Milli Mücadele Dönemi Sonrasında Hakkı Baha Bey
Önceki yazımızda Milli Mücadele döneminde Hakkı Baha Bey’in rolü üzerine incelemede bulunmuştuk. Neredeyse bir yaşam hikayesini tarihin gelişmelerine göre kronolojik sıraya koyup adım adım takip ettik. Şimdi Hakkı Baha Bey’in Milli Mücadele dönemi sonrasında cumhuriyete katkılarını inceleyeceğiz.
Telif ve Tercüme Heyeti
Osmanlı’da bulunan eğitimle ilgili bazı kurumlar isim ve içerik değişikliği ile yeni ilan edilen cumhuriyette varlığını sürdürdü. Telif ve Tercüme Heyeti de bu bahsettiğimiz kurumlardan sayılabilir. Yusuf Akçura Milli Mücadeleye katılmak üzere Ankara’ya geldiğinde aynı zamanda bu heyetin hem üyeliğine hem de ara sıra heyetin başkanlığına getirilmiştir. Zeki Velidi Togan gibi yurt dışına eğitim için giden ve ülkeye dönen tarihçilerin ve diğer bilim insanlarının ilk defa istihdam edildiği bu kurum 1926 yılına kadar faaliyetlerine devam etmiş sonrasında yerini Milli Talim ve Terbiye Dairesi’ne bırakmıştır.
Bu heyetin ilk üyeleri arasında Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu ve Hakkı Baha Bey gibi ismini sık duyduğumuz eğitimciler bulunmaktaydı. Heyetin başkanlığını Yusuf Akçura üstlenirken heyetin katipliğini de Hakkı Baha Bey üstlenmiştir.
Hakkı Baha Bey Bursa’nın işgal edilmesi üzerine bu heyetten ayrılmak zorunda kalır. Ailesiyle birlikte Afyon’a göç ederler ve oraya yerleşirler. Buradan Burdur’a geçip öğretmenlik mesleğine kaldığı yerden devam eder. Hakkı Baha Bey’in neredeyse ömrünün sonuna kadar devam edeceği pedagoji ve eğitim alanlarında yapacağı araştırmalar burada başlanmıştır diyebiliriz.
Ankara Maarif Müdürlüğü (1921-1922)
Hakkı Baha Bey’in Ocak 1921 tarihinde atandığı Telif ve Tercüme Heyeti’nin katipliği görevinden Haziran ayı itibariyle ayrılarak Ankara Maarif Müdürlüğüne atanır.
Ankara Maarif Kongresi
Mustafa Kemal Paşa’nın eğitime verdiği önemin en büyük göstergesi bu kongrenin Sakarya Meydan Muharebeleri sırasında Ankara’da toplanması kararıdır. Maarif Kongresi’nin toplandığı 1921 senesinde Bakanlık “Telif ve Tercüme Heyeti” adıyla bir birim kurmuştur. 15 Temmuz 1921’de Ankara Maarif Kongresi’nde maarif müdürü olarak Hakkı Baha Bey konuşma yapmıştır.
Muallimler Kongresi
Türkiye’de öğretmenlerin örgütlenmesi 1908 yılına dayanır. 1921 yılına gelene kadar da farklı isimler altında öğretmenler örgütlü faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. 1921 yılına gelindiğinde Türkiye Muallime ve Muallimler Dernekleri Birliği adı ile teşkil edilen cemiyet 1924 yılında Türkiye Muallimler Birliği adını alarak 1936 yılına kadar varlığını sürdürmüştür. 1921 yılından 1936 yılına kadar sürdürdüğü varlığını çeşitli vilayetlerde ve kazalarda temsilciliklerini kurarak çeşitlendirmiştir. Derneğin Bursa mebusu olarak Hakkı Baha Bey seçilmiştir.
Hakkı Baha Bey Ankara Maarif Müdürlüğü’nden 12 Mart 1922’de istifa eder. Hakkı Baha Bey istifa ettikten sonra Bursa’ya döner ve Bursa Kız Öğretmen Okulu’nda dokuz ay sürecek olan psikoloji öğretmenliği görevine başlar. Bursa’da öğretmenlik görevine devam etmesine rağmen Ankara’daki eğitimle ilgili faaliyetlere katılmaya çalışır.
