Ahmet Rüstem Bilinski

Geçtiğimiz aylarda Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden, 1915 “Sözde Ermeni Soykırımı”nı bir soykırım olarak niteledi. Bu açıklama ülkemizde büyük tepki gördü. Her yıl 24 Nisanda, 1915’te gerçekleştiği iddia edilen sözde soykırım hakkında bütün dünyada haksız bir propaganda yapılmaktadır. Tarihi kendi siyasi çıkarları doğrultusunda yorumlayan siyasetçiler tarafından da desteklenen bu asılsız iddiaların başlangıcı Osmanlı Devleti’nin son yıllarına kadar dayanmaktadır. 1915 öncesinde de, Osmanlı Toplumundaki Ermenilerin zulüm gördüğü iddiaları ortaya atılmış, Osmanlı Devleti zor durumda bırakılmak istenmiştir. Bu iddialara ses yükseltenlerden biri de Osmanlı Devleti’nin ilk Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem Bey’dir. Bu yüzden ABD’de istenmeyen adam ilan edilen Ahmet Rüstem Bey’in Washington Büyükelçiliği görevi kısa sürmüş ve yurda dönmüştür. Bu yazımda bu değerli diplomatımızın hayatını anlatmaya çalışacağım.

Ahmet Rüstem Bey, 1862 yılında Midilli’de doğmuştur. Ahmet Rüstem Bey’in doğum adı Alfred Rüstem Bieliński’dir. Babası Polonya kökenli olup, 1848’de Macaristan’da Avusturya’ya karşı çıkan isyanda yer almış; isyan başarısızlıkla sonuçlanınca Osmanlı Devleti’ne sığınmış Seweryn Bielinski’dir. (1) Osmanlı Devleti’ne sığındıktan sonra Müslümanlığı seçerek Nihad adını alan Bielinski, Bulgaristan Komiserliği yaparak Nihad Paşa unvanını almıştır.(2) Babasının Türklük şuuru ve Osmanlıya olan sadakatinin bu dönemde başladığı düşünülebilir. Ahmet Rüstem Bey’in de Türklük şuuru babasının yaşantısından kaynaklanıyor olabilir. Ahmet Rüstem’in Beyaz Sarayda yere serilmiş ay yıldızlı halıyı görünce sinirlenip “Bu yere serdiğiniz ve çiğnenmesini istediğiniz halı, benim ülkemin onurudur. Üzerinde dini inancımızın, hem de bayrağımızın ay yıldızı var. Onun yeri ayakların altı değil, ellerin erişemeyeceği yükseklerdedir. Bu halı buradan kaldırılana kadar sarayınıza adım atmam mümkün olmayacaktır.” demesi de onun Türk Milletine sadakatinin en büyük göstergelerinden biridir. (3) Ahmet Rüstem Bey’in annesi İngiliz kökenlidir. Annesinin anne tarafı ise İran kökenli Ortodoks Ermenidir. İsimlerinden biri olan Rüstem ise bu İran kökeninden gelmektedir. (4) Ahmet ismini ise daha Müslümanlığı kabul ettikten sonra Alfred isminin yerine almıştır. Ahmet Rüstem Bey, çeşitli mekteplerde okuduktan sonra Avusturya’da Lümberg kentinde lisan eğitimini tamamlamış ve diplomasıyla İstanbul’a dönmüştür. (5) İstanbul’da bir süre Galatasaray Lisesi’nde derslere giren Ahmet Rüstem Bey, Fransızca, Almanca, İngilizce, Lehçe, Rumca, İtalyanca, Farsça ve Arapça dillerine vakıftır. 