Deniz çayırlarının birçok adı var. Yerel adı “Kara saman”, “Erişte” iken bilimsel adı deniz tanrısı Poseidon’dan esinlenen “Posidonia oceanica”dır. Akdeniz’in endemik bitkisi olması nedeniyle denizin ormanları olarak da adlandırılmakta. Deniz çayırları birçok sucul canlıya ev sahipliği yapan bir ekosistem. Büyümeleri uzun yılları gerektiren ince ve uzun yaprakları, denizin içinde yeşil yeşil sallanırken deniz kestanelerine, deniz hıyarlarına, pinalarına, balıklara ve onların yavrularına ev sahipliği yapar. Bizler ise yüzdüğümüzde deniz çayırlarının yaprakları ayağımıza dolandığında ise ürperir korkarız. Halbuki onun varlığı denizin temiz olduğunu ve bereketli olduğunun işaretidir. Diğer yandan ölmüş, solmuş yaprakların rüzgarla dalga ile kıyıya vurmasından oluşan kahverengi yığınlardan çok rahatsız oluruz. Bunların pislik, çöp olduğunu ve temizlenmesi gerektiğini düşünürüz. Belediyelere şikâyet ederiz temizlenmesi için. Plajda kıyıda ayağımıza dolandığında pis olarak tanımladığımız yaprakların ise belediyelerin yeterince temiz tutmadığını düşündüğümüz çöpler olarak algılarız. Halbuki plastiklerden rahatsız olmayız. Ne de başka atıklardan. Kıyıdaki onca plastik bizleri rahatsız etmezken bu yaprakları kirlilik olarak görmek gerçekten tezat. Bu çelişki kıyıya vuran bu yaprakların azot kaynağı, kıyıda oluşturduğu organik madde içinde birçok canlının yaşamını sürdürdüğü ona ev sahipliği yaptığından bi haber olduğumuzdan mı acaba?
Bu kadar önemli deniz çayırlarını biz yeterince tanıyor muyuz?
Yüzlerce yıldan beri olan bu sucul bitkiler kökleri ile dibe tutunur ve oradan besin tuzlarını alır (azot ve fosfat gibi) yaşam yerleri birçok canlının evi olduğundan kıyılardaki biyo çeşitliliğin kaynağıdır. Ayrıca denize fotosentez yaparak bol bol oksijen verir.
Çiçeği, yaprakları, kökleri ve binlerce yılda kökleri ile oluşturdukları organik kütlelerin üzerinde büyüyen bu bitki topluluğu Akdeniz’in endemik türüdür. Ama çok yavaş büyüdüklerinden ve çok hızlı bir şekilde yok edildikleri için Akdeniz de deniz çayırları korunmaya alınmışlardır. Akdeniz de kıyısı olan bütün ülkeler bu bitkiyi korumak üzere Barcelona anlaşmasına imza atmıştır. P.oceanica’nın ekolojik önemi ve son derece yavaş büyümeleri göz önüne alınarak, tüm Akdeniz kıyı ülkelerinde ve ülkemiz kıyılarında da koruma altına alınmıştır. Kıyıdan başlayarak 30-40 metre bazen daha derinlere kadar bu bitkileri görebiliriz. Işığın geldiği yere kadar bu bitkiler yaşayabilir. Işık oldukça fotosentez yapar ve yaşamını sürdürür. Balık yavrularının beslendiği büyüdüğü bu yerler o yüzden balıkçılık açısından da bereketlidir.
İzmir Körfezi ve Deniz Çayırları
İzmir Körfezi’nde yer alan deniz çayırları, Posidonia oceanica, ekosistem habitatları anlamında önemli bir değerdir. Özellikle Gülbahçe Körfezi, Karaburun ve Foça kıyılarında yoğun olarak bulunurlar. Gülbahçe Körfezi’nin (Dış Körfez) genel olarak sığ olması (0-30m) deniz çayırlarının yaygın olarak bulunması özellikle yavru balıkların korunması, beslenmesi açısından önemli olup, bu bölgenin kıyı balıkçılığı açısından verimli olmasını sağlamaktadır. Gülbahçe Körfezi’ndeki P.oceanica haritalandırma çalışmasında alandaki kaplan sırtı, atol ve resif bariyeri olmak üzere üç farklı Posidonia çayır tipinin Gülbahçe Körfezi’inde olması deniz çayırlarının haritalandırılması için seçilmesinde önemli olmuştur. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda bu üç farklı oluşum tipinin Akdeniz ölçeğinde aynı bölgede mevcut olması bölgenin korunmasında önceliği gerektiren bir konuma sokmuştur. Deniz çayırları sucul canlılara ev sahipliği yaparken denizel ekosistemin biyo-çeşitliliğini artırır, suyu oksijenlendirir, giderek atmosferde artan karbondioksiti bünyesinde kullanıp azaltır, üstelik kıyısal erozyonu da önler. Akdeniz’de Ege’de İzmir kıyılarında deniz çayırları doğal olarak yaygın iken insan aktiviteleri ile giderek azalmaktadır. Bu çiçekli deniz bitkisinin tohumlarına “denizin zeytini” denir. Su yüzeyinde Mayıs aylarında mağrur bir şekilde yüzerler ve uygun bir yer bulduklarında ise tekrar deniz çayırlarını oluştururlar.
Denize bakarken veya denize girdiğimizde sucul canlıların yaşadığı deniz çayırlarının ve sulak alanların ne denli hayati olduğunu unutmayalım onları incitmeyelim. İzmir Körfezi’nin değerlerini, araştırarak, anlatarak, planlayarak ve koruyarak gelecek nesillere bırakmamız gerektiğini hatırlayarak bu değerlere sahip çıkmak dileğiyle …


