Ekonomik Büyümenin Sorunları: Daha İyi Bir İlerleme Göstergesi Mümkün mü? Geleneksel Göstergeler: GSYİH ve GSMH

Dünya’nın her yerinde ekonomistler ve hükümetler, ekonomik büyümeyi ölçmek için iki göstergeye büyük önem atfetmişlerdir: Gayri Safi Milli Hâsıla (GSMH) ve Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH). Gayri Safi Milli Hâsıla (GSMH), bir ekonomide bir yıl içinde bir vatandaşların elde ettiği tüm nihai mal ve hizmetlerin (ya da gelirin) değeridir. Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) ise, üretim faktörlerinin sahiplerinin uyruğuna bakılmaksızın, bir ekonomide bir yıl boyunca yurt içinde üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin (veya gelirin) toplam değeridir. Bu iki kavram arasındaki temel fark, çok uluslu şirketler tarafından yapılan ve yurtdışına aktarılan üretim değeridir. İrlanda’nın çok uluslu şirketlere olan bağımlılığı göz önünde bulundurulduğunda, bu fark uzun yıllardır İrlanda için önemli bir mesele olmuştur. Bu nedenle, GSMH kavramının, bir ülkeye gerçekten ulaşan geliri ölçmek açısından daha doğru bir gösterge olduğu genel olarak kabul görmektedir.

Bu göstergeler genellikle ekonomik büyüme ve yaşam standardını ölçmede kullanılır ancak belirli bir yıl içinde ya da uzun vadede kullanılmalarına ilişkin birçok sorun bulunmaktadır.

Birincisi, bu kavramlar üretimin piyasa değerine odaklanmaktadır. Bununla birlikte piyasada değiş tokuş edilmeyen çok çeşitli mal ve hizmetleri dikkate almamaktadır. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerde sorun teşkil etmektedir. Çünkü bu ülkelerde önemli miktarda mal ve hizmet, satış için değil, doğrudan hane içinde ya da çiftliklerde tüketim amacıyla üretilmektedir. Kalkınmakta olan ülkelerin büyük bölümünde görülen geçimlik tarımdaki ücret ödenmeyen emek veya ev içinde çocuklara, hastalara, yaşlılara ve engellilere yönelik bakım gibi birçok emek türüne hiçbir değer atfedilmemektedir. Benzer şekilde, nispeten gelişmiş ülkelerdeki benzer mal ve hizmetler de bu ölçümlerin dışında kalmaktadır. Bu açıdan bakıldığında özellikle kadınların yaptığı büyük ve paha biçilemez katkılar ciddi ölçüde göz ardı edilmekte, değersizleştirilmektedir.

İkinci olarak, ekonomik büyümenin herhangi bir toplumdaki temel ekonomik ve sosyal hedeflerle ilişkisi zayıftır. Özellikle uzun vadede, yüksek ekonomik büyüme oranlarının genellikle oldukça düşük düzeydeki istihdam artışlarıyla birlikte gerçekleştiği görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, büyük çaplı teknik gelişimin iş gücüne olan talebi azaltmasıdır. Bu durum tarım ve sanayi alanlarında belirgin biçimde gözlemlenmekte olup, birçok hizmet alanında da kendini göstermektedir. Uzun yıllar boyunca yapılan çalışmalar, ekonomik büyümenin istihdam yaratmada belirleyici unsur olduğunu varsaymıştır. Ancak, bu ilişkinin ters yönde işlediği de (istihdamın ekonomik büyümeyi tetiklediği) yorumlanabilir. Her halükârda, sürdürülebilir istihdam yaratılması, ekonomik büyüme hedefinden daha öncelikli bir amaç olmalıdır. Çünkü çalışmak, yalnızca gelir elde etmekten ibaret değil; manalı, tatmin sağlayan bir yapı, özgüven kaynağı hatta bir insan hakkı olarak görülmelidir. Ayrıca sosyal etkileşim ve kişisel gelişim için de bir fırsattır. Öte yandan, işin yokluğu bireyler üzerinde yalnızca maddi değil, sosyal ve psikolojik açıdan da yıkıcı etkiler yaratabilir. Eğer belirli bir bölge ya da topluluk ücretli istihdam düzeylerinin düşüklüğünden etkilenirse, giderek mahrum ve yabancılaşmış bir kesim ortaya çıkar ki bu da toplumun geneli üzerinde olumsuz sonuçlar doğurur.

