Haluk Şahin Hoca, “Dijital Tufan” ve Kıbrıs…

Türkiye’nin ilk iletişim profesörü, çok değerli akademisyen ve yazar dostumuz Prof.Haluk Şahin ve eşi ile bizim mahallenin gözde mekanı Kahve Dünyası’nda yine buluştuk (20.10.2025)..

Dağarcık Düşün ve Yayın grubumuzun yeni çok önemli ve ilginç eseri, 600 sayfalık, içinde 25 akil ve arif yazarın 4 yazısının yer aldığı yılsonu toplu kitabımızı Haluk Şahin’e armağan ettim.

Bozcada’da Homeros Okumaları’nı düzenleyen Haluk hocamız, toplu eserimizi dikkatle ve beğeni ile inceledi, tümüyle okuyacağını belirtti.

Son eseri “Dijital Tufan” kitabında Haluk Şahin kapitalizmin son aşamasının sosyalizm değil, sanki bir dijital kaos veya tufan olacağının altını çiziyor gibi.. Buluşmamızda dünyadaki dijital gelişmeler, yapay zeka ve her devrimin zamanla ne yazık ki karşı devrime dönüştüğü evrensel ana gerçeğini detaylı bir şekilde tartıştık. Buluşmalarımız Balerin arkadaşımız Sibel Kasapoğlu’nun da katılımı ile kışı aylarında da devam edecek..

Prof. Haluk Şahin, daha sonra soysal medya hesabında buluşmamızla ilgili şunları yazdı:

HAMARAT DOST

.. Ağır bir hastalıktan çıkan hamarat dost Yaşar Aksoy ile aylar sonra Etiler – Ulus’ta Kahve Dünyası’nda buluştuk.. İzmir’in bal arısı, Cevat Şakir ailesi ile ilgili kitabını bitirmiş. Şimdi sırada ötekiler varmış. Eh bu fakir de karınca kararınca uğraşıyor, sırada bir roman, iki anı, iki de deneme kitabı var. Bizim gibiler için İngilizce “anomaly” ya da “anakronik” diyorlar. Yani zamanını şaşırmışlardanız. Yaşar’ın, soyadına yakışır bir şekilde 52 kitabı yayınlanmış.. Ben henüz 41’deyim. Çok çalışmak zorundayım. Toplam ikimiz 93 kitap yapıyor. Şu kitapsız çağda manyak sanacaklar, kimseye söylemeyin.”

Hocamıza teşekkür ediyorum. Büyük dostum ve ağabeyim kaybettikten sonra, hiç bir katı ideolojiye, inanışa, çıkara angaje olmamış, evrensel anlamda özgür ve ilerici dost arayışı içindeydim. Haluk hoca bu arayışımda bir mevlid şerbeti gibi içimi okşamakta. Çok yaşasın.

JOHNSON MEKTUBU

Haluk Şahin’in 41 kitabı içinde bir zamanlar ilgi ile okuduğumuz Kıbrıs Sorunu ile ilgili “Johnson Mektubu” kitabı da var.. Bu kitapta konu ile ilgili herkesle yapılan konuşmalar bulunmakta, İsmet İnönü ve ABD Başkanı Johnson hariç..

Kıbrıs’ta yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçiminde federasyon yanlısı bir adayın seçimi kazanması üzerine Haluk Şahin önemli değerlendirmeler yaptı, okuyalım bakalım: (Prof. Dr. Haluk Şahin “SOKAK” yazıları…)

..Annan Güzel mi ?

Doğrusu ya, 2004 yılında epey ümitlenmiştim.  Çünkü işin içinde o zaman Türkiye’nin çağdaş uygarlıkla bütünleşmesinin son evresi olarak gördüğüm Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi vardı içinde.  Türkler Annan planına “evet” diyerek toprak ve yetki bırakacak, Rumlar da “evet” diyerek adada Türklerin de bulunduğunu nihayet kabul edecekti.

Adanın tamamını isteyen şoven Rumların yanı sıra, planın Rum yanlısı olduğunu olduğuna inanıp “ANAN güzel mi?” diye yazı yazanlarımız çıktı.

Öyle ya da böyle, sonuçta hem federal Kıbrıs’ın hem de Türkiye ‘nin Avrupa’ya alınacağı sanılıyordu.

Ve böylece uzun yıllardır dillere pelesenk olan Kıbrıs sorunu çözülüyordu.

Ama kazın ayağı öyle çıkmadı: Hayret ki ne hayret!  Rumlar açık farkla hayır, Türkler açık farkla evet dediler.

