Çalışmada, Uygur Türkçesi tamgalarıyla yazılmış, Irk Bitig adlı özgün ve Türkler için çok önemli yapıtın gerçekte ne olduğu açıklanacak. Görüşüme göre; “Yazıldığı, sanıldığı ya da bilindiği gibi, yapıtın fal ile limit anlamda bile bağlantısı yoktur”. Çalışma, yapıtın genelinin açımlaması değildir. Irk sözcüğünün kökeninin (etimoloji), anlamının (semantik) ve yorumunun (hermeneutik) açıdan bilgisinin açıklanmasıdır!
1.1.
Irk Bitig hakkında kısa bilgi
1.1.a
İlgili yazınlara örnekler
Runik harflerle yazılmış Uygurca bir yazma eser olan Irk Bitig, her biri birer fal olarak nitelendirilen altmış beş paragraftan oluşan bir fal kitabıdır. Zamanımızdan on iki yüzyıl önce yazılmış ve eski Türklerdeki siyasi yaşama, yöneten – yönetilen ilişkilerine, dinî inançlara kısacası sıradan insanların gündelik ilişkilerine ve hayatına dair önemli veriler sunan ve konuşma diliyle yazılmış olan bu fallar, iyi ve kötü ikiliği üzerine kurulmuştur. Bu ikilik, metinde çoğunlukla tasvir edilen bir olay üzerinden sunulur. Böylece özelde bireyin genelde de toplumun durumdan ders çıkararak hareket etmesi için öğüt verilmek istenir. Bu durum, yaratılmak istenen toplumsal düzeni belirlemeye yöneliktir. Aynı zamanda bu tutum, günümüzdeki fallardan farklı olarak gelecekten haber vermek yerine, olası durumlara dikkat çekmekle bireycilikten çok toplumsallığı ön plana çıkarmaktadır.
Bakınız, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/137082, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/4 2015 s. 1433-1450, TÜRKİYE, IRK BİTİG: TOPLUMSAL İYİ VE TOPLUMSAL KÖTÜNÜN İNŞASINDA İDEOLOJİK BİR FAL KİTABI, Kuban SEÇKİN
1.1.b
Eski Türkçe eserler arasında Irk Bitig, gerçekten önemli bir yer tutmaktadır; zira bu eser, runik yazıyla kâğıda yazılmış ve zamanımıza kadar ulaşmış, eksik olmayan yegâne metindir. Metin oldukça uzun olduğu için, formu ve içeriği hakkında uzun değerlendirmeler yapmak mümkündür ve yazmanın oldukça iyi saklanmış olması sayesinde, ifadeler arasındaki bağlantılar kopmamıştır. Bununla birlikte bugüne kadar bilim dünyasında metnin telif edildiği yer, telif tarihi ve dinî niteliği hakkında ortak bir düşünceye varılamamıştır. Irk Bitig metnini ihtiva eden yazma, bu yüzyılın başında Doğu Türkistan’a yaptığı araştırma gezilerinin birinde
A. Stein tarafından Dun Huang (Kuzeybatı Çin) yakınlarındaki Kansu bölgesinde bulunmuştu. Irk Bitiği ilk kez tercüme eden ve inceleyen V. Thomsen, metni yaklaşık olarak VIII. Yüz yılın ortaları ile IX. yüzyılın başlarına tarihlendirmişti. (1)
(1) Bu tarih, Doğu Türk Kağanlığının 745 yılında çöküşünden sonra o sahada ortaya çıkmış olan Uygur Kağan devletinde kültürel hayatın kurulma ve gelişme dönemine rastlamaktadır. Uygur Kağanlığı yüz yıl boyunca (VIII. yüzyılın ortalarından IX. yüzyılın ortalarına kadar) Orta Asya’da en güçlü Türk devletini temsil etti. Belirtmek gerekir ki, Uygur Kağanlığının var olduğu yüz yıllık dönemin yaklaşık seksen yılında resmî din, Kuzey Çin’de yaşayan Soğd’lar tarafından Türkler arasında yaygınlaştırılmış olan Maniheizm idi. Uygur Kağanlığı, genellikle Çin imparatorluğu ile sıkı ilişkiler içindeydi.
