1947’de Dünya Ticaret Örgütü kuruldu. 1948’de de ABD ve İngiltere taşeron görevler için İsrail devletini kurdu. Günümüze kadar olan süreçte de İsrail verilen görevleri gerçekleştirmiş, Ortadoğu petrollerinin kullanımı tamamen ABD ve İngiltere’nin kontrolüne geçmiştir.
İsrail bölgede sürekli savaşlar çıkartmış, bölgeyi istikrarsızlaştırmış, sonuçta da tüm Ortadoğu petrolünün yönetimi ABD ve İngiltere’ye geçmiştir. Kanımca İsrail’in tek bir görevi kalmıştır o da ; İRAN ! İsrail hakkında diğer bir öngörüm ise Mavi Marmara olayı ile alakalıdır. Türkiye’de ki seçimlere az bir süre kala İsrail bu konuda Türkiye’den özür dileyecektir.
Yeni Dünya düzeniyle yeni bir ekonomik düzen oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu düzende ana rol ve merkez Türkiye olacaktır. Dünya’daki devletler üstü şirketler Türkiye üzerinden Türkiye’nin liderliğinde 2 milyar Müslüman’a mal satacak, hem de Asya’daki 3,5 milyonu aşan ana pazarı Türkiye üzerinden yönlendireceklerdir.
Yeni teknolojilerin, gün ve gün artan üretimi yeterince pazarlayabilmek için dünyadaki insan kitlelerinin az da olsa tüketebilmeleri için zenginleştirilmesi gerekmektedir. Küresel sermaye için, gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerdeki oligarşik egemenlerin silah alımları artık karlı değildir. Halk kitlelerinin zenginleştirilip, durmadan artan üretimi emmesi çok daha karlıdır.
Şimdi sıra – İran’dan sonra – yoksul insan yığınlarının çağdaş bir tüketim modeli içine alınmasına gelmiştir. Bu değişim ve gelişimi engelleyen eski model yapılar ve sloganlar yerini yeni yapı ve sloganlara bırakmaktadır ; «ileri demokrasi”, sosyal ve yeşil projeler vb…
Dünya üzerinde belli bir güce sahip olmak veya var olan gücünü korumak için iki önemli doğal kaynağa gereksinim vardır. Su ve petrol. Her ikisi de Ortadoğu ve Avrasya’da yeterince bulunmaktadır. Bugün dünya petrol ve doğal gaz rezervinin %70’i Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasındadır. Geriye sadece bunların kontrolü meselesi kalmaktadır ve burada asıl oyun Türkiye üzerinden oynanmaktadır.
İngilizler Lozan’da Musul meselesi görüşülürken Şeyh Said’i kullanmışlar, Fransızlarla Hatay için görüşmeler devam ederken ise Dersim isyanı patlamıştır. Türk ordusu Kıbrıs’taki kıyıma dur deyince Asala örgütünün katliamı başlamıştı. GAP’la Türkiye suyun kontrolünü sağlayacak ve bölgesel güç olabilecekken ise PKK ortaya çıkmıştır. Yeni Dünya Düzeni projesinde üniter yapımız ve ulus devlet kimliğimiz üzerine yapılmakta olana ve yapılacak olan toplum mühendisliği çalışmaları çok iyi analiz edilip gerekli reflekslerin oluşturulması gerekmektedir.
Cumhuriyetimizin 89. Yılını kutlarken yazımı büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü ile bitiriyorum ; « Çalışmadan, öğrenmeden , yorulmadan, rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler, evvela haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
Aydınlık bir ay dileği ile,