Filiz Akın’ın Öteki Yaşamı

Türk sinemasının unutulmaz aktristlerini say deseniz, ilk akla gelen dört isim: Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik olur.

Bu kare astan bugün iki yıldız eksilmiş durumda.

Fatma Girik’i 2022’de kaybettik. 79 yaşındaydı ve arkasında güzel bir miras bırakarak aramızdan ayrıldı.

Girik gibi 1943 doğumlu olan Filiz Akın’ı ise yakınlarda, 21 Mart 2025’te yitirdik.

Akın, Türk sinemasının zarif hanımefendisi olarak bilinirdi. O narin güzelliği ve asaleti ile Türk halkının gönlünde taht kurmuştu. Daha çok modern, kolejli kız rollerinde oynadı.

Kendisi benim açımdan da özeldi. Uzaktan akrabamızdı. Kökten Ankara yerlisi anneannem Leman Kutlu ile Filiz Akın’ın annesi Habibe Leman hanım uzaktan kuzen idiler. Bizim aile Jandarma Binbaşısı Kişiroğlu Abdullah Ağa’dan (d.1854-ö.1912) geliyor. Abdullah Ağa, Abdülhamit döneminde Ankara Valisi Abidin paşa’nın yaveri imiş. Filiz Akın’ın sülalesi ise Abdullah Ağa’nın kardeşi Ali Efendi’den geliyor. Yani o da benim gibi, bir tarafından kökten Ankaralıydı.

O da benim gibi, Atatürk ile tanışmış, onun için çalışmış bir sülalenin torunuydu. Anneannemin dayıları, Önyüzbaşı Tevfik Uraz Atatürk’ün yaveri, Tevfik Uraz Çankaya köşkünde özel sekreteri, Ekrem Uraz da yine Çankaya köşkünde özel kalem müdürü olarak görev yapmıştı. Neticede hiç yüz yüze görüşmesek de kan çekmesi diye bir şey vardır.

Muhtemelen TRT’ye sınavla muhabir olarak girerken güvenlik soruşturmamın yüzlerce kişi içinde en erken tamamlanan ikincisi olması da bu referanslardan kaynaklanıyordu.

Ancak Filiz Akın’ın durumu çok daha farklıydı. O’nun sanat yaşamının yanında belki de bu referanslardan ileri gelen bambaşka bir kimliği de vardı.

Hatta sanat yaşamının kökeninde o kimlik yatıyordu da denebilir. Baba tarafından Çerkes olması da mutlaka etkili olmuştur!

Ailesi çok varlıklı değildi, annesi Leman hanım terzilik yapardı (Teyzemin gelinliğini o dikmişti). Ancak devlet bu noktada devreye girerek Filiz Akın’ı TED Ankara Koleji’nde yatılı olarak okutmuştu. Filiz Akın da bir röportajında: “Annem babamdan ayrıldığında terzilik yaparak beni ve kardeşimi büyüttü” demiştir. 

Dersleri çok iyiydi. İngilizcenin yanı sıra Fransızca ve Almanca da öğrendi.

MİT onu ileriye dönük milli görevler için çekirdekten hazırlıyordu. Türk sinemasının ilk burun estetikli yıldızlarındandır.

Kolejden mezun olur olmaz, çok iyi yabancı dil bildiğinden ve Batılı bir havası olduğundan MİT tarafından kontrespiyonaj (karşı casusluk) ajanı olarak yabancı bir seyahat şirketinin Ankara acenteliğine tercüman olarak yerleştirildi.

Burada özellikle İngiliz, Fransız ve Rus diplomatlarını ve ajanlarını yakın markaja aldı.

1962 yılında Artist Dergisi’nin oyunculuk yarışmasına katılmasını teşvik eden de yine MİT’tir. Dergiye gönderdiği fotoğrafıyla (bazıları MİT’in torpiliyle diyor ama bence yüzde yüz hak ederek) birinciliği kazandı. Aynı yıl ünlü yönetmen Memduh Ün’ün ısrarıyla Akasyalar Açarken filminde oynadı.

Gazeteci Yazar Mahir Akkar’dan aktarıyorum:

1964 yılında ‘Kadın Berberi’ filminin setinde tanıştığı yapımcı-yönetmen ve istihbaratçı Türker İnanoğlu ile evlendi. 1965’te oğlu İlker İnanoğlu doğdu.

1974 yılında Türker İnanoğlu’ndan boşanan Akın, ‘Babaların Babası’ filmiyle 1975 yılında sinemaya veda etti.

1982 yılında, MİT’in yönlendirmesiyle Ermeni asıllı İstanbul doğumlu işadamı Leon Bubi Rubinstein’ı kendine aşık ederek, onunla evlenmek suretiyle Paris’e yerleşti.

Böylece Avrupa Yüksek burjuva ve diplomasi sosyetesine sızdırıldı. Paris’te bulunduğu yıllar içinde, Paris’te Ermeni derneklerinin, ASALA ve diyasporasının hareketlerini ve örgütlenmelerini Ankara’ya rapor etti.

Fransa, Almanya ve Belçika’da diplomatik lobi faaliyetlerinde görev yaptı. 14 yıl aradan sonra 1989 yılında “Geçmiş Bahar Mimozaları” dizisi için tekrar kamera karşısına geçti. 1992’de “Güzelliklere Merhaba” ile ilk kitabını yayınladı.

1993’te Rubinstein’dan boşanan Akın, 1994’te dönemin MİT müsteşarı Sönmez Köksal ile aşk evliliği yaptı. 1998-2002 yıllarında Paris Büyükelçiliği’nde, MİT’in diplomasi izleme ve karşı istihbarat ve propaganda görevlerini ifa etti.

2002’de yakalandığını öğrendiği nazofarenks kanserini ABD’de gördüğü tedavinin yanı sıra sevenlerinin iyi dilekleri ve dualarıyla yendi.

Paris’te MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ile yaşadığı yıllarda, 1991’de İzmir’de yaşayan babası Bekir Sami Akın ve üvey annesi feci bir cinayete kurban gitti.

Olaya dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve MİT özel olarak el koydu ve katil kısa sürede bulundu, yakalanıp Uşak Cezaevine kondu. Katil bu cezaevinde, kimliği tespit edilemeyen bir mahkum tarafından tabancayla öldürüldü.

Yani?

Bir zamanlar Yeşilçam, MİT’in İnsan Kaynakları Merkezi gibiydi.”

İşte Yeşilçam’a bir dönem damgasını vuran zarif Filiz Akın…

O, sadece bir sinema sanatçısı değil aynı zamanda Türk devletinin hizmetinde bir yurtseverdi.

Ömrü, ünlü bir sinema oyuncusu kimliğinde bir istihbaratçı olarak geçmiş, hatta sırf bu uğurda bir evlilik de yapmıştı (çocuk yapmamış ama).

Biz, halk olarak onun Yeşilçam filmlerindeki zarif, asil ve güzel yüzünü nostaljiyle hatırlayacağız.

Türk Devleti ise minnetle…

Ruhu şad olsun.

Bunları da sevebilirsiniz