Bakınız, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/650122, ESKİ TÜRKÇE FAL KİTABI IRKBÎTÎGVE SEMBOLLERİN KAVRAMSAL TEMELİ * İ.V. STEBLEVA (Rusçadan Çeviren: Dr. Halil İbrahim USTA**), s. 1
1.1.c https://www.kitapyurdu.com/kitap/irk-bitig-eski-uygurca-fal-kitabi/95479.html
(Irk Bitig / Eski Uygurca Fal Kitabı – Talat Tekin – Kitapyurdu)
1.1.d
[PDF] Irk Bitig‘ de falcılık
C Kaya – Kültür Tarihimizde Gizli Diller ve Şifreler, 2008 – elbilge.ucoz.ru, s.1
Giriş Eski Türkçedeki falla ilgili eserler fazla değildir. Hangi eser veya eserlere ait olduğu belli olmayan birkaç fal metni yayımlanmıştır. 1 Eski Türkçede eserlerden değil de, eser kalıntılarından ve yazma parçalarından söz etmek daha doğru olur. Uygurca yazma eser parçaları, Eski Türkçenin metinleri arasında çok büyük bir yekûnu oluşturur. Bu parçalar üzerindeki çalışmalar hâlen devam etmektedir. Yapılacak titiz araştırmalar sonucunda yeni fal
metinleri tespit edilebileceği gibi, bu metinlerden bazılarının belirli bazı eserlere ait olduğunun belirlenmesi de ihtimal dahilindedir. Tanıtım Eski Türkçe dil özellikleri gösteren ve tamamı elimize geçmiş falla ilgili şimdilik yalnızca bir eser bulunmaktadır. Bu eser Irk Bitig ‘Fal Kitabı’ adını taşımaktadır. Yazma hâlindeki eser hâlen Londra’da İngiliz Müzesinin (British Museum) doğu yazmaları bölümünde 8212 numarada saklanmaktadır. Buraya Doğu Türkistan’dan, Bin Buda Mağaralarından getirilmiştir. Yazma, 13.6 X 8 cm boyutunda 57 yapraktan ibarettir. Yaprakların her iki yüzü de yazılı olup sayfada 6 ila 10 arasında değişen satır bulunmaktadır. Kitap ciltli olmayıp alt tarafından zamkla yapıştırılmıştır. Eser, Köktürk alfabesiyle kâğıda yazılmıştır. Eserin dili Eski Türkçedir ve yazmanın 10. yüzyıldan veya daha önceki bir zamandan kalma olduğu sanılıyor.2 Irk Bitig’in, Maniheist bir çevrede yazıldığı düşünülüyorsa da, eserde ne Maniheizm ile, ne de başka bir dinle ilgili herhangi bir
motif yoktur. 3 Irk Bitig; sırasıyla Thomsen, 4 Orkun, 5 Malov, 6 Đkeda 7 ve Tekin 8 tarafından yayımlanmıştır. Ayrıca, Bang,9 Clauson,10 Tekin,11 Hamilton,12 Erdal,13 Esin,14 Klyaştornıy, 15 Molnár,16 Zieme17 ve daha birçok araştırıcı eserdeki çeşitli sorunlar üzerinde durmuşlardır.
Ayrıca Google Akademikte aynı değersiz bilgilerin (!) yinelendiği çok sayıda makale bulunmaktadır. Birkaçını daha ekleyelim. Dileyenler ulaşıp okuyabilir.
*Irk Bitig üzerine yeni notlar
M ERDAL – Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten, 1977 – dergipark. org.tr
*[KİTAP] Yenisey-Kırgızistan Yazıtları ve Irk Bitig
F Yıldırım, E Aydın, R Alimov – 2013 – academia. edu
*[PDF] IRK BİTİG
G UĞUZTEMUR, A Ali – academia. edu
*Irk Bitig Metninin Poetik Yapısı
F Bayat – Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları (HÜTAD), 2006 – dergipark. org.tr
[PDF] Irk Bitig’de hayvan adları ve hayvanlarla ilişkili kavramlar
E Aydoğanlar – International Journal of Social and Economic Sciences, 2012 – ijses.org
1.1.e
Kazım Mirşan, Irak Bitig (Iraktaki Bilgiler Kitabı), Turgay Tüfekçioğlu, Özden İlteriş Bulca, Özsan Matbaacılık Bursa 2018
Bu yapıtın önsöz ve giriş bölümünden önemli bulduğum görüşleri ekliyorum:
* Yapıt 1840 yılında Türkistan’ın Tun Huang kentinde, ‘Bin Budha mağaralarında, el yazmaları arasında bulunmuştur! Bakınız, aynı yapıt, s. 7
* Yapıtta tarih, coğrafya, devlet yönetimi, din, etik (ahlâk) ve etnografya konuları ele alınmaktadır. Paragrafların sonundaki iyidir-kötüdür anlatımlarının yapıtın fal değil öğretici ve öğüt verici niteliğini göstermektedir. Bakınız, aynı yapıt s. 8
* Irk Bitiğin yazıldığı dönem 9. Yüzyıldır.
