“Yüksek” siyaset uğruna kahvehane sohbetlerinden arda kalan zamanda ele alınmak üzere birtakım konular önereceğim. Bunlar gayet hayati, acil ve “sıradan” insana, yani hepimize dokunan konulardır. Muhalefetin, özel olarak da “sol”un onca mühim işinin arasında bunlara vakit ayırması ümidiyle…
-
Tüketici Hakları: Tüketiciler, “genel işlem koşulları” paketiyle çerçevelenmiş sözleşmeleri imzalamadan işlerini halledemiyorlar. Hemen her abonelik bir mafya senedi gibi iş görüyor. Abonelikten caymak ayrı dert aboneliğin gereğini istemek ayrı… Bu konuda “tüketici hakem heyeti” adı altında “yollar” var fakat bunların bir işe yaradığı görülmüş şey değil. Başta İnternet servis sağlayıcıları ve telefon şirketleri olmak üzere, enerji, su ve gaz tedariki sektörü tüketicinin ömür törpüsü adeta. Tüketiciler haklarını bilmiyor, haklarını bilenler yol yordam bilmiyor veya ekonomik nedenlerle bildiği yol yordama başvuramıyor.
-
Kiracının hakları, konut edinme ve iskân: Özellikle günümüzde, yani ekonominin can çekiştiği şu günlerde, konut bulmak, bulduğu konutta huzurla oturmak hele hele ev almak büyük lüks. Konut inşaatları ve konut kredileriyle şişen ekonomimiz ve bu alandaki “başarılarıyla” şişinen iktidar şu ara pek sönük. Gelgelelim, insanın bu sahada yüzü gülmüyor. Ne ev sahibi ne kiracı mutlu. Her ikisi de mağdur. Biri onca yıllık birikiminin semerelerinden yararlanamıyor diğeri başını sokacak yer bulamıyor. Kiralık ev ilanlarını sunan bir web sayfasındaki verilere göre, Kadıköy’de kirası asgari ücretin altında olan yalnızca 3 ilan var. Hani derler ya “eşek bağlasan durmaz”. Oysa dar gelirli durur. Ne yapsaydı? Sendikalaşıp işinden mi olsaydı?
-
Yurt-Barınma Hakkı: Öğrencilerin barınabileceği yerlerin yokluğundan şikayetçiyiz. Ne var ki barınabilecek yurt bulanların da dertleri bitmiyor. Devletin gözünde “kız” olan öğrencilerin yurda giriş çıkışı, yurtta huzurla kalışı tam bir muamma. Yurt görevlileri ve güvenliği yurdu ve yurtta barınan öğrencileri koruyacaklarına “kız”ların namusuna takmış durumda. Namusuna taktıkları öğrencilerin “namuslu” bir şekilde ders çalışabilecekleri yerleri düşünmeye pek vakitleri kalmıyor ne yazık ki! KYK kahve zincirlerine kütüphane ihalesi verse iyi olacak sanki.
-
Çevre Hakkı: Türkiye kocaman bir survivor adası adeta. Sokakta kaldırımdan yürümek mümkün değil. Sigarasız nefes alabilmek, kesintiye uğramayan bir kaldırımda yürüyüş yapmak, yağmurlu havada yürümek, vaktinde otobüse binmek, hatta parasıyla taksiye binebilmek, bindikten sonra hareket edebilmek, plandaki “yeşil alan”ın gerçekten yeşil alan olduğunu görebilmek, hadi gördük yeşil alanda vakit geçirebilmek ne mümkün. Hadi adına “çevre hakkı” da demeyelim. Huzurla nefes almak mümkün değil. Solun bu konudaki çözümü de bilindik türden: Önce fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar, her şey emeğin olacak! Sorunlar sonra çözülecek.
-
Siyasal Katılım Hakkı: Telefon icat oldu. Akıllı telefonlar yayıldı. Online ödemek bile mümkün. Hatta devletle elektronik münasebet bile yaygın artık. Ama oy vermek, kamuoyunu yoklamak mümkün değil hala. Bir anda oylanıp karara bağlanabilecek çok basit meseleler ömrümüzü hatır hutur törpülerken büyüdükçe büyüyor, karmaşıklaşıyor. Sol da bundan nasibini alıyor. Yemek siparişi alıp eve başarıyla ileten onlarca uygulama var ama başı sıkışanı buluşturacak tek bir uygulama yok hala. Bir gün kapitalizm bunu da çözecek anlaşılan.
Devamı gelecek. Bu daha başlangıç.