Kıbrıs’ın Bölge ve Dünya İçin Önemi

Eli kulağındadır. Bu deyim, dilimizde, olması kuvvetle beklenen olumsuz şeyler için kullanılır. Evet, bugün bütün dünyada Türkiye’nin de içinde olduğu bölgede bir büyük savaşın olup olmayacağı tartışılıyor. Gazze’den başlayan İsrail saldırısı ve kıyımının Lübnan, Suriye ve İran’a nasıl genişletilebileceğini ve genişletildiğini geçen aylardan beri izliyoruz. Muhtemel bir büyük savaşın ikmal ve tedarik merkezi olarak kullanılacak en uygun ve en gerekli yerlerden birinin Kıbrıs olduğunu herkes biliyor. Bu Akdeniz adası böyle bir muhtemel savaşın coğrafi sınırları içindedir. Bunun yanı sıra, Akdeniz’in güncel olarak en önemli stratejik kara parçasıdır.i Ada, savaşın birincil hedefleri arasında bulunan Türkiye’nin Akdeniz’deki savunma pozisyonunun vazgeçilmezidir. Böyle bir durumda Kıbrıs, bölge dışındaki güçlerin stratejik dayanağıdır. Türkiye’nin kendini savunma imkanının zayıflatılmasına yardımcı olacak, savaştan çıkar sağlamak isteyen güçlere hizmet edecektir. Kimlere? Doğu Akdeniz’deki hedeflerine kilitlenmiş bulunan, bölgedeki stratejik enerji kaynaklarına yönelik saldırı hazırlığının içinde bulunan Amerikan emperyalizmine. Elbette küresel çıkarlarına göre ayarlanmış bölgesel hedefleri için kullandığı İsrail’e de.

Başlığa, “Türkiye’nin içinde olduğu olası bir savaşla birlikte düşünülecek ilk şey” ibaresini de koymak aklımıza geldi, ama başlık için fazla uzun olduğundan vazgeçtik. İsrail’in saldırılara devam etmek zorunda kalması, ihtiyacı da hafifletti. Çünkü artık her şey ayan beyan görülür hale geldi.

Gözlerden kaçmasın, Suriye, Lübnan, İran derken İsrail’in Gazze saldırısı kıyımı ve soykırımı bir yandan devam ediyor. Sağlık hizmeti verilememesi yanında açlıktan ölümler arttıkça artıyor. Bölgeyle ilgili başka manşetlik haberler çoğaldıkça Gazze, Filistin ve İsrail’in saldırıları arkaya itiliyor. Bu kötülükleri hatırlamamaya çalışanlar yanında kamuoyunda duyarlılık da azalıyor.

İsrail yeni saldırılarıyla, Amerikan planlarının eşliğinde ve yeni bir büyük savaş gürültüsü içinde kendini “Büyük İsrail”i gerçekleştiriyor olarak görmektedir.

Evet, Kıbrıs’ın bugünün senaryoları içinde yeni bir rolle küme yükselmesinin eli kulağındadır. Başarısızlık durumlarında senaryolara eklemeler ve yamalar gerekli hale geliyor. İsrail, soykırımının arka plana evrilmesi dışında saldırganlıklarını gizleyemez haldedir. Bu da İsrail’in suçlarını göstermek isteyenlerin işini kolaylaştırıyor.

İsrail, Gazze saldırıları sürecinde başarılı olamamış, Filistinlileri dize getirememiştir. İran’la boy ölçüşmesinden kârlı çıkamamıştır. Saldırganlık politikalarına ve terörist eylemlerine karşı kendisine gerek içte, gerekse dünyada tepkiler büyümektedir. Fiili saldırıları ve düşmanlıkları yanında arada yaptığı provokatif eylemler (kuzey Suriye’de bombardıman, Suriye PKK’sına el uzatmalar, beklenmedik öldürümler vb.), bırakalım kazanç sağlamayı, her kesimin İsrail politikalarını daha iyi anlamasına hizmet etmektedir. Netenyahu iktidarını sürdürmekte zorluk çekmektedir.