1.1.f
https://sobider.com/?mod=makale_tr_ozet&makale_id=31107
https://www.researchgate.net/publication/309541051_IRK_BITIG’E_SEMBOLLERLE_KODLANMIS_TU RK_TORESI_VE_BILGELIK_YOLU
Bu iki bağlantı aynı çalışmanındır. Özet bölümü sayfa 1’de denenler:
Bir bilgelik kitabı olan Irk Bitig, sembolik ve sanatlı anlatımlardan oluşmuş her bir ırk‟ıyla Türk töresine ve evrensel erdemlere ilişkin mesajını okuyucusuna aktarmaya çalışmaktadır. Her bir ırk’ında, büyük olasılıkla eğitim düzeyi yüksek okuyucularına öğretisini örtük bir
biçemle kavratmaya çalışan Irk Bitig‟in bir fal kitabı olması, eğer kitabın içeriğinden yola çıkılacaksa kanıtlanması zor bir savdır. ‘Irk Bitig’in türü açısından yeniden değerlendirilmesi ve üzerinde dil, sosyoloji ve halkbilimi temelinde disiplinler arası çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu çalışmada, ele alınan 5, 9, 13, 17, 26, 52, 16, 22, 24, 27, 29, 30, 31, 35, 58, 46, 49, 54, 57‟inci ırklarda ortaya çıkarılan Türk töresi ve evrensel erdemlere ilişkin mesajlar, kitabın yalnızca Budizm veya Maniheizm gibi dinler kapsamında ele alınmasının yanlış olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak, Irk Bitig’in nesnel okumaları, Türklerin bilinen kültür ve töresine ilişkin örnek ve açıklamalarla dolu birçok bilgi vereceği gibi, unutulmuş kadim kültürüne ilişkin kimi izlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
1.2
Irk Bitig için denenlerin ortak noktalarının özetlenmesi
* Yapıt 9. Yüzyılda, Bin Budha mağaralarında bulunmuş.
* Kazım Mirşan dışında herkes Irk Bitiğin ‘fal kitabı’ olduğunda görüş birliğinde! Değil görüşüme göre!
* Yapıtın Mani dininin olduğu çevrede yazıldığı aktarılmaktadır ancak bu inançlarla ilgili bilgi yoktur!
* Öğretici öğütler olarak nitelendirilebilen anlatımlar “iyilik-kötülük” ilişkisi üzerine kurulmuş! “Hintlilerin (!) Swastika’sının (!) aynı anlamlarda olduğunun ele alınmamış olması Türklük bilimciler için utanç kaynağı olmalıdır kanımca!”
* Yapıtta toplum yaşamını ilgilendiren değişik bilgiler aktarılmaktadır.
* İlk kaynakta Bitiğin toplum yaşantısıyla ilgili bilgiler ve öğütler içerdiği ama anlaşılmaz biçimde bu bilgilerin ‘fal’ olarak tanımlandığı görülmektedir!
* 1.1.f. Turgay Sebzecioğlu çalışmasının özet bölümü akılcı bulduğum tek yorumdur. Dil’in de içinde olduğu disiplinler arası çalışmanın gerekliliği görüşü çok akılcıdır. Hiçbir çalışmada buna değinilmemiş ne yazık ki!