Hakkı Baha Bey Bursa Kız Öğretmen Okulu’ndaki öğretmenlik görevinden sonra Bursa Erkek Öğretmen Okulu’na müdür olarak atanır.
Muhacirin Yardım Cemiyeti
Lozan Antlaşması’nda “Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Mübadele, İstanbul Rumları ve Batı Trakya Müslümanlarını kapsamayacaktır.” maddesi yer alıyordu.
Bu madde doğrultusunda artık mübadele başlamıştı ve göç sonrası göçmenlerin yaşadığı sıkıntıları çözebilmek adına Türkiye’de halk tarafından yoğun bir yardım kampanyası başlatıldı. Başta Kızılay olmak üzere çeşitli yardım dernekleri ve gazeteler bu sürece katkıda bulunmuştur.
Bursa ve çevresindeki yardımseverler, dernekler ve çeşitli cemiyetler göçmenlere, hastalara ve yaralılara yardım ediyordu. Göçmenler Bursa’ya gelmeden bir hafta öncesinde içlerinde Hakkı Baha Bey’in de bulunduğu 5 kişilik bir temsilci grubu vilayet makamına başvurarak “Muhacirin Yardım Cemiyeti” adıyla bir cemiyet kurdu. Bu cemiyetin amacı kurucuları tarafından “Gelecek din kardeşlerimizin temin-i istirahat, iaşe ve iskânları hususunda hükümete muavenet için azami gayret ve himmet-i sarf etmek” olarak belirlenmiştir.
Türk Felsefe Cemiyeti’nin Ankara Şubesinin Kuruluşu
Cumhuriyet dönemi aydınlarından Hilmi Ziya Ülken, felsefe öğretmeni Servet Berkin’den gelen İçtimaiyat Mecmuası adıyla bir dergi çıkartma fikrini olumlu karşılar. Ancak derginin amacının yalnızca anlatmanın ve telkin etmenin ötesinde tartışmak ve sorunlar ortaya koymak amacını gütmesi gerektiğini, ancak ve ancak böyle bir derginin adının Felsefe ve İçtimaiyat Mecmuası olabileceğini söyleyerek kabul eder. Bu derginin üniversitelerde o dönem eğitim veren pek çok felsefe akademisyenlerinin de ilgisini çekmeye başlamasıyla birlikte dergi yayın hayatına 1927 yılında başlar.
Mehmet Server Berkin’in İçtimaiyat Mecmuası’nda yer alan çeşitli meseleleri Felsefe Cemiyeti vasıtasıyla ele alıp cemiyet içerisinde tartışmıştır. Bu konular, Türkiye’nin o dönem şartlarında küçük bir grup içinde tartışılmasına vesile olmuştur. Yapılan bu münazaraların ve çalışmaların daha geniş bir çevreye ulaşmasını sağlamak için Felsefe Cemiyeti’nin Ankara’ya bir şubesi açılması fikri öne sürülmüştür. Dönemin aydınlarından ve milletvekillerinden Hakkı Baha Bey, Berkin’in bu fikrinin hayata geçirilmesi için büyük bir çaba sarf ettiği görülür.
Türk Halk Bilgisi Derneği ve Halk Bilgisi Mecmuası
Türkiye’de halk bilimi/ folklor, yeni bir bilim dalı olarak 1913-1914 yılları arasında Ziya Gökalp, Mehmet Fuat Köprülü ve Rıza Tevfik Bölükbaşı tarafından tanıtıldı. Anadolu Halk Bilgisi Derneği, folklor çalışmalarına kendilerini adayan bilimsel ilk örgüt olarak 1 Kasım 1927’de kuruldu.
18 Mart 1928’de adı “Türk Halk Bilgisi Derneği” olarak değiştirildi. Bu derneğin en önemli faaliyeti 1929 yılından itibaren çıkardıkları “Halk Bilgisi Haberleri” dergisidir. Türk Halk Bilgisi Derneği’nin yönetici komite üyeleri arasında Ankara Arkeoloji Müzesi Müdürü Hakkı Baha Pars Bey vardır.
