Çoğumuz farkındayız.
Son yıllarda 26 Ağustoslar tokuşturuluyor.
Devletimizin ileri gelenleri hemen her yıl 26 Ağustos’ta soluğu Ahlat’ta alır oldular.
Görkemli Selçuklu mezar taşlarıyla Ahlat yeryüzündeki en büyük Müslüman gömütlüğü olarak da bilinir. Yurdumuzun her karışı gibi orası da bir başkadır.
Konumuz 26 Ağustos olduğuna göre 954 yıl öncekini öne çıkartıp 103 yıl öncekini unutmayı sorgulayalım.
Şu günlerde 104. Yıldönümünü kutladığımız Sakarya Savaşı Türklerin 238 yıllık geri çekilmesine son vermesiyle ayrıca önem taşır.
26 Ağustos 1922 ise Türklerin 239 yıl sonra ileri atılmasının simgesidir.
26 Ağustoslardan ikincisi de Türklere Anadolu kapılarını açan birincisi kadar önemlidir.
Ülkemizin başındakilerin Ahlat tutkusuna elbette sözüm yok.
Ama, bunu yaparken bugün Ahlat’a gidebilmemizi, Ahlat’ın doğusuna sürülmemiş olmamızı sağlayan 26 Ağustos’a ilgisizlik ve sevgisizlik neden diye sorma görevini unutabilir miyiz?
İktidarın artık çeyrek yüzyıla dayanan serüveni boyunca Cumhuriyet’e ve onu kuranlara sevgisizliği ve kimi zaman yok sayan yaklaşımı bu yazıyı yazdırmış oldu.
26 Ağustoslar bizimdir!
Birini diğerinden ayırmak aklımızın ucundan geçmez.
Ancak, ilkini hükümsüz kılacak yenilgiden kurtuluşumuzun simgesi olan ikinci 26 Ağustos’u unutmayı ve değerini göz ardı etmeyi de içimize sindiremeyiz.
Her ikisini bizlere armağan edenlere selâm olsun!
Yüce anılarına saygıyla…