1881 yılında ise Bulgaristan Komiserliği fahri Fransızca Kâtibi olarak diplomasi kariyeri başlamıştır. (6) Hariciye Nezaretinde çeşitli görevler yapan Ahmet Rüstem Bey, 1897 Osmanlı-Yunan Harbi’ne gönüllü olarak katılmıştır. Dömeke Muharebesinde Fahri Yüzbaşı olarak görev alan Ahmet Rüstem “Yunan Muharebe Madalyası” ile ödüllendirilmiştir. (7) 11 Ocak 1899’da Washington Sefareti Başkâtipliği’ne atanmıştır. (8) Ahmet Rüstem Bey, Washington Sefareti’nde görevini yaparken, büyükelçilikte çalışanların aylıklarını alamadıkları, bu yüzden zor durumda oldukları ve çeşitli yolsuzluğa bulaştıklarını görmüştür. Bu konu ile ilgili İngiltere’de yayın yapan “Daily Mail” adlı gazetede bu durumu anlatan bir makale yazmıştır. (9) Yazıyı gören Hariciye Nezareti bu durumdan rahatsız olmuştur. Yazının yayınlanmasından sonra Ahmet Rüstem Bey kendi isteği ile Londra’ya gitmiştir. Osmanlı Hariciye Nazırı Tevfik Paşa, Osmanlı Devleti’nin Londra’daki büyükelçisi vasıtasıyla Ahmet Rüstem Bey’i İstanbul’a çağırmış; çağırma nedeni olarak da yeni bir görev verileceğini belirtmiştir. Gerçekte ise çağırılma nedeni Ahmet Rüstem Bey’in Daily Mail’de yazdığı yazı idi.(10) Londra Büyükelçiliği tarafından gazetedeki makalenin kendisine ait olup olmadığı sorulunca Ahmet Rüstem Bey, mektup ile yazının kendisine ait olduğunu belirtmiştir. Mektubunda, makaleyi niye yazdığını açıklayan Ahmet Rüstem Bey, Osmanlı diplomatlarının davranışlarının Osmanlı Devleti’nin adını kirlettiğini, İstanbul zor durumda iken Hariciye’nin paraları lüzumsuz harcamasının yanlış olduğunu ve bazı Hariciyecilerin bu yolla zengin olduklarını belirtmiştir. Devamında bu makale yüzünden pişman olmadığını, iyi niyetle bu yazıyı yazdığını, bu makaleyi yazmanın Osmanlı Halkına karşı bir vazife olduğunu söylemiştir. Bu mektubun İstanbul’a gönderilmesini ve İstanbul’da bir gazetede yayınlanmasını istemiş; eğer bu isteği gerçekleşmese bu mektubu İngiltere’de gazetelerde yayınlayacağını Londra Büyükelçiliğine söylemiştir. (11) The New York Times’ın Londra çıkışlı haberinde Ahmet Rüstem Bey’in, Osmanlı Hariciyesi tarafından ihanetle suçlandığı yazılmış ve Rüstem Bey’in bu konu hakkında kendi görüşlerine yer verilmiştir. (12) Bu olaydan sonra yaklaşık altı ay mesleğinden uzak kalan Ahmet Rüstem Bey, Mısır’da gazetecilik yapmıştır. (13) Ahmet Rüstem Bey 1909 yılında Washington Maslahatgüzarlığı’na atanmıştır. Mayıs 1910’da ise İstanbul’a çağırılmıştır. İstanbul’a çağrılış sebebi ise Hariciye’de yeni yaşanmış bir yolsuzluk olayını araştırma göreviydi. Osmanlı Devleti’nin Paris Büyükelçisi Naum Paşa tarafından Hariciye Nezaretine gönderilen mektupta Sefaret Konseyinin bu görevi Ahmet Rüstem Paşa’ya verdiğini belirtmiştir. Paris Başkonsolosu Lütfi Bey ile ilgili iddiaları araştıran Rüstem Paşa hazırladığı raporda Lütfi Bey’in bazı usulsüzlükler yaparak haksız kazanç elde ettiğini söylemiştir. Naum Paşa tarafından bu rapor Hariciye Nazırı Rıfat Paşa’ya gönderilmiş ve Rüstem Paşa’nın raporunun esas alınmasını istemiştir. (14) Bu görevin Rüstem Bey’e verilmesi ve onun hazırladığı raporun esas kabul edilmesi bir anlamda bir iade-i itibar ve Hariciye camiasında ona duyulan güvenin, onun adil ve dürüst bir kişilik olarak tanınmasının sonucu olarak görülebilir. (15)