* Irk Bitiği fal kitabı olarak değerlendirenlerin alayı Radloff un tanıtımını üstlenmişler sorgulamadan. Radloff un benzer nitelikte bir çalışması daha var: Olmayan tamgalardan “Kürt” uydurmuş! Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-tarih-toplum- makale,12967.html, https://www.ankarahavadis.com.tr/dil-tarih-toplum-adli-calismaya-ek- makale,12978.html
2. Irk Bitig sözcüğünün irdelenmesi
2.1.a IRK sözcüğünün tamgalarının irdelenmesi
Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5- makale,12977.html
Soldaki kaya resmi Ankara, Güdül ilçesi, Salihler köyü kırsalındadır. Kalın R tamgamızın öncülü kavram yazı (ideogram) örneklerindendir. Kalın R e geçişi açıklamak için kullanıldı. Kalın R ile kalın ‘K’ arasındaki ilişkiyi de görebiliyoruz! Kalın R in yönü
aşağıya; (1) yönünde. Kazım Mirşan’ın kitabında S.11 de ( ) şekli ‘I’ dır kanımca. ‘I’ tamgamız için şeklin sağ yarısını değerlendirmeliyiz! Kalın ‘K’ Orhun abecemizle aynı!
Sayfa 11 deki tabloda kahverengi dikdörtgenin içinde ‘Q’ ile gösterilen tamga Orhun abecesiyle aynı ve kalın ‘K’ dır.
Altta, soldaki tamga ‘I’ dır görüşüme göre.
Altta, sağdaki dikdörtgenin bölünmüş sağındaki tamga kalın ‘R’dir! Soldaki ise ‘Ş’ dir.
Aynı şekli (tamga) ikinci dizede görüyoruz ve ‘ş’ denmiş ve bu doğru! 2.1.b IRK sözcüğünün irdelenmesi
Irk sözcüğünün irdelenmesi demek, sözcüğün kökeninin (etimoloji), anlamının (semantik), yorumunun (hermeneutik) açıklanmasıdır. Türklük bilimi ağırlıklı ata ve ana dilimiz, Güneşin dili Türkçe’nin bilinmesiyle ilgilidir. Düşün bilim (felsefe) dilin yanlış anlaşılmasının yan ürünüdür der Ludwig Wittgenstein! Özetle dil doğru anlaşılmaz-bilinmezse gerçeklere ulaşılamaz. Gerçeklere ulaşmak bir yana savrularak kopulur gerçeklerden. Bu çalışmada bunu göreceğiz birlikte! Irk Bitiğin fal kitabı olarak anılması bu yetersizlik nedeniyledir.
Sözcüğü seslemlerine ayırıyorum:
*IR: Kalın R in yere yönelen kun, kon, kün, gün olarak bildiğimiz ısı ve erke kaynağı gün (eş) den gelen ışınlar olduğu açıklanmıştı. Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/gobeklitepe-gercegi-makale,12994.html, https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5-makale,12977.html ve diğer çalışmalarım. Ayrıca https://youtu.be/XMLmb7MLDTQ söyleşide R tamgamız açıklandı.
*K. Bu yazaç ve ilgili tamgamız kalın ‘K’ diye bildiğimiz; ince ‘T’ tamgamızın yönü zıt olanı. İnce ‘T’ ayağımız ile ilgilidir. Tabanınızın altında kaya bulunur değil mi? AYAK><KAYA ilişkisi özetle. Kalın ‘K’ tamgası yukarı döndürülürse (180 derece) kalın R tamgamıza ulaşılır. Güneşin ışıkları yere yukarıdan ulaşır.
*Ek olarak ‘↓’ şeklinde ve ok, uk biçiminde seslendirilen tamgamız var. Tunyokuk, Konya sözcüklerimizde bu tamgayı düşünmeliyiz.
Özetle IRK sözcüğündeki IR seslemi güneşin ışınımlarını, K ise bu ışınımların yönünü; kaya (yer) i simgelemektedir. Çalışmalarımda bu tamgalarımız bütün yönleriyle açıklanmaya çalışıldı.
Yine aynı düşünüşle yorumladığımızda; K > Y dönüşümünü düşünüşe eklersek eski Türkçede ezgi, Türkü, şiir anlamına gelen ‘YIR’ sözcüğümüze ulaşılır.
Bütün çalışmalarımda Türklüğün güneşle ilgili olduğunu yineler dururum. Türkçenin güneşin dili olduğu çok açıktır ve bu gerçek sürecin zorunlu ve doğal sonucudur! Türk ne kadar güneş ile bağlıysa ezgilerimiz de aynı durumdadır; ‘yır’ olur. Ürüdüğümüz güneşe yönelik ezgilerimiz Türkü olur. Kam davulu olarak bildiğimiz çalgılarımız ‘tür’ ya da ‘tüñir’ olur.
