Analiz 158

Ülkede bireysel ve sosyal haklar güven altında değil, yandaş olmayan her vatandaş ucu açık bir suçlama ile göz altına alınabiliyor, tutuklanıyor.

Ekonomide riskler, slumpflasyon yani çöküntü göstergeleri artıyor. Tahsili gecikmiş ve takipteki alacaklar, protesto edilen çek ve senet tutarı, kapanan firma sayısı, faaliyetini durduran, konkordato iflas talepleri artıyor, açılan şirket sayısı belirgin yavaşlıyor. Tüm bu göstergeler, enflasyon sürerken risklerin de arttığını gösteriyor. 

Ülkede öncelikle yapılması gereken huzur ve güven ortamının sağlanmasıdır. Ülkede sisli dumanlı hava dağılmalı, vatandaşa yargı güvencesi sağlanmalı, vatandaş kendini özgür hissetmelidir.

Bir ülkenin gerçek zenginliği kaliteli insandır. Cumhuriyet hükümetleri tüm olanaksızlıklara karşı, sağlık ve eğitime öncelik vermiş, köy okulları 1926 da açılmıştır. Fırsat eşitliği sağlanmalı, okula gitmeyen beslenemeyen çocuk kalmamalıdır.

Ülkede en büyük darbe ekonomiye değil, Milli Eğitime indirilmiş, çocukların bir bölümü tarikat-cemaatler elinde heder edilmektedir. İlk adım öncelikle Milli Eğitim Bakanlığında gerçekleştirilmelidir.

Ülkede ekonomik sorunların temel kaynağı, toplumun gereksinimi karşılayacak üretimin yapılmaması, verimlilik sağlanamamasıdır. Enflasyon, dış ticaret, cari işlemler açıklarının, devalüasyonun ana nedeni üretimsizlik, verimsizliktir.  Mustafa Kemal Atatürk’ün bu bağlamdaki uyarısının, öngörüsünün ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır: “Üretmeden tüketen milletler, önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini kaybederler.”

Sorunlar göründüğünden çok daha ağır ve vahimdir. Sınırlı olanaklarla sorunların çözümü ancak bilgili, özverili, liyakatli kamu görevlileriyle gerçekleşebilir. Ülkenin temel sorunlarından biri de liyakatsizliğin egemenliğidir. 

Bir bireyin varlığı, erdemi karakteridir.  Karakterli olma; dürüst, onurlu, özverili davranmak, haksızlığa şiddete tepki vermek, tutarlı ve dik durmak, alçak gönüllü olmaktır. 

Ülkede etik değerler, değer yargıları, Turgut Özal’ın  “köşeyi dönme” tutumundan başlayarak, günümüzde Cumhur İttifakı döneminde giderek, hızlanarak aşınmaya, erozyona uğruyor, siyaset ve bürokrasi dışında iş yaşamına da yansıyor.

İhraç ettiğimiz tarım ürünleri sağlığa zararlı bulunduğu için iade ediliyor, gıda ürünlerinde tağşiş, tağyir (yabancı madde katma, başkalaştırma) listesi kabarıyor, gramaj, raf fiyatı, kasa oyunlarıyla tüketici aldatılıyor.

Kredilendirme, taahhüt işlerinde, ihalelerde güvenilirlik öncelikle aranması gereken bir nitelik iken, başka özelliklerin aranması, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarını, batık kredilerini arttırırken, taahhüt işlerinde gecikmelere, maliyet artışlarına, yolsuzluklara yol açıyor. 

Cumhur İttifakı ortak yönetiminin bir güne değin ülkeye topluma yararlı icraatı, uygulaması görülemedi. Hemen her gün ülkeye, topluma, doğaya zarar verilecek karar alınıyor. En tehlikeli yıkım da yukarıda belirttiğim üzere eğitimde gerçekleştiriliyor.  Ülkenin geleceği de tehlikeye atılıyor. Yalnız günümüz kuşağı değil, günümüz kuşağı geleceği de hazırlayacağından, gelecek kuşaklar da olumsuz etkileniyor.

Geçmişte özellikle Adnan Menderes, Kenan Evren dönemlerinde ne savcılar, yargıçlar, Genelkurmay başkanları gelip geçti.  Ülkesine ihanet içinde olanlar tarihin çöplüğünde yerlerini aldılar. 

Ülkenin en önemli sorunu ekonomik değil, yitirilen etik değerler, çarpıklaşan değer yargıları, güven kaybıdır.

Onurunu koruyamayan birey, ülkenin onurunu, bağımsızlığını da koruyamaz.

Aydınlık bir ay dileğiyle, 

Bunları da sevebilirsiniz