İzmir’deki Faaliyetleri
Hakkı Baha Bey’in en uzun süreli kaldığı ve çalıştığı şehir İzmir’dir. Hakkı Baha Bey’in İzmir’e gelişi kızı Vedide Hanım’ın ve oğlu Cahit Bey’in öğretmen olarak İzmir’e tayin olmaları nedeniyle gerçekleşir. Hakkı Baha Bey çocuklarıyla birlikte İzmir’e gelir ve kendisini İzmir Erkek Muallim Mektebi’ne Türkçe öğretmeni olarak tayin ettirir. Hakkı Baha Bey hayatının son on yılını İzmir’de yaşamıştır.
Hakkı Baha Bey 1936 yılında İzmir Kız Muallim Mektebi’ne Terbiye ve Ruhiyat öğretmenliğine atanır. Burada 3 yıl görev yaptıktan sonra 1939 yılında İzmir Kız Lisesi’ne yurt bilgisi öğretmeni olarak atanır. Hakkı Baha Bey bu görevinden sonra da vefatına yakın 1941 yılında sosyoloji öğretmenliğine tayin olur.
Hakkı Baha Bey İzmir’de bulunduğu süre boyunca sadece öğretmenlik mesleğini icra etmemiştir. 1934 yılında İzmir Halkevi, Halk Dersanesi ve Kurslar Şubesi başkanlığında, İzmir Muallimler Birliği yöneticiliğinde, Edebiyat Cemiyeti azalığında bulunmuştur.
Hakkı Baha Bey 1942 yılında hayata veda etmiştir.
Hakkı Baha Pars Bey’in biyografisini böylelikle tamamlamış olduk. Yazının en başında belirttiğim konuya tekrar dönmek istiyorum; biyografi sadece bir insanın hayatı hakkında salt bilgilere maruz kaldığımız, doğduğu yıldan öldüğü yıla kadarki süre periyodunu anlattığımız bir yazı türü değildir, biyografiler bunun yanı sıra bir devri aydınlatma görevi de görür demiştik. Hakkı Baha Bey’in yaşam hikayesine Meşrutiyet dönemi, Cumhuriyet dönemi ve devrimleri, Milli Mücadele dönemi sığmıştır. Hakkı Baha Bey’in yaşam yolculuğunu umarım erken Cumhuriyet dönemi, Milli Mücadele dönemi ve tabii ki Cumhuriyet dönemini aydınlatacak şekilde anlatabilmişimdir. Hakkı Baha Bey bir milli kahramandır. Erken cumhuriyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurulmasındaki en büyük katkısı Enver Paşa ile Talat Bey’i tanıştırması olmuştur. İttihat ve Terakki’nin öncesinde Osmanlı Hürriyet Cemiyeti yapılanmasında ve yönetim kadrosunda yer almıştır. Sonrasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bel kemiğini oluşturan yönetici kadro arasında yer almıştır ve halkın istibdat altında ezilmesine müsaade etmemek için burada mücadele etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde memleketi Bursa’da Türk milletinin teşkilatlanmasına ve düşman kuvvetlerine karşı savaşması için Kuvayı Milliye’nin kurulmasına vesile olmuştur. Ailesinin düşman kuvvetleri tarafından tehdit edilmesine rağmen bizzat cephede Kuvayı Milliye saflarında ailesiyle birlikte savaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Hakkı Baha Bey’in evinde kurulan cumhuriyetin temellerini Türk milletinin nihai zaferi sonrasında birlikte cumhuriyeti ilan ederek sağlamlaştırmışlardır. Cumhuriyet dönemi devrimlerinde halkın eğitilmesinde ve halkın kendini tanıması sahasında önemli rol oynamıştır. Çeşitli vilayetlerde yaptığı öğretmenliklerin yanında meslek örgütlenmelerine; halkın toplu bir şekilde eğitilip sanat, bilim ve felsefe üzerine eğilmesine katkıda bulunmuştur. Bunların yanında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin faaliyet yıllarından itibaren gazetecilik ve yazarlık yaparak halkını yazın aracılığıyla uyandırmaya çalışmıştır. Hakkı Baha Bey kısacası Türk milletinin gelişmesi gereken her sahada rol almıştır ve arkasında milli kahraman denilmesinin ötesinde bir yaşam hikayesi bırakmıştır. Yaşadığı süre boyunca yaptığı her faaliyette Türk milletinin geleceğini düşünmüş ve Türk milletinin gelişmesi için elini taşın altına koymaktan çekinmemiştir. Sonsuz minnetle buradan kendisini anıyoruz.
Kaynakça