IRK sözcüğü canlıların güneşe karşı konumlarını bildiren sözcüktür. Tekçe deri rengi ile anlaşılmaya çalışılması ya da önerilmesi sığlıktır ve bilinçli saptırmadır ayrıca. Türk, başta Asya ve Avrupa’da olmak üzere, yeryüzünün her köşesinde yaygın Türkçe sözcüklerin iyesi olduğunun kanıtları olan ırkın adıdır. Tañrı sözcüğünü kurgulayan aklın adıdır.
BİTİG sözcüğümüz ise kayalara itilerek kazınan sözlerimiz olup betik > kitap (çalıntı) olur kısaca. G yine kısaca sözcüğün yünüdür!
Irk Bitig özetle fal ile ilgi olmak bir yana dursun Türk ırkının, güneşin bilgisine bağlı olan töresinin, tüzesinin anlatıldığı yapıttır! Kazım Mirşan’ın bu yöndeki karşı çıkışı yerindedir. Irk Bitig’teki çözümlemeleri anlamsızdır ama bu görüşü doğrudur.
3.Çalışmaların eleştirisi (yergi)
1- Çalışmalar değerlendirildiğinde dil bağlantısının ele alınmamış olması ya da sözcüğün dil açısından ele aldığım şekilde sorgulanmaması ölümcül eksiklik ve mantık yoksunluğudur görüşüme göre.
2- Çalışmaların tamamı bilimsel etiketlidir ama bilgi adına tek bir yeni görüş belirleyemedim ne yazık ki! (Bilimsel sözcüğünün anlamını bilmek isteyenlere Umberto Eco’nun bilimsel tez nedir, nasıl yazılır adlı yapıtını okumalarını öneririm!)
3- Konu yeterince ele alınmış. Ancak ne yazık ki başta Radloff gibi namlı araştırmacıların sözlerinin işlenmesi dışında değişiklik ya da katkı yoktur çalışmalarda. Görüşüm bu ne yazık ki. Aynı yanlışın kalıcı olması için yapılan değersiz çalışmalar yığını olarak değerlendiriyorum.
4-Çalışmalar gerçeklikten yoksun olduğu için topluma ulaştırılabilecek bilgi ya da savdan söz etmek olası değildir kanımca.
4. Sonuçlar
Çözüm bölümünde verilen açıklamalara göre bu çalışmadan şu sonuçların çıkarılması zorunludur görüşüme göre:
Irk Bitiğin öneri ve öğüt yapıtı olduğu; Türklük bilgisi, töresi, tüzesi ile ilgili olduğu bilgisi çerçevesinde yapıt yeniden ele alınmalıdır.
Irk Bitiğin Kuzey Çin’deki Budha mağaralarında bulunduğu bilgisine dayanarak yeni bir sav öne sürüyorum:
“Çalışmaların tamamında yapıtın Mani inancı çevresinde yazıldığı ama bununla ilgili bilgilerin Irk Bitig’ te olmadığı belirtilmiş değil mi? Olmasını beklememek akılcıdır zaten. Çünkü Mani, Buda, Hinduizm, Jainizm gibi Hint dinleri “Swastika” denen kutsal ikon ile ilgilidir. Ancak, Türklerin güneş bilgisiyle ilgili R tamgamızın kavram yazı (ideogram) örneklerimizin çalınarak ve değiştirilerek ‘Swastika” denen kutsal ikona (!) dönüştürüldüğü kanısındayım.”
“Hırsızlar eğer zorlanmazlarsa, “bu eşyaları şuralardan çaldım” derler mi?
Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5- makale,12977.html
“Bu bilgilere dayanarak; Irk Bitiğin bulunduğu Buda mağarası “hırsızın evidir”! ( umuyorum ki benzetme yerindedir) Hint dinlerinin Türklerin güneş bilgisinden çalıntı ve
saptırma sonunda uydurulduğunun irdelenmesi gereklidir. Bu bilgimiz 20 000 (yirmi bin) yıllıktır.”