Üçüncüsü, askeri teçhizat veya ölümcül silahlar gibi unsurlar, GSYİH’nın hesaplanmasında ilaç ya da gıda gibi daha iyicil mallarla aynı statüde değerlendirilir. Ölümcül silahların üretimi bazı ülkelerde harcamaların çok büyük bir kısmını oluşturur ve bariz tehlikelere rağmen GSYİH’yı artırır. Bunların gerçek anlamda ilerlemeye, refaha, mutluluğa ya da insanî gelişmeye katkı sağladığını kabul etmek güçtür. Ayrıca herhangi bir ülkede ölümcül silahlara kaynak ayrılmasının gıda, eğitim, sağlık ve barınma gibi daha temel ihtiyaçlara daha az kaynak ayrılması anlamına geldiği de kabul edilmelidir.

Dördüncüsü, bir ülkenin toplam GSYİH’sı, GSMH’sı ya da kişi başına düşen ortalama gelir, gelir dağılımı hakkında hiçbir bilgi vermez. Bu tür bir ortalama, çok geniş bir gelir aralığından elde edilir. Dolayısıyla, nüfusun küçük bir kesimi toplam gelirin büyük bir kısmını elde edebilir (ve genellikle eder). Buna karşılık büyük bir kesim ise çok düşük gelirlerle yaşar. Örneğin İrlanda’da, nüfusun en yoksul %20’lik kesimi, 2004 yılında toplam gelirin yalnızca %5,1’ini elde etmiştir ki bu oran 1973’teki %5’lik payla neredeyse aynıdır. Buna karşın, en zengin %20’lik kesim 2004 yılında gelirin %43,6’sını elde etmiştir ki bu oran 1973’teki %42,6’ya kıyasla artış göstermiştir. Kişi başına düşen GSMH bu gerçeği yansıtamaz. Aynı şekilde, en düşük gelirle yaşayanlara yani yoksulluk içinde olanlara ya da yoksulluk riski altındakilere odaklanmaz. Yıllık EU-SILC (Avrupa Yaşam Koşulları İstatistikleri) verilerine göre, 2007 yılında İrlanda’daki hanelerin %16,5’i yoksulluk riski altındayken, çocukların neredeyse %20’si aynı risk altındaydı. Bununla birlikte o yıl GSYİH %6 oranında büyümüştü. Her ne kadar kendi başına ilerlemeyi ölçmek için yeterli olmasa da, gelir dağılımı ve ülkedeki çeşitli gruplar arasındaki yoksulluk düzeyi, kişi başı GSYİH gibi ortalama bir ölçüte kıyasla refahı ölçmede muhtemelen çok daha iyi göstergelerdir. Ancak yine de ciddi şekilde dikkate alınması gereken tek bir gelir ölçüsü vardır: “temel gelir” kavramı. Bu, fiilen her birey için yoksulluk sınırının üzerinde bir asgari gelir güvencesi anlamına gelir. Bu yaklaşım, mevcut sosyal yardım sisteminde sıkça görülen ve bireyleri iş aramaktan caydıran “yoksulluk ya da işsizlik tuzaklarını” önlemiş olur.

Beşincisi, GSYİH veya GSMH gelir hakkında kaba ölçütler sunar, ancak mevcut mülk ve bunlardan elde edilen faydaların çoğunu dikkate almaz. Örneğin, arazi veya diğer varlıkların mülkiyeti (ki bunlar servetin temel unsurlarıdır), GSYİH veya GSMH ölçümlerine dâhil edilmez. Oysa bu tür kaynaklara ve imkânlara erişim, bireylerin refahına önemli katkı sağlar. Bu tür kaynakların hesaba katılmaması, GSYİH ve GSMH’nin kullanışlılığını sınırlar.

Son olarak, GSYİH ve GSMH, sanayi ve teknik üretimden elde edilen gelir açısından önerilen faydaları hesaba dâhil eder ancak bu tür üretimle ilişkili birçok maliyeti göz ardı eder. Bu maliyetlere örnek olarak, doğal kaynakların tükenmesi (örneğin fosil yakıtlar ve ormanlar), hava ve su kirliliği, toprak erozyonu, radyasyon, bazı türlerin yok olması, trafik sıkışıklığı, aile yapısının bozulması ve suç oranlarının artması verilebilir. GSYİH ve GSMH, bu zararlı faaliyetlerin uzun vadeli etkilerine dair uygun bir değerlendirme içermez. Ancak, çevresel tahribatla mücadele için yapılan temizlik çalışmaları, sanayiye yönelik düzenlemelerin uygulanması ya da kamuoyunun eğitilmesi gibi faaliyetlerin maliyetleri bile GSYİH ve GSMH’yi artıran olumlu sonuçlar gibi değerlendirilir. Yenilenemeyen petrol ve doğalgaz kaynaklarının yer altından çıkarılması, bugün GSYİH’nın büyüme hızını artırsa da, gelecek nesillerin olanaklarını azaltır ve bu nedenle ulusal hesaplarda yalnızca bir fayda değil, aynı zamanda bir maliyet olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca, sanayi ve ulaşımda fosil yakıtların yoğun kullanımı, sera gazı salınımını ciddi ölçüde artırmakta; bu da küresel ısınma, deniz seviyelerinin yükselmesi ve sel baskınları gibi olumsuz sonuçlara yol açmaktadır.