1914 yılında Ahmet Rüstem Bey, Osmanlı Devleti’nin Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği görevine atanmıştır. Osmanlı Devleti tarafından ABD’ye gönderilen ilk büyükelçi Ahmet Rüstem Bey’dir. Daha öncesinde ABD’de görev alan elçilerimiz ortaelçi sıfatındadır. (16) Ahmet Rüstem Bey’in ABD’deki ilk faaliyeti Yunanistan’a satılması planlanan iki savaş gemisinin satışını engellemeye çalışmak olmuştur. Savaş şartlarının olduğu dönemde İngiltere, Osmanlı’dan parasını peşin aldığı iki savaş gemisini teslim etmemiştir. İngiltere’nin Osmanlı savaş gemilerine el koyduğu bir dönemde ABD, Yunanistan’a iki tane savaş gemisi satmaya karar vermiştir. Bu satış gizli olmasına rağmen Ahmet Rüstem Bey bu durumu öğrenip engellemeye çalışmıştır. Hatta Başkan Wilson’a kadar çıkıp bu satışın Yunanistan’ı Osmanlı’ya karşı kışkırtacağını açıklamış ve satışın yapılmamasını istemiştir. Rüstem Bey bu satışı engelleyememiş fakat Wilson’un Venizelos’tan satılan gemilerin savaş amaçlı kullanılmayacağı konusunda güvence almasına neden olmuştur. (17) Daha sonra Sadrazam Sait Halim Paşa’ya bir rapor gönderen Ahmet Rüstem Bey, Yunanların, ABD’de yirmi yıldan beri Türk Düşmanlığına yönelik propaganda yaparak Türk Aleyhtarlığı oluşturmaya çalıştıklarını belirtmiş. Aynı raporda buna önlem olarak propagandaya propaganda ile cevap verilmesi gerektiğini söylemiştir. Bu konuda kendisinin bu şekilde çalıştığını ve çalışmalarına devam edeceğini belirtmiştir. (18) Bu dönemde ABD’de Türkler aleyhine bir propaganda başlamış; Türklerin Ermenileri katlettiği söyleniyordu. Ahmet Rüstem Bey gazetelerin bu iddialarına sert bir şekilde tepki göstermiştir. (19) Ahmet Rüstem Bey bu iddialara cevap olarak 8 Eylül 1914 tarihli Evening Star gazetesinde şunları söylemiştir: “Gazetelere göre, Büyük Britanya, Fransa’nın yolunu takip ederek Birleşik Devletlerin gözü önüne Türkiye’deki Hıristiyanların katliamı hayalini ortaya koyarak onları tahrik etmiş ve Türk limanlarına harp gemileri göndermesini Amerika Birleşik Devletleri’nden talep etmek bahanesiyle hakikate tam ehemmiyet vermeyerek geleceğin bu korkunç resmini yapmıştır. Türkiye’de bir katliam olduğunu maalesef inkâr edemem. Müslümanlar elinde eziyet çeken kurbanlar Hıristiyanlar olmayıp Ermeniler ve Marunîlerdir. Fakat hâkim ırka ve hükümetin yüzüne karşı İngiltere, Rusya ve Fransa’nın desteğini gördüklerini açıkça söyleyerek siyasi fesatçılar gibi Osmanlı Devletini zayıflatmak için birleştiler. Masum bir ırka karşı dünyanın gözü önüne sadece bir değil 20 program seren Rusya; memleketinin özgürlüğü için dövüşen Cezayirlileri mağaralara doldurup dumanla öldüren sonradan büyük eserleri “Commune” yüzünden sevinç duyan Fransa, Hint isyanındaki asileri cezalandırmak için hepsini kurşunlayan İngiltere, aynı tahrikler karşısında kalsa ne yapardı? Birçok gazetelerin bu işte İngiltere ve Fransa’nın tarafını tutmasından beri, kendimi, şunu söylemeye yetkili buluyorum ki, Amerika Birleşik Devletleri’nde her gün vuku bulan linçleme düşüncesi ve Filipinlerdeki Water Cure denilen işkence hatıraları Türkiye’ye hücumda onu ihtiyatlı yapmalı idi. Çünkü İtalya’nın iktisadi rekabeti veyahut Filipinlilerin katledilmesi ve hatta zencilerin tecavüzü ile mukayese edilirse, onun tahrik neticesinde yaptığı vahşilik hiç kalır. Hakikatte hiç vuku bulmayan bir şeyi sadece münakaşanın hatırı için olduğunu farz edelim. Zencilerin, Amerika Birleşik Devletlerinin istilasını kolaylaştırmak için Japonlarla gizli anlaşmalarla birleştiği keşfolunsa, onlardan kaç tanesi bu hikâyeyi anlatmak için hayatta bırakılacaktı? Büyük Britanya ve Fransa Türkiye’ye karşı yeni bir tahrik mücadelesine bağlamışlar, bu memlekette kendi kötü kehanetlerini teyit edecek münasebetsiz bir şeyin vukuu neticesinde Amerika’nın nihayet Akdeniz’e Harp gemileri göndermeye sürükleneceğini, böylece İtilaf Devletleri safında Avrupa arbedesine karışmış olacağını gizlice ümit ediyorlardı. Fakat hükümetin böyle adi bir tuzağa düşmeyecek kadar zeki olduğuna inanıyorum. Bununla beraber Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’de vatandaşlarından hiç birinin hiç bir zaman eziyet çekmediği halde neticesi sadece onun tahrik edecekse ve hiçbir surette kontrol edilmeyecekse neden bu memleketin sularına harp gemileri göndersin? Hıristiyanların çoğunlukla yaşadıkları İzmir, Beyrut’u neden bombalasın? Buna ne dersiniz? Daha ne yapabilirdi? Hiçbir şey fakat bu kadarı harp için kâfidir. Amerika Birleşik Devletleri halkı harp istiyor mu? Türkiye’ye karşı İngiltere’nin yeni harekâtı beceriksiz bir harekettir. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nin kendi hareketlerini tadil etmeye sebep olmayacaktır. Fakat Türk Elçiliğine New York’dan aşağıdaki telgrafı çekilmesi intaç etmiştir: “Eğer Türkiye İngiltere’ye karşı harbe girerse, Hindistan’daki Müslümanlar ve Hindular ve başka yerlerdeki Müslümanlar onu her şekilde destekleyecektir. Binlerce gönüllü hazırdır.” (20) Bu sert yazı ile Rüstem Bey yaşanan olayların sebebinin Osmanlı Devleti’nin düşmanları ile işbirliği yapan Ermenilerin, Osmanlı’ya saldırması olduğunu söylemiştir. Bunun yanında İngiltere ve Fransa’nın yaptığı katliamları da yazısında belirmiştir. Yazının devamında ise Amerikalılara şu soruyu sorarak kıyas yapmalarını istemiştir: “Eğer zenciler Amerika’nın işgali için Japonlar ile iş birliği yapsa, olayı anlatmak için kaç tanesi sağ bırakılırdı?” (21) Ahmet Rüstem Bey’in bu sert yazısından ötürü Amerikan kamuoyunun tepkisini çekmiştir. Başta ABD Başkanı Wilson olmak üzere yetkililer Ahmet Rüstem Bey’den özür dilemesini istemiştir. Ahmet Rüstem Bey ise yapılan teklifleri reddederek devletinin, milletinin, vatanının ve kendisinin onurunu korumak için özür dilememiştir. (22) Ahmet Rüstem Bey, ABD’de istenmeyen adam olmuştur. 24 Haziran 1914’de başlayan bu görevinden 9 Ekim 1914’de ayrılmış ve İstanbul’a dönmüştür. (23)

