Küresel İklim Değişikliği ve Tarım

Küresel iklim değişikliğiyle bir yandan aşırı sıcaklarla bunalıyoruz,bir yandan da şiddetli yağışlarla boğuşuyoruz. Küresel iklim değişikliği yaşamımızın her alanına yayılmış durumda. İşin ekonomisi, ekolojisi, politikası, sosyolojisi derken etki alanı her geçen gün artıyor. İklimdeki değişimden enerji sektörü, turizm, lojistik, sağlık, sigortacılık, finans ve hatta gayrimenkul sektörü bile etkilenmeye başlamış bulunuyor.

İklim Değişikliğinin Tetikleyicisi Ne?

Aslında ,iklim değişikliğinin en büyük tetikleyicisi, dünyada uygulanan küresel kapitalizm. Bu sistem için, insan ve doğanın en yüksek düzeyde sömürülmesi gerekiyor. Soralım?

Küresel kapitalist sistemle:

  • Fosil yakıt kullanımının önüne geçmek,

  • Sera gazı salımını sıfıra indirmek,

  • Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek,

  • Aşırı tüketim ve israftan kaçınmak,

  • Dünya vekalet savaşlarını yaratan silah sanayisini sınırlamak,

  • Zengin ve fakir uluslar ile toplumsal sınıflar arasında gıdaya, sağlığa, sağlıklı çevreye erişim açısından farkların derinleşmesini önlemek,

  • Ve de küresel kapitalist sistemin üçüncü dünya ülkelerinin kaynaklarını acımasız ve hoyratça sömürmesini engellemek olası mı?

Küresel kapitalist sistemi denetim altına almaksızın iklim değişikliği ile ortaya çıkan sorunları gidermek olası gözükmüyor .

Türkiye,iklim krizi ve tarım

TEMA’nın bildirişlerine göre;

  • Türkiye’nin yüzde 73.4’ü çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya,

  • Tarım arazilerin yüzde 39’u,mera arazilerinin yüzde 54’ü erozyon altında,

  • 1990-2022 yılları arasında Türkiye, yaklaşık 7.5 İstanbul büyüklüğünde tarım alanını kayıp etmiş

Türkiye’de Tarımda Kuraklığa Karşı Neler Yapmalı?(*)

Tarımı, artan sıcaklığın yanında giderek azalan su kaynaklarını yetersizliği etkilemeye başlamış durumda. Suyun azalmasıyla yer altı suları da giderek azalıyor ve yok oluyor.Göller de kuruyor.

Türkiye’nin , özellikle Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinin iklim değişikliğinden daha çok etkileneceği tahmin edilmekte. Tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak; kuraklık olmadan önceki dönemlerde alınacak önlemler ve kuraklığın yaşandığı dönemlerde yapılacak doğru planlamalarla olası. Yağışların devamlılığını sağlayarak, su arzını artırmak elimizde olmasa da, kuraklıktan kaynaklanan olumsuz etkileri gidermek elimizde.

Tarımda kuraklığa karşı yapılacak işler şöyle sıralanabilir:

  • 78 milyon hektarlık Türkiye yüzölçümünün yaklaşık 24 milyon hektarı ekilebilir tarım arazisi. Bu alan içerisinde ekonomik olarak sulanabilir miktar ise yaklaşık 8,5 milyon hektardır. Ancak, ülkemizin önemli bir kısmı yarı kurak iklim özelliklerine sahip. Yağış rejimi, iklim özellikleri ve mevsimsel özelliklere göre bölgesel farklılıklar gösteriyor. Bu nedenle sulanabilir özelliğe sahip alanların teknik ve ekonomik koşullar dikkate alınarak sulanması gerekmekte. Bu durumda suyun en verimli bir şekilde kullanımı sağlayacak düzenlemelerin hızla devreye sokulması gerekiyor.