Ormanlar ve balıkçılık gibi yenilenebilir doğal kaynaklarla ilgili de bir sorun vardır. Bu kaynakların sürekli kullanımı o kadar hızlı gerçekleşiyor ki, tükenme hızı yenilenme hızını aşmaktadır. Bu durumda, aslında bu yenilenebilir kaynaklar yenilenemez hale gelebilir. Böylece kısa vadede ekonomik büyüme sağlarken, gelecek nesillerin tükenmiş kaynakları kullanamamasının yaratacağı maliyetleri göz ardı ediyoruz. Bu nedenle, ekonomik büyüme elde etmekten ziyade, aslında ekonomik olmayan bir büyüme gerçekleştirdiğimiz söylenebilir.

1995’ten 2007’ye kadar olan dönemde İrlanda’da konut fiyatlarındaki yersiz artış, GSMH’ya milyarlarca euro ekledi. Bu durum emlak yatırımcıları, spekülatörler ve hatta devlet için vergi gelirleri yoluyla önemli ölçüde kazanç anlamına geldi. Ancak olumsuz tarafı ise, yüz binlerce hanenin aşırı pahalı evler satın alması nedeniyle şu anda derin borç içinde ve negatif özkaynak durumunda olmasıdır. Bu bir ilerleme midir? Kısacası, GSYİH veya GSMH gibi kaba gelir kavramları, üretim ya da tüketimin her biçimini doğası gereği olumlu ve iyi olarak kabul eder. Bu da, bu göstergelerin kullanışlılığı konusunda ciddi şüpheler doğurur. Avrupa Komisyonu bu durumu yıllar önce fark etmiştir (Avrupa Komisyonu, 1993); ancak buna rağmen, GSYİH hâlâ Avrupa Birliği istatistiklerinde ve raporlarında yaygın şekilde kullanılmaya devam etmektedir.

Yukarıda sunulan liste eksiksiz olmamakla birlikte, GSYİH veya GSMH’nin ilerleme, refah, yaşam standardı ya da kalkınma gibi kavramları ölçmekte nesnel göstergeler olarak kullanılmasının ne denli güç olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta yalnızca paranın el değiştirdiği ekonomik faaliyetleri kapsayan piyasa odaklı kaba bir ölçüt olarak bile, GSYİH tatmin edici bir gösterge olmaktan uzaktır. Çünkü kalkınmanın içerdiği karmaşıklıkları yansıtamaz; sosyal, kültürel, çevresel ve aynı zamanda yaşam kalitesini artıran veya düşüren doğrudan ekonomik birçok faktör hakkında çok az ya da hiç bilgi vermez. Üretim, tüketim ya da yatırım düzeyinin yüksek olması, nüfusun geneli açısından daha yüksek bir gelişmişlik ya da refah düzeyine işaret etmek zorunda değildir. Avrupa Komisyonu’nun daha 1993 yılında ifade ettiği gibi: “Ölçülen ekonomik büyüme rakamlarının artan bir kısmının gerçek ekonomik ilerlemeden ziyade bir yanılsamaya işaret edip etmediği ve geleneksel ekonomik kavramların (örneğin geleneksel anlamda GSYİH) gelecekteki politika tasarımı için geçerliliğini yitirip yitirmediği sorgulanmaya açıktır.”. Benzer şekilde, OECD de şu sonuca varmıştır: “OECD ülkeleri genelinde yapılan anketlere dayalı mutluluk ve yaşam memnuniyeti verileri, kişi başına düşen GSYİH seviyeleriyle yalnızca zayıf bir ilişki içindedir.”.

Kaynakça

Drudy, P. (2009). Problems with Economic Growth: Towards a Better Measure of Progress? Social Justice Ireland.

Bunları da sevebilirsiniz