TEPAV 29 Eylül 2023 tarihinde “Ekonomik Görünüm Raporu” nu yayımladı. Raporda özellikle son 4-5 yılın ekonomi politikalarının sonuçları tartışılırken iç ve küresel gelişmelere göre Türkiye ekonomisi hakkında öngörülerde bulunuluyor.
Türkiye ekonomisinde yakın döneme kadar uygulanan negatif reel faiz politikası ile enflasyonun ve cari açığın düşürülmesi hedeflendi. Daha rahat düşük faizle daha rahat borçlanabilmenin önü açıldığında ekonomi büyüyecekti. Ancak bu politikalar özellikle dış yatırımcıya güven vermeyince sıcak para Türkiye’den uzaklaştı ve dolarizasyon arttı. Hükümet döviz kurunun kontrolden çıkmaması için finansal piyasalara sıkça müdahale etti. Ancak kaçınılmaz olarak enflasyon arttı. Ayrıca, enflasyon hane halkını tüketime yönlendirdi ve ithalat çok arttı. TL’deki değer kaybı inşaları alternatif kaynaklara yönlendirdi. Bunun sonucunda dövize ve gayrimenkule talep arttı.
Dövizdeki artışı dizginlemek için Merkez Bankası sıklıkları rezervlerini sattı ve bunun dışında pek çok piyasa ve sermaye piyasası tedbiri uyguladı. Fakat bu geçici çözüm rezervler tükenme aşamasına gelince tıkandı. 2021 yıl sonunda Kur Korumalı Mevduat gibi farklı geçici çözümler uygulamaya kondu. Ancak sorunların özüne odaklanmayan bu yeni uygulama da kalıcı bir çözüm olamadı. 2023 Mayıs ayı itibarıyla Merkez Bankası’nın uluslararası rezervleri eksi $4,4 milyara düştü.
2021 yılında Covid-19 pandemisi sonrası gerçekleşen yüzde 11,4’lük büyüme oranına ulaşıldı. Ancak bu rekor orana ve yüksek kredi artışına rağmen 2018-2022 yılları arasında ekonomi yıllık ortalama yüzde 4,4 ile küresel finansal krizden sonraki en düşük oranda büyüdü. Ek olarak, yukarıdaki grafikten görülebileceği üzere büyüme epey dalgalı olup öngörülebilirlikten uzak.
Seçim sonrasında ise acı reçete uygulanmaya başlandı. Enflasyonu kontrol almak için uygulanan negatif faiz politikasından vazgeçildi ve faiz artışlarına başlandı. Ekonomiyi tamamen soğutmamak adına faiz artışları kademeli olarak uygulamaya konulmakta. Bunun sonucunda Merkez Bankası Haziran 2023’ten beri politika faizini artırmasına rağmen pozitif reel faiz oranına halen daha ulaşılamadı. Dolayısıyla kur üzerindeki baskı devam etti ve dolar artmaya devam etti.
2023 Şubatında gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremin tahmini olarak 100-150 Milyar dolarlık maliyeti, Emeklilikte Yaşa Takılanlar düzenlemesiyle emekli sayısındaki artış ve kamu personelinin maaşlarına yapılan reel zamlar kamu giderlerini artırdı. Yılın ikinci yarısında gerçekleşen kur ve faiz şokları da kamu giderlerini artırdı. 2023 yılının ilk 7 ayında bütçe giderleri yüzde 97, faiz giderleri ise yüzde 107 oranlarında arttı. Haziran ve Temmuz aylarında ise faiz giderlerindeki artış yüzde 155’e ulaştı. Harcamalardaki artışı kontrol etmek için vergi artışına gidildi.
7 Ekim’de patlak veren İsrail-Hamas muharebeleri “Ekonomik Görünüm Raporu”nun yayımlanmasının ileri tarihinde gerçekleşmişti.
Dolayısıyla rapordaki tahminlerin bazılarının ileriki tarihlerde güncellenmesi gerekebilir.
ABD ve Avrupa ülkelerindeki sıkılaşma politikalarının 2023-2024 yıllarında devam etmesi bekleniyor. Bu durum Türkiye’nin ekonomik büyümesini hem küresel büyümeyi olumsuz etkileyecektir.
Kamu harcamalarındaki sıkılaşmanın reel ücret kaynaklı personel giderleri ile yatırımlar ve cari harcamalar üzerinden olacağı, bunun dışındaki kalemlere kayda değer ölçüde yansımayacağı tahmin ediliyor. Ancak 2024 yerel seçimleri öncesi kamu harcamalarında artış bekleniyor. Kamu giderleri üzerine eklenen deprem, EYT vb. maliyetler göz önünde bulundurulduğunda 2023-2025 arası kamu mali dengelerinde bozulma bekleniyor.
Rasyonel politikalara dönüşün başlamasının ardından yurtdışındaki yatırımcılardan olumlu yorumlar alınsa da kısa vadede sermaye girişinin sınırlı olacağı bekleniyor. Bunda bir süre daha negatif reel faiz politikasının devam edecek olması ve finansal piyasalara ilişkin kontrollerin devam etmesi etkili görülüyor.
2023 yılının ilk yarısında hem genişleyici politikaların etkisiyle hem enflasyonun tüketimi tetiklemesinden dolayı ekonomi bir önceki yıla göre %3,9 büyüdü. Tüketim yüzde 16,4, ithalat ise yüzde 17,4 oranlarında arttı.
Ancak para politikalarında sıkılaşmanın başlamasıyla ekonomi soğumaya başladı. Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) 50’nin altına düştüğünde sanayi üretiminin daraldığını, 50’nin üstüne çıktığında genişlediğini göstermektedir. Yaz aylarında sanayi üretimi ile PMI aşağı yönlü trende girdi.
Tüketicilerin yakın gelecekteki harcama ve tasarruf eğilimlerini tespit etmeye yarayan tüketici güven endeksinde de benzer bir durum var. Krediye erişimin kısıtlanması ve yüksek enflasyonun etkisini hissettirmeye devam etmesiyle tüketici güven endeksi sert şekilde düşme trendine girdi. Bütün bunların bir sonucu olarak ekonomik büyümenin yavaşlaması bekleniyor. Raporda büyümenin 2024 yılında %2,9’a kadar gerileyeceği tahmin ediliyor.