Her şey bir yana Kıbrıs sorunu Türkiye için bir kendini savunma sorunudur. Adada yapılan İngiliz ve Amerikan askeri tahkimatı Türkiye’yi kuşatma ve kıpırdayamaz hale getirme planlarının sonucudur. Güney Kıbrıs yöneticileri Amerika’nın piyonu olmuştur. Sabit bir uçak gemisi olarak Kıbrıs, Türkiye’nin kolunu koparmak anlamına gelen işlere koşulmuştur.

Elli bir yıl önce adanın Türkiye’deki haklarını ve geleceğini korumak için yapılan müdahale, bütün dönemsel planları bozmuş, aynı zamanda adadaki Türk nüfusun can güvenliğini sağlamıştı. Bugün gene aynı sorun vardır.

Kıbrıs Barış Harekatının 51. yıldönümü olan temmuz ayında kimi hatırlatmalarla buna dikkat edilmesinin talep edildiğini okuduk. Kuzey Kıbrıs Devlet Başkanı Ersin Tatar, 1974 yılında yapılan harekatın büyük bir Türk kıyımını önlediğini belirtiyor. Türk nüfusun yok edilmek istendiği o günlerde İngiltere, Birleşmiş Milletler ve ABD korkunç planların insafsızca uygulanışını hep uzaktan seyretmekteydi diyor. “Türkiye’nin bu harekatı yapmasını 1963’ten 1974’e kadar on bir sene bekledik. Türkiye gelemeseydi bir ihtimal tümümüzü birkaç gecede toplu mezarlara koyacaklardı.”ii

Bütün bunlar göstermektedir ki Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin en önemli ihtiyacı, Türklerin ve bütün ezilen ülkelerin halklarının talebi Doğu Akdeniz’deki durumun savaşa dönüşmemesidir. Ülkelerin dayanışması ve birlikte hareket etme istekleri savaş isteklerinin ve kışkırtmaların önüne geçer.

Bütün bölge ülkeleri her şeyden önce kendilerini savunmak durumundadır. Buna göre bütün Batı Asya direnmektedir ve direnecektir.

Savaş önlemek için savaşmak anlayışı ve eylemi olmadan barış yapılamaz ve istikrar sağlanamaz. Emperyalist ve Siyonist saldırganlığa sadece engel olunmayacak, ABD’nin bölgeyi terk etmesi sağlanacak ve sıra İsrail’in cezalandırılmasına gelecektir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması, en hızlı bir şekilde sağlanmalıdır. Türkiye’nin dayanışma içinde olduğu ülkelerin hepsi bu konuda sorumluluk taşıyor. Türkiye’nin yürüttüğü bir diplomatik girişim bu sorunun çözülmesini sağlar. Devletin Dışişleri Bakanlığı kurulan ilişkiler ve olaylardaki gerçeklikle bu soruna odaklanmalı ve bunun için programlı bir girişimi başlatmalıdır.

Bölgede istikrarın tam olarak bozulması durumunda Kıbrıs’ın Atlantik güçleri ve emperyalizmin oyuncağı Yunanistan tarafından kullanılır durumda olmaması gerekir. Bu konuda yapılacaklar bugün değilse hiçbir zaman değildir.

Filistin’in haritadan silinmesini önlemek de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasından geçmektedir.

i

NOTLAR

? Kıbrıs’ın önemi ve Kıbrıs tarihi konularında ayrıntılı bilgi için yazdığımız Ocak 2017 tarihli yazımıza bkz. “Kıbrıs Şimdi Çok Önemli! Yalnız Şimdi mi Önemliydi?“, https://dagarcikturkiye.com/2017/01/01/kibris-simdi-cok-onemli-yalniz-simdi-mi-onemliydi/. (Ayrıca, Dağarcık Türkiye 2017, DT Yayınevi, İzmir 2018, s. 234-250)

ii

? Anadolu Ajansı’na verilen demeç, 21 Temmuz 2025 Türk gazetelerinden.

Bunları da sevebilirsiniz