*Bu konuda bir alıntıyla yetineceğim. Bakın neler denmiş? Swastikanın anlamı ile Irk Bitig teki iyidir-kötüdür sözlerinin benzerliği pek anlamlı değil mi?
file:///C:/Users/user/Downloads/Ertan_Das_MEZAR_TASLARINDA_SVASTIKA_VE_C.p df
“Bir bütünün dört eşit parçaya bölünmesinden oluşan basit çapraz ya da daire, kare, üçgen gibi insanlığın ilk ortak kültürel sembolleri olarak kabul edilen işaretler pek çok uygarlığın, duygu, düşünce ve inançlarına ait izleri taşır. Bunlar, binlerce yıldan beri taş, ahşap, maden, kemik vb. malzeme üzerine kazınmış, insanoğlunun ilk imzaları biçiminde yorumlanabilir. Bu işaretlerden günümüzde yaygın olarak Gamalı Haç adıyla bilinen Swastika ve Çarkıfelek en sık rastlanan iki semboldür. Gamalı haç ismi Yunanca gama (Γ) harfine ve haç şekline (+) atfen verilmiştir. “İyi olmak, mutlu olmak ve sağlıklı olmak” gibi anlamları olan Swastika kelimesi Sanskritçedeki su (iyi) ve asti (olmak) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur (Marilier, 1997, s.11). İçinde iki farklı dönme simetrisi taşıyan Swastika’nın saat yönünde dönüşü olumluyu, saatin ters yönünde dönüşü ise olumsuzu temsil eder. Genellikle Uzakdoğu kökenli olduğu kabul edilen Swastika, çarkıfelek gibi güneş sembollerinin Orta Asya üzerinden Ortadoğu ve Avrupa’ya ve hatta Güney Amerika’ya kadar yayıldığı söylenmektedir (Marillier, 1997, s.7). Bazı araştırmacılar özellikle Swastika motifinin, MÖ 2000’e tarihledikleri Troya’da bulunmuş terra-cotta diskler üzerinde de görüldüğünden söz etmektedir (Greg, *Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi. ertan.das@ege.edu.tr 200 1884, s.12) (Şek.3).
Hatta Southampton Solent Üniversitesi’nde konuyla ilgili yapılan bir araştırma, Ukrayna’da bulunan bir fildişi obje üzerine oyulmuş motiften yola çıkarak 15 bin yıl öncesine kadar giden, insanoğlunun en eski sembolü olduğunu ortaya koymaktadır (Anonim, 2016-2017, s.4). Dolayısıyla, bu motifin, yeryüzü üzerindeki kadim uygarlıkların en büyük Tanrı olarak taptıkları güneşin sembolü olarak geliştiği söylenebilir.”
*Bu denenler için görüşüm kısaca:
1- Ukrayna’da bulunan obje fildişi değil mamut kemiğidir sanırım! Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-5-makale,12977.html çalışmamda ayrıntılı bilgiler var.
20 000 yıllık, mamut kemiği kuş biçiminde yontulmuş ve üzerine kalın R tamgamızın öncülü kavram yazı (ideogram) örneğimiz kazınmış!
2- Yeniden algısı kıt öğretim üyeleri için vurgulayalım: Mamut yeri simgeler. Yerde yaşar. Kuş uçmayı yani göğü simgeler. Kalın R kavram yazısı ise güneşin ışınımını! Yer için K ya da yerine kalın T tamgamızı (At) düşündüğümüzde üçü yine Tañrı sözcüğümüzü anlatmak için seçilmiş atalarımızca. Aynı bilgiyi Göbekli tepede de görüyoruz. Bakınız, https://www.ankarahavadis.com.tr/gobeklitepe-gercegi- makale,12994.html
Türk ulusunun öğretim üyesi namlı Türklük bilimi araştırıcılarının ve çalışmalarının sil baştan sorgulanmaları zorunluluğu bu çalışmada bir kez daha açıkça görülmektedir kanımca.
Bu yapıldığında sonucun çoğunlukla değersiz ve gerçeklerle ilgisiz olduğunun anlaşılması olasıdır!
