Görülen Lüzum Üzerine II

On beş yıldır Dağarcık Türkiye’deki yazılarımı ”Analiz” başlığı altında kaleme alıyorum. Aylık yayın organı olan sitemizde 161 tane aylık “Analiz” başlıklı yazı yazmışım.

On beş yıl içinde bir kez Ergenekon sürecinde ”Görülen Lüzum Üzerine” başlıklı bir yazı yazmıştım. 2025 yılı Ağustos ayı itibariyle ”Görülen Lüzum Üzerine” başlığını ikinci kez kullanıyorum.

Her yerde entropinin yani çürümenin, liyakatsizliğin,  ahlaksal çöküntünün oluştuğu bu süreçte Devlet ciddi yara almaktadır.

Türkiye’de siyasi partiler iktidara gelip hükümet koltuğuna oturduğunda, hükümet politikalarıyla devlet politikalarını karıştırmaktadır. Oysa hükümetler ayrı Devlet mekanizması ayrıdır. Maalesef Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi çıkarını Devlet çıkarından öne koyan siyasetçilerden daima sıkıntı çekmiştir.  

Tabii ki siyaset tarihimizde Devlet Adamı kimliğini onurla, gururla taşımış yurtsever, değerli siyasetçilerimiz olmuştur ve hepsinin kalbimizdeki yeri ayrıdır.

Özellikle son yirmi yıldır ve özellikle Ergenekon sürecinden sonra Devlet kurumlarında liyakatsizliğe dayalı bir çürüme başladı. Batı Emperyalizminin hedef aldığı  kurumların içinin boşaltılması ile başlatılan bu çürüme süreci Türkiye Cumhuriyeti devletinin beka sorunu haline gelmiştir.

Orman yangınlarında kaybettiğimiz canlardan, güvenlik birimlerimizde görülen talihsiz bazı zafiyetlerden, her gün bir yenisinin yaşandığı kadın cinayetlerinden, yoğun bakım ünitelerinde öldürülen bebeklerden, trafik terörüne verilen kurbanlardan, aklı selimden uzaklaşıp birbirini öldüren insanlardan tek bir sebep sorumludur; ahlaksal çöküntüye dayalı çürüme !

Tüm bunların dış güçlere bağlanarak yerli ve milli kelimelerinin de içinin boşaltılması ise ayrı bir trajedidir.  Tabii ki Batı Emperyalizminin Türkiye üzerine hain planları olmuştur ve olacaktır. Ama bunları analiz edemeyip gerekli tedbirleri alamamak  sözünü ettiğim  çürümenin sonuçlarıdır.

Dünya konjonktöründe yaşanan gelişmelerden ötürü beklentilerimi ne yazık ki – en azından belli bir zaman için – olumlayamıyorum. Dünyamız hızla Üçüncü Dünya Savaşına evrilirken, bu süreci kendi ajandaları için kullanan yetkililer bilmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluş aşamasından beri, ihanetlerden tutun liyakatsizliğe kadar bir çok şeyi görmüş, yaşamış ve tüm bunları aşmıştır.

Uluslararası Kredi Derecelendirme Kurumlarından Moody’s 28 Temmuz tarihinde kredi notumuzu yükseltti. Bu konjonktürde, bu ekonomik verilerle notumuz yükseliyorsa bu ancak Batı Emperyalizminin Türkiye üzerine olan planlarının devam ettiği şeklinde açıklanabilir. Böylelikle zaman kazanarak ülkede yaşanan çürümenin, ahlaki çöküntünün daha da derinleşmesini sağlayıp Türkiye’nin parçalanmasının önünü açacaklardır.

Bu karanlık günler elbette geçecektir. Bu ülke Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda aydınlık günlere ulaşacaktır. Bu kaçınılmaz bir gerçekliktir. Zaman izafi bir kavramdır. Tüm ihanetler karşılığını bulmuştur, bulacaktır. Çürümenin, ahlaksızlığın, liyakatsizliğin en üst seviyeye ulaştığı bu süreçte, bu süreci yaratanlar için köprüden önceki son çıkış anıdır.

Türkiye Cumhuriyeti hiçbir kimlik tartışması olmadan, mezhep tartışması olmadan hep beraber el ele birlik ve beraberlik içinde kurulmuştur. Bu harç çok ama çok sağlamdır. Bizler tarihsel süreç içersinde ne büyük fırtınalar atlattık. Bu fırtınaları atlatırken Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri her zaman yol göstericimiz ve ışığımız olmuştur. Bu süreci de atlatacağız. Liyakatli, vicdanlı, onurlu, yurtsever insanlar sayesinde aydınlık günlere çıkacağız. Her karanlık kendi aydınlığını oluşturur ve onun içinde yok olur gider.

Batı Emperyalizminin ülke içindeki işbirlikçileriyle dayattığı her şey başarısızlıkla sonuçlanacaktır.

Kemalizm bu ülkenin harcı, bağımsız, aydınlık tek ışığıdır.

Bunları da sevebilirsiniz