp nefese odaklanabilmenin güçlüğü. Yoga pratiğinde beden esnedikçe, zihnin de dirençleri çözülür. Fiziksel olarak da pek kolay pozlar yoktur. Kimseyle yarışa girmeden, kendinin en iyi hali olma çabasıdır. Pozlarda “mükemmel” olma kaygısı, yerini kabullenmeye bırakır. Beden biraz gergin olabilir; bu, kötü bir şey değildir. Zihin, “bugün böyle” demeyi öğrenir. İşte bu farkındalık, zihinsel esnekliğin başlangıcıdır.

Zihinsel esneklik, değişen koşullara direnmeden uyum sağlayabilme, her durumda “olduğu haliyle” kabul edebilme becerisidir. Bu beceri, modern dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri. Çünkü günümüz insanı, her şeyin planlandığı, kontrol altında tutulduğu bir yaşam biçiminde kaybolmuş durumda. Oysa hayat, tam da o kontrol edilemeyen anlarda kendini gösteriyor. Kontrol etme dürtüsünü bastırma yoga ile öğrendiğim bir kazanım biraz bu süreçten bahsedeceğim.

Yoganın çeşitlerinden hamak yogası ile ilgli kişisel deneyimim mat yogalarından oldukça farklıydı. Hamak yogası, klasik yogadan farklı olarak vestibüler sistemi yani denge merkezimizi doğrudan çalıştırıyor. Bu sistem, beyindeki serebellum ve beyinsapıyla bağlantılı.
Yani her denge hareketi, aslında beyne de yeni sinyaller gönderiyor.
Düzenli hamak pratiği, bedenin yanı sıra zihinsel koordinasyonu da güçlendiriyor. Bir anlamda, bedenle birlikte beyin de “esnemeyi” öğreniyor.

Hamak yogasında denge bulmak için kaslarını değil, zihnini gevşetmen gerekiyor. Çünkü hamağa güvenmeden, kendini bırakmadan, hiçbir pozda tam olarak kalamıyorsun. Yalnızca iplere bağlı olmanın verdiği kaygı ile başa çıkmak oldukça güç. İlk derslerde zihnim sürekli konuşuyordu: “Ya düşersem? ”
Zihnim ile verilen savaş hamak üzerinde dengede durmak kadar zorlayıcıydı. Ama birkaç dersten sonra o iç ses yavaş yavaş azalmaya başladı. Zihinsel esnekliğin, tıpkı bedensel esneklik gibi, pratikle geliştiğini fark ettim. Mesele “bırakmak”tı “en iyi olmak” değildi. Bedenimi bırakmayı ve hamağa güvenmeyi seçtiğimde bu sürecin fizikselden çok zihinsel olduğuna ikna oldum.

Başta da bahsettiğim ‘yoga ne spor ne de meditasyon iksi de değil bence’ kısmında aslında yoga ne size fitness gibi kas yaptırma ne de meditasyon gibi yalnızca zihin dinginliği vaat ediyor. Bumlar aslında biribirine bağlı ilerleyen, biri olmadan diğerinin olmayacağı faktörler. Pozların içerisinde hem anatomik olarak kaslarımız çalışırken aynı zamanda pozda kalabilmek, yalnızca o ana ve akışa odaklanabilme yeteneğimiz gelişiyor. Bu bir döngü poza, nefese, zihine odaklandıkça da vücut elbette ki pozların içerisinde aktif veya pasif olarak gelişiyor. Dikkat ve nefes bir araya geldiğinde propriosepsiyon (beden farkındalığı) artıyor. Düzenli pratik ise prefrontal korteks (odaklanma, karar verme) aktivitesini güçlendiriyor.Nefes kontolünün (Pranayama) rolü oldukça büyük, sempatik ve parasempatik sistem arasında denge kuruyor.Derin nefes, diyaframatik nefes kalp atışını yavaşlatırken kortizolü düşürüyor ve zihni sakinleştiriyor.Vagus siniri (bedenin “sakinleştirici” siniri) de aktifleşiyor.

Sonuç olarak yoga, bedeni esnetmekten çok zihni esnetmeyi öğretir.
Hamakta, matta ya da yalnızca nefesle fark etmez. Yoga nefesle, zihinle ve bedenle kurulan bir iç denge pratiğidir.
Benim için de tam olarak bedensel güçle birlikte zihinsel dinginliğe açılan bir yolculuk.

KAYNAKÇA

https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/13591045221136016

https://research.ebsco.com/c/hpb2gx/search/details/ixw5pakq3r?db=edb&proxyApplied=true

Bunları da sevebilirsiniz