R tamgalarımızın ve öncülleri kavram yazıların öğretim üyelerince araştırılmamış ve bilinememiş olması Türk ulusu için acınası bir durumdur. Bilgimizi yitirmişiz! Bu acınası durum için düşünülmesi gereken ilk sorumlular, Türklük bilimci (Türkolog) diye bilinen öğretim üyeleridir. Bu noktayı yinelememin ayrıca bir nedeni daha var:” Bu cinsten öğretim üyelerinin ezici çoğunluğu benim de aralarında bulunduğum özencilere (amatör araştırmacı) sizler akademi dışısınız, alternatif tıp gibisiniz, değersizsiniz, öldürmez ama belki güldürürsünüz; güldürürseniz ne alâ şeklinde yaklaşırlar”. Bu yığın nedeniyle adlarını bilemediğimiz onurlu ama sessiz öğretim üyeleri bu değerlendirmelerin dışındadır! Bu değersiz topluluk Türk sözcüğünü bile anlayamamış, ona akıl erdirememiş ne yazık ki! İçler acısı bir durum; acı gülmece ne yazık ki Türklük için! Sizce de öyle mi değerli okurlarım?
İşte bu değersiz bilgi taşımacılığı yapan yığın nedeniyle, Türkler ne yazık ki “üreyen ya da türeyen, köklü, töreli, tork (güçlü) kavramlarıyla ilgilendirilmekten; adını Allah’ın verdiği saygın Noah’ın soyu, atası öküz olanın (Oğuz Kağan) çocukları” olmaktan kurtulamadı henüz! Türk gibi bir köklü ulus adının kökeni için çok sayıda görüşün birlikte öne sürülmesi kadar akıldışı daha ne olabilir ki? Türk nedir sorusuna verilen yanıtın ‘tek’ olması gerekmiyor mu?
Yineleyelim: “Türk sözcüğündeki K yazacı sözcüğün yönüdür; tümlecidir. Kün (eş) i simgeler! Atalarımız on binlerce yıl öncesinden günümüze kadar güneşle ilgili binlerce kaya Bedizleri; belgi(ideogram) kazımışlar kimliklerini torunlara aktarmak için. Dah ne yapılabilirdi ki? Başından beri aynı bilgi işlenerek geliştirilmiş. Hiç dile getirilmemiş öz bilgimiz budur Türk kimliğini açıklayacak!
“Türkler gökteki güneşin (Tanrı) çocuklarıdır; Angara gökteki güneşi (NG) arayanların kentidir!”
*Bütün bu gerçeklere (bilgi) dayanarak, öğretim üyelerimizin bilgilerimizin aşırıldığını, değiştirildiğini ve bunlardan dinlerin uydurulduğunu uluslararası alanda duyurmaları; bütün bunların ardındaki aklın atalarımız Türklerin olduğunu her türlü yazılı-sözlü etkinliklerde işlemeleri gereklidir. Türklük bilgimizi savunmaktan daha doğru ve doğal ne olabilir ki?”
Çalışmamız sona erdi.
Yeniden anımsayıp soralım: Kimler Türkçe ile düşün bilimi yapılamaz diyenler? Kim onlar bilmiyorum, ama kendi adıma çok kolay ve zevkli olduğunu söylemeliyim. Onların akıllarının |
Türkçeye ermediği görüşündeyim. Ya da Türklükle, Türkçeyle sorunlarının olduğunu; Türk ve Türkçe karşıtı olduklarını ek olarak!
Düşünmek ve bilim en iyi Türkçeyle olanaklıdır. Türkçe olmayan bütün sözcükler Türklük için virüs gibidir. Yalansız dildir Türkçe, olmayan görüngülere ad takmaz, doğaldır, açık kaynak dilidir. Biliyorum ki, dilin kökeni ve çok sayıda mitler Türkçenin yardımıyla anlaşılıp bilinir olacak. Bunları anlamak ve bilmek isteyenler önce Türkçeyi öğrenmeli! Bu konuda kuşkum yok. Özenci olmak olağanüstü güzel, düşünürken sınırsızca özgürsünüz, eğer kendinizde (buna) engel yoksa! |
Yaşasın ana ve ata dilimiz, Güneşin dili Türkçe! Türklükle, sevgiyle, aydınlıkla kalın. O ya da Gün (eş) ısıtsın ve aydınlatsın hepimizi!
Çalışma teknik aksaklıkların düzeltilememesi nedeniyle içerik nerdeyse değişmeden yeniden düzenlenerek yayınlandı. Dağarcık Türkiye dergisi ailesine, emekçilerine teşekkür ederim. İyi ki varlar! Mutlu yıllar Türk ulusu!
Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T. C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarındır. Tümüyle alıntılanamaz, Bir bölümünden alıntı yapılacaksa kaynak gösterilmesi zorunludur.
Aralık 2022, Muhsin DURLU