Ağaoğlu Malta’daki sürgünden Türkiye’ye döndüğünde tarih 28 Mayıs 1921’di (Gülseven, 1996). Türkiye’ye döndüğünde Millî Mücadele’ye kaldığı yerden devam etti.
Bu zamanlarda, filizlenen direnişi engellemek isteyen işgalci kuvvetler ve İstanbul Hükümeti halkın işgale karşı örgütlenmesini engellemek amacıyla birliği bozacak eylemler tertip etmekteydiler. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim “Fetva Olayları” bu eylemlere örnektir. Halkın dini duyguları kullanılıp, Millî Kuvvetlere halifeye karşı gelen dinsizler yaftası yapıştırılmaya çalışıldı ve Millî Mücadele’ye karşı iç isyanlar çıkmasına neden oldu.
TBMM bu eylemlerin önüne geçmek için İrşat Heyetlerini (doğru yolu gösteren heyet) kurdu. Dezenformasyonun engellenmesi, halkın bilinçlenmesi ve Millî Mücadele’ye katılımın arttırılması amaçlandı. Ahmet Ağaoğlu bu heyette Kuzeydoğu Anadolu’da ve Karadeniz’de çalışmak üzere görevlendirildi (Çoker, 1994). Bu heyette yaklaşık beş ay çalıştı (Çebitürk, 2001).
Millî Mücadele’nin katılımını arttırmak ve propagandasını yapmak için basının denetiminin sağlanmasını ve bu amaçlarla kullanılmasını gerektirmekteydi. Millî çıkarlara hizmet eden sistemli bir basın kurmak için Atatürk’ün isteğiyle Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi kuruldu. Ahmet Ağaoğlu İrşat Heyeti’ndeki görevinin ardından ve bu kurumda müdür oldu (Çebitürk, 2001). “Hâkimiyet-i Millîye” gazetesinin başyazarı olmakla birlikte Anadolu Ajansının yönetim kurulu başkanlığına da getirildi (Çebitürk, 2001). Bu süreçte sadece yurtiçindeki basınla ilgilenmekle kalmayıp aynı zamanda yurtdışında propaganda yapmaya, mücadele karşıtı yazıların aleyhine cevaplar yazılmasına da çaba sarf edildi (Çebitürk, 2001). Tüm bu çabaları Mustafa Kemal’le ilişkisini ilerletti ve siyasi hayatının önü açıldı.
Siyasi Hayatı
Ahmet Ağaoğlu, 22 Temmuz 1923 tarihinde Kars milletvekili seçilerek meclise girdi (Çoker, 1994). Meclis’te bulunduğu süreç içerisinde pek çok konuda söz almasının yanında yazın hayatına devam etti.
Ağaoğlu tartışmalı bir konu olan cumhurbaşkanının tarafsızlığı konusunda bir yazı yayımlamıştır. Türkiye’de yeni kurulmakta olan rejimde Cumhurbaşkanının tarafsız kalmaması gerektiğini, bunda bir sakıncanın olmadığını savundu (Ağaoğlu, Bi Taraflık ve Bir Taraflık, 1924). Fakat Cumhurbaşkanı’nın tarafı iki farklı parti arasında değil, rejimi değiştirmek isteyenler-istemeyenler arasında olmalıdır. Ağaoğlu’nun bu yazısı Terakkiperver Fırkasının karşı-devrimci tutumuna karşı bir hamle niteliğindeydi. Cumhurbaşkanı’nın devrimlerin tarafında olmasının rejim için gerekli olduğunu savundu (Çebitürk, 2001). Bununla birlikte; sonradan kurucuları arasında yer alacağı Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulduğunda Cumhurbaşkanı’nın tarafsız kalması gerektiğini savundu. Rejime son derece sadık Ağaoğlu’nun bu tutumunda Serbest Cumhuriyet Fırkasını rejim karşıtı görmemesi etkilidir.
Ağaoğlu Kemalizm’in Liberal kanadının öncülerindendir. Ağaoğlu’nun Liberal anlayışı bazı konularda CHF’den farklı bir konumda kalmasına neden oldu. CHF’nin meclisteki tek parti olmasının kontrolsüzlükle sonuçlandığını, bunun da hantallığa neden olduğunu savundu. Gerçek demokrasiye ulaşmak ve dinamizmi sağlamak için ancak çok partili meclisin şart olduğuna inandı (Çebitürk, 2001). Bu görüşlerinin doğrultusunda daha sonraları Mustafa Kemal Paşa’nın önerisi ve teşvikiyle SCF’nin kurucuları arasında yer almayı kabul etti (Ağaoğlu, 1950).