Birinci Dünya Savaşı’nın bitimi ile Osmanlı topraklarının işgal edilmeye başlandı. Bu dönemde Ahmet Rüstem Bey, Kilikyalılar Cemiyetine üye olarak Milli Mücadele’ye katıldı. (24) Eylül 1919’da Sivas’a giden Rüstem Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın yanına katılarak Heyeti Temsiliye İstişare Kurulu üyesi olmuştur. (25) Sivas’ta milletimiz için alınan kararların altında Ahmet Rüstem Bey’in de imzası vardır. (26) Ahmet Rüstem Bey Sivas’tan Ankara’ya bizzat Mustafa Kemal Paşa ile beraber aynı arabada gitmiştir. (27) 27 Aralık günü Temsil Heyetinin Ankara’ya gelmiştir. Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Ankara Mebusu olarak katılmıştır. İstanbul’un İşgalinden sonra tekrar Ankara’ya dönmüştür. Bu dönemde Ankara’da kurulan Büyük Millet Meclisi’nde Ankara mebusu olarak katılmıştır. Bir süreliğine Dış İşleri Bakanlığı Vekilliği de yapmıştır. (28) Bu dönemde Ankara’da Milli Mücadele sürerken İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere Milli Mücadeleye katılan bazı isimlere idam cezası vermiştir. Bu isimler arasında Ahmet Rüstem Bey de vardır. (29) Ahmet Rüstem’in bu dönemde yaşanmış ilginç bir olayı ise Atatürk’ü düelloya davet etmesidir. Paşa ve misafirleri ile bir yemek masasında yemeğini bitirdikten sonra sigara yakan Ahmet Rüstem Bey’e Paşa, yemeğin daha bitmediğini, tatlı yiyeceklerini sigara için acele etmemesi gerektiğini söyler. Sigarasını söndüren Rüstem Bey, Paşa’nın bu sözüne alınarak yemek masasını terk eder. Odasına giden Rüstem Bey’in yanına Mazhar Müfit Bey gelir. Son derecede gergin olan Rüstem Bey, Mazhar Müfit Bey’e kırılan onurunun telafisi için Paşa ile düello yapması gerektiğini söyler. Bu teklif Paşa’ya iletilir. Paşa, Rüstem Bey’in kendisini yanlış anladığını söyleyerek gönül alıcı sözler sarf eder. Kısa bir süre içerisinde durum eski şeklini alır. (30) Eylül 1920’de Ahmet Rüstem mebusluk görevinden istifa eder. Hem Türkiye’yi savunmak için kaleme aldığı “Mahkeme-i Âlem Huzurunda Türkiye” adlı eserini yeniden basmak, hem de çok iyi İngilizce ve Fransızca bildiği için önceki senelerde Avrupa ve ABD’de yazdığı Türkiye lehine yazılara devam edebilmek için Avrupa’ya gider. (31) Ekim 1920’de kendisine ömür boyu maaş bağlanır. (32) Avrupa’da da Türk Milletine hizmet etmeye devam eden Ahmet Rüstem Bey, Lozan Görüşmelerine de katılarak yüz beş kişiden oluşan Türk Heyetinde kendine yer bulur. (33)

