DNA’ya Yeni İşlev

Türkiye’nin iç karartan gündemi bir yana bırakıldığında bilişim alanındaki baş döndürücü gelişmeler tüm gövdesiyle karşımıza çıkıyor.

Web 2.0 geride kaldı.

Semantik web olarak da adlandırılan Web 3.0’da epeyce yol alındı. Sanal ortamda yaptığınız arama birkaç dakika sonra sosyal medyada karşınıza çıkıyor.

Bu durum karşısında kimileri “konuşmalarımız birilerince dinleniyor mu” sorusunu gündeme getirir oldu.

Web 4.0 olarak tanımlanan nesnelerin interneti çağına girmiş olduğumuz kesindir. Küresel ölçekte, kişiler dışında nesnelerin interneti söz konusudur. Bugün için 40-50 milyar nesnenin internet bağlantısına sahip olduğu kestiriliyor.

Bu gelişmelerin önümüze koyduğu bir başka sorun veri patlamasıdır. “Büyük veri” olarak da nitelenen bu veri yığınının saklanması bir başka güncel sorun olarak çıkmaktadır karşımıza.

Veri merkezleri şimdiden tükettikleri enerji ve su üzerinden sorgulanmaktadır.

Bu sorgulamanın ürünü olarak bir yandan yonga teknolojisi geliştirilirken diğer yandan sıra dışı çözümlere yönelmek kaçınılmazlaşmıştır.

Bulunuşunun üzerinden üç çeyrek yüzyıl geçen DNA sarmalı veri deposu olabilir mi?

Bir görüşe göre 1 gr ağırlığındaki DNA 10 milyon saat tutarında videonun saklanmasında işe yarayabilir.

Tıpkı bilgisayar sisteminde olduğu gibi ikili kodlama yoluyla DNA’nın veri depolaması için kullanılabileceği doğrultusunda çalışmalar yapılıyor. DNA’daki kimyasal markörlerin veri tutabileceği öngörülüyor.

Her ne kadar, başlangıçta umutlu olunmasa da, depolanan verinin eksiksiz şekilde geri alınmasıyla kuşkular giderilmeye başlamış.

Ortaya çıkan ve her an geometrik biçimde büyüyen veri yığını bilim insanlarını “fiziksel sınırlar” zorlanıyor düşüncesine yöneltmektedir.

DNA’nın büyük veri saklama kapasitesi onu çekici kılmaktadır. Nem ve UV etkisinden koruma önemli bir etken olarak öne çıkmaktadır. Elektronik hard disklerin de birkaç yılda bir yenilenmesi gereği anımsandığında DNA’nın, uygun koşullar oluşturulduğunda çok daha iyi bir depolama seçeneği olabileceği görülmektedir.

Yeni geliştirilen yönteme göre veri biriktirme için DNA dizisini değiştirmek gerekmemektedir.

Gelişmeler etkileyici olsa da DNA’nın depo birimine dönüşmesi ve ticari olarak kullanıma girmesi için biraz daha zamana gereksinim olduğu kuşkusuzdur.

Yeterli zaman geçtikten ve birikim sağlandıktan sonra DNA’nın depo işleviyle donanması yıkıcı teknoloji sıfatı kazanmasını sağlayacak gibi görünmektedir.

DNA’nın depo birimi olarak kullanımıyla diğer yöntemlerin çevreye zararlı etkilerinin ortadan kaldırılabileceğini bilmem söylemeye gerek var mı?

Kaynakça

https://www.nature.com/articles/d41586-024-03443-w

Bunları da sevebilirsiniz