Ağaoğlu’na göre CHF ve SCF’nin Devletçilik ilkesine bakışları farklıydı (Çebitürk, 2001). SCF’ye göre CHF’nin politikalarının aksine devletin kâr gözeterek girişimlerde bulunması yanlıştı. Devlet ancak özel sektör yetersiz kaldığında müdahale etmeliydi. Devlet sadece kamu yararını sağlamakla uğraşmalıydı. Özel sektöre müdahale edilmemeli, hatta vergiler azaltılarak önü açılmalıydı (Okyar, 1980). SCF’nin kapanmasının ardından Ağaoğlu’nun siyasi son buldu.
Ağaoğlu 1925 yılında açılan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Anayasa Hukuku ve Hukuk Tarihi derslerini verdi. 1933 yılında Üniversite Reformu yürürlüğe girdiğinde başka akademisyenlerle birlikte akademik yetersizlik gerekçesiyle üniversiteden uzaklaştırıldı (Çebitürk, 2001). Sorbonne Üniversitesinde hukuk eğitimi alan Ağaoğlu’nun akademiden uzaklaştırılmasında dönemin siyasi yapısıyla yaşadığı uyuşmazlıkların etkisi olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Ağaoğlu hayatının geri kalanını gazetecilik yaparak geçirdi. Vatan, Cumhuriyet, Son Posta, Akın, Ülkü, İnsan gibi süreli yayınlarda gazetecilik hayatını sürdürdü (Çebitürk, 2001). 19 Mayıs l939 yılında geçirdiği kalp krizi ile hayatını kaybetti (Çebitürk, 2001).
Millî Mücadele Sonrası Düşünceleri
Ağaoğlu Cumhuriyet döneminde de yazılarıyla düşüncelerini belirtmeye devam etti. Devrimlerin inşa edildiği sıralarda pek çok konuda bu devrimlerin haklılığını halka sundu.
Osmanlı Hanedanı hakkındaki görüşleri çok açıktı. Düşmanla iş birliği yapmış, Anadolu’ya yabancı bir hanedanlığın eskimiş saltanatından kurtulunmalı ve yönetimde söz hakkı verilmemeliydi (Ağaoğlu, 1339). Halkın kurtardığı devletin yönetiminde söz hakkı da halka aitti. Meclis gücünü halktan almaktaydı (Çebitürk, 2001). Dolayısıyla milli irade hilafet-saltanat dahil her türlü gücün üstünde gelmekteydi (Ağaoğlu, 1925).
Ağaoğlu Milli Mücadele’den sonra, I. Dünya Savaşı sonrası Arapların isyanlarıyla gün yüzüne çıkan ümmetin yok oluşuyla, devletin çıkarlarıyla tamamen ters olan yönetimin dini kurallara dayanması fikrinden vazgeçti. Ağaoğlu bu dönem millî çıkarlara dayalı Türkçü bir tutum benimsedi. Saltanata ve hilafete karşı tüm devrimleri destekledi (Çebitürk, 2001).
Devletin kalkınması için olmazsa olan bilim ve teknolojinin gelişmesinde bilgiyi aktarabilmek çok önemlidir. Türkçeye uygun olmayan, anlaşılması zor Arap alfabesi okuma-yazmanın yayılımında zorluk çıkarmıştır. Dolayısıyla bilim ve teknolojinin gelişmesine de engel olmuştur (Çebitürk, 2001). Batıyı yakalamaya çalışan Türkiye için ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır.
Ağaoğlu, Türkçülüğün temellerini kuran aydınlardan biridir. Milli Mücadele öncesi İslamcı, sonrası Türk-İslamcı düşünceleri en sonunda vatan milliyetçiliğine dönüşür (Çebitürk, 2001). Türk Ocakları’nın kurucularındandır. Ziya Gökalp’in milliyetçilik anlayışına genel olarak katılmakla birlikte, Gökalp’ten farklı olarak batılılaşma ekseninde kültürün de batıya göre şekillenmesini savundu (Çebitürk, 2001).
Kaynakça
Ağaoğlu, A. (1339). Padişahlığın Türklüğün Başına Getirdiği Felaketler. Ankara: Hilafet ve Millî Hakimiyet.
Ağaoğlu, A. (1924). Bi Taraflık ve Bir Taraflık. Hakimiyet-i Milliye.
Ağaoğlu, A. (1925). Vay Hainlere. Hakimiyet-i Milliye.
Ağaoğlu, A. (1950). Serbest Fırka Hatıraları. İstanbul: Nebioğlu Yayınevi.
Çebitürk, C. (2001). Demokratikleşme Sürecinde Ahmet Ağaoğlu. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Çoker, F. (1994). Türk Parlamento Tarihi Millî Mücadele ve TBMM. I Dönem 1919-1923. Ankara: TBMM Basımevi.
Gülseven, F. (1996). İdealist bir Cumhuriyetçi: Ahmet Ağaoğlu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve Gelişiminde Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınlan Sempozyumu Bildirileri. Kayseri: Erciyes Üniversitesi Yayınları.
Okyar, F. (1980). Üç Devirde Bir Adam. İstanbul: Tercüman Yayınları.