Hayatı boyunca, babasına yıllar önce yardım eden ve babasının da yıllar boyu hizmet ettiği Türk Milleti’ne sonsuz bir sadakat duygusu ile bağlı olan Ahmet Rüstem Bey birçok araştırmacıya göre 1935 yılında, Cumhuriyet Gazetesi Arşivi’nde yer alan bir ölüm ilanına göre 1934 yılında vefat etmiştir. (34) Üç kitap yazan Ahmet Rüstem Bilinski, bu kitaplarının birinin önsözünde Türk Milletine olan sadakatini şöyle anlatıyor: “1848’de Macaristan’da Avusturya’ya karşı başarısızlıkla neticelenen ayaklanma ve devrimin ardından Türkiye’ye sığınıp Türk Devleti’nin hizmetine giren, Osmanlıların büyük nimetlerini gören bir Polonyalının oğlu olarak, kendimi Türk halkına karşı borçlu ve onun bir yandaşı olarak görüyorum ve kaderimin onun kaderiyle bir olduğu kanaatindeyim. Bu duygularım, aynı zamanda, ailemize ve bana karşı onların davranışlarının bir sonucu olduğu kadar, bu halkın çok sayıda üstün niteliklerinin bizde uyandırdığı sevgi, saygı ve hayranlığın bir sonucudur.” (35) Özellikle günümüzde, yurtdışında milletimiz aleyhine yapılan kara propagandaları görünce, bu saldırılara yıllar önce cevap vermeye başlayan Ahmet Rüstem’in bu mücadelesini daha iyi anlıyoruz. Kendisinin yıllar önce Amerika Birleşik Devletleri’nde verdiği mücadele günümüze hala ışık tutmaya devam etmektedir.

Kaynakça

1-) Ahmed Rüstem Bey, Cihan Harbi ve Türk-Ermeni Meselesi (Orijinal Adı: La Guerre Mondıale La Question Turco-Arménıenne (1918)), Çev. Cengiz Aydın, İstanbul, 2001, s.11.’den aktaran Dr. Şenol Kantarcı, “Osmanlı’da Onurlu Bir Diplomat ve Milli Mücadele’nin Önemli Siması: Ahmed Rüstem Bey”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, (2008): 249.

2-) Kantarcı, a.g.m., 249.

3-) Sabah Gazetesi, 3 Ekim 1999’den aktaran Katrancı, a.g.m., 249.

4-) Ebru Emine Oğuz, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bilinmeyen Önemli Bir Kişilik Ahmed Rüstem Bey (1862 – 1935)”, Oğuz-Türkmen Araştırmaları Dergisi (OTAD), (2020): 130,131.

5-) BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Tasnif edilmemiş).’den aktaran Kantarcı, a.g.m., 251.