Avrupa, Türkiye’ye her zamanki kazıklarından birini daha attı, “Hayır” diyen Rumları birliğe alıp “Evet” diyen Türkleri dışarıda bıraktı!

Benim kafamdaki Kıbrıs sorunu o zaman çözüldü.  Anladım ki, sorun diplomatik değil tarihidir.  Serbest stil güreş geleneğinden gelen Türklere yapılan oyunlar Grekoromen’dir.

Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum toplumuyla işbirliği halinde, Birleşmiş Milletler ve  Türkiye’ye çelme takmıştır.

AB’nin tarihi körlüğü ve şımartılmış Rum kesiminin bağnazlığı Akdeniz’de büyük barış projesini  baltalamıştır!

Daha nice  Kıbrıs yazılarına zemin hazırlanmıştır.

Açmaz ve Çıkmazdan Çıkış

Elbette Annan yenilgisi hüsranından bu yana köprülerin altından çok sular aktı.  Kıbrıs’ta ilerlemeler durdu.  Ne Güney Kıbrıs Kuzey’e diz çökertebildi ne de Kuzey Kıbrıs başka devletler tarafından tanınarak uluslararası meşruiyet kazanabildi.

Açmaz ve çıkmaz  günümüze kadar süregitti.

Şimdi, Kıbrıs’ın Türk kesimindeki seçimlerden sonra , son zamanlarda ideolojik konumuyla uyumlu olmayan meydan okumalarla dikkatleri çeken MHP Lideri Devlet Bahçeli  Kuzeydekilere,  “Rest çekin, Türkiye’ye katıldığınızı ilan edin!” dedi.

Belki de, 24 Nisan 2004 kazığından sonra  Avrupa’nın müstahak olduğu budur, ama  bence şu konjonktürde KKTC ve Türkiye için en uygun olan tepki bu değildir.

Türkiye’nin ayrılıkçı değil birleştirici formüllerden yana olması kendi çıkarınadır.  KKTC’deci yeni iktidar CTP’nin ve Türkiye’deki destekçisi CHP’niin  geçmişten ders alarak ve bayat klişelerden sıyrılarak Akdenizli bütünsel bir vizyon oluşturması zorunludur.

Trump’la Putin Arasında

Avrupa 2004’teki Avrupa değildir.  Askeri anlamda zayıf, hatta çaresizdir.  Trump’la Putin arasında ortada sandık oyuncusu durumuna düşmüştür.  Bir gün birine, ertesi gün öbürüne koşmaktadır.

Türkiyesiz bir AB’nin bu durumlara düşeceğini İsmail Cem ve Süleyman Demirel onlara kaç kez söylemişti.  Ama hayır, onlar her şeyin en doğrusunu biliyorlardı!  Şimdi bağnaz ve şımarık Güney Kıbrıs rejimiyle başbaşa kaldılar.

Türkiye’ye baş eğdirmek için ne yapsalar acaba?  Trump’a mı gitseler, yoksa Putin’e mi?

Evet, Kıbrıs yeniden gündemde!  Bu konuları daha çok konuşacağız.  Övünmek gibi olmasın ama, erbabı benim bu alandaki en kapsamlı kitaplardan birini yazmış olduğumu bilir:  “Johnson Mektubu”.

Dört baskı yapan o kitabı yazmak için İnönü ve Johnson dışında tüm yetkililerle konuşmuştum.

1964’teki Johnson mektubundan sonra Türk-Amerikan ilişkilerinde gerçek bir güven ortamı hiçbir zaman kurulamadı. Çünkü Başkan Johnson o mektubunda Başbakan İsmet İnönü’ye  “Tamam müttefikiz ama, size verdiğimiz silahları bizim onayladıklarımız dışında kimseye karşı kullanamazsınız!” diyordu.

Bu öncelikle, Kıbrıs Türklerini katliamdan geçiren EOKA çetecilerine karşı kullanamazsınız anlamına geliyordu.

Ya yıllar sonra, 2004 Annan Referandumu’nda, Rumların oyları  sonuç doğururken ve onlar AB’ye girerken, Türklerin oylarının görmezden gelinmesi ne anlama geliyordu?

Evet, bir Kıbrıs yazısı daha!  Görünen o ki bu konuda daha çok yazılar yazacağız!..”

(NOT: Kahve Dünyası’nda ikinci buluşma çok yakında, Collection Kulüp Başkanı ve Collection dergisi yayıncısı kadim dostum Şerif Antepli ile gerçekleşecek. Ona ayırdığım Dağarcık toplu kitabımız da hazır. O da, bana Collection dergisinin son sayısını armağan edecek.)

Bunları da sevebilirsiniz