  • Doğru tarım uygulamalarının devre sokulması bir zorunluluk.Bu kapsamda arazi yapısı ve bölgesel faklılıkları dikkate almaksızın yanlış ürün ekimleri, aşırı sulama, anız yakma gibi yanlış tarım uygulamalarının toprağın yapısal ve fiziki kimyasal özelliklerine zarar verdiğinden kuraklık kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmakta.

Örneğin İç Anadolu Bölgesi’nin kurak arazi yapısına bakıldığında, ekim yapılacak ürünün doğru tespit edilmesinin tarımın sürdürülebilirliği adına son derece önemli. Bu bölgede hayvancılığını yanlış olarak yönlendirilmesiyle mısır ve yonca gibi yem bitkileri yanı sıra ve pancar gibi fazla su ihtiyacı olan ve bu bölgeye uygun olmayan ürünlerin ekilme ısrarı, kurak bölgelerdeki kuyuların su miktarının tükenmesine neden olmakta ve bölgede  her yıl 20-30 arası obruk oluşmakta olduğu gözlenmekte.Obruklar ,salt Orta Anadolu için de değil,örneğin Tire,Bayındır ve Ödemiş ovaları gibi Ege Bölgesi’nde,Burdur ve Isparta gibi İç Batı Anadolu Bölgesi’nde de belirgi bir şekilde ortaya çıkmış bulunmakta.

  • Tarımsal üretim,tarımsal planlamayla birlikte havza bazlı tarım politikasıyla dikkate alınarak uygulanmalı. Böylelikle tahıl ve yağ bitkileri gibi stratejik öneme sahip ürünlerde dışa bağımlılık azaltılabilir.

  • Sıcak/aşırı sıcak yazlar ve düzensiz yağışların egemen olduğu bölgelerimizde koyun, keçi gibi küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin geliştirilmesi, nohut, ekmeklik ve makarnalık buğday, baklagiller yem bitkileri üretimi, mera alanlarının geliştirilmesi ile toprak, su kaynaklarının korunması ve biyoçeşitlilik konularında çalışmaların planlanması zorunludur.

  • Kurak tarımla ilgili araştırmaların düzeyini artırmak gerekiyor. Bahri Dağdaş Milletlerarası Kışlık Hububat Merkezi ve Ankara Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü gibi tarımsal araştırma kurumlarında ayrılan kaynaklar artırılmalı.

  • Doğayı tahrip edecek şekildeki mermer ve maden ocaklarının açılması engellenmeli.Bunların yanı sıra Türkiye’nin elektrik üretimine katkısı yüzde bir bile olmayan termik santraller de kapatılmalı.Bunlar aşırı su kullanımına neden olmakta.

(*)https://kurutarim.eskisehir.bel.tr/

Kuru tarım Anadolu’da doğmuş bir tarım sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluşu ve kuruluşunu gerçekleştiren Atatürk, “Kuru tarım “konusunda da farkındalık sahibi olan bir önderdi. O’nun yönlendiriciliğiyle Eskişehir’de ;1925’de Buğday Islah İstasyonu ve 1929’da Ali Numan Kıraç’ın müdürlüğünde kurulan “Kuru Tarım (Dryfarming) Araştırma İstasyonu” ile deneme üretimleri gerçekleştirilmiştir.

Yıllar sonra 19-20 Ekim 2022 tarihlerinde, Kuru Tarım, Yeniden!” başlığıyla Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ile Tarım Gıda Etiği Derneği (TARGET) işbirliğiyle 2 gün süren “ Uluslararası Kuru Tarım Sempozyumu”düzenlenmiştir. Sempozyumda ülkemizden ve yurtdışından bilim insanları, araştırmacılar, uygulayıcılar ile tarım paydaşları bir araya gelerek kuraklık ve iklim kriziyle birlikte ortaya çıkan gıda sorunu, işsizlik ve yoksulluğa karşı kuru tarımın yeniden ayağa kaldırılmasının önemli bir çözüm yolu olacağına dikkat çekmişlerdir.

Bunları da sevebilirsiniz