6-) BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Tasnif edilmemiş)’den aktaran Katrancı, a.g.m., 251.

7-) BOA, İ. TAL, Dosya No: 120, Gömlek No: 1315/R-263, 1315.R.4;’den aktaran Katrancı, a.g.m., 252.

😎 BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 79,1320.Z.25; BOA, İ.HUS, Dosya No: 54, Gömlek No: 1315.M/72, 1315.M.30.’den aktaran Katrancı, a.g.m., 252.

9-) BOA, Y.PRK. HR, Dosya No: 32, Gömlek No: 77, 1320.Z.25’den aktaran Kantarcı, a.g.m., 252.

10-) BOA, Y.PRK. HR, Dosya No: 32, Gömlek No: 77, 1320.Z.25’den aktaran Kantarcı, a.g.m., 252.

11-) Mine Erol, Osmanlı İmparatorluğu’nun Amerika Büyükelçisi Rüstem Bey, Ankara, 1973, s.10; BOA, Y.PRK.HR.,Dosya No: 32, Gömlek No: 77,1320.Z.25’den aktaran Katrancı, a.g.m.,, 253.

12-) The New York Times, 24 Nisan 1901.’den aktaran Katrancı, a.g.m.,, 253.

13-) Büyük Larousse, C. 1., s.218.’den aktaran Katrancu, a.g.m., 254.

14-) Erol, …Rüstem Bey, s. 13-14.’den aktaran Katrancı, a.g.m., 254,255.

15-) Erol, …Rüstem Bey, s.14.’den aktaran Katrancı, a.g.m., 255.

16-) Bilal Şimşir, “Amerika’da Ermeni Propagandası ve Büyükelçi Ahmet Rüstem Bey”, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Cilt I, Sayı: 2 Haziran-Temmuz-Ağustos, Ankara, 2001, s. 33.’den aktaran Erdal Açıkses, Osman Kubilay Gül, “Osmanlı Toplumunda Aidiyetlik Duygusuna Bir Örnek: Ahmet Rüstem (Alfred Bilinski) Bey”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (2009): 174.

17-) B. Şimşir, a.g.m., s. 35.’den aktaran Açıkses ve Gül, a.g.m., 174.

18-) B. Şimşir, a.g.m., s. 35.’den aktaran Açıkses ve Gül,a.g.m., 174,175.

19-) Mine Erol, a.g.e. , s. 20’den aktaran Açıkses ve Gül, a.g.m., 175.

20-) M. Erol; a.g.e., s.21-23’den aktaran Açıkses ve Gül, a.g.m., 175,176.

21-) Açıkses ve Gül, a.g.m., 176.

22-) Açıkses ve Gül, a.g.m., 176-179.

23-) M. Erol, a.g.e., s.41-42.’den aktaran Açıkses ve Gül, a.g.m., 179.

24-) Oğuz, a.g.m., 149,150.

25-) Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C. II., Ankara, s.114.’den aktaran Katrancı, a.g.m., 263.

26-) Kemal Atatürk, Nutuk, C.I., İstanbul, 1981, s. 274; Kansu, …Atatürkle Beraber, C.2., s.446.’den aktaran Katrancı, 264.

27-) M. Cemil Özgül, Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’daki Çalışmaları (27 Aralık 1919-23 Nisan 1920), Ankara, 1989, s. 49.’den aktaran Katrancı, 265.

28-) Kemal Arıburnu, Sivas Kongresi: Samsun’dan Ankara’ya Kadar Olaylar ve Anılarla, Ankara, 1997, s. 249.’den aktaran Katrancı, 265,266.

29-) Katrancı, a.g.m., 267.

30-) Kansu, …Atatürkle Beraber, C.2., s.509, 510-511.’den aktaran Katrancı, a.g.m., 266.

31-) Oğuz, a.g.m. 154,155.

32-) BCA, 030.18.1.1/6.46.5, 18/1/(1)339.’den aktaran Katrancı, ag.m., 269.

33-) Oğuz, a.g.m., 158.

34-) Oğuz, a.g.m., 160.

35-) Ahmet Rüstem Bey, Ahmet Rüstem, Cihan Harbi ve Türk-Ermeni Meselesi (La Guerre Mondıale et La Qustıon Turco – Armênıenne, Çeviren Cengiz Aydın, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2001, s. 11.’den aktaran Açıkses ve Gül, a.g.m., 182.

Bunları da sevebilirsiniz